Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
KURTKUZU ÖYKÜSÜ rsun Yanal’ın ulusal takımdaki görevine son verilmesini neye bağlıyorsunuz? Can Çobanoğlu: Bu kurtla kuzunun hikayesi gibi... Derenin kenarındaki kuzuya kurt gelip “Sen dereyi bulandırmışsın” diyor. ‘Ben bulundurmadım’ diyen kuzuya kurt, “Bulandırdın. Bu yüzden seni yemem gerekiyor” şeklinde yanıt veriyor. Yemek için neden bu olmamalı. Su bulanık değil ve yiyor. Ersun Yanal’ın görevden alınması bir kurt kuzu hikayesi... Türk futbolunda bir ekol yaratılamamasını siz neye bağlıyorsunuz? C.Ç.: Nedeni günü kurtarmak. Hedefini belirleyememek. Yapılanmayı federasyonlarda ve kulüplerde doğru yapmak gerek. 1992’de Fransa’dan çıkan yıldızlara bakın. Hücum yönlerinin zayıf olduğunu düşünüyorlardı. Buna ağırlık verdiler. Trezeguet, Anelka ve Henry’nin doğuşu böyledir. Ancak bizde A takım 4’lü, PAF takımı 3’lü savunma yapıyor. Ersun hocayla olduğumuz dönemde takımın yaş ortalaması 24.4’tü. Ulusal takımlar adına genç bir ortalamaydı. Bir ekol ve bir dalga yaratılmıştı. Yetenekli oyuncular var ama dünya starı yaratamıyoruz. Neden? C.Ç.: O sosyal ve kültürel altyapıyı çocuklarımıza hazırlarsak onlar dünya starı olur. Örneğin Arda iyi donatılırsa dünya starı olabilir. Ancak star olmak ayaklardan değil, ayakla beynin koordinasyonundan meydana gelir. Trafik, sağlık, eğitim tamam da futbol mu geride? Ülkenin her tarafında yapılan hamlelerin en önünde futbol geliyor. Kulüpler kriterlere uyuyor mu? C.Ç.: AB kriterleri benim açımdan hakça, insanca, medeni ve çağdaş yaşamanın kriterleridir. Çağdaş bir toplum olmanın gerekleri bunlar. Biz onlardan temel dediğimiz kuralları alırız. Onların kültür iletimleriyle bizi etkilemelerine C E SPOR FUTBOL OCAK SALI SPORIUM Çamur Sahalardan Spor Turizmine!.. LEVENT DONDURAN Bu ülkede, 40 yıl önce transistörlü radyo yoktu… Lambalı, cüssesi iri radyoların açma düğmesini çevirdikten bir süre sonra içindeki lamba ısınır ve ses yükselmeye başlardı…. Çoğu köy kahvesinde de radyonun içine konuşan, şarkı söyleyen insanların nasıl sığdığı tartışılırdı… Bu ülkede 30 yıl önce, siyahbeyaz televizyon bile yoktu… Sinemada, bazı filmlerde görülen o camlı koca dolapların adının televizyon olduğu bile bilinmiyordu ki… Bu ülkede, 20 yıl önce, telefonu olan evler parmakla gösterilirdi… PTT’ye başvurup telefon sahibi olmak için yıllarca beklenirdi… Ben bu ülkede spor gazeteciliğine bundan 30 yıl önce başladığımda, İnönü Stadı’ndan Cumhuriyet Gazetesi’ne maçları yazdırmak için ucunda el kadar pillerin bağlandığı manyetolu telefonları kullanırdım… Ki o dönemlerde, rakibin şutu çamura takıldığı ve sonuçta bir gol eksik yiyen takımlar ligde kalırlardı… Maçların 10. dakikasından sonra bırakın futbolcuların numaralarını okumayı, yüzlerini görmek olası değildi çamurdan… Avrupa Kupaları’nda tur geçmek şöyle dursun, başarı ölçümüz; rakibinden en az gol yiyeni alkışlamak üzerineydi… Daha yarım asır olmadı… Türkiye, tarih boyunca yaşadığı gelişimin yüz katını, bin katını bu kısa zaman diliminde yaşadı… Biz, bu korkunç ilerlemeye tanıklık etmiş, ama şanslı mı şanssız mı olduğumuz tartışmaya açık bir kuşağız… Bugün telefonu olmayan, televizyonu olmayan ev kalmadı… Çoğu hane, uydu yayınlarıyla Çin’i bile odasına taşıdı… Cep telefonuyla, bilgisayarla alınan yol, müthiş… Dünya, ufaldı, ezildi, büzüldü, masamıza, hatta cebimize sığdı… Futbolumuz da bu gelişimden payını aldı kuşkusuz… Tesisler, tribünler, aydınlatılmış statlar bir yana, Türkiye Dünya yıldızlarının bile aklına takıldığı; gelmeyi planladıkları bir futbol ülkesi oldu. Bu ülke, futboluyla Dünya’nın en başarılı 3. ülkesi olmayı başardı… Bu ülke takımının müzesinde UEFA Kupası var… Bu ülke ligini, Avrupa medyası bile yakından izler hale geldi… Ve en ilginç gelişme, bu ülkenin bir spor turizmi cennetine dönüşmesiyle oldu… Antalya sahillerinin birbirinden lüks otellerle donatılması yetmedi. O tesislere spor tesisleri eklendi ve Türkiye, Avrupa takımları için bir numaralı kamp tercihi halini aldı… Bu bir masal, bir hayal, bir abartı değil… Bu gün Antalya otellerinde binden fazları yabancı olmak üzere, tam 1200 futbol takımı liglerinin ikinci yarılarına hazırlanıyorlar… Kaba bir hesapla, Dünya futbolunun yıldızlarının da aralarında olduğu tam 50 bin futbolcu, Antalya otellerinin muhteşem çim sahalarında ter döküyor… Bu şu demektir… Türkiye, teknolojide, alt yapıda, elektronikte, teknikte, Dünya ile, onun bir adım bile gerisinde kalmadan koşarken, bir tek alanda tüm Dünya’yı geride bıraktı… Dünya’da bir tek ülke daha yok ki, kışın ortasında 1200 Dünya takımının kamp yeri olsun… Dünya üzerinde bir tek ülke daha yok ki, spor turizminde Türkiye’nin katettiği yolun, yarısını bile geçebilmiş olsun… Futbolumuz ne kadar gelişmiş, hangi yabancı gelmiş, kim bizi istememiş; Avrupa’da takımlarımız ne yaparmış, UEFA Kupası’na kaç takımla katılacakmışız bilmem… Bu ülke futbolu, hala şikeyi görmezden geliyor, koltuğundan kovulmadıkça inmeyenlerce yönetiliyor olabilir. Ama spor turizminde bu ülkenin eline su dökecek hiçbir Dünya ülkesi yok. İşte nihayet bir alanda Dünya Şampiyonuyuz… Ben, bana bu gururu, bu ayrıcalığı yaşatanları alkışlıyorum… Bu başarının mimarları, spor dünyasından değil ama dünya sporuna imza atmışlarsa, ben onları alkışlarım… Hadi siz de alkışlayın… Ersun Yanal. Terim. karşıyız. Bizim kendi kültürümüz ve ahlâki değerlerimiz var. Ama AB kriterleri bunları kapsamıyor. Hakça, eşitçe yaşamı kapsıyor. Sosyal eşitliği ve sosyal hakları kapsıyor. Bunlar zaten her çağdaş toplum gibi bizim toplumumuzun da yapması gereken şeyler. Futbolda da isteniyor bunlar. Onlar istiyor diye değil. Zaten kulüplerin kurumsallaşması için yapmaları gerekenler. Kontratı bilmiyorsan anlaşmadan doğacak sorumlulukları yerine getirmelisin. Üzerine düşeni yapmazsan sorumluluklarını yerine getirmezsen o zaman en çok dosyası olan ülke oluyorsunuz. FIFA’da dosyalarınızın kabarmasına neden verenler kendi işlerinde başarısız olduklarında karşı taraf ne yapar? Mahkeme kararıyla icraya gelir. Futbolcu kardeşlerimiz çok büyük sıkıntı çekiyor. Yönetici çıkıp ‘Sen ne oynadın ki para istiyorsun’ diyebiliyor. Oysa ki oraya imza atmışsın. Şunu oynarsan şunu alırsın diyemezsin. Mukaveleye yazarsın. Bu yüzden kovulan ve gönderilen birçok teknik adam var. Sonra futbolcu çıkıyor, ‘Parayı verirseniz giderim’ diyor. Sonra da dosyalan FIFA’ya tanışıyor. CANER CSKA’DA İŞ YAPAR CSKA’lılara Caner’i önermişsiniz. Listede başka Türk oyuncu var mı? C.Ç.: Caner’in başarılı olacağına inanıyorum. Genç ve Avrupa’da önümüzdeki yıllarda ciddi anlamda başarılar sağlayabilecek. Arda için de aynı şeyler geçerli. Sonuçta her ikisi de 1920 yaş grubunda. Bu futbolcuların önlerinde Tugay örneği var. Tugay Türk futbolcusunun istikrarla oynayabileceğini gösterdi. Tugay’ın ulusal takımdan ayrılırken gösterdiği olgunluk çok önemli. Bir mektup yazdı ve gençlerin önünü açmak istediğini söyledi. Örnek olacak bir davranış... Premier Lig gibi zorluk derecesi yüksek bir ligde takımının kaptanı oldu. Kendisi huzur bulurken Türkiye’yi de iyi tanıttı. Bir kitap yazmayı hiç düşündünüz mü? C.Ç.: Böyle bir düşüncem var. Bende sır olarak kalacaklar var ama yazmak mecburiyetinde olduğum şeyler de var. Türkiye için hizmet ederken bana yüklenen misyon, bu şekilde bir kitap yazmak... Türkiye’de daha önce yapılmamışların nasıl yapıldığını anlatan bir kitap bırakmak istiyorum. Ayrıca menajerlik ve takım organizasyonuyla ilgili konuları da kapsamalı yazacağım kitap. Türkiye’nin böyle bir şeye ihtiyacı var. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? C.Ç.: Futbol kadar güzel bir oyunu hoşgörü ve sevgi ortamında görmeyi temenni ediyorum. Futbol bir oyundur. Namus meselesi değildir. Bu oyun yüzünden kahrolmak ve sinirlenmek yerine zevk almalıyız. Futbol hayatın tamamı değil, sadece renklerinden biridir. Futbol sadece futboldur seyreden açısından... Çalışanlar için ise futbol bir dünyadır. 10