27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 EYLÜL 2002. SAYI 859 Kjşlası, Sultanahmet Cezaevi (şimdi Four Seasons Otel), Bartın Cezaevi, TBMM ve bakanlıklar arasında "pişerek" hayatı öğreniSümbül Efendl Camisl'nde... yorlar. Şülekoğlu, bugelişmeyi kıyaslamalı 12 liylül Anneleri'nin acılar dehlizinde olarak açıklarken şöyle diyor: saklı kalmış "neşeli günler" bölümüne gir"Eskiden eşimle Sirkeci'ye geldiğimde miştik. Şükriye Nazari "işinıiz Allah'a kal dönüş için o beni trene kadar götürüp bindimış gibi göriinüyordu ki, bazılarımız bunu da rirdi. Yalnız adım atamazdım. 12 Hylül bizi yaptılar" diyerek anlatmaya başlıyor: sokağaalıştırdı!" "Biz Meclis'te, Adalet ve Içişleri BakanAnneler sokağa öylesine alışmışlardı ki, lıkları kapılannda sürünürkcn bazı anneler torunlarını bile sokakta büyütebiliyorlardı. Ramazan ayındayız diye Sümbül Efendi Ca Şükriye Nazari 1.5 yaşındaki torunu Zeymii'ne gidiyorlar. Çocuklann tahliyesi için nep'inbüyümekoşullannı şöyle anlatıyordu: dua edip adak adıyorlar. Caminin bahçesindc "Çocuğun altını kahvelerde, otobüs koltespih çekip, her çocuk için mendile bir taş tuklanndaaçıyordum. Bırakacak kimsemiz koyuyorlar. Tam o sırada Cuma namazı biti yok, ne yapabiliriz ki? Hava sıcak, otobüs hayor, cemaat çıkıyor. Bizimkiler tanıyan gören vasız çocuk bayılacak gibi... Arkadaşlardan olmasın diye yüzlerini iyice örtüyorlar. On biri dedi ki, çocuğu ferahlatın... Zcyncp bunu dakika sonra bir bakıyor ki, mendil para dol öğrendi. Sıkilınca 'beni ferahlatın' diyor. Biz muş!" degülüyoruz." Birgün daha cunta dönemi Anayasa KoAnneye "müebbet" tokadı... misyonu Başkanı Orhan Aldıkaçtı 'ya gidiAnneler Metris 'teki karar duruşmasını da yorlar. Şükriye hanım, çocuklarınm cezaevi artık "mizahi" bir di 1 le anlarıyorlar. Şaziment koşul lannı anlatıyor. Sonra da aklına torunu Şülekoğlu, davanuı sey ri doğrultusunda oğ Zeynep'in"vecizesi"geliyor:"Sayın Aldılu için "ıdam" beklıyor. Şükriye Nazari ise kaçtı, bakın bu çocuk kahve köşelerinde oto"tahliye"ye odaklanmış. O nedenle Şazi büs yolculuklanndabüyüyor. Bunalınca 'bement llanım'ınyanındayeralıyor. Ki, karar ni ferahlatın' diye bağuıyor. Sizde bizi ferahaçıklandığındakolunagiripoğlu"idam"celatın. Idam cezalannı kaldınn!" Aldıkaçzası almış bir ananın ayakta kalmasını sağla tı'nın koyu gözlüklerinin arkasından iki yabilsin. Hâkim karan okumaya başlıyor. damla yaş süzülüp yanaklanndan aşağı akŞükriye I lanıın'ın tahliye beklenenoğlu için maya başlıyor. "mücbbct hapis" kararı çıkınca, Şaziment hanımınyanınayığılıpkalıyor! Şükriye Ha Çocuklarımız blzl eğltemedller nım sözünü bağlarken diyorki: Çay bahçesinde sabah başlayan " 12 Eylül "Idam karanna destek için gitmiştim, mü buluşması" öğleden sonrayı buluyor. Artık ebbetteyıkıldım!" yavaş yavaş kalmavakti geliyor. Anneler birBu karar sonrasında bir annenin dramı da birleriııe öylesine alışnıışlarki, ayrılmakkoha var ki, unutulurgibi değil... Kendisi çay layolmuyor. Nasılolsunki? Her biri çocukbahçesınde yok ama muhatap olduğu kat larını idamsehpalarından indirebilmekiçin merli acıyı içlerinde hisseden arkadaşları an ömürlerimn yarısını vermişler. Binbirzahlahnadan geçemiyorlar: metledoğurduklarıçocuklannıyenidendün"Zeliha Balaban'ın oğlıı Musa müebbet yaya getirmenin ağırlığıyla birbirlerine kehapse mahkum olmuştu. Baba duruşmaya netlenmişler Üstelik geçtiklen yol, hiçbir zagirmemış kapıda bekliyordu. Çıkışta karısı maıuılışkınolduklanbirgüzergâholmamış. ııınyanınagcldi, heyecanlakaran sordu. Ka Şaziment Şülekoğlu bu çaresizliği açıklardın 'müebbet1 deyiııce, adanı öyle birtokat ken çocuklann, devrimci mücadelede anneleri yeterince dikkate almadıklarııu da vurguattıki,kadınıngözlüklerikırıldı.Oadamdan lamadan geçmiyor: nefretettik!" "Çoeuklarımız bizi hiç eğitmediler. Böyle Sonra hep bırlikte "sonuç belgesini" açıkşeylerolabilirdemedıler. Hazırlıklıolmamılıyorlar: "Zaten hiçbir baba, anne kadar acı çeke zı sağlamadılar. Yoksa sürece dalıa erken ınüdahaleedebılırdik!" mez!" Anneler bir ay sonra buluşmak üzere vedaAldıkaçtı ağlıyor laşıyorlar. ^ Anneler 1980ile 1990arasındaGayrettepe nalpman@hotmail.com 1. Şube, Metris Askerı C'ezaevı, Davutpaşa ci kızlar "niye polislere hizmet ediyorsun" diye onu haşlıyorlar. BAŞKENT GUNLERI Banşın faturası MÜŞERREF HEKİMOĞLU ir Eylül sabahı telefon çaldı. Mehmet . Ali Dikerdem sesleniyor Londra'dan. Dünya Barış Günü'nü kutluyor. Yüreğimde çiçekler açtı birden. Neler düşündüm, neler anımsadım! Barışın suçlandığı, yargılandığı günler canlandı gozümde. Mahkemeler, karaçalmalar, aklanmalarla neler yaşandı ülkemizde! Ölum, hastalık, barışseverligın faturası oldu nerdeyse! Kımı kişiler için utanç belgesi, kimilerine de onur belgesi o faturalar. Büyükelçi Mahmut Dikerdem de onlardan biri. Mehmet Ali'nin babası Dostluğu ıle mutlanır, onurlanırım, parlak bir diplomat. Ancak sakıncası var! Sol eğilimlı! Demokrat Parti döneminde önemli görevler üstleniyor, üstelik Fatin Rüştü Zorlu'nun bakanlığı döneminde Tahran'da ve Amman'da buyükelçımiz. Sonra merkeze alınıyor, uzun süre dış göreve atanmıyor. llgınç değıl mi? Demokrat Parti'yle Adalet Partısı'nin dış polıtıka çızgisınde çarpıcı terslik var! Mahmut Dikerdem'in meslek çizgisine de yansıyor. Sol bir aydın olması tırmanışı önlüyor. Uzun süre dış göreve atanmıyor. Feridun Celal Erkin'ın bakanlığı döneminde belki de Inönü'nün devlete bakışı nedeniyle bir büyükelçi uzun süre görevsız bırakılmıyor. Acra'ya atanıyor. önce Nukrumah'a, sonra Yeni Gine'de Secuture ıle kurduğu ılişkilerle bir pencere açıyor Kara Afrıka'ya. Gana'dan ilgınç telgraflar geliyor Ankara'ya. Ancak, ülser hastası Buyukelçı Dikerdem, mide kanaması nedeniyle görevını sürdüremiyor. önce merkeze, sonra emeklıye. Dışişleri Bakanı Ihsan Sabri Çağlayangil'le bir konuşmamızı anımsıyorum. Sayın Dikerdem'e büyük saygım var, değerli bir diplomat. Akrabam büyük bir merkeze Acra'dan sonra Paris'e, Moskova'ya, VVashington'a elçi olabilir. Ama grubuma anlatamam bunu. Tepkiden gerı kalmıyorum. Adalet Partısi, Demokrat Partı'den daha gerıde bir uygulamada demek. Fatın Ruştu Zorlu, Dıkerdem'i Tahran'a elçı yolluyor, Adalet Partisı'nin Dışişleri Bakanı da atayacak uygun yer arıyor! Mahmut Dikerdem, sakıncalı bir diplomatsa hiçbir yere göndermeyin. Bu yapılmıyor, hakkı da verilmiyor. Çağlayangil zarif bir devlet adamı. Enver eniştemin yakın arkadaşı, ilişkilerimizde sevgi, saygı, hoşgörü var. Bu nedenle, rahat konuşuyoruz. Gülumseyerek dinliyor beni! B düşmanlığa çevirmekten rahatsız olmayanlarl Ancak doğa şaşırmıyor, çiçekler açacak eninde sonunda. Belki de çok yakında. Baba Dikerdem ıle ilgınç anılarımız var. Acra'dan yolladığı bir mektup MİT'te okunuyor. Sonra Çağlayangıl'e ulaşıyor. Dışişleri Bakanı da zarif biçimde uyarıyor beni. 1961 Anayasası'nın yürürlüğündeyiz henüz. Hayli aptalca haberleşme özgürlüğünden söz ettim Çağlayangil'e. Dikerdem'in mektubu milletvekili seçımlerinden söz ediyor. TİP'in ağır topları Meclis'e gırerse, demokrasinin guçleneceğini yazıyor. Demokratik yaşamda böyle bir donem de var, ertıek orgutlendı alanlar mılyonlarla dalgalandı, Aybar'lar, Aren'ler, Behice Boran'lar, Çetin Altan'lar da girdi Parlamento'ya Sonra bugünlere geldik ama yarınlara gitmek umudunu hiç yitirmedik. Bunca birikimi geleceğe taşıyacağız elbet. Behice Boran ile Habeş Imparatoru Haile Selasiye onuruna verilen bir yemeğe gittik Devlet Konukevi'ne, o zaman Ankara Palas. Ben kimseyi tanımıyorum. Yanımdan ayrılma. Salonun ortasında durduk. Çağlayangil ıle Demirel geldi çok geçmeden. Bizi de Acıların üzerinden geçUmiş, çocuklar büyümüş, hayata dağılmış... Onlar hâlâ beraberler. Uzun yıllar sonra barış çiçekleri hâlâ yeşermedı dünyamızda. Her yerde kan ve gözyaşı. Aradan kaç yıl geçtı durum değişmedi hâlâ. Barış da yeşermedi. Kan ve gözyaşı dinmedi. Uzun ince bir yolda yürüyoruz yıllar boyunca. Kuşaklar değişti, aile genişledi, çocuklar anne baba oldu. Kimi çocukları torunlarım gibi düşünüyorum. Güzel haberleriyle mutlanıyorum. Bir doğum bir nikâh olayıyla dunya aydınlanıyor birden. Güzel öğrenımlerıne karşın işinı yitirenler, dalını değıştırenler de var. Ama kaçınılmaz. Hiç kimse çızgisıni özgürce çizemiyor. Mehmet Ali Dikerdem'e sordum bir aralık, ne zaman geliyor Türkiye'ye. Yakın zamanda. Karar aşamasındayım. Yakın arkadaşı Kemal Derviş, yolu açtı ama kavuşma sevincini solduranlar var! Kimler derseniz, yabancı değil! Hoşgörüyü unutanlar, öfkeyle konuşanlar, dostluğu gördüler, yaklaşınca sordum. Sayın Demirel, size Behice Boran'ı tanıtabilir mıyim? Hanımefendiyi çok iyi tanıyoruz. Brüksel'deki konuşmasını da biliyorum, tebrikler. Yanımızdan ayrıldı. Behice Hanım'la bakıştık. Güldük. AET'dekı konuşması beni de çok etkiledi doğrusu, kaç kışıden dinledim. Bozbeyli'den, dönemın AET Elçısi Oğuz Gökmen'den, yazdığı rapor nedeniyle Dışişleri Bakanı Çağlayangil'den. Boran TİP'in Urfa Milletvekili. AET toplantısına gitmesinden AP'liler hoşlanmıyor. Dahası konuşmamasını öneriyor. O da turıstık geziye gitmiyorum diye direnıyor. Türk solunun görüşünü bıldirmeye gıdiyor Bruksel'e. Gerçekten bildiriyor. Konuşmasından hoşlanmayanlar da teşekkür ediyor, teşekkürle kutluyor TİP milletvekilını. Aradan kaç yıl geçti. Köprülerin altından geçen sular denize ulaşamadı hâlâ. Yolunu arıyor. Elbet bulacak. Belki de çok yakında... Benım kuşağımdakiler özlemle yaşasa acı faturalar ödese de Mehmet Ali Dikerdem'in çocukları, torunları daha güzel koşullarda selamlayacak dünyamızı... Haydi Merhaba!^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear