Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
StYASfT 85 BU 11AFTA S1YASET85 Sovyetler'in "yöni birdünya umudu"nu temsil etme konumundan uzaklaştığı, "cazibesini" yitirdiği yıllarda bütün dünyanın gözleri Çin'e çevrilmişti. Yüz milyonlarca insanın yaşadığı bu dev ülkede gerçekleşen toplumsal dönüşüm o sırada, "Sosyalizm, iktidara gelince taşlaşıyor mu?" sorusunu olumsuzlayabilecek gibi görünüyordu. Yüz milyonları harekete geçirmeye cüret edebilen bir ataklığın yepyeni kültler yaratarak sönüşüyle blrlikte, Çin'in dünya sahneşinde yeni bir rol üstlendiği görüldü. Çin, Üçüncü Dünya'yı ayaklandırmaya çalışan bir radikalliğin odağı değildi artık: Azgelişmiş dünyadaki dostlannı dağlarda, ormanlarda, kırlarda değil, kentierde, üstelik başkentlerde başkanlık saraylarında aramaya başlamıştı. Görünüşte askeri, ama aslında politik bir taarruza kalkmış, "Büyük güçierle oyun oynanmayacağını" Vietnam'a ve cümle âleme gösteriyordu. ABD ile ilişkisi giderek gelişen bir büyük devletin olgun yöneticileri olarak Çinli liderler, bir dönem başlıca uğraş nesneleri olan Sovyetler'e karşı tutumlannı da "makul" sınırlar içine çektiler. Başında kovboy şapkasıyla ABD'yi turlayan Deng Siyaoping'le simgelenen değişim süreci Çin'e neler getlrdi? Ya da Çin'i nereye getirdi, getiriyor? Batı âlemtne bakılırsa, Çin "kapitalist" oluyor. Asya'nın en köklü kültür gelenek ve tarih servetine sahip dev bir ülkesi, her şeye rağmen bütün adımlarını "MarksizmLeninizm ve Mao Zedung Düşüncesi"ne bir yerinden uydurarak atan yöneticilerin "pragmatik'Miği sayesinde, giderek Batıya mı benzeyecek? imkânsız. O zaman "modernleşe modernleşe" nereye varacak? Çin'in yöneticileri de, Batıtıların "modemleşme" ile "Batılı, kapitalist olma" arasında kurduğu özdeşliği tartışmıyor, aksine, benimsediği pek çok yeniliği "kapitalizmin iyi taraflarını alma" diye sunabiliyor. Modemleşme ve yenilik kapitalizm patentli mi? Siyaset85, orta sayfalarında, Çin'i tartışmak isteyenlere derli toplu bir gözlemin sonuçlarını sunuyor. Batı gözlüğünden süzülmüş olsa da canlı bir tasvir... Çin'in konu olarak sahip bulunduğu çekıciliğin bu sayıdaki rakibi, "bize yakın'hğından ötürü Kıbrıs. Başarısızlıkla sonuçlanan Kıbrıs Zirvesi'nin, tarafların karşılıklı adımlarıyla, perde gerisiyle, "ne olabilir"iyle günlük gazetelerde büyük yer kaplayışmı göz önüne alarak, bu konuda bir derleme yapmadık. Bunun yerine, Kıbrıs'tan değişik bir sesi aktarmak istedik ve Sosyal Demokrat Parti Genel Sekreteri Raif Denktaş'ın yazdığı bir yazıyı 6. sayfamıza aldık. Raif Denktaş yazısında, Kıbrıs sorununun taraftannın sorunu yaşayışı üzerinde duruyor. Kıbrıs Rumlarıyla Yunanistan'ın özdeşlenmesini hem gerçeklik bakımından hem de politik açıdan yanlış bulan Raif Denktaş, bu yaklaşımla "ikna" ve "barışa yöneltme" politikalarına ağırlık verilirse, adada çözümün ufukta gözükebileceği görüşünde. Siyaset85'in dış kaynaklı yazılarla fazlaca yüklü bu sayısında Brezilya'yı da konu ettik. Latin Amerika'nın dev ülkesi, geçen günlerde bir sivil başkana kavuştu. Ama genel kant, eğer halk baskanını doğrudan seçebilseydi, Neves gibi "uzlaşmacı" bir kişinin değil, daha radikal bir politika adamının bu koltuğa oturabileceğl. „ . Gazeteciöğretmen Türk göçmeni, Bulgaristan'ı anlattı JVlehmet Çavuş, 50 yaşında. 1968'de yapılan göç anlaşmasıyla ilgili belgeler elinc geçmeyince 2.5 yıl önce Türkiyc'ye illica etti. Sofya Universilesi'nin Tiırkoloji Enstiliisiinü bitirdi. Daha sonra felsefe bölümiinde okudu. Ögrenciliği sırasında ve daha sonraki yıüarda Sofya radyosu Türkçe yayınlar servisinde çevirmen ve spiker olarak çalrçtı. Tiirkçe çıkan "Yeni Işık" gazelesinde, Eskicuma'da "Bayrak" gazetelerinde çalıştı. Bir ara edebiyat ögrelmenliği yaplı. Şimdilerde yeni kurulmakla olan Balkan TiirkÇAVUŞ Evet, göç anlaşması 1968'de imzalandı. Demirel'le Jivkov arasında. Aslında asıl göç Balkan savaşında başlamıştır. 1936'lardaki göç anlaşmasıyla 120 bin Bulgaristan Türk'ü anavatana göç etmiştir. 1939'lara kadar sürmüştür. 1940'larda Bulgaristan'ın Doburca bölümü Romanya'ya iade edilincc bu bölgede yaşayan 160 bin Türk'e Türkiye'ye göç etme olanağı doğmuşlur. O /aman göçü zorlayan nedenler, yine bölünmüş aileler miydi? göç anlaşması, biraz da parçalanmış aileleri birleştirmeyi amaçlıyordu. Baştançok zorluklar oldu. Anlaşma Bulgaristan'da yeterince tanıtılmadı ve anlaşılmadı. Türkiye'den noterden taahhütname gönderme çekingenliği mala, mülke ortak olma endişesi Bulgaristan'da gerekli belge düzcnleme zorluğu, ilk iki yılda 60 bin dolayında Türk'ün anavatana göç etmesine yol açtı. 10 yıllık süresi olduğundan arada durakladı. 197778'lerde sağlanan kolaylıklarla yeniden hızlandı. Oöç edenler çok mağdıır olmuştur. Ma "Jivkov gelene kadar ivîydi" leri Dayamşma ve Kiilliir Dernegi kurucu heyelinde yer alıyor. Geçen ekim ayında çıkan "Bulgaristan'da Soykınm" adlı bir kitabı var. Yine Bulgaristan'la ilgili bir başka kitap üzerinde çalışıyor. Mehmet Çavuş'la Bulgaristan'daki Türklerin yaşamı üzerine aydınlalıcı bir konuşmayı İstanbul'da yaptık. ÇAVUŞ Sosyalizm büyük vaadlerle gelmişti. 1956'ya kadar, yani Jivkov'a kadar iyi yürüdu. Dediğim gibi okullar kapatıldı, ardından camiler ortadan kaldırıldı. Türkçe okunması yasaklandı. Sünnet yasaklandı. Düğunler, bayramlar, Türk gelenekleri ortadan kaldırılmak istendi. Bu durum Bulgaristan Türklerini tabii sarstı. Rejime karşı bir metnnuniyetsizlik doğdu. Diğer taraftan Bulgaristan'da Türk ve Müslüman oranında bir artış meydana geliyordu. Bu artış Bulgar iktidarını rahatsızcdiyordu. Bulgar toplumunun sayısı ise azalıyordu. Bulgarların yüzde 75'i, hâlâ iki çocuğu tercih etmez. O yıllarda Bulgar nüfusu artsın diye çeşitli teşvikler getirildi. Türklerdeçok çocukluluk hepsürüyordu. Ancak, üç çocuktan fazla çocuğu olanlara tanınan maddi yardımların 1975'ten itibaren kesilmeye başlandığı dikkati çekti. Çünkü, 4050 yıl sonra azınlık toplumu, çoğunluğu oluşturacaktı. Bulgaristan'da hangi ırklar bulunuyor? ÇAVUŞ Bulgaristan'ın 8,9 milyon nüfusundan, çeşitli belgelere dayanarak iddia ediyorum 4 milyon Türk vardır. Bulgaristan Türklerinden başka Pomak Türkleri vardır. Hind yörük soylu Türk Müslümanlar vardır, Müslüman Türkler, Oğuz Türklerinin torunları Gagavuzlar vardır. Sırp, Yahudi, Ermeni, Alevi, Tatar Türkleri vardır. Sonra Müslüman Arnavutlar vs. aşağı yukarı 20 dolayında azınlık vardır Bulgaristan'da. Yani Müslümanların sayısı, Bulgarlardan ancak 600 bin kadar azdır. Son göç anlaşmasına gelelim. ÇAVUŞ 19505l'deki serbest göçtü. 1968 lını ucıi7. satmış, satamamış bırakmıştır. Meslek sahibi olanlar, mesleki makinelerini getirememiştir. Evini bir motosiklet, piyano karşılığı vermiştir. En önemlisi, 1968 anlaşmasının içerdiği sosyal haklara kavuşma olanağını Bulgaristan vermemiştir. Yani göç anlaşmasının 12. maddesine göre, Bulgaristan'da çalışan yıllara karşılık olarak Türklere emeklilik ve sosyal sigorta hakları ödenecekti. Tazminatın tediye şekli taraflar arasında bilahare kararlaştırılacaktı. Ne acıdır, anlaşma üzerinden 16 yıl geçiyor. Bulgaristan halen bu maddeyi uygulamıyor. Bulgar sosyalizmi Türklere ne verdi? Türklere hiçbir şey vermedi. Azınlıkları crıtti. Bulgaristan'da sağlık, öğretim parasızdır. Ama bir Türk, bir Bulgarın maaşımn yarısını ancak alabilir. Daha kötü ve ağır işlcrde çahştınhr. Son olaylar neden palladı? Baskı vardı ama neden bu günlere gelindi? Bu son olaylar 198283 ve 84'de uygulanan siyasetin sonucu değil. 195657 ve 58'lerden sonra uygulanan siyasetin sonucu. Bunu belirlemek çok önemli. Şu anda safi Türk nüfusu 2 milyon 164 bindir. Yalnız Güney Bulgaristan'da toplam Türk sayısı 860 bin dolayındadır. Bulgaristan'ı korkutan Türk nüfusudur. Yarın, azınlık durumundan çoğunluk durumuna girip de bir şeyler isterler mi? Korku budur. Bu nedenle, kütükleri tümden Bulgar isimleriyle değiştirmeye girişmişlerdir. Mezar taşlarını bile ortadan kaldırmışlardır. Türkiye'ye göçenlere, 5060 yıl önce ölenlere bile Bulgarca ad verilmektedir. ÜMİT KIVANÇ Türkiyc'ye neden illica eltiniz? ÇAVUŞ Doğduğum, büyüdüğüm Bulgaristan'da adaleti savunduğum için rcjim beni kabul etmedi. Bulgaristan'da kalsaydım, diğer yüksek öğrenim yapmış arkadaşlarım gibi, herhangi bir kooperatif tarlasında veya inşaatlarda çalışmak zorunda kalacaktım. Çünkii 195859 yıllarında Türk okulları kapatılınca Türk aydınları, öğretmenler sokağa atıldılar. Son günlerde olaylar neden patlama noktasına geldi? ÇAVLŞ Bu kadar Türk'ün bulunduğu bir ülkede, iki ülke arasındaki rejim farklılığından dolayı bu ülkeden göç edenlerlc geride kalanları düşünün. Böyle bir çıkış noktasından başlayarak gelirsek, ilk önce okullar, camiler kapatıldı. Türkçe konuşmaların yasaklanması bunları izledi. Daha gerilere gidersek? ÇAVUŞ Türkler, Osmanlılar döneminde Bulgaristan topraklarına bir kültür, bir medeniyet götürmüşlerdir. Bu kültür, varlığı, Bulgarları rahatsi7. etmiştir. TürkRus savaşından (93 harbi) sonra Bulgarlar bunu fırsat bilmişlerdir. Bu suvaş yıllarında Bulgaristan'da yaklaşık 4 bin Türk okulu olduğu bilinir. 1912 Balkan Savaşı, 1934 Bulgar askeri devrimindcn sonra bu okulların büyük bir bölümü kapatılmışlır. Buna rağmen Türk okullarının sayısı 800'de kalmıştır. 1944'te Bulgaristan sosyalist bir ülke oldu. İlk dönemlerde Türklerlc birlikte diğer azmlıklara bol vaadlerde bulunuldu. Türk okullarının sayısı yeniden 2 bin 116'yı buldu. (ilkortalise). Üniversitede Türkolojiden başka Türkçe, matematik ve tarih bölümleri açıldı. Azerbeyean'dan profesörlergetirildi. 195758'lere kadar bu okulların varlığı sürdürüldü. Şimdiki Devlet Başkanı Jivkov, 1956 yılında iktidar oldu. O döneme kadar sosyalizmin yaptıkları Jivkov'la birlikte tahribata uğratıldı. İlk önce Türk okulları kapatıldı. Bundan sonra Osmanlı eserleri, yani camiler, imarethaneler, mescitler, türbeler... Hemen hemen hiçbir iz bırakılmadı. Yalnız okullar değil, üniversite ve enstitülerin Türkçe bölümleri de kapatıldı. Yıl 195859'lardır. 1%9'lara kadar bu uygulama yumuşak yürümüştür. 1969'da Bulgaristan Komünist Partisi Politbürosunun gizli bir bülteni yayımlandı. Bulgaristan'da oturan azınlıkların birleşmesi, bir ulus haline getirilmesini amaçlayan bu "Priobştavane" (birleşmck, iltihak etmek, kaynaşmak) kararlarının asıl amacı Türklerin Bulgarlaştırılmasıdır. 1970 yılında bu kez hükümetin "milliyet ve din değiştirme" gizli kararı yayımlanmıştır. Bu arada Demirel iklidannın imzaladıgı bir göç anlaşması var. 1968'lerde değil mi? IIA/IRl.AYAN SULEYMAN Vesıkalık BULUT Brechtin eşeği Savaş istiyoruz/ En önce vuruldu/ Bunu yazan! diyen Brecht, pek yabancımız değil. 18981956 yılları arasında yaşayan Brecht oyunlan, eplk tiyatro anlayışı, sosyalist gerçekçiliğe yönelttiği eleştiriler ve Lukacs'la giriştiği "gerçekçilik" tartışmalarıyla ünlüdür. Epik tiyatroda özellikle"özdeşleşmeye" karşı çıkan,"özdeşleşmeyi burjuva yerine proletarya ile de yapsak sonuç değişmez; çünkü özdeşleşme tekniğinin kendisi, doğruluğu açısından kuşku götürür bir niteliktedir" diyen Brecht'in kendisi kadar ünlü olmayan bir de eşeği vardı. Gerçi bu eşek, onun çalışma masasında duran bir eşek maketiydi, ama boynunda asılı duran levhada diyordu kl: Gerçek somuttur... Bunu ben bile anladım! L'art pour l'art Victor Cousin, 17921867 yılları arasında yaşamış Fransız filozofudur. Fransa'da, felsefe tarihi çalışmalarını ilk başlatanlardan biri olan Cousin, işe Condillac'la başladı. Daha sonra Kant, Schelling ve Hegel üzerinde durdu. Fransa'da Hegel'den ilk söz eden kişi olarak da tanınır. Yaşadığı çağda, yeni gelişmeye başlayan kapitalizm, nasıl ürünü onu üretenden soyutlamaya başlamışsa, sanat yapıtını da sanatçıdan soyutlamaya başlamıştı. Artık sanat yapıtları, sanatçıya gerek kalmadan tekniğin gücüyle çoğaltılabiliyor, bir eşya, bir mal olarak piyasaya sunulabiliyordu. Victor Cousin, sanat ve sanatçı adına bu uzaklaşmaya karşı çıkarak dedi ki: Sanat, sanat içindir!