23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

C SPOR BRIC¸ R ENZE BRİÇ YAŞAMA B yle bir spor. Bir dede Briç aslında ilginç yapabildiği tek spor. torununun birlikte iyi bir oyuncu dünya or ki Ayrıca öyle bir sp lir. Örneğin Türkiye’de bi şampiyonunu yene rsan ol gidip Federer’i olu iyi r da ka ne e oyunu ve teniste i briç bir karar verm e 100 doğru uk lb Ha . sin ez m yene yüzd e ne de hayatında hiç kimse ne briçt emli olan minör hatalar yapmak. karar veremez. Ön ır değildir, yaşamda da öyle... k ağ Bunların bedeli ço rsan kendi yaşamında da çok pa ya lar ta ha r ajö M briçte de aynı. elere uğrarsın, bu m len de n bir dünya önemli ze li. da çok önem Be partner ak olm kım ta a rıc Ay olsam bile iki iyi şampiyonuyla takım k briçte doğru sonuca nü Çü ndi bizi yenebilir. celikle kişilerin ke varabilmek için ön rın karşıdakiler mantıkları ve bunla ılabilmesi tarafından anlaş önemli. << 8 TEMMUZ 2008 SALI GÖRKEM ÇÖTELİOĞLU S C’in 2 ŞAMPİYONU por gündemi Euro 2008’in ardı, 3 büyüklerin yeni sezon hazırlıkları ve transfer haberleriyle dolup taşarken briçte bir ilke imza atıldığı haberini aldık geçen hafta. Ergun Korkut, Faik Falay, Emin Başaran ve Orhan Ekinci’den oluşan Türkiye senyör takımı, 348 puanla İsveç ve Belçika’yı geride bırakarak önemli bir zafer kazandı. Şampiyon takımımız, bu başarısıyla Türkiye’yi 29 Ağustos12 Eylül 2009 tarihleri arasında Brezilya’nın Sao Paulo kentinde düzenlenecek olan Dünya Senyör Dörtlü Takımlar Şampiyonası’nda temsil etme hakkını da elde etti. Bunun üzerine gazetemizin eklerinden Pazar Dergi’ye briç köşesi hazırlayan ve yazılar yazan Faik Falay’la irtibata geçip kendisiyle güzel bir sohbet gerçekleştirdik. Bizi evinde konuk eden Falay’ın asıl işi kimya mühendisliğiymiş, üstelik işletme yüksek lisansı da varmış. Çalışma hayatına satış elemanı olarak başlamış, 3 farklı şirketin genel müdürlüğünü yapmış. 1995’te de emekli olmuş, daha doğrusu ‘kendini ayırmış.’ Hikâye de buradan başlıyor... Kariyerinizi bir kenara bırakıp briçe yönelme kararını almanıza ne yol açtı? Faik Falay: Gençken yaz tatillerinde Türkiye’nin ören yerlerinden birine giderdik. O yıl da Afrodisyas’a gittik. Gezerken bir otobüs durdu, içinden turistler indi, hepsi yaşlı... Bir tanesiyle diyalog başladı. “Nereden geliyorsunuz” diye sordum, adam “Biz 3. dönem üniversite öğrencisiyiz” dedi. Ben anlamaz gözlerle bakınca adam, “Biz Avusturalya’dan geliyoruz. Anlayışımıza göre insan yaşamı 3 dönemden oluşur. Birinci, ikinci ve üçüncü 25 yıl. 2. dönemin sonunda insan bir noktaya gelir ve dönüp ‘Ben burada mı olmak istiyorum’ diye bakar. Ondan sonra burada olmak istemediğinin farkına varır. Kendi yaşamıyla ilgili olmak istediği daha farklı yerler vardır. İşte bunlar için bizde bir üniversite var, ismine ‘3. dönem üniversite’ diyoruz. Burada gördüğün kişilerin çoğu doktor, mühendis vs... Ama biz arkeolog olmak istiyormuşuz. Dolasıyla biz arkeoloji 3. sınıf öğrencisiyiz ve bu yıl konumuz Türkiye” diye bana anlattı. Bu öykü beni etkiledi. Ben de 3. dönemimde şirket yöneticisi olmaktan vazgeçtim, genel müdürlük defterlerimi kapatıp briççi oldum. Ülkemizde bu spora olan yaklaşımı nasıl buluyorsunuz? F.F: Briç aslında bir doğru karar verme ve doğru seçim yapma sporu... Nitekim Batı dünyasındaki birçok ülkede briç lise ve dengi okullarda seçmeli ders. Çünkü briç bir düşünce sporu, stratejik düşünme becerisini geliştiren bir oyun.Türkiye’de hâlâ kumar veya kart oyunu gibi bakılıyor. Ama öyle değil... Stratejik düşünme becerinizi ne kadar geliştirebiliyorsanız gelecekle ilgili alacağınız kararlarda o kadar başarılı oluyorsunuz. Keşke Türkiye’de parlamentonun en azından yüzde 10’u briç bilseydi. Bence ülkemizin durumu çok daha iyi olurdu. Biz stratejik değil, güncel ve duygusal kararlar almaya yatkın bir toplumuz. Peki siz ilk adımı nasıl attınız? F.F: Aşağı yukarı 1314 yaşında başladım. Babam Ereğli Kömür İşletmesi’nde çalışırdı, arkadaşlarıyla lokalde briç oynardı. Birgün gidip “Baba bana da öğretsene” dedim, “Sen daha çok küçüksün, liseye geç o zaman öğretirim” dedi. Bu laf bana dokundu. Evdeki briç kitaplarını aldım önüme. Onları çalışa çalışa bir şeyler öğrendim. Babam bunu öğrenince bana ders vermeye başladı. Üniversitede briçe daha fazla yoğunlaştım. İlk kez 1971’de milli oldum. O tarihlerde devletin briçe yaklaşımı şimdiki gibi değildi, artık biraz daha sevimli bakıyor. Halbuki o yıl Danimarka’daki briç şampiyonasının açılış ve kapanışını kraliçe yaptı. Bütün medya oradaydı. Batı’nın briçe bakışı böyleyken biz ‘kumar milli takımı’ olarak oraya gitmiştik. Avrupa Şampiyonası’nda bir ilki başardınız... F.F: Bugüne kadar yurtdışında bu ölçüde bir başarı sağlanamadı. Avrupa Şampiyonası’nda 3 kategori vardır. Bir tanesi açık takımlar, biri senyörler yani 50 yaş üstü, diğeri de bayanlar... Bu yılki en kalabalık senyörler yarışması oldu; 220 takım katıldı. Kategorilerinde ilk 6’ya giren takımlar Dünya Şampiyonası’na katılma hakkı kazanırlar. Bugüne kadar bu hakkı hiçbir Türk takımı elde edememişti. Genelde orta seviyelerde bitiririz. Biz ilk defa bırakın ilk 6’ya girmeyi, birinci olarak çıtayı çok önemli bir yere yükselttik. Ayrıca senyör yarışması o kadar serttir ki briççilerin neredeyse tümü son derece kalitelidir. Bunların arasında çok özel bir başarı kazandık. Bunu Türkiye’ye hediye etmekten mutluyuz. Ama bu gündeme gelmedi. Kimse farkında değil. Medyamızda hiç yer almıyor, belki federasyon da yeterince anlatamamıştır. Futbol takımı yarı finale kaldığında Cumhurbaşkanı ve Başbakan arıyor, biz şampiyon olduğumuz zaman devlet mekanizmasından kimse “Bravo, tebrik ederiz” bile demiyor. Demek ki Türkiye’de insanlar briçten çok da fazla anlamıyorlar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear