Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
25MAYIS2003.SAYI896 • *»•'• 15 Ben büyük ölçüde bunu uzun yılfarkötnünist rejim altında yaşamamıza bağlıyorum. Türkiye ve Bulgaristan Soğuk Savaş'ın iki karşıt cephesindeydi. Iki ülke arasında gerilimi canlı tutan somut bir gerekçe lazımdı. Komünist sistem bu yüzden "Türklere karşı direnişin anüarını" hep taze tuttu. Bu beyin yıkama açık bir siyaset olarak yürütüldü. Bulgaristan'da bu şarkı hâlâ "yoğun" milliyetçilik içeriyor mu? Yoksa sadece "Türklere karşı direniş" anısuun çok canlı yaşandığı Istrancalarda paylaşılan yerel birduygumu? Daha ziyade yerel bu duygu ve giderek de değişmeye başhyor. Değişimin arkasındaki en önemli itiş Bulgaristan'ın yaşadığı açılım. Bulgarlar Türkiye'yi yeni keşfediyor. Ben onlardan biriyim. Türkiye'ye daha öncehiçgelmemiştim. îlkkezüçytlönce festivale geldim ve çok şaşırdım. Böyle bir ülke bulmayı hiç ummuyordum. Bizi " komşu" diye karşılayan, bu sıcak, eğitimli insanlan bulmayı beklemiyordum. Bu yalnız benim kişisel kanım değil. Tanıdığtm ve Türkiye'ye gelen herkes böyle düşünüyor. Türkiye'ye çok Bulgar turist geliyor mu? Kesinlikle. Antalya'ya, Güney'e gidiyorlar. Ucuz çünkü. tstanbul Sofya'dan arabayla 56 saat tutuyor. Türkiye hakkında hiç bilgimiz yok. Ya da tamamen yanlış bilgileresahibiz. Değişime rağmen önyargı derin öyle mi? Evet, kesinlikle. Bu zihniyeti değiştirmemiz gerekiyor. Filmin mesajı da bu. Turizmin gelişmesi büyük avantaj. Ben Türkiye ile tanıştıktan sonra bir daha bu konuda hiç susmadım mesela.... Filme başka yerlerde ne tür tepkiler aldınız? Film 3 Haziran'da Alman ve Fransız kanalı ARTE'de gösterilecek. Ilk uluslararası gösterim ise tstanbul'da yapıldı. Bulgaristan'da, tstanbul Festivali'nden iki hafta önce Sofya Film Festivalinde gösterime girdi ve hiç ummadığım bir ilgi gördüm. Beni ayakta alkışladılar. Ama kokteylde yalnız "Bulgaristan'ın imajını niye böyle kötüçizdiniz?" diyesoranlaroldu.Hepimiz önce kendi kapımızı temizlemek zorundayiz. tnandırıcı olabilmek için önce kendimizi eleştirmemiz lazım. Bulgaristan'ın Türkiye'nin AB üyeliğinetavrıne? Türkiye'nin AB üyesi olmasını biz çok arzu ediyoruz. Ama tuhaf bir şey var. Bulgarların gerçekte sizinle bir alıp veremedi ği yok. Alıp veremedikleri şey geçmişle. En beklenmedik anlarda geçmiş, "şimdi"nin önüne geçiyor. Belgeseldeki Bulgar milliyetçisi gençlerkurusıkı atıyoraslında. Maçoluklarını kanıtlamak istiyorlar. Söylenti ve önyargıya dayanan, lafta kalan bir faşizm bu. Üstesinden gelmenin yolu aramızdabir kültürköprüsükurmak. Gençlerin katılabileceği ortak toplantılar yapabiliriz mesela. Filmi gösterip, ardından Bulgar ve Türk öğrencilerin katılabileceği tartışmalar düzenleyebiliriz. Bu beyin yıkamayı "yıkamak" zorundayız. Ben her zaman Istanbul'agelebilirim. Bu söyleşidekonuştuklarımızı mutlaka tartışmaya açmamız lazım: "Neden?"Ve"nedenhâlâ?"...# Ummandan damlaya... MEHMET AKÎF ERTAŞ efes; AleviBektaşi edebiyatının, deme, devriye gibi üzerinde durulmamış, çaptan düşürülmesine göz yumulmuş şiir türleri arasında yer alıyor. Bu olumsuz manzaranın oluşmasuıda, heterodoks kültürün söylediklerini gözü kapalı kulak arkası eden Ortodoks îslam anlayışının yanında AleviBektaşi kültürünü gündelik kaygıların rantı olarak kullanmayı fırsat bilerek, estetikten nasibini almamış ürünlerle vitrin doldurmaktan geri durmayan Unkapanı endüstrisinin de payı büyük. Ydlardır, bu endüstrinin yazboz tahtası haline gelmiş yanlarını dikkate almadan niçin üretildiğinin kaygısını taşıyarak hazırlanan albümlere kaynak oluşturan Kalan Müzik, diğer çahşmalarda olduğu gibi AleviBektaşi kültürünün ürünlerini de estetik ve entelektüel bilinçle bezeyerek dinleyicisine ulaştırıyor. Feyzullah Çınar'ın "Arşiv Serisi"nden çıkan "Nefes",Melih Duygulu'nun katkılarıyla hazırlanan "Rumeli Bektaşileri" ve son zamanlarda gün yüzüne çıkartılan "Batıni Nefesler", bu sorumlu ve bilinçli çalışmanın mihenk taşları. Kendisinden önce beğeniye sunıılan albümlerin tematik bir uzantısı olarak da düşünulebilecek olan bu albüm, önce kapağıyla albümün dile getirdiklerini paylaşacak olanları esrar yüklü bir âlemde gezdireceğinin müjdesini veriyor. Âşık Pervane'nin; nefesin yolculuğunu samimi, mütevazı, naif, derin bir üslupla anlattığı cümleler Ümit Erzurumlu'nun zahiri analiziyle bütünleşiyor. Hüseyin ve M Rıza Albayrak'ın, albümün filizlenme, dallanıp budaklanma aşamalanndan bahsederken kullandıkları üslup da samimiyetle, tevazuyla, naiflikle, derinlikle örülü. Nefesin notaya dökülmesiyle birlikte dinleyici, Batıni âlemde albümün kapağını oluşturan özelliklere asudeliği de katan, asudeliğe yaslanan bir hikâyenin izini sürmeye başhyor. Maceraya gönül verenler, "aşk atına süvari olmak"tan da çekinmezler. Çünkü kat edilen yolda, beden yorulmadığı gibi ruhu da kabına sığdırmaz. Hepsinden önemlisi insanın insanı kâmile, yabana gitmeden kendi içine bakarak erişebileceğini vurgular bu hikâye. Nesimi ile başlayıp Harabi ile bitmeyen hikâye asırlar değişse de gerçeğe yaklaşma, onda odaklanma anlayışının değişmediğinin altını çiziyor. Batıni Nefesler'de Ortodoks îslam anlayışının sınırlannı çizdiği îslam Kalan Müzik tarafından hazırlanan Batıni Nefesler'de AleviBektaşi kültürünün ürünleri estetik ve entelektüel bir bilinçle ulaşıyor dinleyiciye... Hüseyin ve Ali Rıza Albayrak'ın albümünde Ortodoks îslam anlayışının sınırlarını çizdiği îslam tarihinin fasit dairesinden çıkılıyor, çünkü Nesimi de var Harabi de... tarihinin fasit dairesinden de çıkıhyor. Nesimi gibi hakikat şehrinde yaşarken; hata ile içli dışlı olmamamın karşılığını derisi yüzülerek alan; Harabi gibi dönemin ham ervah ulemasıyla cebelleşmekten bıkmayan, Virani gibi, Sefil Sıtkı gibi yazdıklarına arkeoloji yapılarak ancak ulaşılan; Rıza Tevfik (Feylesof Rıza) gibi yaşarken gölgede kalmasında ısrar edilen figürlerle tarihe ve edebiyata farklı bir pencereden bakıhyor. Albümde, sadece nefesten nefese değil; dörtlükten dörtlüğe geçişte klişeleşmiş bağlama düzeni, bağlama ailesinin üyeleriyle tersyüz ediliyor. Ruzbanın, balta sazınm, kopuzun, üç tellinin, divan sazının çok katmanlı kullanışıyla bağlamanın gelişemezliği konusundaki saplantılı düşüncelerinden kurtulamayan "bilirkişi heyeti"nin sözlerinin dayanaksızhğı belgelenüiyor. Ömer Avcı da, perküsyon kümesinin elemanlanyla yine hüzünle şenliğin kompozisyonunu bir arada yazarak bağlamaya eşUk ediyor. Zemini, Erkan Oğur'un; hassas, titiz, sağlam, zengin kurgusuyla nakışlanan, süsü abartılmadan yükseltilen "Batıni Nefesler", onu, ete kemiğe bürünüşünden itibaren izleyenlerin önüne bir esrar perdesi bırakıyor. Perdeyi aralayanlar, karşdarında beliren hal aynasında, hallerinin keşfini yeniden yapma isteğiyle dolup taştıkça damla olarak kalan, kendilerini bulacaklar. •