Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
t TÜRKİYE’NİN MİMARLIK GÜNDEMİ Kente Karşı Suç Dosyası Giderek Kabarıyor % 6070’e varan kaçak kentleşme sürecimize ilişkin yapılacak yasal düzenlemelerde imar afları uygulamalarına artık son verilmesi gerekiyor. Ayrıcalıklı imar hakları oluşumuna yönelik uygulamalar, “kente karşı işlenen suç” olarak yasal düzenlemelerde tanımlanmalı. Ülkemizin öncelikli beklentisi, kaçak ve denetimsiz inşa edilmiş yapılardan oluşan kentsel yerleşimlerde ivedi önlem olarak, kentsel dönüşüm değil, afetlerin göz önüne alındığı kentsel yenileme ve sağlıklaştırma planları ve uygulamalarının gerçekleştirilmesi. Kentsel alanlardaki mevcut yapıların yasal olup olmadıklarına bakılmaksızın ve yasalar karşısında suç unsuru oluşturup oluşturmadıkları önemsenmeden yapılan örtülü ya da açık imar afları ve her türlü kent suçunu yasallaştırma girişimleri, bu tür davranışları özendiriciliğini artırmasının ötesinde, hukuk devleti anlayışında ciddi tartışmalar yaratacak bir yaklaşım. Mevzuatımız, uluslararası kabuller doğrultusunda “kent suçuna engel olacak” ve “kent suçunu tescil edecek” biçimde geliştirilmeli. Cumhuriyetin Başkenti Ankara’ya “Planlı” Saldırılar Bilge İmamoğlu ODTÜ Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi İstanbul için Bir Şans: UNESCO Dünya Mirası Listesi Deniz İncedayı MSGSÜ Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi; Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi İstanbul’un, Sultanahmet Arkeolojik Parkı, Kara Surları, Zeyrek ve Süleymaniye gibi tarihî alanları, 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştı. Bu, kentin değerli kültür varlıklarının uluslararası düzeyde benimsenmiş olması anlamını taşıyor. Eşsiz İstanbul’un yüzyılların izlerini taşıyan kültürel mirasının, sadece ülkemizin olanakları ve kriterleriyle değil, bu alandaki uluslararası destekle yaşatılması niyetini belirtiyor. UNESCO’nun “dünya mirası” tanımında bu gibi alanların, “hangi ülke sınırları içinde bulunduklarına bakılmaksızın dünyada yaşayan herkese ait” oldukları kabul edilmekte. Ancak, İstanbul için bu önemli fırsatın yeterince değerlendirilememesi, koruma uygulamalarının çağdaş, bilimsel yöntemlerle ve duyarlılıkla yürütülememesi, 1993 yılından başlayarak, uluslararası değerlerin UNESCO Dünya Mirası Komitesi tarafından izlenmesi sürecini başlattı. Önemli bir kırılma noktası da, 2006 yılında İstanbul’un iki yıllık yakın takip sürecine girmesi ve “Risk Altındaki Dünya Mirası Listesi”ne aktarılması tehlikesi oldu. 2006’dan bu yana bu konuda yoğunlaşan çalışmalar için İstanbul Valiliği başkanlığında, merkezî ve yerel yönetim birimleri, üniversiteler ve çok sayıda sivil toplum kuruluşunun da katılımıyla bir “İzleme Komitesi” oluşturuldu. Konunun İstanbul için önemi, kuşkusuz iki yıllık çalışmaların başarısıyla sınırlı değil. İstanbul, toprakları üzerindeki dünyanın mirası niteliğindeki bu varlığa sahip çıkarken çağdaş, yaratıcı, bilimsel koruma anlayışını yaşama geçirme sorumluluğu altında. Bunun başta İstanbul olmak üzere ülkemiz için bir şans, bir fırsat olduğunu dile getirmeye gerek yok. Uluslararası platformda sağlanan destek, çağdaş bir bakışla İstanbul için bir prestij konusu olarak değerlendirilmeli. Özellikle de 2010’da Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlanan İstanbul için. 2010 hazırlıkları, kentsel mekânın çağdaş tasarım yöntemleriyle kültüre hizmet fırsatı olarak değerlendirilmesine yoğunlaşıyor. Tam da bu nedenle, UNESCO izleme desteği, 2010 hazırlık süreciyle bütünleşerek İstanbul için tarihî bir fırsat olarak görülmeli. Konunun ülkenin mimarlık ve kültür politikaları açısından yadsınamaz bir önemi var. Unutulmamalı ki, çağdaş koruma, toplumun kültürel, sosyal, politik belleğinin yaşatılmasıdır. Bu döneme yönelik tehdidin, Cumhuriyet dönemi mimarlık mirasını oluşturan yapıların fiziksel varlığından fazlasına yöneldiği açıktır. Öne çıkan, tüm bu yapıların tek tek mimari nitelikleriyle olduğu kadar, taşıdıkları/taşımış oldukları işlev ve barındırdıkları niyet ile hep birlikte aktardıkları anlatımın okunabilirliğine yönelik olan tehdittir. Örneğin, Ankara’da Cumhuriyet dönemi mimarlık mirasının bir dökümünü okumak, aslında Cumhuriyet’in modernleşme programının kendisini tüm alt başlıklarıyla okumak demektir. 1920’lerden başlayarak inşa edilmiş her kültür, eğitim, sağlık, endüstri ya da yönetim yapısı, her banka binası, her rekreasyonel alan ve her meydan, Cumhuriyet’in kurucu kadrolarının ve takip eden kuşakların hedeflerinin, hayallerinin ve çabalarının hikâyesini tamamlar. Söylediklerini herkesin, özellikle de gelecek kuşakların dinleyebileceği ve değerlendirip istedikleri sonuca varmak üzere yargılayabilecekleri şekilde duyulur kılmak ve korumak kentin bugünkü sahiplerinin temel görevlerinden olmalıdır. Hatırlanacaktır ki, kısa bir süre önce, 2006 yılında Ankara Havagazı Fabrikası’nın başına gelenler, Ankara’da kentin ve dolayısıyla başkenti olduğu ülkenin yakın dönem tarihinin önemli belgeleri ve kalıtları sayılması gereken pek çok bina ve fiziki çevre için tekrar tekrar söz konusu olmuştur. Gençlik Parkı’nda bir “pelüş hayvanat bahçesi” yapmak için çalışmalara başlanmıştı. Daha öncesinde ise Ulus’ta, Opera’dan Hacı Bayram’a uzanan bir alanda mevcut plan yok sayılarak üretilmiş, ne varsa yok eden ve inanılmaz bir kimliksizliği öngördüğü anlaşılan devasa bir proje yine Büyükşehir Belediyesi tarafından kamuya duyurulmuştu. Tüm bunlardan çok daha eski olan, Güvenpark’a kapalı otopark niyeti de bu listeye eklenebilir. Diğer yandan “tarihi yeniden kurgulama” çabasının her seferinde doğrudan yıkıp yerine inşa ederek kendisini göstermesi gerekmez. Kentsel kaynakların, kent kimliğinin ve toplumsal belleğin sürekliliğini teşvik edecek kentsel mekân kullanımları yerine, Ulus projesinde olduğu gibi, bu değerleri yok sayan, silinmeye iten, toplumsal uzlaşmanın değil, kısıtlı grupların ekonomik çıkarları ile günün ucuz eğilimlerinin bir karışımının belirlediği yatırımlara aktarılması da aynı doğrultuda düşünülmelidir. 12