Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ve Müslüman olmayan unsurlara, özellikle de Ermenilere ilişkin görüşleri üzerine yoğunlaşmıştı. Türk heyeti, bu soruları uzun açıklamalarla yanıtladı. Özetle, Amerikan heyetine ulusal örgütün, yapılan haksız işlemlere karşı her yerde kendiliğinden, yasal hakları savunmak amacıyla oluştuğu anlatıldı. Erzurum Kongresi’yle bütün Doğu Anadolu’da, Sivas Kongresi ile de bütün Anadolu ve Rumeli’de birlik sağlanmıştı. Oluşan milli hareketin gücü büyüktü. Yaygınlık alanı bütün yurttu. Ateşkes Anlaşması tarihi ile ortaya çıkan sınır dışında hiçbir isteği ve girişimi yoktu. Bu hareket, Müslüman olmayan bütün azınlıklara olduğu gibi Ermenilere karşı da hiçbir kötü niyet içermiyordu. Tam tersine onların her türlü doğal hakları bütünüyle korunuyordu. Bunun aksini iddia eden her haber yalandı ve İngilizlerin uydurmalarından ibaretti. General Harbord bu açıklamalar karşısında, bir milletin tek başına gösterdiği bu cesareti akılcı bulmadığını, kişilerin intiharının mümkün olduğunu, ancak bir milletin intiharının söz konusu olamayacağını öne sürdüyse de, Mustafa Kemal’in buna cevabı açıktı: “İngilizlerin avucu içinde sıkıla sıkıla bir kuş gibi ölmektense, atalarımız gibi savaşarak, onurumuzla ölmeyi tercih ederiz.” Bunun üzerine Harbord, “Ben de Türk olsam, başka türlü davranmazdım” demekten kendini alamadı. Görüşmeler tamamlandığında, Amerikan heyetinin Erzurum’a gitmesine karar verildi. Heyete Hüsrev ve Asaf (Kılıç Ali) Beyler eşlik edecekti. Erzurum’da kendilerini Kazım Karabekir karşılayacak ve onlara gereken askeri bilgiyi verecekti. Müdafaai Hukuk Cemiyeti ise heyete bölgenin coğrafyası ve tarihi hakkında bilgi verecek, Ermeni durumunu anlatacaktı. Bu amaçla Süleyman Necati ve Cevat (Dursunoğlu) Beyler görevlendirilmişti. Heyete önce şehirde bir gezi yaptırıldı. Ermenilerin yaptıkları katliam yerlerinden, Türkleri diri diri yaktıkları Mürsel Paşa ve Osman Ağa konaklarıyla istasyon barakaları gösterildi. General ve yanındakiler çok etkilenmiş görünüyordu. Hele, Mürsel Paşa’nın evinin altında yarı yanmış cesetleri görünce, generalin büyük bir üzüntüyle “Yeter, yeter!” diyerek oradan uzaklaşması herkesin dikkatini çekmişti. Heyet, ertesi gün hareket edeceği Kars’ta da farklı şeyler görmeyecek, oradan Erivan ve Batum’a geçerek seyahatini Türkiye sınırları dışında devam ettirecekti. O esnada Mustafa Kemal, generalin ricası üzerine, yaptıkları görüşmedeki açıklamalarını ayrıntılarıyla kâğıda dökmekteydi. Mustafa Kemal, söz konusu metinde öncelikle mütareke sonrasınde neler yaşandığını özetliyor; Milli Hareket’in ortaya çıkış gerekçelerini ve hedeflerini anlatıyor; Damat Ferit hükümeti, İngilizler ve Bolşeviklerle ilgili eleştirilerini sıralıyor; Ermeni meselesine değiniyor; memleketin milli iradeye dayalı bir hükümet tarafından yönetilmesinin önemini vurguluyor ve Amerika’nın kararlarında hak ve adaleti esas alacağına olan inancını dile getiriyordu. General Harbord’un Amerikan Senatosu’na sunulmak üzere hazırladığı 16 Ekim 1919 tarihli rapor, Heyeti Temsiliye tarafından gösterilen bunca çabanın, özellikle Ermeni iddialarını boşa çıkarması bakımından işe yaradığını ortaya koyuyordu. Nitekim General Harbord, sınır bölgesine Türk ordusu tarafından örgütlü taarruzlar yapıldığı yönündeki iddiaların tümüyle yersiz olduğunu açıkça belirtiyordu. Ancak aynı rapor, Amerikan mandası düşüncesinden kolay vazgeçilmeyeceğini de şu sözlerle ortaya koyuyordu: “Ermenistan’ı hâkimiyeti altında bulunduracak olan devlet aynı zamanda Anadolu, Rumeli, İstanbul ve Maverai Kafkas’ı da aynı kapsamda değerlendirmelidir. Aynı zamanda adil bir halkoylamasına başvurulursa, halkın Osmanlı İmparatorluğu’nda Amerikan mandasından yana tavır alacağı görülecektir.” Heyeti Temsiliye’nin görüştüğü tek yabancı devlet Amerika değildi. Osmanlı toprakları üzerinde etkisi bulunan devletlerin temsilcileriyle yakın ilişkiler kurulması, Milli Mücadele açısından yararlı görülüyor ve bu yönde çaba gösteriliyordu. Çünkü yabancı desteğinin artmasının, ancak Anadolu hareketi ile amaçlanan hedeflerin doğru bir biçimde ortaya konulmasıyla mümkün olabileceği düşünülüyordu. Nitekim bu yönde birçok olumlu gelişme izlenmekteydi. Örneğin 5 Ekim günü bir savaş gemisiyle İstanbul’a gelip hükümetle görüşen İngiliz Kardinal Sulter, Milli Mücadele’den övgüyle söz ederek Sivas’a gideceğini açıklamış ve bir iki gün sonra Samsun’da Heyeti Temsiliye ile bir görüşme talep etmişti. Benzer bir şekilde, Eskişehir’de İngiliz generali Sally Clad ile görüşen Ali Fuat Paşa, generalin Milli Mücadele’yi benimsediğini, ülkenin iç işlerine 99 Üstte Paris Konferansı’nın Amerika’ya tanıdığı yetki doğrultusunda incelemeler yapmak ve Mustafa Kemal ile görüşmek üzere Sivas’a gelen General Harbord. Solda Doğuda önemli bir savunma noktası olan Erzurum’da bir askeri birlik. Altta Amerikan heyetini Erzurum’da Kazım Karabekir Paşa karşıladı.