29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 EROL ÖZBEK "Eskiden insanın gazetede adının geçmesi için gerçckten bir şey yapması gerekiyurdu. Bugun bir şey soylemek, bir şeye karşı çıkmak, ya da bir iddiayı reddetmek yeliyor." Federal Almanya'nın eski kuşak politikacısı, Stuttgart kenti Belediye Başkanı Manfred Rommel böyle diyor. Ama onun eleştirisi sadece başkalanna yönelik değil. Özeleştiri de yapıyor: "Bazen basına elimizdekinden daha fazla bilgi veriyoruz. Böylelikle örnegin, Alman enerji uretiminde hiçbir zaman elde edilemeyen bir verim Yıllanmış bir basın ustasından gazetecinin ve gazetecilişin açmazları Wolf Schneider ve kitabı Kitle iletişim araçları foizi nasıl ya ıııltıyor? lilik oranı tutturuyoruz." Federal Almanya'nın en büyük yayın organlanndan Süddeutsche Zeitung, Stern ve Die Well'de yıllarca yazı işlerinde çalışan, televizyonda haber programları hazırlayan usta gazeteci Wolf Scheider "Her Giin Kandınlıyoruz Kitle tlefişim Araçlan Bizi Nasıl yanıltıyor?" adlı kitabında gazetecilerin ister ıstemez olayları çarpıttığını ve politikâcılara alet olduğunu iddia ediyor. Schneider'in kasdettiği, kimi zaman basında çıkan yalan haberler değil. O asıl olarak, gündelik, sıradan haberlerde gazetecilerin hiç mi hiç kuşkucu davranmadığı kanısında. Schneider, "Gerçckler telcvizyondaki haber spikerlerinin ukudukları degildir. Gerçeklerin çogunu soylemez o , " diyor. manya'nın büyük ustası." Bu politikacı, bir lise öğretmeniyken siyasete atılmış ve hafta sonunda düzenlenen bir mitinge paraşütle inerek manşetlere geçmiştı. Ondan sonra da, haber kıtlığı çekilen hafta sonlarının manşetlerini kapabilmek için her hafta "Uginç" bir öneri ortaya atmıştı. Hatta bir defasında "Orduyu Ortadogu'ya gönderelim," gibi komik bir istekle ortaya çıkarak manşetleri kaplamasını bilnfişti. "Die Zeit" dergisi onun hakkında, "PoliÜkacılık kavramını dahice geliştiren, saçmalık boyutlanna vardıran kişi" diye yazmıştı. Ama şimdi onunla dalga geçen gazetecilerin çoğu, o sıralar manşet sıkıntısı içinde, onun yükselişine yardım etmişti. lktidarlar yaratan basın mı? Schneider'e göre, aksine, bu durum, politikacılann basını kendi çıkarlarına alet etmesinin bir kanıtı. Sadece politika değil Gazeteciler sadece siyasi iktidarı ellerinde bulunduranların baştan çıkarmasıyla çarpıtmazlar gerçeği Schneider'e göre. Bazen onlann bir olayda hazır bulunması bile bir olayın çarpıtılması için yeterlı. örneğin bir televizyon ekibi beliriverdiği zaman herhangi bir protesto gösterisi ansızın canlanıverir. Ama bir televizyon ekibi protesto gösterisini gerçeği çarpıtmaktan kaçınmak için filme almamalı mı? O zaman da izleyicilerden bir bilgı kasıtlı olarak gizlenmiş olur. Bu konuda Schneider de ne yapılabileceğini bilmiyor. Basın bu durumda ne yapsa olay, yani gerçek, olduğu gibi olmaktan çıkarılmış, çarpıtılmış oluyor. Haber dağları Gerçeklere yönelik en büyük tehlike, gazeteciliğin kendi işleyişinden geliyor. Günümuz haberleşme araçlannın gelişimi, günlük haber akışını insanın Ferhat olsa delip geçemeyeceği dağlar haline getiriyor. Haberin kendisi yığınlarla malzeme arasında boğulup kalıyor. Sosyolog Peter Sloterdijk, "Milyonlarca seyi öğrenmeme temel hakkını her giin yeniden kullanntak gerekiyor," diyor. Televizyonda akşam yemeğinin hemen üstüne izleyicilere bir çırpıda Lübnan'daki savaşın cesetleri, tranIrak savaşının ölü sayıları, Erzurum depremi, Afrika'da açlık görüntüleri, Hindistan'dan sel baskını, Bask ülkesindeki suikast, El Salvador'daki ayaklanma sunuluyor. Bütün bunlar artık bizim için "sahip nlunması gereken bilgi" değerinden sıyrılmış, bir felaketler manzarasına dönüşüyor. Dünyamız haber yayınlarının sisli perdesinin arkasından kaynayan bir cadı kazanı gibi görünüyor. Oturma odamız ise barış ve huzurun son sığınağı. Uğraşsa da yapamaz Zaten nc kadar uğraşsa da yapamaz bunu. Çünkü ajansların, muhabirlerin gönderdiklerinin hepsini tek tek okumak için 24 saat süren bir haber bülteni bile yetmezdi. Haber müdürleri bu konuda mtidahale ederek önenıli gördüklerini ayıklarlar. Bu işlemde de her gazeteci, haber seçiminde nesnel davranmak gerektiğini söyler. Ama ya gerçekler? örneğin Federal Almanya'da 1983 parlamento seçimlerinden üç gün önce işsizlik istatistikleri açıklanmıştı. Işsizlerin sayısı 2,5 milyon ile rekor duzeydeydi. Bu haberi muhafazakâr "Frankfurter Allgemeine" (hükumet yanlısı) "lşsizlik yine arttı" başlığıyla verdi. Merkezsol eğilimli Siiddeutsche "2.5 Milyondan Fazla Işsist", yine aynı eğilimli "Frankfurter Rundschauzı", İşsizlik Rekor Düzeyde" manşetlerini attılar. 1978 yılından beri şaibelı basın imparatotu Axel Springer'e ait olan "Die VVelt" gazetesi ise "lşsizlik şubat ayında bcklencnden a/ oldu" başlığını atma dehasını gösterdi. Muhafazakâr partilere basından sağlanan seçim yardımlarının ustalıkh, ince, ama sadece bir örneğiydi bu. tyikötii Kitabın yazarı Schneider "felaket haberciliğinc" karşı, arada "birkaç da iyi haber vermeyi" öğütlüyor. Yine de "En iyi haber, kötü haberdir," ilkesinin eski bir gazctecilik ılkesi olduğunun farkında. Bu tür bir öncriyi bir defasında şaka olsun diye Ingiltere'nin Sunday Times gazetesi denemişti. Gazete 1978'de Veliaht Prens Charles'in 30. doğum gününün şerefine bir "iyi haberler" sütunu açmıştı. Başlıklar şöyleydi: "330 Boeing 747 yolcu uçagı kaza yapmadı", "12 bin 200 bebek daha sağlıklı dogdu", "Hiçbir banka iflas etmedi", "Canterbury Katedndlnin 798. Yılında da dini ayinler olayıız gcçiyor." Ama işin bu yani ancak şaka olabilir. Çünkü bunlar okuyucuyu ilgilendirmiyor. flginç haberler çoğunlukla kötü haberlerdir. Yine de aynı zamanda gazetecilik dersi veren yazar Schneider yararb bir öğütte bulunmadan edemiyor: "Birçok gazeteci daha yürekli, birçok yürekli gazeteci daha duriist ve çoğu da daha kuşkucu olmalıydı." Hoparlör gazeteciliği Gazetecilıkte daha da kötü bir durum, "hoparlör gazeteciliği". Schneider'in "terbiyesizlik" olarak nitelendirdiği bu tür habercilik, bir politikacının, dernek yöneticisinin ya da bir başka mevki sahibinin her sözünü haber haline getirmektir. Radyo ve televizyonun izleyicilerıne sunduğu "haber'Merin çoğu, aslında "halkla ilişkiler" faaliyeti, yani belirli kişilerin reklamıdır. Bir adam mikrofonun karşısına çıkarılır ve hiçbir şey ifade etmeyen bir söz eder. Dinleyici de o sözü iki dakika sonra unutmuştur. Ama bu kişinin adı ve üyesi olduğu parti ya da kuruluş akılda kalır. Tek amaç da budur zaten. örneğin Federal Al manya'nın CSU (Hıristiyan Demokrat Birlik) Partisi sözcüsü Theodor VVelgel'in şu sözü bunun bir örneği: "CSU, Hıristiyan sosyal birlik olmamn geregini yapmaya devam edecektir." Mide bulantısı Schneider, radyo haber bültenlerinin artık hemen hemen tümüyle sözlerden, isteklerden ve protestolardan oluştuğunu ve bunların hepsinin en meraklı haber tuketicisinde bile mide bulantısı yarattığını yazıyor. Schneider'in tavsiyesi şu: "Biilün bu zırvaları yapmak gereksiz. Onun yerine şu anons yapılabilir: Sayın dinleyiciler, şu anda elimizde haber bulunmadıgından hava raporunu yayınlıyoruz. Hava raporunu müzik izleyecektir." Bu anons neden yapılamıyor? "Çünkü gazeteci ile politikacı birbirine muhtaç," diyor Schneider. Gazeteciye haber, politikacıya sözlerini halka iletecek bir araç gefek. Tam da bu noktada Schneider görgü tanığı Manfred Rommerin itirafını veriyor. Stuttgart Belediye Başkanı Rommel yukandaki sözlerine şunları ekliyor: "Baslıga sıgabilecek her şeyi söyleyebilirsiniz. Sozunüzu sonra nasıl sıirdurdiigiınüzün fazla onemi yoktur." Bu şekilde önemli adam olunduğunun bir örneği Alman Hür Demokrat PartıSi önde gelenlerinden Jürgen Mollcıııann, parti lideri ve Dışişleri Bakanı HansDietrich Genscher'in siyari miraHria aday olan Möllemann, Schneidw'e göre "Halkla ilişkiler işlerinde larMş^iasız olarak Al
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear