26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

C Ç SPOR TENİS OCAK SALI Sponsorsuz da 1 numara UFUK TANIŞAN du. Ben yaptığım işle, ortaya koyduğum İpek Şenoğlu markasıyla zaten Türkeye’de bir yerlere geldim ve kendimi ispatladım. Bundan sonra da yapacaklarım sadece kendim için olacak. Kimseye hesap vermek zorunda değilim. En azından bunu anlamış oldum sakatlık sürecimde. Kortlara geri döndüğünüz zaman yine bir ‘sakatlık yaşayacağım’ korkusu hissettiniz mi? İ.Ş.: Sakatlanacağım diye bir korku yaşamadım ama bir sporcu uzun süre maç yapmayınca, antrenmanda ne kadar iyi olursa olsun maçta sürekli bir korku hisseder. ‘Yenilecek miyim?’, ‘Normalde bu kızı yenmem gerekir, şimdi yenilir miyim?’ soruları aklınıza geliyor. Ayrıca sporcu olarak 1 numara olmaya alıştığınızda, yenilmeyi kabullenemiyorsunuz. Bazı insanlar için sporcuyken ya da 1 numara olduğunuzda değerlisinizdir. O devrede bu ayrımı yapabiliyorsunuz. 2006 bu açıdan iyi geçti. Dost kim, düşman kim görmüş oldum. 2006 benim spora dönüş sürecimdi. Asıl hedef 2007. Hazır hedeflerden konu açılmışken, 2007 yılındaki planlarınızdan biraz bahseder misiniz? İ.Ş.: 2006, doktorlarımın da önerdiği gibi benim spor dönüş yılım oldu. Ama 2007’de Wimbledon ve US Open var. Bunları ilk defa oynayan bir Türk kadın sporcusu olarak ikinci kez oynayıp başarılı olarak bir ilke daha imza atmak istiyorum. Zaten bu, her zaman hedeflerim arasında yer alıyordu. Bunların öncesinde ise Mayıs’ta İstanbul Cup’a katılacağım. İki yıldan bu yana bu kupada hedeflediğim yerlere gelemedim. İlk yıl sakattım, ikinci yıl ise sakatlıktan yeni çıkmıştım. Artık bu sene bir bahanem yok, başarılı olmam gerekiyor. Kendi seyircimin önünde oynamak aslında beni motive eden bir durum. İlk maç biraz stresli olacaktır ama onu kazanrıktan sonra gerisi gelecektir. Türkiye’de tenise ilgi maalesef çok az. Bunu tersine çevirmek için neler yapmak gerekiyor? İ.Ş.: Hemen hemen her ülkede başarı geldiği zaman sponsonların tenise olan yatırımı artıyor. Mesela bizim ülkemizden örnek verecek olursak; İpek Şenoğlu, 2004 yılıda çok başarılı oldu. Ondan sonra genç oyunculara sponsorlar destek verdi. Şimdi onlar başarılı olursa arkalarındakiler de sponsor bulabilecek. Sponsor desteği artınca hem devlet daha çok sporcuya imkan sağlıyor hem de tenis kulüpleri daha çok oyuncu çıkartabileceklerini görünce yatırımlarını arttırıyorlar. Başarı geldikçe tenis olan ilgi de artacaktır. ocukluk yıllarımızda mahalle aralarında oyun oynarken, örnek aldığımız ve isimlerini dillerimizden düşürmediğimiz bir idölümüz olmuştur mutlaka. Artık tenis oynayan kızlarımızın da kendilerine örnek alabileceği bir isim var: İpek Şenoğlu. Türk tenisinin şu ana kadar gördüğü en başarılı sporcu olan Şenoğlu, 13 yıl önce TED Spor Kulübü’nde başladığı tenis kariyerinde sayısız başarılara imza attı ve atmaya devam ediyor. Ne var ki, elde ettiği her fırsatta ülkemizi en iyi şekilde temsil eden İpek’in, şu anda bir sponsoru olmaması bizleri çok şaşırttı. Tenis sezonu başlamadan önce görüştüğümüz İpek Şenoğlu ile 2007 hedeflerinin yanı sıra Türk tenisini de konuştuk. Türkiye’de tenis denince akla hemen sizin adınız geliyor. Bu başarının altında yatan sır nedir? İpek Şenoğlu: Başarının altına birçok neden var. En başta, beni her koşulda sevdiğini bildiğim ailemin desteği çok önemli. Ben, sporu zorla yaptırınca başarılı olunacağını düşünmüyorum. Dolayısıyla onların bana serbestlik tanımaları iyi oldu. Bunun dışında karakter özelliklerim geliyor; disiplinli olmam, çalışmayı çok sevmem ve yürünmemiş yollarda yürüme sevdam... Bu birazda ikizler burcunun özelliği olan mükemmeliyetçilikten de kaynaklanıyor. Yapılmayanı hedeflemem bana mücadele gücü verdi. Ailem, mücadele gücü ve disiplin dersek yerinde olur. 2005’de uzun bir sakatlık dönemi geçirdiniz. Bu tenisten ayrı kaldığınız dönemde neler hissettiniz? İ.Ş.: Tenis, hayatımın her yönünü kapsadığı için 1 yıl kadar kortlardan uzak kalmak benim için zor bir dönemdi. Özellikle başlarda daha da zordu çünkü sizin kontrolünüzde olmayan bir durumu kabullenmek zorunda kalıyorsunuz. Ancak sakatlık, sporcuların hayatlarının bir parçası... Bu dönemde de bunu öğreniyorsunuz. Hayatta her şey üzülmeye deymiyor. Bazı olayların önüne geçemiyorsunuz. Bu süreçte hem sporcu hem de bir insan olarak büyümem gerçekleşti. Önceleri herşeyi kafama takıyordum. Türkiye’de bazı konularda tek olduğunuz zaman herkesin gözü önünde oluyorsunuz. Sizin ayarınızda 10 sporcu olsa, bu stres 10’a bölünecek. Ama maalesef tek olunca herkes size yükleniyor. Böyle olunca, sizde üstünüzde bir baskı oluşturuyorsunuz. Ama sakatlık sürecim birazda kendimle yüzleşme sürecim ol İ P E K Ş E N O Ğ L U HAYALLER DE GERÇEK OLUR B irkaç tane unutamadığım maç var ancak seçme durumda kalırsam US Open’da oynadığım maçlar ayrı ayrı çok özeldi. Çünkü hepsinde bir ilki gerçekleştiriyordum. Bırakın ilk defa bir Türk’ün oynamasını, 3. tura kadar yükselmiştim. İlk 16’ya kaldığımız 3. turdaki rakiplerim dünyanın bir numaralarıydı. Ben yıllarca tenis maçlarını TRT’den izleyerek büyüdüm. Orda İsveçliler yüzlerini boyarlardı, bende o zamanlar onlara çok özenirdim. Ben de bir gün yüzümü Türk bayrağına boyayıp bir Grand Slam izleyeceğim diye hırs yapıyordum. Ama o hırsım gerçekleşmeden ben Grand Slam oynadım. Ve seyirciler gelip beni destekledi. Ben o maça çıktığım zaman Türk seyirciler, hiç reklam yapılmamasına karşın, beni ellerinde Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray bayraklarıyla desteklemeye geldiler. Ve maç 25 bin kişilik merkez kortta oynandı. Benim servisimin hızı da ilk defa orada ölçülüyordu. Her servis atışımdan sonra hızıma bakıyordum. Gerçekten benim için çok özel anlardı. Fotoğraf: GÖRKEM ÇÖTELİOĞLU 16
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear