23 Kasım 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ziyafette Abdülhamit'in Meclisi Mebusan'a övgülerle dolu nutku okundugunda milletvekillerinin alkışlan dakikalarca kesilmedi. Sonra Meclis Başkanı Ahmet Rıza Bey "Bu gece nail olduklan ikram ve iltifattan dolayı Zatı Şahanelerine saygı ve nürmetlerini sundu." Ardından bütün milletvekilleri hareketlenip, sırayla padişahın elini öpmek gibi bir dalkavukluk vazifesini büyük iştahla yerine getirdiler. Hüseyin Cahit ziyafet ve padişahın nutku için, "Millet ancak bundan sonra kendi kaderine sahip olmuş sayılacaktır," diye yazıyordu. "Zatı Hazreti Padişahî, milletin istikbaline giden yol üzerindeki engeli bizzat kaldırmışlardır. Büyük bir güvenle hükümdarlannın huzuruna saygılanru sunmaya giden millet, bu ağırlamanın nediyesi olarak rüşdünün beratıru, hakimiyetinin mezuniyet kâğıdını alıp dönüyor..." hu ya da "nıhı millet" o ziyafette Meclisi Mebusanla birlikte olmamakta haklıdır. Çünkü halk, birbirlerini aldatarak, birbirlerine gülerek sadecc "devletl"paylaşanlann, daima karanlıkta, bir "31 Mart Oyunu" gizlediklerini sezmiştir. Ulusun hakları şahane sofra başlarında korunamaz. Ulusun hakları yağlı, devletlu cülusiye veya şatafatlı söz oyunları ile de alınamaz. Ulusun sorunları ancak toprağının, hayatının derin yataklannda, vatan bucaklarının dört bir tarafını dolayan binbir dert içinde ortaya çıkar. Onu görmek için, ulusu ve dertlerini görmek için, onun yattığı toprağın ı uhuna, onun barındığı havaya "nüfuz etmek" gerekirdi. Ulusun hiçbiı gerçeği saray gölgesine sıgamaz, hiçbir davası çıkarcılann diz çöktüğü sofra başlarında görülemezdi. fat aonncu lanılmasını hoş bir nazaria goremez ve görmemHidir. Bugün bir ziyafet ile mukavemet yolunda sarsüanlar yann bes on ziyafetle büsbütün aldanıp gidebUirler diye korknlar. Halkımudan pek çogu bunu düsünerek Yıldız ziyafetine karsı hoynutsuzlak işaırtleri gosteriyoriar. Bundan dolayı memleketimizi tebrike deger görürüz. Çünkü hüniyel hisleri miUetin kalbinde ne derin kökler saglamış oldugnnu gösteren su anlayış blçuni, bizim için istikbale dognı en büyük teoıinattır. Fakat böyle bir endise İle müteessir bulunan vatandaslannuzı teskin için hemen müjddeyelim ki, mebuslar hiçbir zaman milletin verdigi milli hayslyet ve sagJamlık vazifesini yapmak fikrinden aynlmamışlardır." Kafalara çarpan acı bir ders Halk arasındaki hoşnutsuzluk ya da beliren kuşku bir gerçektı ve gerçek kendini 31 Mart faciasıyla kanıtladı. 31 Mart kafalara çarpan çok acı bir dersti. Bir tecrübeydi. Fakat daima sozcüklerin büyüsti ile tutulmuş, gerçekleri rahat ikbal ve devletlerin yaldızlı yollanndan getirmeye alışmış olanlar için, hiçbir tecrübe aydınlık bir ders değildir. Hiçbir olay 24 saatlik bir etkinin ötesine geçemez. Oysa 31 Marl'tan onbeş gün sonra Hüseyin Cahit, Hareket Onlusn'nun koruması altında hem lstanbul'u hem de Divanyolu köşesindeki, taşlanmış, yağmalanmış kendi matbaasını fethedecekti. O anlanıasa bile, ortaya çıkan şuydu: Ulus, ulus olarak kendi bizatihi varlığının gerçek neden ve suuuçları içinde bir "haklkattir". Ve ulusal egemenlik, kayıtsız şartsız bu halkın tâbi olacağı, boyun eğeceği değil, yaşayacağı, "Benim!" dıyeceği bir varlık nedenidir. Ulusal egemenlik lıangi isim altında olursa olsun, hangi kelimeye sığarsa sığsın, ulus"varlığının Ustünde ve ötusinde kullanılamaz. Ulusal egemenliği ancak kendisi için kullanan, onu kendisine bir ikbal ve devlet yolu yapan herhangi bir güce ve nedene bağlamakla, ulusun sonsuz varlığı üstüne çevrili hükümranlık hakkını, ulus adına kendine maletmiş olur. Ve "ulus, ulus" diyerek onun UstUnde yaşar. Ulus ne bir kalem kuvvetine ne de kuru ve cilalı bir bilim zoruyla onun varlığına el atmış olanların varlığına dayanır. Ulus, ancak, kendini onun sevgisi, şerefli ve sahipsiz varlığı için feda etmiş, hep vermiş ve hiç karşılık istememiş olanların temiz anılarına dayanır. Kendini onların temiz anılarına güvenle bırakır. Bu gerçeği sezemeyenler, kendilerine uygun ve rahat gelen her döneme "yeni", ve her ikbale "inkılap" deyip, onda ancak kendilerine gereken şeyi aradılar. Sultan Abdülhamil'i lahttan indirmişlerdi. 31 Mart Ayaklanmasını bastıran kuvvet, "Ha)rdusu"ydu. Harekel Ordusu'nda Mustafa Kemal de (orla sırada sagdan yedinci) yer tediycn şükranlarını borcluolacaktır." gazetesi de "Saltanat ve Hakimiyeti e Meclisi Mebusana Diin Akşamki Ziışlıklı başyazısında şunları geçiyordu: uz bu kadar seneden beri hep çaresiz nagdur, kahra uğramış, perişan hürriı, yaşama hakkı, söyleme ve dtisünme Idınlmıs olan milletin ınahvı, kırgınlınlıgı lehine ve yalnız evet yalnız menlasis ve adi emelleri, hayvanca ihtirasta, yaldızlı elmaslı gögüslerini gere gere iirlü refah ve debdebeye ulaşmış olan vezirier, subayların fesat yuvası, seyalçaklık köşesi, her kötülügün sıgınaıldız'ın görkemli kapıları, milletin her edakftr iimmele, haysiyetli kisilere ve • kapalı; onun muhteşem kapdanndan insaniyet, merhamet, adalet dilenen ızlumlan zorla, kahırla atılmış iken, hazreli hürriyetin kudretli eliyle, meşnıtiyetin zaferden zafere koşan sancagı altında, dttn gece, orada milletvckillerinin şeref ve büyüklüklerine yaraşır şekilde saygıyla agırlandı. Artık Osmanlı milleti katiyen ve ebediyen hiir olmuş ve milli hakimiyetlnl, çok şükür, dünya durdukça hukümran olacak bir kuvvet ve yıkdmazlıkla lemin etmiştir." Hüseyin Cahit: 31 Mart'tan sonra özeleştiri... tşte iki ay evvel Yıldız Sarayı'run şahane sofrasında gerçek özgürlük ve devrimin artık sonsuza dek ulusa bahşedildiğini yazan kalem, benzer bir ruh ile, iki ay sonra bütün o devri bir hükümle çizecektir. Şimdi de Hareket Ordusu'nun askerleriyle Istanbul'a salınan tozlu dolaklardan yeni Dir dönemin müjdesini alacaktır. 18 Mayıs 1909'da Tanin'de "Yeni devir" başlıklı yazısı çok düşUndUrücU bir yazıydı: "Httrriyet Ordusu'nun lstanbul'u fethetmesl Abdülhamid'in tahttan indirilmesi ile Türkiye için yeni bir devir başlamak gerekiyor. On Temmuz tnkılabı ile TUrklye'de meşnıtl idare ilan edildigi zaman da, mer.ıleketimiz için böyle bir devir baslamış dcmekti. Fakat inkılabın başında yapUgımız bazı hatalar pek verimll olacagını ümit ettigimiz bu devirden faydalı neticeler elde etmemize engel oldu... On Temmuz inkılabında yaptıgımız hatanın ehemmiyeti pek asikardır. Çünkü biz o tarihten sonra maziyi unuttuk. İnkılabın niçin yapıldıgını gozden kaçırdık. Inkılaptan istikbal için adela hiçbir netice beklemedik. Bütün amaç maziyi bir anda yıkmak imiş gibi davrandık. Halbuki maksat mazi yıluldıktan sonra istikbalin hazırlanması idi. Biz istikbali hazırlamadık. İşte bunun için Aldülhamid maziyi iadeye kazıriandı ve geçici bir süre İçin iade etti." Halk böyle düşünmedi Fakat halk böyle düşünmedi. Bütün hesapları, bütün bir kirli maziyi, yaldızlı bir salonun şenlikli sofra başlarını tutmuş birkaç "DevletIfl" arasındaki ikram ve iltifatlarla silen bu "olay", aslında çocukça bir oyundu. Bu oyun, halkın kavrayışından kurtulamadı. Ziyafette sarmaşdolaş olan Millet Meclisi Reisi ile padişahın bu samimi uyumu, soğuk bir cilve olarak değerlendirildi. Hele Hüseyin Cahit'in o amansız ve gözüpek kalemini, şimdi lezzetli bir yemek sonrasının rehavet ve zevki içinde,Zatı Hazreti Padişahî'ye kaside biçerken görenler, bu durumdan garip ve tatsız bir anlam çıkardılar. ? iııkılap in Yıldız ;ti saııki iştirmişti vî83 "Hürriyet Nimeti" Bütün bunların o dönemde anlaşılabildiğini söylemek güçtür. Ancak yine de bir noktavı Httseyln Cahit farkedebilmişti. O da, ziyafet sevinci içinde kendi aralarında verilip alınan bu "hiirriyet nlmetl"nin, dışarda başka türlü algılanacağını kestirmiş bulunuyordu. 19Ocak 1909 tarihli Tanlnde, "Yddız ZiyafeÜ ve Tesiraü" başlıklı bir makalede şunları diyordu: "Halkımız otuz seneden beri milletini gadlrden, zuliimden keyif ve istibdattan kurtarabllecek her kuvvetin Yıldız'ın tiirlü türlü niifuzu altında yumuşadıgını, ezilip mahvoldugunu görmekten yılmış olması nedeniyle zuliim ve istlbdada karsı demir bir kale gibi görmek Istedlgi Meclisi Mebusan'ın Yıldız'da gördügü bir ilti Dersler, dersler, dersler... Iki ay sonra Divanyolu'nu sıralayan cinayetlerin kanlı izleri Uzerinde, çılgın ve gözü dönmüş bir grup insan Meclisi Mebusan önüne sürüklcnip genç başlardan kurbanlar istediği zaman, HUseyin Cahit ve arkadaşları, kalemlerine ağır basan bu cinayet ve kazan kaldırma havasından bir Avusturya vapuru ile Selanik'e kaçmaktan başka birşey yapamadılar. O korkunç 31 Mart gununde $u ortava çıktı ki, halkın ru BİTTİ SAYFA 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear