23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

YILLARA MEYDAN OKUYANLAR Daima dinamik, öngörülü ve ödünsüz ASLI SELÇUK estivalin Yıllara Meydan Okuyanlar bölümünde, sinema sanatının geçirdiği evrelere doğrudan tanıklık etmiş, yaş almalarına karşın dünya görüşleri sürekli taze olan, sanatlarından ödün vermeyen yedi usta yönetmenin etkileyici, düşündürücü yapımları gösterimde. Fransız Yeni Dalga Akımı’nın öncüsü, polisiye ve kara film türünün ustası Claude Chabrol, Bellamy’de ünlü polisiye yazar Georges Simenon’a saygıda bulunuyor. İşkolik, saplantılı Komiser Bellamy’nin yaz tatili bir adamla metresinin ölümünden kendini sorumlu tutan bir yabancının gelmesiyle kesiliverir. Ardından alkolik üvey kardeş ortaya çıkar. Chabrol’un her filminde olduğu gibi gerçek yine öngörülemez, bu yalın öykü çok çeşitli yorumlara açıktır, sorular içerir. Entrikanın ustası gizemin içini boşaltıp insanların sanrılarını yansıtır, yaptığı bir tür sinepsikanalizdir adeta. Of Time and the City’de (Zaman ve Şehre Dair) Terence Davies, doğup büyüdüğü Liverpool’da İngiliz kimliğini sorgular, kentine duyduğu aşkını tanımlar. Liverpool’un 2008’de Avrupa Kültür Başkenti seçilmesiyle belediyenin Davies’e önerdiği belgeselde yönetmen arşiv görüntülerini ve sesleri olağanüstü biçemde birleştirir. Kentin görünümü değiştikçe yitirilen mekanlara, belleklere, düşüncelere yer verir, barlara dönüşen kiliseleri, yok olan işçi sınıfını gösterir. Bu şiirsel çalışmasında Davies Katoliklik, eşcinsellik gibi kendine yakın temaları betimler. Tam 100 yaşına basan dünya sinemasının en yaşlı yönetmeni Manoel de Oliveira, Eccentricities of a Blondehaired Girl’de (Sarışın Bir Kızın Tuhaflıkları) aşk, tutku ve gizeme odaklanıyor. Torunu Ricardo Trepa’ya başrolü verdiği filmde, Lizbon’daki amcasının yanında muhasebeci olarak çalışan Macario, tren yolculuğunda yabancı bir kadına mutsuz aşk serüvenini anlatır. Ofisin penceresinden görüp tutulduğu sarışın kadınla, amcasının karşı koymasına rağmen birlikte olan Macario’yu başka sorunlar bekliyordur. Eça de Queiros’un 19. Yüzyıla ait kısa öyküsünden uyarladığı dramında de Oliveira, yazgı, gerçek, düş, imgelem arasında dolaşır. Meslekdaşı Roman Polanski gibi Yeni Polonya Sineması’nın öncülerinden olup dünyaya açılan yönetmenoyuncu Jerzy Skolimowski, on yedi yıl aradan sonra çektiği Four Nights with Anna’da (Anna ile Dört Gece) tutku, röntgencilik temalarını ele alıyor. Küçük bir taşra kasabasındaki hastanenin krematoryumunda çalışan eski tutuklu Leon, aynı yerde çalışan genç, güzel hemşire Anna’yı gizlice izler. Bu alışkanlık giderek bir sap F lantıya dönüşür. Şaşırtıcı bir sevecenlik, sıradışı bir mizah ve gerçeküstü görüntüler içeren bu karanlık romantik masalında Polonyalı usta sanatının doruğunda. Leon’da Artur Steranko olağanüstü. James Lee Burke’ün romanından uyarladığı In the Electric Mist’te (Sislerin İçinden) Bertrand Tavernier, geçmişle gelecek arasında asılı kalmış Louisiana’ya, Amerikan İç Savaşı’na, köleliğe uzanıyor. Unutulmuş cennet Louisiana’da polis şefliği yapan Dave, kırk yıl arayla işlenen bir dizi korkunç cinayeti çözmeye çalışırken suç örgütleriyle, Güneyli askerlerle, kölelerle, hayaletlerle, iskeletlerle karşılaşır. Amerika’nın en tutucu bölgesine yaptığı bu yadırgatıcı yolculukta Tavernier, ırkçılığı, köleliği eleştirir. Tarihi değişimler karşısında bireylerin savaşımını betimleyen İsveçli usta Jan Troell’in, 1900’lerin başında geçen Everlasting Moments’i (Ölümsüz Anlar) epik bir çalışma niteliğinde. Troell’in karısının ninesinin yaşamından esinlenilen film, ekonomik, politik, sosyal olayların bir aileyi nasıl etkilediğini vurguluyor. Yoksul işçi Maria çekilişten bir fotoğraf makinesi kazanınca yaşamı tümüyle değişiverir. Tarihi destan, sanayileşmeyi, kentleşmeyi sosyalist ve evangelist eylemleri şiirsel bir anlatımla aktarıyor. Yeni Dalga Akımı’nın annesi, dedesi İzmirli olan yönetmen Agnès Varda, Les Plages d’Agnès’te (Agnès’in Plajlarında) duygusallıkla yaşamına, mesleğine bakıyor. Deniz kıyısında doğmamış olmasına karşın tatillerde sayfiyeye giden sanatçı, eski çekimlerini, filmlerinden sahneleri, fotoğrafları, yeni görüntüleri malzeme olarak kullanıyor. Varda, özyaşamına, belleğine doğru gezinirken yaratım mutluluğunu, sevdiklerini yitirmenin acısını, yaşlanmayı, ölümü duyumsuyor... duyumsatıyor. 16. SAYFA 28. ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear