Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ADNAN DİNÇER’LE F U T B O L eposta:adnandincer@hotmail.com NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN eposta: ayucelman@cumhuriyet.com.tr FUTBOL DERSİ!.. Toplumbilim ve Spor zun zamandır hatta yıllardır beklediğim kitabı nihayet Metin Tükenmez yazdı. Spor akademisindeki öğrenciliğinden bu yana Metin’i 40 yıldır tanırım. Geleceği parlak ve ufku genişti. Cumnhuriyet’te ona köşe vermiştim. Durmadan okumak ve durmadan araştırmak onun saplantısıydı adeta. Kendisi de spor uygulamalarının içinde bulundu, spor yaşamında futbol oynadı, teknik direktörlük yaptı ve deneyimlerini bilgilerini Cumhuriyet okurları ile paylaştı. 1970 Dünya Kupası’nı Cumhuriyet adına izledi, yazıları spor medyamızdaki yazılardan ve analizlerden çok farklıydı. “Bu Metin sadece hoca olmayacak, gelecekte akademisyen bir eğitici olarak sporumuza da yön verecek” demiştim. Bir süre Cumhuriyet’ten ayrıldı. Birçok kitap, çeşitli gazetelerde de yüzlerce makale yazdı. İTÜ’de öğretim görevlisi olarak da gençlere spor ve futbol üzerine dersler verdi. Cumhuriyet’ten ayrılmıştı ama uzaklaşamıyordu. Sık sık buluşuyor, konuşuyor, tartışıyorduk. Sporun öylesine sorunları vardı ki, ama ne okuyan var ne de okuduğunu anlayan... Bir avuç insanın dışında... Sporun toplumsal bir olay olduğunu derinlemesine irdeleyen bir kitap yazması için kimbilir kaç kez söylemişimdir ama sonunda beklediğim kitabı önüme koydu Metin Hoca. Kitabında sporun tarihsel gelişimi içinde toplum ve sporun iç içe olan birlikteliğini, ayrılmazlığını anlatmakla başlıyor. Diyor ki “Spor güçlükleri yenmenin, güçlüklerle boğuşmanın yoludur. İlk insan avcılığı spor ile birleştirmiş, yaşamak için sporu okçulukla bağdaştırmış, atın evcilleşmesi biniciliğin spora dönüşmesine neden olmuştur.” Ve yine diyor ki “Düzlük alanlarda atletizm gelişir, deniz kıyılarında ise deniz sporları.” Sözü topluma getiriyor “Sporun ekonomisi vardır, psikolojisi vardır, sosyolojisi vardır ve spor kültürün bir parçasıdır.” Toplumbilim ve Spor adını taşıyan kitapta Metin Tükenmez sporun ne olduğundan başlayarak, sporun bilimsel sistematiğindeki yerini, arkeoloji ve kültür ile ilişkisini, Roma gladyatörlerinden, Rönesans ve Sanayi Devrimi’nden modern sporların doğuşuna değinerek, sporun din, cinsiyet, etnik köken ve spor kavramları içinde yer alan eğitim, eğitmen ve çocuklarla ilgili bölümlerinde herkesin anlayacağı dilde bilimsel verilere dayanan bilgiler veriyor. Metin Hoca, GalatasarayFenerbahçe maçındaki olayları varsaymış gibi çok önce bilimsel B izim futbol dünyamız şu anda sadece Beşiktaş’ın hiç kimsenin beklemediği bir şampiyonluk şansı yakalamasına kilitlenmişken ortaya çıkan futbol dışı G.Saray F.Bahçe görüntüsü dünyaya bizi farklı anlattı!.. Utanılacak bir yokuşa sürüldük. Yeniden UEFA’da başta Şenes Erzik olmak üzere konuşacak ve futbol gerçeğini savunacak hiçbir güzel örneğimiz kalmadığından zor durumdalar... Bazı kazanımlarımızı yeniden sıfırladık. Rahatsız ve kurumsal olmayan bir görüntü vermekte futbol dünyamız. Buna keyfi ve haksız birtakım gerçekler karşısında insani, hukuki, kurallara uymayan tutumumuzun getirdiği sorumsuzluk neden olmuştur. Yani açıkçası kimse futbolun getirdiği canlı ve eğlenceli heyecanıyla ilgili değil... Süper Lig’in saha içindeki mücadelesiyle saha dışı karışık yorumlara ve kavgalara teslim olan çözümsüzlüğü derbide çağdışı görüntülere, yumruklara dek uzanırken bunda suçlu ve suçsuz arama, sen ben kavgasına dönüştürülme hatta cezalara itiraz etme ayıbıyla karşı karşıyayız!.. Oysa son 6 günümüz sadece sahada yaşanan futbol güzelliği ve gerçeğiyle geçti. Şampiyonlar Ligi’nde esen futbol güzelliği fırtınası bize alınacak birçok güzel dersler bıraktı. İster saha içi ister dışında gelişen her görüntü bizim futbolun neresinde olduğumuzu bir kez daha netleştirdi. Öncelikle Benitez’le Hiddink’in saha dışı rekabetlerini sahaya taşıyan işçi ve emekçilerin takımı Liverpool’la emekli memur ve zenginlerin takımı sayılan Chelsea’nin ezeli rekabeti ve futbol ziyafeti başlı başına bir şaheserdir. Oyunu veren saha içi nedenlerle oyunu kazanan değerlerin nasıl netleştiğini görmeliyiz. Rakip sahada 20 öne geçen Liverpool karşısında ikinci yarıda inadına futbol ve taktik savaşıyla oyuna el koyan futbolcuyla teknik adam gerçeğini yaşadık 90 dakika. Hiçbir zaman belki önemli bir kalecinin böylesine takımını yakan acemiliğini görmeyeceğiz bir daha. Reina kendi kalitesini düşüren goller yerken atanlara da farklılıklar yaşattı. Bir yandan ABD, diğer yandan Avustralya’dan gelen telefon ve mesajlar dahi dünyada yaşanan futbol frekansının kanıtı oluyordu benim için. Öncelikle şahsıma duyulan ve verilen bu değer için onlara teşekkür ediyorum. 2 farklı yenilgiden 3 golle öne geçen Chelsea’ye karşı yeniden tur şansını 4. golle yakalayan Liverpool’un son dakika gelen 4 golle ortaya koydukları 8 gollük bir futbol dersi yıllarca unutulmayacaktır. U BU İSİMLERE DİKKAT Oyuna damgasını vuran iki takımla özellikli futbolcuların dikkat çekmesi anlamında bizim çok önemli dersler çıkarmamız gerekli. Öncelikle golcü ve takımını yöneten orta alan yıldızı iki futbolcuyu hatırlatmak isterim. Gerrard’ın yokluğu Liverpool için büyük kayıp ve belki de yenilme nedeni olurken 2 gol atan ve oyun kuran Lampard. takımını yöneten, top çalan ve atağa çeviren golcü Lampard’ın muhteşem kalitesini iyi yorumlamamız şart. Bu gerçek orta alan futbolcu tipine belki de ön libero veya benzeri saha içi yerleşime konulan isimlere fark getirirken sihirli zekâ, teknik ve beceriyle gole giden taktik zekânın ne olduğu konusunda da akademik bir inceleme yaratmalıdır. Bunu basite indirger ve es geçersek sıradan forma verdiğimiz belli ezberlerle oynayan futbolculara boyun eğmeye devam ederiz. Bu başarının içinde, neden tek forvet ve neden iki forvet oynama yanıtı da var. Drogba gibi bir futbolcunuz varsa Lampard’la ikisinin sistem ve takım kurgusu konusunda vereceğiniz kararın nasıl olacağı nettir. Her an oyunu değiştiren, golü atan, attıran; hırsı, sürati, çabukluğu ve karşı defansın asla kontrol edemeyeceği fizik gücüyle biyonik futbolcu olma hakkı olan Drogba’yla Lampard’ın ikili taktiği Hiddink’in futbol adamlığının yeni bir şifresidir. Sadece bu değil!.. M.United’ın Porto önünde Ronaldo’nun muhteşem golünden sonraki 82 dakikalık defansif becerisinin devamını ve Alex Ferguson’a hâlâ ömür biçmek isteyen hayalcilerin de derslerine iyi çalışması gerekir. Arsenal de Villarreal’i eleyince, kalan 4. takım Barcelona oldu. Düşünün, 4 yarıfinal takımının 3’ü İngiliz ve buraya gelirken Chelsea, Liverpool’u elemek zorunda .Ve final yolunda mutlaka 2 İngiliz takımının eşleşmesi gerçeği... Geçen yıl olduğu gibi!.. O zaman futbol dersimizi bir kez daha iyi çalışmalıyız. Bu başarının arka bahçesinde Heysel faciası ve Başbabakan M.Thatcher’ın koyduğu yurtdışı yasak ve sonrası gelinen uslu, kaliteli saha içi başarısı... Bu bize şu anda çok önemli bir gerçeği hatırlatmalı. İsviçre maçı sonrası almadığımız saha dışı dersin kısır Süper Lig şampiyonluk çekişmelerinin ilkelliği içinde sahanın içini görmezden gelen bizler birçok hataları unutmuş görünsek de bu gerçekler ensemizde boza pişirmekte. Eksiğimiz çok fazladır. Ulusal takım seviyesindeki futbolcularımızın saha içi samimiyetten uzak futbol ilişkilerinin ötesinde bize önemli bir yabancı dersi veren Lugano’nun tavrı futbol dünyamızdaki kurumsal yapının ölçüsü olmuştur. Birçok insana değil; yetişmiş, bilimsel gerçeklere emek vermiş, dürüst ve bilgili futbol adamlarına ihtiyacımız vardır. Bunlar da dün formasını çıkarıp hemen görev alanlar değildir. Bu yeteneklerin harcanması ve günü kurtarmaktır. Ciddi yönetici ve yetenekleri yanlarında olgunlaştıracak deneyimli ve kariyerli teknik adamlara takımlarını teslim edecek kurumsal anlayışta yapılar özlemimizi giderebilir. 6 günde yaşanan hızlı süreçten çıkarmamız gereken ders budur... açaıdan varsayımlarla irdeliyor kitabında. “Saha içindeki birtakım davranışlar, spor etkinlikleri sırasında önceden belirlenmiş kuralların ihlali olarak ortaya çıkar. İkili mücadele sporlarında şiddet ve korkutma, performansı arttırıcı ilaçlar alma, zaferler, başarılar kazanmak için kural dışı her türlü davranışlara başvurma gibi. Bazı insanlar, bu şekildeki kural dışı davranışların rekabette ciddi bir sorun olacağını söylüyorlar. Bazıları da politik, ekonomik amaçların neden olduğu, kazanma baskısından kaynaklandığını söylüyor. Bugüne dek spordaki kural dışı davranışlar üzerinde yeterince araştırma yapılmamıştır. Örneğin hiçbir araştırma yok ki hile yapma, kirli oyun veya spordaki herhangi bir sapmanın bugün geçmiştekinden daha fazla olduğunu belirtsin. Bir başka örnek de çocukların düzeyine kadar indiğini görürüz. Örneğin 35’er dakikalık iki devreli maç 341 bitmiş ve bu medyada konu olmuştur. Ama ne yazık ki yönetici konumundaki insanlar henüz çocuklar üzerindeki etkinin nelere mal olacağını kavrayacak düzeye gelmemiştir.” Bu olaylardan sonra insan sahadaki bu olayları çıkaranların kişilik sorunu olabilir mi diye düşünüyor. Öyle ya spor medyamız çok yakından tanıdığımız ve efendi olarak bildiğimiz örneğin “Semih ve Arda iki yakın arkadaş neden böyle birbirlerine kıyasıya girdiler” diye soruyor. Soruyorlar ama yanıt veren yok. Metin Tükenmez’in toplumbilim kitabından bu konu ile ilgili bir bölümden kısa alıntı yapayım.“Sporun kişilik ile ilgili bağlantısını iyimser bir yaklaşımla şöyle anlatırız. Sportif aktivite ve kişilik sistematik ve kanıtlanabilir bir ilişki içindedirler. Spor yapanlar kişilik yapısı açısından spor yapmayanlardan ayrılır. Spor pedagogu Otto Neumann, “Sporcu gittikçe yükselen duygusal uyarılmaya ve hızlı bir kişilik temposuna sahip ve eğilimlidir” der. Sosyalizasyon varsayımına göre spor kişiliği etkiler. Spor bir eğitim ve terapi aracı yerine geçebilir. Ve sonuçta kişilik sporun aktivitesini etkiler. Metin Tükenmez’in kitabında daha derinliğine yorumlar ve görüşler var ama anlaşılıyor ki gerek saha içinde gerek saha dışında, hatta toplumun herhangi bir yerinde sporun ve davranışların analizini yapmak gerekiyor. Metin Hoca girişimi yapmış eline sağlık. Spor eğitimcilerinin ve sporcuların mutlaka okuması ve değerlendirmesi gerekiyor. Ben yazımı “her şeyin başı bilgi ve eğitim” diyerek noktalıyorum. ? Toplumbilim ve spor. ‘Kaynak yayınları. 304 sayfa. eposta: ayucelman@cumhuriyet.com.tr 15