17 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

C SPOR HALTER OCAK SALI SPOR POLİTİKASI Cüneyt E. Koryürek’in Ardından HİKMET ÇETİNKAYA Bu hafta Sıvasspor’un başarısından söz edecektim. Bir Anadolu futbol kulübünün zirveye çıkış öyküsünü anlatacaktım... Önce Cüneyt E. Koryürek’in ölümünü yazacağım... Yaşam ve ölüm!.. Arif Kızılyalın’ın yazdığı gibi 19 Ocak akşam saatlerinde geldi haber: “Cüneyt Abi trafik kazası geçirmiş...” Haberi Arif verdi, ben spor servisinde otururken... Cüneyt E. Koryürek’le bir dostluğum yoktu. Ara sıra gazeteye geldiğinde karşılaşır ve selamlaşırdık. Ama ben onu yakından tanıyordum. En son yine Cumhuriyet’te İbrahim Yıldız’ın odasında karşılaşmıştık. Koryürek’i yakından tanıyan iki kişi Abdülkadir Yücelman ve Ali Abalı’ydı... Yazılarını okudum... Yücelman, Koryürek’i şöyle anlatıyordu: “Bilgiden, akıldan, Atatürk ilkelerinden, Cumhuriyetten yanaydı...” Günümüzde çok önemli değerlerdi bunlar. Din bezirgânlarının spora el attığı bir dönemde laik demokratik Cumhuriyete sıkı sıkı bağlı olan, Cumhuriyetin kazanımlarını savunan kaç kişi kalmıştı... Dünya değişirken Türkiye bir başka yere kayıyordu... Çıkar ilişkileri öndeydi... Laik demokratik Cumhuriyetin altı oyulurken kimsenin sesi çıkmıyordu... Abdülkadir Yücelman, Koryürek’i anlatırken şöyle diyordu: “Cüneyt’in Delta Ajansı’ndaki odası bir kitaplıktan farksızdı. Halkla ilişkilerdeki uzmanlığı nedeniyle birçok şirket kapısını çalardı ama Cüneyt ucuz bir adam değildi. Bilgi ve uzmanlığına güveniyordu ve pazarlığı sevmezdi. Bir gün bir atla 100 metre dünya rekortmenini yarıştıran bir Avrupa gazetesinin haberini ‘Kim geçer’ diye tartışıyorduk. ‘Aynı anda koşuya başlarlarsa sprinter geçer’ demişti de sormuştum... ‘100 metre dünya rekoru daha nereye dek kırılır? İnsan sınırı bir yere kadar değil mi?’ ‘Sıfır saniyeye kadar... ‘ diye esprili yanıt verirken insanoğlunun sınırsızlığını ifade ediyordu. Ama sıkıntısı da vardı; doping... Doping konusunda gıcık olsun diye aykırı konuşurdum. ‘Şu dopingi serbest bıraksalar bari. Rekabeti öldürdü. Kim daha zengin, kim daha tıp bilimiyle organize ise rekorlara imza atıyor. Reklamlardan kendisine yeni bir dünya kuruyor. 10 yıl sonra doping yaptığı ortaya çıkıyor ama iş işten geçmiş’ dediğimde kızıyor, ‘Dünyanın asla affetmediği şey yalan söylemektir. Bir yalancı olmak yetmez mi? Bak en güzel örnek Clinton!..’ diyordu. Ali Ergenç’in federasyon başkanlığından ayrılmasından sonra 1980’de Avrasya Maratonu’nun uluslararası şöhrete ulaşması ve geniş kitlelere yayılması için Prof. Dr. Nurettin Sözen’in belediye başkanlığı sırasında Cüneyt E. Koryürek’e Avrasya Maratonu’nun direktörlüğü verildi. O günlerde Cüneyt, Hıncal ve benim de bulunduğum bir Atletizm Vakfı kurduk, organizasyonda birlikte çalıştık, gerçekten rekor sayılacak bir katılım oldu. Cüneyt o tarihten sonra Avrasya Maratonu’nun babası olarak isimlendirildi. Cüneyt yıllarca Cumhuriyet’te atletizmi, olimpiyat ve dünya atletizm şampiyonalarını yazdı.” Işık içinde yatsın!.. MUTLU: Hiç kimsenin tahtında gözüm yok Yıllarca Naim Süleymanoğlu’nun veliahtı olarak gösterildiniz. Sizin veliahtınız kim? H.M.: Bu veliaht konusunu yaratan spor kamuoyu ve ben bu durumdan çok rahatsızım. Benim kimsenin tahtında gözüm yok. Bu tarz benzetmelerden hoşlanmıyorum. Ben gidebildiğim yere kadar gidip alabileceğim bütün başarıları almaya çalıştım, hâlâ da devam ediyorum. Hiçbir zaman ‘Birinin yerine geçeyim’ diye düşünmedim. Bu tarz düşünceler çok tehlikeli ve bencilce. Bunun devamında ben de kimseyi yerime koyamayacağım. Sporcular birbirini örnek alsın, kimse kimsenin yerine geçmeye çalışmasın. Türk sporunun ve halterin geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz? H.M.: Halter denildiği zaman aklıma ilk olarak Türk gençliği geliyor. Genç nüfusa sahip birkaç ülkeden biri olmamıza karşın lisanslı sporcu sayısımızla gerilerdeyiz. Bunun yanında bu lisanslı sporcuların büyük kısmı da futbolcu. Ben gençlerimizin spor yapmasını çok istiyorum. Gençler spora ilgi göstermeyince devletin bu alandaki eksikliği ile fazlalığını da göremiyoruz. Gençlerin spora uzak kalmasını neye bağlıyorsunuz? H.M.: Öncelikle vurgulamakta yarar görüyorum ki hemen hemen herkes sporu futboldan ibaret sanıyor. Ben de futbolu takip ediyorum ama medyamız yıllardır futbolu ön planda tutarak haber yaptı. Ligin son sıralarında yer alan futbol takımlarına bile gazeteler geniş yer ayırıyor. Amatörlere ayrılan sayfalarda ise ağırlıklı olarak başka konuları görüyoruz. Bu durum çok kötü. Basın amatörlere eğildiğinde ne değişecek? H.M.: Gazete ve TV programlarında amatör branşları gören çocuklarımızın belli süre sonra söz konusu branşlara özeneceğini düşünüyorum. Sonrasında da futbol dışındaki diğer spor dallarımız da gelişir. Öte yanda yapılan bu haberler sporcularımızı da etkiliyor, motive ediyor. Yani amatör dallara eğilmenin birçok getirisi var. ‘FENERBAHÇE TARAFTARIYIM’ Sizin futbola bakış açınız nasıl? H.M.: Basının futbolu ön planda tuttuğunu söylüyorum ama ben de bu sporu seviyorum. Futbol bütün dünyada olduğu gibi bizde de insanları peşinden sürüklüyor. Aslında ben de Fenerbahçe taraftarıyım ve takımımı seviyorum. Taraftar gözü ile Fenerbahçe’nin bu sezonki durumu nasıl? H.M.: Takım kadrosunda yer alan bütün oyuncular gerçekten çok başarılı. Fenerbahçe’nin kadrosu futbol adına kendini ispatlamış futbolculardan oluşuyor. Ayrıca Sarı Lacivertli takım Ankara’ya geldiğinde maçlarını da izliyorum. 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear