Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
meyerek İnönü’nün güneyindeki sırtları üzerinden ilerlemeyi makul gördüm. Karanlık basıncaya kadar yürüdüm. Hayvanlar o kadar yorgun idi ki, yürürken uyuyarak yere düşenler bulunuyordu. İnönü hizasını geçmiştik. Ertesi sabah, düşmanın gerisine tesir yapacak bir duruma girmiştik. Yürüyüşü durdurdum ve üç alayla bir üçgen vaziyet aldırdım. Her alay, kısa mesafe ile bir bölüğünü yaya olarak ileri karakola memur edecek, hayvanlara yem, su ve uyku verilecek. Alayımın birisinden, bir gedikli çavuşun kumandasında 25 atlı savuşup gitmiş. Başkaca bir dağınıklık olmadı. Piyadelerin perakendelerini de topluyorum. İki saatlik bir uykuyu müteakip sabahleyin şafakla birlikte İnönü üzerine, ovaya inmeye başladım. Öndeki alayımız İnönü’ye yaklaşıyor. Hiçbir ateş yemedik. Ne Yunanlı var ne de şeytan. Hani ya, düşman neler yapmıştı? Düşman ortada yok ki. Bir müddet sonra, Garp Cephesi karargâhına mensup süvari bölüğünü düşman istikametine ileri yürürken gördük. Bölük kumandanı koşarak yanıma geldi: ‘Biz sizi arıyoruz. İsmet Bey Çukurhisar’dadır. Orada kıtaları toplayarak yeni bir müdafaa için hazırlanıyor’ dedi. Çukurhisar, İnönü’den sonra Eskişehir’e doğru ilk istasyondur. İnönü’den yirmi kilomet re kadar geride. O halde, Batı Cephesi kıtalarında önemli bir bozukluk yok. Zaten ilk muharebeye girenlerin, trenle sevk edilen 11’inci Tümen’in iki alayından ibaret olduğunu biliyorum. Bu halde, geriden yaya olarak gelmekte olan diğer birlikler dahi bu sabah Çukurhisar’a yetişecekler. Fakat galip düşmana ne olmuş? İnönü’yü geçtik. Daha batıda, asıl muharebenin olduğu sırtların üzerinden geçiyoruz. Burası ölülerle dolu. Bir meydanlıkta yüz kadar Yunan ölüsü yatıyor. Yanlarındaki derelerin içi ölülerle dolu. Akpınar köyünün bulunduğu bu sırtlarda ve şimdi İnönü Şehitler Abidesi’nin bulunduğu yerlerde kıyasıya ve yakın mesafelerden kanlı çarpışmalar olmuş. Bu muharebe, İstiklal Savaşı’nın yeni teşkil edilmekte olan genç ordusunun ilk zaferidir. Bunu her inkılap gencine öğretmek lazımdır.” (Rahmi Apak, Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, TTK Yayınları, 1988.) 215