23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

7 Mayıs 2014 Çarşamba 19 İ Doğan Nadi küçük fıkra türünün öncüsü dan bir ışığın loş odaya birden sızıvermesi... Ya da tabancanın tetiğini çeker gibi patlayan bir kahkaha, bir nükte, bir yergi... Doğan Nadi, böylece küçük fıkranın babası oluyor. Çok partili döneme girildiğinde okurların benliğine işleyen bir kalem... O yıllarda öylesine yoğun ki konular... Çankaya’daki Milli Şef’ten İstanbul’daki Küçük Vali’ye kadar kime dokunuversen yankıları dalga dalga sarıyor kamuoyunu... Doğan Nadi, mucidi olduğu küçük fıkrayla her yerde sarmaş dolaş... Gazetedeki odasında, Karpiç’in bahçesinde, Park Otel’in barında... Nüktelerle kahkahalar sarıyor Doğan Nadi’nin çevresini... Mucitle icat ettiği şey arasında bunca yakınlık ve özdeşlik pek az görülmüştür. kinci Dünya Savaşı’nın sıkıntısı ve ekonomik bunalım, halk kitlelerini öylesine etkilemiş ki, başta bulunanları değiştirmekle her şeyin değişeceği inancı yaygınlaştıkça yaygınlaşmış. İşte tam bu dönemde Doğan Nadi yeni bir yazı türü icat ediyor. Tek sütun üzerine sekiz on satırlık bir fıkra türü bu... Bazen on beş hatta yirmi satıra da çıkabilir. Ama ne kadar kısa olursa o kadar iyi. Doğan Nadi’nin küçük fıkralarının adı “Bir Dakika”dır. Ne var ki, bir dakika sürmez. Bir yağmur değil, şimşektir... Sigarayı yakmak için kibriti çakmak... Bir anda gerçeğin ışıldaması... Şehir hatları vapurlarından birinin projektörünün denizde de bir kayığı aydınlatması... Kalabalık arasında tanıdık birini birdenbire görmeniz... Kapalı perdeler arasın M ürettipler gazetenin kalbiydi. Tek tek harfleri yan yana dizmek, hele eski Türkçe zamanında özel bir beceri gerektiriyordu. Tabii bu durum uzun süreler devam etti. Taa ki bilgisayar sistemine geçilene kadar... Oktay Akbal 27 şubat 2014 tarihli “Yaşamanın İçinden” başlıklı yazısında gazeteciik günlerini anlatırken “Matbaa köşelerinde, yazı odalarında, dizgilerin başında beklersin. Yazım dizilsin de kopyasından okuyalım! Bakalım ne yazmışım?” derken o dönem gazeteciliğinin hislerine ne güzel tercüman olmuş... Ulus’taki Atatürk Anıtı Bugün başkentte Ulus Meydanı’ndan geçenler Atatürk Anıtı’na bir kez bakmadan edemezler, ancak bu anıtın ne zaman, kimin girişimiyle yapıldığını bilirler mi? Heinrich Krippel tarafından yapılan ve 24 Kasım 1927’de açılan bu anıt için girişim, Yeni Gün gazetesinden gelmiş, Cumhuriyet’in yayın yaşamına atılmasıyla sürdürülmüştür. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear