Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
larını ortaya koyuyordu. Mustafa Kemal, olağanüstü yetkiye sahip bir meclisin Ankara’da toplanmasına karar verirken anayasada böyle bir ibare olmadığını bilmekle birlikte, bunun önem arz ettiğini düşünmemişti bile. Ayrıca meclisin eski şekil ve niteliğini koruması düşüncesinde de değildi. Bildirinin Celalettin Arif Bey’e iletilmesinden sonra gelen cevapta söz konusu ilkelerin uygunluğu onaylanıyor, ancak bu doğrultuda Ankara’da yüz yüze bir görüşme yapıldıktan sonra ikinci bir bildirinin yayımlanması gerektiği belirtiliyordu. Mustafa Kemal ise içinde bulunulan olağanüstü şartlar altında bu tür ertelemelerin doğru olmadığına inanıyor, Celalettin Arif Bey’in meseleyi iyi kavrayamadığını, kurulacak yeni meclisin görevinin Meclisi Mebusan’ın yeniden toplanmasını sağlamaktan ibaret olduğunu zannettiğini, kendini de mebusan reisi addettiğini düşünüyordu. Nitekim Celalettin Arif Bey, Meclis açıldıktan sonra reislik maaşını talep ederek bu öngörüyü doğrular bir tavır sergileyecekti. Büyük Millet Meclisi’nin toplanması için çalışılan günlerde ülkenin çeşitli yerlerinde başgösteren huzursuzluk ve ayaklanmalar da, bir an evvel merkezi yönetim ve 132 disiplinin sağlanması gerektiğini göstermekteydi. Bu gibi olayların milli meclisin kurulmasını geciktirmesi, hatta tümüyle imkânsız hale getirmesi tehlikesine karşı acele edilmesi gerekiyordu. Sonunda, gelebilen mebuslarla yetinilerek Millet Meclisi’nin 23 Nisan Cuma günü açılmasına karar verildi ve 21 Nisan günü bu doğrultuda bir bildiri yayınlandı. Meclisin açılışını haber veren bu bildiriden sonra, Mustafa Kemal bir diğer bildiriyle, bütün sivil ve askeri makamların ve milletin bağlı olacağı yerin Büyük Millet Meclisi olacağını duyurdu. Bütün bu haberleşmelerin ve hazırlıkların ardından, 23 Nisan 1920 Cuma günü Hacı Bayram Camii’nde halkın ve mebusların katılımıyla kılınan cuma namazının ardından Büyük Millet Meclisi dini bir törenle açıldı. Herkes salondaki yerini aldıktan sonra saat 13.45’te, o gün Meclis’te bulunan üyelerin en yaşlısı olan Sinop Mebusu Şerif Bey’in başkanlığında Mustafa Kemal’in hazırladığı açılış konuşması sunuldu. Şerif Bey’in ardından söz alan Mustafa Kemal’in önerisiyle üyelerin seçim belgelerinin incelenmesi için on beşer üyenin oluşturduğu iki komisyon kuruldu. Meclis’in ilk oturumunda 115 mebus hazır bulunuyordu. Mebusların sayısı bir sonraki gün 130’u bulacaktı. Meclis’in ilk günlerinde, içinde bulunulan koşullar ve bundan sonra izlenmesi gereken yollar üzerine konuşuldu. Mustafa Kemal en önemli konulardan birinin izlenecek siyaset olduğu, Osmanlılar zamanında izlenen siyasi yöntemlerden hiçbirinin yeni Türkiye’nin siyasi yöntemi olamayacağı kanısındaydı. Ona göre Osmanlı Devleti’nin siyaseti ulusal değil kişisel, belirsiz ve kararsızdı. Değişik milletleri ortak ve genel bir ad altında toplama ve bu değişik toplulukları aynı hak ve koşullar altında bulundurarak güçlü bir devlet kurma fikri çekici ama aldatıcıydı. Benzer bir şekilde Panislamizm ve Panturanizm gibi politikaların başarılı olması ve uygulama alanı bulabilmesi imkânsızdı. Milletin güçlü, mutlu ve kararlı bir düzen içinde yaşayabilmesi için devletin tümüyle milli bir siyaset izlemesi gerektiğini düşünen Mustafa Kemal, “milli siyaset” deyimiyle neyi kastettiğini şöyle dile getiriyordu: Milli sınırlarımız içinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize dayanarak, varlığımızı koruyarak millet ve memleketin gerçek mutluluk ve bayındırlığına çalış