Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
C SPOR FUTBOL ŞUBAT SALI BAKINCA İzmir Futbolu SERDAR KIZIK Bir zamanlar Türk futbolunun kalbinin attığı İzmir ve onun efsane takımları, son yıllarda adeta kayboldular. Kentin süper ligde takımı yok. Altay ve Karşıyaka 2. Lig A, Buca ve İzmirspor 2. Lig B, Göztepe ve Altınordu ise 3. ligde mücadele ediyor. Durumları parlak sayılmaz. En başta ekonomi olmak üzere bir dizi sorunla boğuşuyorlar. Yakın gelecek pek umut vermiyor. Bir zamanlar değil İzmir’in, Türkiye’nin, hatta Avrupa’nın tanıdığı, bildiği, spor kulüpleri neden bu duruma düştü? Futbolumuzun bu eski takımları, 1912’de kurulan Karşıyaka, 1914’te doğan Altay, 1923’te kurulan Altınordu, 1925’te “merhaba” diyen Göztepe’ye neler oldu?.. Aynı zamanda Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın, milli mücadelenin takımları, sayısız başarılardan sonra neden böylesi büyük sıkıntılarla yüz yüze? Yanıtlarda, ekonomik gerekçeler öne çıkıyor. Ticarileşen, şirketleşen, hatta holdingleşen futbolun bugünkü gerçeklerine ayak uyduramadılar. Kurumsallaşamadılar, yönetim sorunlarıyla yüz yüzeler. Diğer yandan, siyasi gerekçeler de söz konusu. Futbol siyaset ilişkisinin çıkar temeline dayanan yapısı, İzmir takımlarının aleyhine gelişti. AKP iktidarı, özellikle yerel yönetimler eliyle kent kulüplerine önemli fakat haksız destek sağlıyor. Rekabeti, eşit yarışma koşullarını ortadan kaldıran bu tutum, takımların, kulüplerin durumunu etkiliyor. Birçok yerel yönetim, özellikle ihale ve yatırımlarda müteahhitlere ve iş adamlarına önce “kulübe bağış” kapısını gösteriyor. Birçok Anadolu kulübü, siyasi rantın aracı olarak kullanılıyor. Büyük bir ekonomik sorunla yüz yüze kalan, bu haksız rekabetin mağdurlarından Altay Kulübü Başkanı Nazif Zorlu bakın neler söylüyor: “Türkiye’de birçok kulüp, siyasetin gölgesi altında yaşıyor. Birçok kulübü belediyeler eliyle siyaset yönlendiriyor veya tamamen idare ediyor. Bugün, siyasi kimliği takımın içine sokma, başarı olarak gösteriliyor. Belediyelere bakıyorsunuz, halka yapılan bütün hizmetler bitmiş gibi futbola para veriyorlar. Federasyon, gereken yardımı yapmıyor.” Belki Türkiye’de bugün bir geçiş süreci yaşanıyor. Özellikle kent takımları açısından yerel yönetimler siyasi çıkar gözetmeden belirli destekler verebilir. Ancak daha da önemlisi, kulüplerin işleyen, sağlıklı bir yapıya kavuşmasıdır. İzmir takımlarının özellikle ekonomik gerçekler açısından kurumsal bir kimliğe kavuşmaları esas olmalı. Yoksa sağlanacak geçici destekler ve yardımlar çözüm olmayacaktır. GELİR DAĞILIMI ADALETSİZ Geçen 12 yıllık süre içinde toplam ihale bedellerinin 1 milyar dolara ulaştığını; bu tutarın net 872.3 milyon dolarının kulüplere dağıtıldığını; bu kapsamda Süper Lig ekiplerinden dört büyüklere 428,6 milyon dolar ödenirken, diğer 14 takıma 444,5 milyon dolar; Lig A ve Lig B’ye de 20 milyon dolar para transfer edildiğini görüyoruz. Bu süreçte, naklen yayın gelirleri dağıtım kriterlerinin değiştirildiği 2005 sezonuna kadar geçen dönemde Süper Lig’deki 14 kulübün aldığı pay ile 4 büyük kulübün aldığı pay hemen hemen eşitken; 2005’ten sonra bu dağılım yüzdesinin değişirken; Lig A ve Lig B’de ise bir değişiklik göze çarpmıyor. 200506 sezonu itibariyle toplam 911.6 milyon YTL hasılat elde eden İDDAA’nın gelirinin sadece yüzde 9’luk kısmının, yani 82 milyon YTL’lık bölümünün kulüplere dağıtıldığını görüyoruz. Toplam 82 milyon YTL’lık İDDAA gelirinin yüzde beşi Süper Lig ekiplerine giderken; yüzde ikisi LİG A; yüzde üçünün ise LİG B’ye transfer olduğu görülüyor. yük uçurumlar bulunuyor. Futbol pastasının yaratılmasında Süper Lig’in şüphesiz ki büyük bir katkısı bulunuyor. Bu çok doğal olmakla birlikte; Süper Lig’in rekabetçi kalitesini artırabilmesi ve kendisine yeni yeteneklerin diğer alt liglerden gelebilmesi, bu liglerin sportif ve ekonomik/iktisadi rekabet düzeylerinin yükseltilmesine bağlı. Günümüzde Lig A ve Lig B’de yaratılan gelirler, bu liglerin masraflarını karşılamaktan ne yazık ki çok uzakta. Lig A’da bir kulübün bütçesi minumum 2.53 milyon dolar civarındayken, bu tutar Lig B’de yaklaşık 1 milyon dolar civarında. Bir kulübün yıllık minumum giderleri Lig A’da 1.52 milyon dolar düzeyindeyken; Lig B’de bu durum minumum 1 milyon dolar mertebesindedir. Mevcut durum bu yapının daha da devam edeceğini gösteriyor. Türk futbolunun bir yerde fidanlığı olarak değerlendirilebilecek Lig A ve Lig B’nin varlıklarını devam ettirebilmesi, mali ve iktisadi rekabetçi dengenin, dengede rekabeti sağlayacak şekilde yeniden konumlandırılmasını gerektiriyor. Bu liglere aktarılan gelirlerin, en azından liglerin operasyonel giderlerini karşılayacak düzeye çekilmesi büyük ve acil bir görev olarak Türk Futbol otoritesinin önünde duruyor. Süper ligin dışındaki liglerin yaşayabilmesi parasal dengesizliği en aza indirebilecek yeni düzenlemeleri zorunlu kılıyor. Olaya sadece bir paylaşım/dağıtım sorunu olarak ta bakılmamalı. Bu sorunun giderilebilmesi ancak futbol pastasının daha da büyütülebilmesiyle mümkün olacaktır. Tüm bu olumsuzluklar, daha baştan Anadolu kulüplerinin “başaltı” takımı olmayı kabul etmiş bir yönetim anlayışı ve oyun felsefesiyle varlıklarını idame ettirmeye çalışmalarına; vizyon ve misyon olarak ta “rekabete odaklı’’ ve büyükleri zorlayabilecek bir “şampiyonluk şiarına” ulaşamamalarına neden oluyor. Bu durum Türk futbolu için kanayan bir yaradır. Futbol gelirlerinin adil paylaşımı belki de hiç bir zaman mümkün olmayacaktır. Ama rekabeti öldürmeyecek ve dengede rekabeti oluşturabilecek bir yapıyı kuramadığımız sürece Türk Futbolunda rekabete ve kaliteye hasret kalacağımız görülüyor. Bu yapının oluşturulması, sadece yerel rekabeti getirmiyor. Avrupalı devlerle de baş edebilmenin yolu buradan geçiyor. İŞTE NEDENLER Özetleyecek olursak, futbol gelirlerinin dağıtımında dengesiz ve haksız rekabete olanak sağlayan bir durum sözkonusu. Toplam futbol gelirlerinin paylaşımında... 1. Süper Lig’de 4 büyükler(daha çok 3 büyükler) lehine haksız ve dengesiz bir durumun sözkonusu olduğunu; 2. Anadolu kulüplerinin aldığı pay itibariyle, a. İktisadi ve ekonomik anlamda dört büyüklerle(daha çok üç büyüklerle) rekabet edemediklerini, b. Lig A ve Lig B’de yer alan kulüplerin iktisadi ve mali olarak Süper Lig ekipleriyle rekabet edebilmekten çok uzakta olduklarını görüyoruz. Bugün liglerimizde Türk futbolunun kalitesini yükseltecek, rekabetçi yapısını geliştirecek, teşvik ve şikeyi ortadan kaldıracak, kalitatif ve kantitatif sıçramayı sağlayabilecek niteliksel gelişimi ve dönüşümü gerçekleştirebilecek bir gelir dağılımının bulunmadığını görüyoruz. Süper Lig başta olmak üzere tüm profesyonel liglerimizde haksız rekabet temelinde yükselen dengesiz bir rekabet bulunuyor. Özellikle Süper Lig’in dışındaki diğer liglerimizde kulüplerin gelirleri ile Süper lig gelirlerinin arasında bü EPosta: serdarkizik?cumhuriyet.com.tr 9