Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
C SPOR FUTBOL 25 KASIM 2008 SALI KAVGA ARTIK DOĞU AVRUPA’DA Futbolumuzdaki şiddet olaylarının basına yansıması birçok yasağı da beraberinde getirdi. İlginç olan ise yasakların belli bir standartının olmaması, stattan stada değişmesi. Şiddeti bitirmek için pilot bölge seçilen Ankara 19 Mayıs Stadı’nın herhangi bir noktasına pankart asmak yasak. Dahası stada kamera veya fotoğraf makinesi de alınıyor. Bursa’da tel örgüler dışında kalan yerlere pankart asılabiliyor. Saracoğlu Stadı’nda ise maça davul sokulamıyor. Ancak statta alınan tedbirler Galatasaray derbisi sırasında rafa kaldırıldı. 5149 sayılı spor sahalarında terörü engelleme yasası ise valiliklerce “pas” geçiliyor. Oysa bu yasa maç öncesi ve sonrası agresif demeç veren yönetici ve futbolcunun bile cezalandırılmasını sağlayacak donanımda. Avrupa’nın değişen taraftar profili, holiganizmin de doğuya kaymasına neden oldu. Artık Avrupa’nın en tehlikeli taraftarları İngilizler ya da İtalyanlar değil. Balkan ülkeleri, özellikle Sırbistan ve Hırvatistan, uluslararası maçlarda olay çıkarma konusunda başı çekiyor. Baltık ülkelerinin geleneksel sakinliğine hiç de uymayan Polonyalı taraftarlar ise hemen her hafta ulusal ligde çıkardıkları olaylarla ülkelerinin Euro 2012’yi düzenlemesinin önündeki en büyük engel. Rus holiganlar son yıllarda Avrupa’nın en tehlikelileri olarak anılıyor. HOLİGANİZM DENİZ ÜLKÜTEKİN Karşıyaka taraftarı Özgür Soylu geçen hafta bir spor müsabakası izlemek isterken hayatını kaybedenler listesine katıldı. Maalesef spor dünyasında böyle bir liste var. Ve yine maalesef Türkiye bu listede alt sıralarda yer almıyor. Holiganizm, tribün terörü ya da ismine ne derseniz deyin takım sporlarındaki taraflar arasında yaşanan rekabet zaman zaman ‘tatlı’ boyutunun çok üzerinde olabiliyor. 80’lerde Türkiye’de çok dostane bir havada maç izleniyormuşcasına statlarda yarı yarıya seyredilen derbilerden örnekler verenler ya balık hafızalı ya da gerçekten geçen zamandan geriye sadece güzellikler kalıyor. Türkiye’de tribün şiddeti 80’lerde de vardı, 90’larda da... Şiddetin dozu tartışmaya açık ama fark nerede? Aslında biraz da değişen taraftar profilinde. Artık statlar sırf ‘alt kültürden insanların deşarj olma mekanı’ olarak görülmüyor. Artan bilet fiyatları ve maç izleme olanaklarının iyileşmesi farklı gelir düzeyinden insanları statlara çekmeye başladı. Eskiden pek alışık olunmayan takımın renklerine bürünmüş sevgililer hemen her hafta TV ekranlarına yansıyor. Bu yeni kitle peşinden doğal olarak medyayı da tribünlere çekiyor. Sırf spor medyası değil, magazin medyası, siyaset yazarları, ünlü TV’ciler bu yeni kitlenin mensupları arasında... Statlarda yaşanan kavgalar belki yıllardır tribüne gelenler için normal hatta ‘racondan’ sayılabilir. Ancak onlar için belki hayatlarının hiçbir döneminde karşılaşmadıkları bir şey. Böylece sporun spor sayfalarından çıkışı kavga gürültü haberleriyle oluyor. Türkiye’de futbol değişiyor, değişirken ‘kötü’ sayılanları geride bırakmak istiyor. Ancak bugünkü popülaritesini geride kalanlara borçlu olduğunu unutuyor. Futboldaki değişim sırf Türkiye’yle sınırlı değil. Yıllarca ‘holigan cenneti’ olarak görülen İngiltere bu değişimi çok önce yaşadı. Şimdi Premier Lig tam bir pazarlama merkezi, taraftar şiddeti ve holiganizmle neredeyse hiçbir ilgisi kalmadı. 200607 sezonunun ortasında Fulham’a kiralanan Vincenzo Montella da 3 ay içinde bu gereği fark edecek ve “İtalyan statlarındaki tutkuyu özledim” diyerek ülkesine geri dönecekti. Oysa Çizme’de de benzer bir yöne doğru gidiyordu. Ertesi sezonun başında Milan ve Juventus taraftarlarının ortaklaşa organizasyonuyla artan bilet fiyatları protesto edildi. İki takım taraftar grupları maçların ilk yarısında tribünleri boş bırakarak statları sessizliğe gömecekti. Boş sıraların önünde ise “Bunu mu istiyorsunuz?” pankartları asılıydı. Hemen ardından can düşmanları Roma ve Laziolular bu kez polis şiddetine karşı ortak bir protesto gösterisi düzenledi. Bu protestolar ses getirebilirdi eğer ocakta Palermo Catania maçında çıkan olaylar sırasında polis memuru Raciti hayatını kaybetmese... Ardından bilinen süreç; önce bir hafta tüm maçların seyircisiz oynanması, ardından ülke çapında başlatılan taraftarlara yönelik operasyonlar. Davullar, pankartlar ve İtalyan futbolunun vazgeçilmezi, tezahüratları yönlendiren megafonların stada sokulması da yasaktı. İspanya’da da tribünlerdeki şiddet 2000’lere girerken statları tamamen koltuklu hale getirip bilet fiyatlarını artırarak çözmeye çalışıldı. Bu çözüm kısmen başarılı oldu. Ancak bu kez küçülen taraftar grupları, politikayla çok daha iç içe olan kitleler haline geldi. Şu an ırkçılık İspanya statlarındaki en büyük sorun. S P O R U N B A Ş A Ğ R I S I ŞİDDET SAHALARDAN EKSİK OLMUYOR Hemen hemen her sezon ‘Futbolda şiddet ve fanatizm’ konulu araştırmalar yapılmaya devam ediliyor. Bu incelemelerin ortalamalarına göre her 100 kişiden 18’i sözel, 8’i de fiziksel şiddet uyguladığını, ayrıca her 100 kişiden 13’ü de kavgaya karıştığını söylüyor. Yine her 100 kişiden 22’si sözel olarak, 9’u da fiziksel olarak şiddete maruz kaldıklarını ileri sürüyor. Yaklaşık her 3 futbol seyircisinden 1’inin şiddete maruz kalması, acilen önlem alınması gereken bir durum olarak göze çarpıyor. Son dönemde bu olaylara ilişkin örnekler de gitgide artıyor. 2 Şubat 2007 İtalya’da Catania ile Palermo arasında oynanan mücadelede bir polis yaşamını yitirdi. Ayrıca 120 taraftar yaralandı. 4 Nisan 2007 Roma ile Manchester United’ın karşı karşıya geldiği Şampiyonlar Ligi mücadelesinde bir M.United taraftarı bıçaklandı, çok sayıda taraftar ise yaralanarak hastaneye kaldırıldı. 11 Kasım 2007 InterLazio maçı öncesi bir dinlenme tesisinde bir Lazio taraftarı polis kurşunuyla hayatını kaybetti. 27 Ocak 2008 Yunanistan 2. Ligi ekipleri Ethnikos Piraeus ve Panserraikos arasında oynanan mücadelede 50 kadar Ethnikos taraftarı ilk yarı bitimiyle sahaya atladı. TARAFTAR AYNI, DAVRANIŞ FARKLI Özgür Soylu’nun öldüğü hafta İngiltere’de Daily Telegraph gazetesinde çıkan bir makalenin içeriği aslında her şeyi özetliyor. Makalenin yazarı Jeremy Wilson, Almanya İngiltere maçı öncesi Almanya’ya yaptığı bir ziyaret sonrası Avrupa’nın en taraftar dostu ligi Bundesliga’yla Premier Lig’i kıyaslıyor. “B.Mönchengladbach’ın stadı Borussia Park için çağdışı demek imkânsız. Çünkü tüm Avrupa’nın en modern statlarından biri. Yine de maçı ayakta izleyecek taraftarlar için 15 bin kişilik bir tribün ayrılmış. Bayraklar, pankartlar ve balonlar iki takım sahaya çıkarken stadın etrafında dalgalanıyor. Kuzey tribününde tezahüratları yönlendiren ses ise atmosferi yükselten bir etken.” Böyle şeyleri Premier Lig’de görmek pek olanaklı değil. Benzer bir atmosfer kaybı belki yakında İtalya’da hatta Türkiye’de de yaşanacak. Futbol taraftarlarla güzel ama şu gerçeği unutuyoruz. Yöneticilerin, spor yazarlarının hep suçladığı ‘olayları çıkartan 35 çapulcu’ ve övgülere layık görülen ‘galibiyette önemli rol oynayan muhteşem taraftarımız’ aynı insanlar. Tıpkı Fenerbahçe Galatasaray maçı sırasında taraftarlar arasında kayda değer bir olay yaşanmazken yöneticilerin kapışması gibi, futbolla ilgili olanlar da aslında her ikisi. Çünkü futbol galiba böyle bir şey. İnönü, Ali Sami Yen, San Siro, Westfalen ya da herhangi bir stadı terk ederken sesinizin kısılmış olmasını umursamamak, bir Sampdoria maçı izlerken TV’nin sesini sonuna dek açıp stattan gelen sesleri dinlemek ve Özgür Soylu gibi hiç tanımadığınız birinin ölümüne üzülmek aslında aynı tutkunun parçası. Kimilerinin hayatını adadığı, kimilerinin ise hiçbir zaman anlamadığı bir tutku. 8 9