Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
C SPOR << BASKETBOL 14 NISAN 2009 SALI D EP O R T A R E G Ü N LÜ K LER İ / MELİH Ş A B A N O Ğ L U G .Saray Bayan Basketbol Takımı Avrupa’dan bir kupa daha getirdi ya ülkeye... Şimdi herkes o zafer fotoğrafını yaratan kızların peşinde. Unutuldu hemen 4 yıl önce dökülen gözyaşları, acılar... Tıpkı şairin dediği gibi... “Sevda bir ateş buldu sende / Eğilip öptü seni / Artık kimse denizi bilmiyor.” Oysa ki FIBA Eurocup’ı Türkiye’ye getiren G.Saray Bayan Basketbol Takımı’nın bu başarısının ardında büyük bir dram var. O kupa için bugün sevinç gözyaşı dökenler çok değil, bundan tam 4 yıl önce de ağlıyordu ama sevinçten değil, üzüntüden... Kalem yazmaz, teselli bulmaz derin bir acıydı Sarı Kırmızılı kızların yaşadıkları. Anlamak için bu üzüntünün ne kadar derin olduğunu, eskiye eskilere uzanmak gerek, ta 1985’lere... G.Saray 1970’lerin ikinci yarısıyla 80’lerin ilk yarısını birçok spor branşında zirvenin oldukça uzağında geçirmişti. Klişedir ya ‘3 büyükler’ lafı, işte o 3 büyüklerin üçüncüsü sonuncusu olarak da okunmalı bu konumundaydı G.Saray. Futbolda Jupp Derwall’le yeniden yapılanmanın yolu tutuldu, basketbolda ise yeniden yapılanmanın başında ise yönetici Faruk Süren vardı. Transfer ağırlıklı bir politikayla erkeklerde 1985’i şampiyon olarak tamamladı G.Saray, 1986’yı da. Kız basketbolunun temeli ise 1986’da atıldı. Sarı Kırmızı armayla 1986’da tanıştı bayan basketbolu ve hemen 2 yıl sonra şampiyonluk kürsüsünde gördü ligin bu yeni meleklerini. G.Saray bayan takımı 1988’de elde ettiği ilk şampiyonluğa 1 yıl ara verdikten sonra 19891990 sezonundan başlamak üzere üst üste şampiyon oldu tam 9 sezon. Hem de bu şampiyonluklarından 7’sine hiç kaybetmeden ulaştı. Yıllar öncesinin Sarı Kırmızı ‘yenilmez armada’sı artık onlardı. DÜŞMÜŞ MELEKLER Sonra? Sonrası bir hazin öykü. Her çıkışın bir inişi olduğu klişesine uygun. Onlar da 19992000 sezonundaki son şampiyonluktan sonra inanılmaz sert bir düşüşle aşağı yuvarlanmaya başladı. Düştüler, düştüler hiç durmadan. Güçsüzlüklerinden değil ama kulübün içine yuvarlandığı mali ve idari krizden dolayı. Düşmüş melekti onlar. Artık endüstriyel futbol vardı ya... G.Saray Spor Kulübü’nün futboldan elde edilen gelirin ‘amatör’ şubelere aktarılmayacağı açıklamasıyla kanatları birer birer söküldü o takımın. Birkaç yıl sonra da küme düştüler. Artık düşmüş melekti onlar. Ne zaman oldu bu? Ne zaman kaybettiler kanatlarını melekler? Formalarında armasını taşıdıkları G.Saray Spor Kulübü’nün doğumunun 100. yılında tam. 200405 sezonunda. Ağlaya ağlaya düştüler, ağlata ağlata... “Spordur; başarı kadar başarısızlık da olabilir” klişesiyle geçiştirilebilirdi, bu bir zamanların ‘yenilmez armada’sının küme düşmesi. Hatta 3 büyüklerden bir takımın ligden düşmesi öyküye inanılmaz bir sahicilik tadı da katardı katmasına... Ama keşke sadece bununla sınırlı olsaydı yaşadıkları dram. Küme düştükleri bir önceki sezon PAF’tan devşirilmiş G.saray Bayan Basketbol Takımı ligin ilk maçına eşofmansız çıkmıştı parasızlıktan... Formaları olmadığı için yine parasızlıktan yıldız takımın formasını giyiyorlardı. Bir yerden para bulunup bir forma yaptırıldı bu kanatsız meleklere. Bu formayla çıktılar bir sonraki maça. Sonra görüldü ki rakip de benzer bir formayla çıkmış salona. Hakem G.Saray’ın formasını değiştirmesini isteyince Türk spor tarihinin belki de en dramatik öyküsü sahnelendi salonda. G.saray’ın kızları yedek ve başka bir renk formaları olmadığı için 5 yıl önce erkeklerin giydiği formayla sahaya çıkmak zorunda kaldı. Sırtlarında ‘Hüseyin’, ‘Mehmet’, ‘Aptullah’ gibi erkek isimleri yazıyordu. O koca formaların içinde bir yandan basketbol oynamaya çalıştılar, diğen yandan da mahrem yerlerinin görünmemesi için uğraştılar. Elbette ki sadece parasızlık değildi bellerini büken. Onlara en çok koyan basiretsizlikti. Küme düştükleri sezonun ortasında takıma yabancı oyuncu alınmaya karar verildi. Soruldu onlara, “Size para veremiyoruz. Yabancı oyuncu alınca sorun olur mu?” diye. Hepsi bir ağızdan yanıtladı bu soruyu... “Küme düşeceğiz, bize para vermeyin. Yabancı alın. Biz sesimizi çıkarmayız.” Yani hepsi için kendileri değil, armaları önemliydi. Yabancı oyuncular alındı ama en yeteneksizleri... Bu yüzden o kötü sondan kaçamadılar. Son maçlarında F.Bahçe’ye yenilerek Türkiye Bayanlar Basketbol Ligi’ne veda ettiler. Bir avuç dolar onlardan esirgenip bütün para futbol takımına yatırıldığı için. Sonra? Öldürmedi elbette ki bu yara G.Saray’ı. Hatta daha da güçlendirdi. Düştükleri yerden kalktı melekler. Bir alt kümede hiç yenilmeden şampiyon olup yeniden daha önce 11 kez kazandıkları Türkiye Bayanlar Basketbol Ligi’ne döndüler 200506 sezonunda. Çok değil, 3 yıl sonra da bir Avrupa kupasını getirdiler ülkeye. İşte bu yüzden daha değerli FIBA Eurocup için dökülen sevinç gözyaşları. Çünkü bugünkü zaferin sevincinin arkasında 4 yıl önce çekilen onca çile, dökülen gözyaşı var. Tıpkı tezahüratlarda söylendiği gibi... “Boşuna çekilmedi onca çile.” Eposta: melih.sabanoglu@gayinsin.net 2005 GÜLÜŞÜN, UNUTUŞUN VE AĞLAYIŞIN MELEKLERİ 2009 / Ş E V K İ G Ö K E R M A N riz yinelenmez. İleri teknoloji hava değişikliklerini çok kısa süre önce bildirse de insanoğlu yine de çaresiz doğa karşısında; istediğin kadar yol tutuşunu geliştir, istediğin kadar aerodinamik yapı üzerinde oyna, sonuçta ‘tavlayı koltuk altına sıkıştırıp giden’ yine insanoğlu; doğa aynı ve aynı acımasızlıkta… Bir tarafta S2000’ler, öbür tarafta F1’ler; beğen beğendiğini al… R A L L İ Önümüzdeki hafta yine şenlik var… Formula 1 Çin Grand Prix’sinin yanı sıra ERC (European Rally Championship) Avrupa Şampiyonası’nın ilk ayağı İtalya 1000 Miglia Rallisi’ni izleyeceğiz… Aklımıza öncelikle ‘geçen haftanın nefes kesen dakikaları bu hafta da yaşanabilir mi’ sorusu geliyor... ERC’de yarışan ve gelecekte WRC’lerin yerini alacak S2000’leri göreceğiz cuma ve cumartesi günleri… Bir görüşe göre güç ve teknoloji açısından geriye gidişi yaşatan S2000’lerin kendi aralarındaki ‘eşit güçler mücadelesi’ izlenmeye değer… Atmosferik motorlu, turbosuz otolarla virajları geldiği hızda dönmek araç gücünden çok sürücü yeteneğine bağlı… Bir D Ü N Y A S I İtalya’da ERC, Çin’de F1 zamanlar üzerlerinde oynana oynana aşırı güçlenen Grup B’ler vardı; baktılar olacak gibi değil, yoldan çıkışlar, yamaçlara çarpmalar, giderek ölümlü kazalar çoğaldı, yasakladılar rallilere katılmasını… Şimdi sıra WRC’lerde, bu kez tasarruf gerekçesiyle aynı akıbete uğruyorlar; yerlerini S2000’ler alıyor… 1000 Miglia, ekonomik krize meydan okuyor gibi… Ulusal şampiyona için kayıt yaptıran 7 ekibi de sayarsanız toplam 103 ekip start alacak Kuzey İtalya’nın Brescia bölgesinin toplam 205 km.’lik pırıl pırıl asfalt dağ etaplarında yapılacak ralliye… Darısı diğer yarışların ve bizlerin başına… Çin’in Şanghay kenti haftanın diğer önemli olayının ev sahibi, F1’in Avrupa’dan uzak sürecinin sondan bir önceki ayağı… Malezya’nın yerel start zamanındaki dengesizlik burada yok; sadece izlemek isteyen Avrupalıların rahatı biraz kaçacak, sabahın erken saatlerinde TV başına geçmeleri gerekecek, çay kupaları, patlamış mısırları ve uykulu gözleriyle… Kuala Lumpur’un anormal koşulları dile 11