27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

StYASET 85 Karya kentleri arasında pek az tanınan bu yerleşmeye ilişkin çok şey kaybolmuştur. özellikle yol yapımı sırasında olmuştur bu tahribat... Bugün ancak idymma'nun kiklop tarzı surları yoldan kolayca tırmanılarak görülebilirler.. Son yıllarda yapılan ateşlemeler sırasında ortaya çıkan kaya mezarlar, cephe görünüşlerine bakılarak MÖ.4 yüzyıla tarihlenir. Kozlukuyu köyünün hemen üzerinde bulunan bu kaya mezarları da, bu şehrin izleri arasındadır... Konfcdcrasyona bağlı şehirlerden olan tdymma'nın kendi adına bastırdığı sikkeleri de ancak kataloglardan tanımaktayız. Idymmar'nın hemen yakınındakı kentlerden bir başkası ise Gallipolis'tir. Bugün Gökova'nın güney kıyılarındaki "Gelibolu" köyünde bulunan bu kente ai/ izler içinde, burada tespit edilen Rodos tipindeki yazıt, geçmişte Hellenistik ve Roma dönemlerinde buranın canlı olduğunu belirtir. Kentin burada kurulmuş olduğunu doğrulayan kitabeler, yazıtlar. Aşağı yukarı 10 km. uzaklıktaki "Duran Çiftlik" mevkiinde bulunmuş olan ve tmparatoriçe Domitia'ya ithaf edilmiş yazıtlar da ılginçtır. Aslında Gökova'nın en güzel köşcsı Şehir Adası'dır. Şehiroğlu veya Sedir Adası olarak da tanınan bu kücücük adacık, antik Kedrai'nin kalıntılarıyledoludur. tçinden zeytin ağaçları fışkırmış bir tiyatro, duvarlar, kemerler, kapılar, insanın kolay kolay unutamayacağı bir yeryüzü ccnnetini, bir tarihsel gizi adama sunar. ilahı olarak savaş tanrısı Zcus Areios'un gösterilmesi bu düşünceyi kanıtlıyor. Sakallı ve miğferli bir büst olarak işlenen bu tasvir, silahlannı kuşanmış olarak da ayakta gösterilmiştir. Hydisos, komşu şehir Kildaral (Bugünkü Kuzyaka köyü) ile Milas'ın antik çağdaki limanı Passala'ya (Bugünkü Sakızlık mevkii) kadar batıyı egemenliği altına alırken, güneyindeki Keramos ile de sürekli ilişkideydi. Bugün bile antik kentin alanında dolaşırken, değişik özellikler gösteren yapı izleri çarpar gözümüze.. Yiyeceklerin saklandığı iri tonozlu kemerlerle çevrilmiş depolar, toplantı binaları, gözetleme kuleleri, buranın son derecede önemli olan bir savunma şehri oluşunu doğrular. Yer yer depremlerin yıktığı MÖ. 3. yüzyıl duvarlarının işçiliği de bir hayli ilginç sayılabilir. Yıkılmış duvar sıralarının bir bölümü Bizanslılar zamanında onarılmıştır. Acaba Hydısos'ta, bu saklı kentte Bizans çağı nasıldı? Ve ne gibi izler bırakmıştı bu dönem geriye? Ormana doğru girince, doğanın özenle sakladığı kemerler, tuğla yapılar çıkacaktır karşınıza. Bunlardan en iyi durumda olan bir yapı. yakınında bir pınarın kaynadığı toplantı binasına ait duvarlardır. Ve binlerce yıllık bırakılmışlığıyla, bütün bunlar kendi başına terkedilmiştir.. Bir unutulmuşluktur sanki her şey.. inanışlan içinde tanrı Sunuri adına yapılmış olan bu topınakta, yılda bir kez bayramlar düzenlenir ve öküz kurban edilirdi. Anadolu'da öküz kutsal bir varlıktı, antik çağda.. Eski Mısır'da ve Anadolu'da ökuzün tanrısal bir gücü simgelediği bilinir? özellikle tarımın öküzle yapılmasının ona değer kazandırdığı ve belki bu yüzden hareket simgesi olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Işte bu yüzden müzelerde gördüğümüz sayısız sunak taşında, özellikle Karya bölgesindeki kabartmalarda, öküz inancı (bucraria) şeklinde simgeleşmiştir yüzyıllardır.. Ve bugün Sunuri tapınağına kesilen, kurban edilen adak öküzlerinin taşlaşmış kabartmalan, Milas ve Keramos'ta (Oren) ve birçok antik kent yıkısında bol miktarda karşımıza çıkmaktadır. Gökova'nın üstünde kendi halinde yaşamını sürdüren küçüçük bir köy Kalınağıl.. Yıllarca önce gezdiğim yerler yıllar sonra aynı değişmezlik içinde. Ancak acaba yarın ne olacak? Buralarda bile çoğu kişi, termik santral nedeniyle ürküntü ile inceliyor, köylerine gelip gideni. Milasören karayolundan aynlan ve ulaşımı biraz güç olan bu köy, Aşağı Kalınağıl ve Yukarı Kalınağıl olarak iki bölüm halinde. Çağlar önce de aynı şekilde kurulmuştu burası, ve HieraKome yani kutsal köy adını taşıyordu. Bugün Kalınağıl köyünün hemen yanıbaşındakı tepede köylülerin, "asarlik" adını verdikleri tapınak alanını gezerken, insan bir başka çağı yaşar gibı olur... Tapınak, özel olarak hazırlanmış bir kutsal alanın (temenos) içinde, yine onunla ilintili olduğundan kuşku bulunmayan bir takım ck yapılarla bir arada bulunmaktadır. Bir zamanlar burada Sunuri rahipleri ömürleri boyunca yaşarlardı.. Rahiplik babadan oğula geçerdi. Bir başka ayrıntı, yapının daha sonraki dönemlerde Bizanslılar tarafından kullanılmış olmasıdır. Bugün bile tapınağın lentolarına kazılmış Bizans haçları, bu düşüncemizi pekiştiriyor. Sunuri tapınağının Hıristiyanlık devrinde kiliseye çevrilişini eskı kaynaklarda bulmak da mümkün. Sunuri tapınağı, 1935 yılında Fransız araştıncılar ve arkeologlar tarafından kazılmıştır. Bugün bile bu kazının izleri belli. Ne var ki aradan geçen uzun yıllar birçok belgeyi kapatmış, örtmüş ve saklamış. Ve tapınak alanı giderek yok olmaya yüz tutmuş bir durumda. Kanımızca, Sunuri tapınağının en ilginç parçaları yazıtları olsa gerek. Çünkü her boyda değişik pek çok yazıt, anıtın etrafına saçılmış, devrilmiş yatıyor. Bugüne kadar nasılsa kaybolmadan gelebilmiş bu belgeler, bu dilsizleşmiş yapı hakkında kimbilir daha ne ilginç bilgileri saklıyor? Yazı karakterlerine göre bunların birer "itfa kitabesi" olacağını söylemek mümkün. Aslına bakarsanız, Sunuri tapınağının bulunduğu yerin ilginçliği de ayrı bir konu. Üzerinde durulup düşünülürse, bu kutsal yerin hemen yakınlannda bulunan Hydisos (Karacahisar), Keramos (ören) ve yine Panamara (Bağyaka) ile de doğrudan doğruya ilışkısi olup olmadığı sorusu akla geliyor. Gökova'daki anıtlar korunmalı Gökova'daki kültür mirasımızın son yıllarda böigenin hızla değişmcsine ayak uydurup tahrip edilebileceği düşüncesi ve kuşkusu akıldan çıkmıyor. Tıpkı bundan daha birkaç yıl önce, Datça yarımadasında tanık olduğumuz türden antik kent yağmacılığının buralara da sıçrayabileceğini, insan ister istemez düşünüyor. özellikle termik santralın yeri olarak seçilen Türkevleri yöresindeki, başta Keramos olmak Uzere Ala Kilise'nin, Thangela'nın ve Alazeytin yerleşimleriyle birlikte, Kocadağ'ın üstünde kalan eski yerleşmelerden Çilektepe'yle, Kireç Çukuru'nun da akibetleri bir sorundur. Ayrıca yörede önemli bir Leleg yerleşmesi olan Thangela'nın üstüne düşen Karanlık Mahalle mevkiindeki bazı anıtlarla, Kaplan Dağı Ustündeki küçük Karya yerleşimlerinin de önemle üzerinde durulması gerekmektedir. Deniz kenarındaki bu yerleşmelerden daha içlerde, Marçal Dağı ile Kalem yaylasının kesiştiği yörelerde dolaşırsanız, bu kez karşınıza Gökova'nın başka gizli cennetleri çıkar. Bunlardan birı Panamara'dır. Yemyeşil çam ağaçlarıyla dolu bir vadide saklı Panamara (Bağyaka) yerleşmesi, bir tapınak kentçiği olarak Gökova'nın gizemli güzelliğine güzellik katar. Bugün Eskihisar'ın çok altında Bağyaka köyünün 3 kilometre uzağında bir tepede karşımıza çıkan Zeus Panamaros tapınağı, doğa ile içiçe görünümüyle insanı büyüler... Panamara'da bulunmuş pek çok kitabeden burada ayrıca Apollon inancının yerleştiğini de anlarsınız. Gökova'nın sırlarını çözmek, biranlamda gizlerıni görmek için, buralarını adım adım dolaşmak gerekir. Küçücük keçi patikalarına takılıp ormanlara dalınıldı ğında, önünüze çıkacak ilkçağlardan kalnıa buluntular, doğayla bütünleşmiş bir tarihsel derinliği ayaklar altına seriverir... Ve adeta bir karabasan gibi Körfez'e dikilecek beton bacaları, genizleri yakan kükürt kokusunu ve çevre kirlenmesinin boyutlarını düşlersiniz, ister istemez!... Gökova dünyada tektir. Kobalt mavisi deniziyle, zümrüt yeşili ormanlanyla ve binlerce yıllık geçmişi ve kültür mirasıyla bu yerlerin bozulmaması ve öncelikle anıtların, eski kentlerin korunması en büyük dileğimizdir. Sakar ve İdymma Büyüleyici ve insanı gerçekten etkileyici pek çok güzelliğin birlikte yaratılıp yoğrulduğu Gökova'nın ilgi çekiciliğini, biraz da tarıhle karışmış olmasında aramak gerek. Şiirsellığın ve doğallığın alabildiğince serpilip geliştiği buralarda insanoğlu yüzyıllar boyunca yaşamış ve yaratmıştır. Kapıları iple bağlı ak badanalı köy evlerinin pitoresk manzarası, gölgeli yeşilliklerin, pınarların kaynadığı azmaklar, çiçeklerin ve sonsuz ötüşlü kuşların insanı dinlendirdiği eşi bulunmaz yer Gökova'da geçirilecek birkaç gün, buraların değerini anlatır kişiye... Izmir'e 251 km, îstanbul'a 854 km. uzaklıkta bulunan Gökova'ya Muğla yönünden gelenler, 25 kilometrelik son derecede iyi bir yolla Ula yol ayrımıru geçer geçmez Sakar'a ulaşırlar. Sakar denen o büyüleyici güzellik, aşağılarda uçurumlara dönüşen tepeler, koyu yeşil sırtlarla ayaklar altında uzayıp giden enfes bir panorama çizer. Akyaka köyüne aynlan yoldan aşağıya, iskeleye inildiğınde ıse, bir kilometrelik yol sizi denizle karşılaştırır... Burada orman idaresinin yaptığı gerçekten çok özenli piknik yerleri, araba park alaniarı bilhassa günübirlik gelenlerin unutamayacağı sevimliliktedir. Gökova'nın o nefis güzelliği, azmakların buluştuğu yerlerdeki kamışlıklarla bütünleşip güzelleşır. tskeleden yukanya bakarsanız, bu kez dikkatinizi sırtlar, çamlıklar ve kayalıklar içinde gizlerle dolu bir şehre ait izler çeker. tdymma'dır bu şehir. Sunuri Tapınağı Gökova'nın hemen üstünde, Milas ilçesinin 14 kilometre kadar güneydoğusunda, bugünkü Kalınağıl köyüyle içiçe yaşayan bir anıt, Sunuri Tapınağı. Yemyeşil bir vadinin içine gömülmüş bir tepecikte bulunuyor, tapınağın kalıntıları. Yağmurlann yeşerttiği vadilerin, reçine kokulu dağlann içinden geçip incecik dereciklerin süzüldüğü tozlu yollardan dolaşıp Kalınağıl köyüne varıldığında, kır çiçeklennin, böğürtlenlerin, öbek öbek yabani çalıların örtüp saklamaya çahştığı tapınağı görürsünüz. MÖ. 2. ve 3. yüzyıllarda bağımsı? olarak yapılmış olan bu tapınağın, o çağda Mylasa (bugünkü Milas) antik kentine bağlandığını yazıtlar söylemektedir. Yazıtlara ve elimizdeki kaynaklara göre, o çağın
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear