21 Haziran 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

C SPOR FUTBOL 14 NISAN 2009 SALI BAKINCA Kızlarımız S ER D AR KIZIK Sporun insanları çağdaşlaştıran, toplumsallaştıran, sosyal yaşama katan yanını zaman zaman vurguluyoruz. Dinci kuşatmanın sürdüğü toplumumuzda bayan ve erkek gençlerimizin çağdaş bireyler olması için sporun etkisi ve yeri çok büyük. Nitekim son yıllarda mahalle baskısı yüzünden Anadolu’da birçok genç kızımız spordan uzaklaştırıldı. Kadını ikinci sınıf gören, toplumsal yaşamdan dışlayan anlayış, genç kızlarımızın önünü tıkıyor. Ancak genç kızlarımız direniyor, mücadeleyi bırakmıyor. Sporda sağladıkları başarılar, kendi yaşıtlarına örnek oluyor. Son günlerde basketbol, hentbol ve halterde genç kızlarımız ve bayanlarımızın aldığı başarılar salt kendileri ve kulüpleri için değil, Türkiye için bir umuttur aslında. Galatasaray bayan basketbol takımımız, geçen hafta önemli bir başarıya imza attı. FIBA Avrupa Kupası yarıfinalde Rus rakibi Dinamo Kursk’a yaptığının bir benzerini gerçekleştirdi. Kupa finalinin rövanş karşılaşmasında İtalya’nın Cras Basket Taranto takımını, 21 sayı farkla 8261 yenerek FIBA Bayanlar Avrupa Kupası’nı kazandı. Rakibine karşı ilk maçı deplasmanda 6755 yitiren ve evinde 13 sayı farkla galip gelmesi gereken Galatasaray’ın kupaya uzanması, heyecan fırtınası yarattı. SarıKırmızılı takım, bayan basketbolunda Türkiye’ye ilk Avrupa kupasını kazandırdı. Bu kupa Efes Pilsen’in 1996 yılında Avrupa Radivoj Koraç Kupası’nı almasının ardından basketbolda Türkiye’ye getirilen ikinci Avrupa Kupası olma özelliği taşıyor. Yasemin Horasan, maçın ardından ilk defa Avrupa Kupası kazandığı için çok mutlu olduğunu belirtirken hem cinslerine örnek olmanın gururuyla “İlk defa hayatımda Avrupa kupası kazanıyorum. Sahada olan herkes çok iyi mücadele etti. Takım arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum” dedi. Halterde bayan milli takımımızın başarısı da bu anlamda çok önemlidir. Romanya’nın başkenti Bükreş’te düzenlenen 22. Avrupa Bayanlar Halter Şampiyonası’nda 6 altın, 3 gümüş ve 3 bronz madalya kazanarak topladığı 494 puanla takım halinde Rusya’nın ardından ikinci olan bayanlarımız, ülkenin gururudurlar. Emine Bilgin ile Aylin Daşdelen’in 3 gümüş ve 3 bronz madalya almaları, olimpiyat, dünya ve Avrupa şampiyonu Nurcan Taylan’ın 3 altın madalya kazanması, 63 kiloda 3 altını boynuna takan Sibel Şimşek’in büyük zaferi, bu spor dalına yönelecek gençlerimiz için yeni bir süreç başlaşmıştır. Ne diyor bakın Bayan Milli Takımı Teknik Direktörü Erkan Kayır: “Takım halinde kazandığımız Avrupa ikinciliği nedeniyle çok mutluyuz. İyi bir kamp dönemi geçirdik. Türk halterinin yeniden canlanmasının sinyalini verdik. Bu başarıyı Türk halkına armağan ediyoruz. Türk halterini tekrar eski günlerine döndüreceğiz.” Öte yandan hentbolde, Avrupa kupalarında yarıfinale yükselen ilk Türk bayan takımını da burada anımsatalım. İzmir Büyükşehir Belediyesi Bayan Hentbol Takımı, yarıfinal ilk maçında rakibini salladı ama yıkamadı. Türkiye’yi Avrupa Bayanlar Challenge Cup’ta temsil eden takımımız, Alman rakibi Thüringer HC ile oynadığı yarı final ilk maçını 3428 kaybetti. Ancak umutlar sürüyor. 19 Nisan’da yapılacak rövanş maçını 7 farklı galibiyetle bitirirse Avrupa Kupası finalinde bir Türk takımı olacak. Kadınlara fırsat verilirse neler yaptıkları ortada. Onların başlarıyla uğraşacağımıza önlerini açalım, destekleyelim. Derbiyi bırak, Barca’ya bak Barcelona’nın yıldızı Lionel Messi. ALİ İSMET URAL Kolay, 41. dakika... Barcelona Dani Alves’le sağdan Bayern 18’i içine girdi, Messi’yi gördü. Baktılar olmayacak, sakin sakin orta sahaya geri dönüp sonra Yaya Toure’yle yeniden hücum başlattılar. Ve hemen 2 dakika sonra topu Bayern’e göstermeden kaleye yeniden gelip Messi’yle golü buldular. Valdes ve Puyol sahanın en az yorulan iki ismiydi. İkinci yarı Barcelona sıkmadı, yoksa ‘tarihi’ skorla bitebilirdi maç. Şimdi bir de Bayern taraftarlarının yerine koyun kendinizi. Bu akşam oynanacak rövanş öncesi moraller neredeyse sıfırın altındadır, eminim. Tur gitmiş zaten, üstüne bu gece yine kaybedebilirler. Almanlar alışık değildir böyle durumlara. Bu gece çoğu maçtan önce ‘Pasiflora’ alır ya da bol bira içerler. İşte size kısa, basit birkaç notla Barcelona gerçeği... Şampiyonlar Ligi böyle güzel giderken bu arada lig tarihlerindeki rekorları da kırmaya hazırlanıyorlar. Son şampiyon Real Madrid’in 18 puan gerisinde 3. olan Barca, bu sezon şampiyonluğa koşuyor. Hem de rekorlarını kırmaya hazırlanıyorlar. Örneğin 1955’te 24 galibiyet almışlar. Bu sezonun bitimine 8 maç kala 24 galibiyeti yakaladılar bile, kıracaklar rekoru. Ayrıca yine ligde attıkları gol sayısı şimdilik 87 ve kırılması zor bir rakama daha ulaşacakları kesin. “Bu başarılı grafiğin arkasında sadece teknik patron Pep Guardiola veya başkan Laporta var” diyorsanız yanılıyorsunuz dostlar. İspanya’da oturmuş bir yaşam kültürü var. Futbol da bunun içinde. Bakın sevgili Sunay Akın’dan çok güzel bir saptama. İspanya’da maça giden taraftar sayısıyla tiyatro izleyenlerin sayısı aynıymış. Yani tribündeki adam aynı zamanda tiyatroda da var demek oluyor bu. Peki ya bizde neler oluyor? Bizde futbolumuzun içine dek girmiş ‘siyaset’ konuşuluyor. Sanki Fatih Terim tek suçluymuş gibi başarısızlıkla suçlanan ulusal takıma hoca arayışları konuşuluyor bizde. Arada bir de derbi maçlar geliyor karşımıza, 35 gün avutuyor ulusu. Ama dostlar size önerim hiç kasmayın. Balık baştan kokar misaliyiz biz. Değişmez bizde işler. Olmaz Avrupa’daki gibi... Bu yüzden alın kağıt kalem, izleyin Avrupa liglerini... Sonra tartışın Barcelona’nın maçlarını. Bir bakmışsınız, sayılarımız artmış. En keyiflisi, en heyecanlısı bu, şu günlerde... Önümüzdeki sezon için kombine almaktan vazgeçtim. Zaten ekonomide ‘teğet’ durumları da var. Maç özetlerini izlemekle yetinirim. Önemli gördüğüm ezeli rekabet maçları sezonda 4 tane, onları da arkadaşlarda izlerim. Zaten gelecek yıl UEFA Kupası da ‘Avrupa Ligi’ ismini alacak ve Şampiyonlar Ligi’yle birlikte benzer statüde oynanacak. Banane bizim mahalle maçlarından... Sevgiler... Bir taraftar. u yıl tam anlamıyla depresyon içindeyim. Özellikle hafta sonları. İngiltere, İspanya, Almanya, İtalya, Fransa ve Rusya liglerinden maçları izledikçe kahroluyorum. Her hafta sonu 1215 arası karşılaşma yayımlanıyor. 34 tane de bizim ‘mahalle’ maçı. Evet, diğer ligleri de izliyorsanız bizimki gerçekten ‘mahalle’ karşılaşması... ‘Mahalle’ ağzıyla konuşmayı seven biri tarafından yönetilen ulusa da ancak böyle bir lig yakışırdı zaten. Aslında beni bu duruma düşüren, bizimkileri gözüme kötü gösteren, kendi gerçeklerimizle kırıcı bir şekilde yüzleştirenin kim olduğunu biliyorum. Belki aynı görüşte olanlarımız vardır diye sizlerle paylaşmak istedim. Beni depresyona sokan ‘Barcelona’ oldu. Sezon başından beri bir bizimkileri bir Barca’yı izledikçe bu hale geldim. Size önerim bu takımı izlerken alın kağıt kalem, maçtan notlar tutun. Yaz yaz bitiremezsiniz. Sonunda notlarınızın yüzde 90’ı ‘Barcelona’ için pozitif çıkacaktır. Diğer yandan “Aman be, yok böyle bir şey... Of, of, of, of... Aman Allah’ım” gibi daha ilk dakikalardan itibaren keyif naraları attığınızı fark edeceksiniz. Abartmıyorum, öyle... Örneğin son Bayern Münih’i 40 yendikleri maçı izlediniz mi? 1992’den beri seyrettiğim en yıkıcı Şampiyonlar Ligi maçıydı. Bayern gibi Avrupa’da her zaman ilk sıralarda yer bulan köklü takım ‘darmadağın’ oldu. Zaten Barcelona’ya gelmeden önce Bundesliga’da Wolfsburg’dan 5 yemişlerdi. “Eyvah, buradada mı?” der gibilerdi. Ama skor olarak 1 eksik yemiş, 40 kaybetmiş olsalarda oyun olarak beterini yaşadılar. Maç sırasında tuttuğum notlara bakalım... Dk. 9: Eto’o pas, Messi gol (10). ‘Hoşgeldin’ derken bu kez dk. 12; Messi pas, Eto’o gol (20). Bayernlilerde yüzler kağıt gibi oldu bir anda. 38’de Messi 30, sonra 43’te Henry 40... Şimdi maç sırasında tuttuğum notlara bakalım. Messi mi Mesih mi? 21 yaşında... Maradona, “Daha yeni başladı, göreceksiniz. Benden daha iyi olacak” demişti. Ben Messi’nin yerinde olsam sırtıma şöyle okkalı bir ‘mavi boncuk’ dövmesi yaptırırdım. Katalan temsilcisinde Henry, Eto’o veya Alves gibi herkes yıldız ama Messi bir yana diğerleri öte yana. “Pas hızlarına dikkat!..” diye yazmışım. Gerçekten örneğin 27. dakikada rakibe kaptırmadan 35 pas yapmışlar. Bu sırada topa sahip olma oranları geliyor ekrana. Barcelona yüzde 65, Bayern Münih yüzde 35. Dakika 27, 35 pas yapıyorlar ve Bayern Münih sadece izlemekle yetiniyor. Korner sayılarıysa 9 Barca, 1 Bayern. Bayern Münih’in defans oyuncularının yerinde olmak istemezdim. 78 kişiyle kendi alanını daraltmaya çalışan Alman savunması nasıl bunaltılır? B 4
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear