25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

OSMANLI'DANOÜNÜMÜZE SÎGORTACILIK SANATI TÜRKİYE'DEKÎ UYGULAMA Sigoptacılığın gecmisi ile ilgili notlar 1916 yılında yapılan değerlemeler sonucu, bir süre Sendika diye anılan sigortacılar birliğinin adı "Türkiye'de Çalışan Sigorta Şirketleri Cemiyeti" olarak düzenleniyor. Bu Cemiyete 81 şirketin üye olduğu görülmekte Ali NEYZİ • İSVİÇRE SİGORTA T Picasso GUERNICA (1937) Gerçek sanat, kaliteyi yansıtır. Yetenek, kişisel ilgi ve ustalık kalitenin vazgeçilmez unsurlandır. CU Sigorta A.Ş. ile çalışırken bütün bunlan hissedeceksiniz. Dünyanın en büyük sigorta şirketlerinden biri olan CU Assurance PLC ile Finansbank AŞ'nin ortak olduğu CU Sigorta A.Ş. 1988 yılında faaliyete geçmiştir. Ülkemizin önde gelen sınai ve ticari kunıluşlanna hizmet veren CU Sigorta A.Ş'nin gelişmesi ve büyümesi, sektör ortalamajlannın çok üzerindedir. îhtisas sigortacılığında öncü olan CU Sigorta A.Ş. özellikle yangın ve nakliyat sigortalannda müşterilerine farklı bir anlayış ile hizmet vermektedir. Güçlü reasüransı, uluslararası deneyimi, kaliteye verdiği önem ile CU Sigorta'da sigortacılık sanatını öğreneceksiniz. ürkiye'de sigortacılığın geçmişine bakıldığında ilk önce çok kaba hatları ile Osmanh Dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti dönemi diye bir ayırım yapabiliriz. Osmardı dönemihde, 1870 yılında Beyoğlu'nda yer alan büyük yangında hiçbir sigortanın bulunmadığı kaydolunmaktadır. 1872 yılında Sun, Northern ve North British adlı lngiliz sigorta kuruluşlarının İstanbul'a geldiği biliniyor. Giderek, 1900 yılında 44 sigorta şirketinin bir araya gelerek, ilk yangın tarifesini kabul ettiği biliniyor. Bu dönemin en bariz ve ilginç yönü, ister Rus, ister Alman kökenli olsun Istanbul'da çallşan tüm sigorta kuruluşlarının müşterek dilinin Fransızca olmasıdır. 1890lı yıllarda yazılmış Alman, Italyan, İngiliz şirketlerinin poliçeleri bugün vardır ve bunların hepsinde kullanılan dil J Fransızca'dır. 1916 yılında yapılan değerlemeler sonucu, bir süre Sendika diye anılan sigortacılar birliğinin adı "Türkiye'de Çalışan Sigorta Şirketleri Cemiyeti" olarak düzenleniyor. Bu Cemiyete 81 şirketin üye olduğu görülmektedir. lemek için kurulan ve kendisine reasürans tekeli verilen Milli Reasürans şirketinin teknik sorumluluğu da M. Pios diye anılan bir tatlısu frengine verilmiştir. Türkiye sigortacılığının ikinci dönemi olan Cumhuriyet dönemi sigortacılığının en önde gelen yönü, mesleğin "millileştirilmesi" olmuştur denilebilir. 1925'de kurulan Anadolu Sigorta'nın ardından, 1929 yılında reasürans tekelinin yöneticisi olan Milli Reasürans ve onun ardından da iflasa giden Türkiye Milli, İtimadı Milli ve Vatan Si. gorta Şirketlerini bünyesinde toplayan Güven Sigorta kurulmuştur. U l u s a l l a f m a SÜreci Bendeniz M. D andrea ve M. Caneti ye yetiştim. İkisinin de Türkçeleri oldukça bozuktu. Ana dilleri gibi Fransızca konuşurlardı. Kanımca, Cumhuriyet döneminin millileşme sıuecıni izleyen ikinci dönemi Halk, Doğan ve Türkiye Genel gibi tümüyle özel sektörün geliştirdiği "özelleşme" dönemi olarak tanımlayabiliri/. Bu özelleşme sürecinin içinde, kanımca en önemli olay Trafik Sigortalarının zorunlu hale getirilmesiydi. Bu zorunlu sigortanın tüm ülkede uygulanması Türk sigortacılığının ilk kez Anadolu ya açılmasına yol açmıştır. O dönemdc acentelik açmak için gittiğim Dinar kazasında kimseyi bulamadığını anımsıyorum. Trafik Sigortalarının uygulanması ile ilgili bir anımı dile getirmek istiyorum. Erzincan ilinde büyük bir portföy elde etmiştik. Ancak, ertesi yıl tümünü kaybettik. Araştırdık ve tüm şotörlerin o yıl bir rakibimizden teminat aldığını öğrendik. Üçüncü yıl portföyü geri almaya çalışırken, portföyün bir üçüncü sigorta şirketine gittiğini öğrendik. Merak ve biraz da inat sonucu kalkkıp Erzincan'a gittim. Üç gün kaldım. En sonunda bölge şoförler demeği başkanı, rakı masasında durumu açıkladı. Başkan şöyle diyordu. "Bu trafik sigortası bizim kanımızca bir tür vergidir. Bize hiçbir yararı yoktur. Bir şirketten poliçemizi yenilersek, siz bitim tarihine göre poliçe yazarsınız. Halbuki bizim trafik idaresi bize birkaç ay göz yumuyor. Biz de iki ya da üç ay sonraki tarihle yeni bir şirketıen poliçe alıyoruz. Böylece, üç yılda bir yılı bedavaya getiriyoruz." Bu dönemde özeldevlet, yerliyabancı rekabeti giderek hazırlanmaktaydı. Aynı dönemde, ilgili Bakanlıkça onaylanarak yürürlüğe giren tarifeler azami sayılnıakta ve isteyen kuruluşun bunun altında (ve açıkça kaydına alarak) uygulama yapmasına izin verilmekte idi. Azami deyiminin altında, tarifenin üstünde fahiş fiyat uygulamasının yasaklanması prensibi yatıyordu. Şirketlerin saydarı arttıkça, rekabet çoğaldı ve tarifenin yüzde 45 oranında inildiği saptanınca, ilgili Bakanhk bu sistemden vazgeçme kararını aldı. T a r i f e y e u y u l a c a k ! Bundan sonra, narh sistemi ve korumacılık dönemine sıra geldi. 7397 Sayılı Kanunun ilgili maddesi o yolda işletildi ve Bakanlıkça onaylanan tarifenin ne üstünde ne de altında işlem yapılması yasaklandığı gibi, müşteri ya da acentelere her ne nam altında olursa olsun "iade ya da ristuın" da saklandı. Bun dan kısa bir süre sonra da yeni sigorta şirketi kurulmasını önleyen bir karar alındı. Bu döneme, sigortacılığın devlet korunması alıına alındığı dönenı diyebiliriz. Uzun bir süre Türkiye'nin reasürörler için bir cennet haline geldiğine tanık oldum. 30 yıldır, serbest rekabet ve serbest fiat prensibini savunmuşumdur. Ancak, 7397 sayılı kanunda sigorta taritelerinin ya davletçe yaptırılması ya da onaylanması önerilmektedir. Benim anlayışım, her şirketin kendi tarifesini yapıp kontrol" makamına vcrmesi idi. Yani Murakabe, o tarifenin uygulanıp uygulanmadığını izleyecek idi. Artık, herkes görmüştür ki, yüzlerce acente ile çalışan bir şirket tarifesiz işini yürütemez. Mesele, tarifeyi kimin yapacağıdır.Serbest rekabet ortamında önemli bir husLis, böyle bir piyasada, zayıfların ya da bilgisizlerin çekilmesinin olağan sayılmasıdır. Ülkeınizde Trafik Sigortaları gibi sigortacılığı yaygınlaştıracak ikinci bir fırsatı maatteessüf Büyük Millet Meclisi'nde sigorta bilen kimsenin bulunnıaması yüzünden kaçırmışızdır. Müşterek Mülkiyet Kanıın Tasarısı'nda, yani İmar ve Iskan Bakanlığı'nın Medise scvkettiği tasarıda Müşterek Mülkü Yönetecek kişinin görevleri arasında "apartmanın tümünün topluca sigorta ettirilmesi" yer almıştı. Yöneticisi bulunduğum şirkette, bu konuda broşürler hazırlatmış tasarının kanunlaşmasını bekliyordum. Bir de Resmi Gazete'de yayınlanan kanuna baktık ki, bu toplu sigorta maddesi tasarıda çıkartılmış. Olayı tahkik ettik ve şunu saptadık: Meclis komisyonlarında bir ınilletvekili çıkmış ve "Bu toplu sigorta sade yangın rizikosunu kapsar, oysa gayrimenkulkrde asıl riziko depremdir. Depreme karşı ise sigorta yoktur" demiş. Ardından bir başka milletvekili, "Vatandaş ayda 5 bin lira taksitle (o yılların rakamı) bir inşaata giriyor, 5 bin lira da sigortaya mı ödeyecek?" demiş ve sonuçta madde kanundan çıkartılmış. Oysa, deprem tarifesi yıllardır uygulanmaktaydı. Savaş kapıyı çalınca... Bu Osmanlı döneminin ikinci bariz vasfı, çalışan kuruluşlardan hiçbirisinin ülkede kurulmuş şirket olmayıp yabancı kuruluşların İstanbul'da riziko kabulune yetkili kıldıkları acenteliklerden oluşmasıdır. Bunun doğal sonucu olarak Cumhuriyet dönemine kadar sigorta alanında "konservasyon" ya da sigortacının kendi üzerinde tuttuğu riziko payı hiç sözkonusu olmamıştır. Acentenin bu tür bir sorunu zaten olamaz, o kadar ki, Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı'nda Alman Imparatorluğu yanında savaşa katılınca, çoğu "düşman" ülkenin acenteleri ülkeyi terketmişler ve sigortalı yurttaşların poliçeleri değer yitirmiş kağıtlar haline dönüşmüştür.Dili Fransızca olan bu sigortalar grubunun Cumhuriyet dönemine aktarılması da kaçınılmaz olmuştur. Oğlum adam olmadı, ama... Öte yandan, yangın olsun deprem olsun, bu rizikolara karşı ödenecek sigorta ücretlerinin yüzdeler ile belirlendiği nedense gözardı edilmişti. Kanımca, sade bu madde geri getirilirse, tüm yurdu kaplayan apartmanların sigortalanması portföyün birkaç kat artmasına neden olacaktır. Bu tür bir uygulamanın Isviçre'de yaşandığını da eklememe izin vermenizi dilerim. Bir anımı da yenilemek istiyorum. Rahmetli, ünlü komedyen Muammer Karaca, Beyoğlu'nda yaptırdığı özel tiyatroda üst üste beğenilen komediler oynuyordu. Bir akşam sahnede, "Bizim oğlan da adam olamadı, sonunda sigortacı yaptık" dedi. Ertesi gün, kendisine mektup yazıp sigortacılığın da bir meslek olduğunu dile'getirdiği için kendisine teşekkür ettim. O dönemde sigoıtacıyıtn dediğinizde, "Herhalde elektrik işlerinden anlarsınız" deniliyordu. Oysa, son yıllarda Murakabe Kurulumuz "Aktuer yardımcı alınacaktır" diye ilan verince, ^üzlerce matematik ve istatistik okumuş üniversite mezununun başvurduğunu kıvançla öğreniyoruz. ^ SAYFA9 Dendria, Caneti, Helmis... O dönemin sigorta kuruluşlarının yönetimi de tümüyle ya dışardan gelmiş yabancı ya da Osmanlı'da yetiştirilmiş Gayrı Müslim kişilerden oluşmuştu. Nitekim, Cumhuriyet dönemine geçişte bilc, başlangıçta yönetim kadrosunu oluşturan kişileıin adları "Dendria, Caneti, Ilelmis" ve benzeıi yabancı adlardı. Bu yabancılık o denli güçlü ye yerleşik idi ki, 1925 yılında yeni Cumhuriyetin bir K.l.T. anlayışı ile geliştirdiği Anadolu Sigorta şirketinin jcransı, yani işletmeciliği Union grubuna devredilmiş ve milli sigorta piyasasını denetCUMHURİYET SİGORTA 1992 Commercial Union Sigorta A.Ş. Merkez: İSTANBUL Büyükdere cackiesi Kasap Sok. Özden Konak Kat:3 80280 Esentepe / Istanbul Tel: (1) 274 33 70 (10 hat) Faks: (1) 274 71 94 ANKARA Cinnah Cad. No:l/6 06680 Çankaya / Ankara Tel: (4) 168 45 60 Faks: (4) 168 45 68 tZMlR Akdeniz Cad. No:l Kat.5 85210 Kordon / tzmir Tel: (51) 19 20 00 Faks: (51) 13 34 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear