Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
tılar. Çünkü boyamada ori jinaldeki rengi vermek, ayrıntıyı kaçırmamak çok önemli. O gözlerin bakışı, ifadedeki sert tavır, mimikler bunları doğru yansıtmak gerekiyordu. Ozellikle gözleri boyarken kimi zaman büyüteç kullanıyorduk. Aslında kurşun, akrilikboya tutmuyor. Onun için özel bir işlem yaptık. En zor boyanan asker ise giysileri altın yaldız işlemeli olan karakullukçular, yani yeniçeri subayları. Boyama aşamasının üçdörtgün sürduğü zamanlar da oldu." Koleksiyonun 91 askerden oluşmasının özel bir nedeni yok. Gravürlerden kendi beğenilerine göre seçtikleri askerler sonunda bir de bakmışlar ki 91 tane olmuş. Kurşun askerlerin boyutları da dünya standartlannda, yani 10.5 santimetre. Değerlerini korumak için her askerden sadece 100 adet üretiliyor. "îşe başlarken amacımız para kazanmak değildi. Biz de bu nedenle her askere bir numara verdik. Bazı askerlerin neredeyse son sayılarındayız. Onun için bir senedirdefarklı şeyleroluşturmayabaşladık. Yani artıkOsmanlı'nın günlük yaşamından da örnekler sunuyoruz. Ayrıca her asker alıcısı bizde kayıtlı. Boylelikle bir dönem sonra, eğer isterlerse birbirleriyle iletişim kurabilir, askerlerini takas edebilirler. 101'inciyi de yapın diyenler var. Ama yapamam çünkü, daha önce askerleri sattığım insanlara verdiğim bir söz var. Bu benim iş ahlakıma ters düşen bir durum olur. Benim istediğim bunların bir değeri olsun. Bugün 50 dolara aldıysa beş sene sonra bulunmayacağı için değeri 100 dolar olsun." Aynur Karvan bugüne kadar kurşun askerlerinden bir set Japonya'ya, bir set Amerika'ya göndermiş. Üç set de Türkiye'deki koleksiyonerlerde. Satıştan bahsedince Karvan 'ın aklına ilginç bir satış hikâyesi geliyor: "Feshane'debirdükkânkiralamıştım.Bir gün kitap okurken bir beyefendi geldi. Sokakta görsem haline üzüleceğim türden biri gibiydi. Elinde erkeklerin kullandığı türden bir el çantası vardı. Askerlere uzun uzun baktı. "Bunlar ne" diye sordu. Ben de anlattım. Fakat yerimden de kalkmadım. Bu, bir müşteriye karşı yaptığım ilk saygısızlıktı. Adam askerleri işaret ederek; "Şunları, bir de bunları paket yapar mısınız, lütfen?" dedi. 2500 dolarlık asker istiyordu.Çokşaşırdım.Onlan aldı. Ertesi gün tekrar geldi ve bir posta daha asker aldı. Şaşırdığımı anlayınca, Amerika'da yaşadığını ve kurşun askerleri deoradaki dostlarına hediye olarak götüreceğini söyledi. Bu benim yaşadığım ve ders aldığım en güzel ol aydı. Artık kim gelirse gelsin dükkânıma, kesinlikle ayağa kalkıyorum." Dilerseniz kurşun askerleri tek tek alabilirsiniz, ama Osmanlı ordusu tüm göz alıcılığıyla, Istanbul Dolapdere'deki Eskidji Çarşısı'nda.mehtertakımı eşliğinde resmi geçit yapıyor...Üçileri,birgeri...# "Kızlar ve Kökler" Ümit Kıvanç'ın belgeselinin adı. Van'daki kilim atölyesinde çalışan 917 yaşlarındaki kızları anlatan film 14 Mayıs'ta saat 19.30'da İtalyan Kültür Merkezi'nde gösterilecek... Kızlar ve Kökler... BERAT GÜNÇIKAN ülya on üçyaşında. On beş kişilik ailesine bakıyor. Rasime on ikisinde... Nazime, Pınar, Meryem, Zeynep, Altun, Rukıye de bakışlarından çocukluğun son izlerinin geçtiği yaştalar... Mekân Van Belediyesi Kilim Atölyesi. Çoğunluğu köyleri boşaltıldığı için Van'a göçmüş ailelerin çocukları, onlarca kız, hem kilim dokuyor, hem okuma yazma öğreniyor, hem de kendine bir gelecek çiziyor... Ümit Kıvanç da işte bu atölyeyi, kızları, öykülerini ve türkülerini belgeledi. Belgeselin ismi" Kızlar ve Kökler". Atölyenin sorumlusu Enver Ozkahraman "Atölyede çalışan kızlarla biz artık babaevlat, ağabeykardeş gibigöçmek zorunda kalmış ailelerin genç kızlarını toplayıp bir kilim atölyesi kurduğunu başından beri biliyorduk. Bu insanların çok zor durumda olduğunu da. Ote yandan, Enver Abi, 200300 yıl öncesinin tekniklerini canlandırmaya çalışıyor, kök boyalarla ilginç deneyleregirişiyordu. Atölyede kızlara okuma yazma öğretilmesi, anaçocuk sağlığı, kadın hastalıklan gibi konularda kurslar verilmesi de ay rı bir ilginç durumdu. Ben hem çok merak ediyordum hem de o insanlara bir faydamız olsun istiyordum. Sonunda, 2002 Eylül ayında, Burcu Aktaş ve Ender Ozkahraman ile atölyeye gittik, orada beş gün geçirdik, hemen her gün devamlı kızlarla görüştükveçekimleryaptık. Amacım, bu filmi kullanarak atölyeye Evet, yaptım. Deprem zamanında Gölcük'e bağlı Halıdere'de,"Bitti Derken Başladı" adlı 54 dakikalıkbirbelgesel yaptık. Yurtdışındaki bir sivil toplum kuruluşları toplantısı için "Sürekli Aydınlık îçin Bir Dakika Karanlık" eylemini konu alan 20 dakikalık birbelgeselimsi film, DiyarbakırSanat Merkezi'nin açılışındagösterilmek üzere, orada faaliyet gösteren veya gösterecek sanatçılarla görüşmelerden oluşan, yine belgeselimsi diyebileceğim bir film daha ve vicdani retçilerin "Ret 1111" adlı belgeselinin montajını yaptım. Son olarak, bir Türk hekimin Filistin gezisi sırasmda çektiği görüntülerden oluşan, tam bir belgesel diyemeyeceğim, ama belgesel özelliği de taşıyan, 16 dakikalıl. bir film kurguladım. yiz, Ümitler gelince de kızlara ,son derece doğal olun demek yetti." diyor. Özkahraman'ın ömrünün çoğu Hakkâri'de geçmiş, çocuklannı Hakkâri'de büyütmüş... Dört yıldır da Van'da yaşıyor. Atölyedeki kızlarla Özkahraman'ın "kader" birlikteliği de işte burada başlıyor. "Atölyedeki kızların çoğu göç yoluyla Hakkâri ve Van çevresi köylerinden göç yoluyla gelen çocuklar" diyor "Ben bu çocuklardan çoğunun köy veya aşiretlerini biliyorum, aynca Van 'daki yaşam koşullarını da biliyorum, onun için onlarla diyalog kurmam o kadar zor değildi". . BelgeselihazırlayanÜmit Kıvanç ise sorularımızı şöyle yanıtlıyor: Belgesel düşüncesi nasıl oluştu? Çizer Ender Ozkahraman'ın babası Enver Özkahraman'ın, Van'da, köylerden birtakım büyük şirketlerden şundan bundan katkı sağlamaktı. Bunubeceremedim. Bari filmi yapayım, belki görüp etkilenen birileri yardım etmeyi düşünür, dedim. Çekim sürecinde, siyasi bir sürece de tamklık ettiniz, bu sizi ve çalışmayı nasıl biçimlendirdi? însanların hayatını mahveden bir siyasetin sonuçlarını gösteren bir film yaptığımıdüşünüyorum. Hepberaberinanılmaz bir yokluğa, yoksunluğa sürüklediğimiz insanlar... Büyük şehirlerdeki yaşıtları bambaşka hayatlar ve hayaller içindeyken, tekbaşlanna 1015kişilikailelerebakmak zorunda kalmış çocuklar ve genç kızlar... Bizim ülkemizdeki hangi siyasetin bu insanların gerçek sorunlarıyla ilişkisi var ki? Daha önce belgeselfilmyaptınız mı ? Montaj, müzik ve ses kullanıınında tercihlerinizi nasıl kullandınız? Ağırlıkla, olgulardan çok, o atölyenin içindekihavayı,ortamı, "ruhu" aktarmayaçalıştım Filminenstrümantalmüziklerini, kızların dokurken çıkardıkları sesleri işleyerekyaptım. Yakalayabilene.dokuz sekizlikveya reggaebilevararada. Ayrıca, çok güzel türkü söyleyen iki kızın seslerini kaydedip azıcıkişledim. Gözleri reklama, TVestetiğinevs. alışık olan büyük şehirinsanları izlesin diye, dinamik bir montaj yaptım, aıaya birtakım montaj atraksiyonları kattım. Çünkü, biliyorsunuz, bir görüntü ve ses dizisi, ne kadar anlamlı olursa*' olsun, bu insanların modern, yeni, taze vs. buldukları estetiğe aykın düşüyorsa sırtlannı çeviriyorlar.#