Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
riJMHURlYF.TDERGİ HAFI'AMlMMLARİDuyauAsena daıonaÖ'turk.nct Evet kızgınız biz... K ızgınız, hem de kızmakta çok haklıyız. Aslında keııdi de en az I'BMM kadar MAÇO olan Türk basınına "Maçolar Meclisi" diye manşet attıracak kadar haksızlığa uğradık yine. Bu seçimdcn sonra da parlamentodaki kadın sayısı artmayacak halta azalaeak... Kıran kirana mücadele, erkekler arasında geçiyor yine. Vatan sevgisiyle bilenmiş, bu sevgiyle ülkeyi bugünkü dunımuna getirmiş erkekler arasında büyük bir mücadele var. Aralarına başka KADER Bafkanı Ayşe Bilge Dideli... gezegenlerden gelmiş, farklı yaratıklar almak istemiyorlar! Son derece ısrarlılar, "bu ülkeyi bugünlere biz getirdik, daha başka günleri de biz göstereceğiz!" diyorlar. Acaba gerçekten Oktay Y. KumraL. Ekşi'nin söylediği gibi kadınlar; "milletvekilliği kendilerine gümüş tepsi içinde sıınulsun" diye mi bekliyorlar? MeselaCIIP'den 13. sırada aday gösterilen Zeynep Göğüş gümüş Zevne tepsi mi islıyordu? P Zeynep Göğüş'ün bilgisi, birikimi, ön sıralarda aday gösterilen erkeklerden eksik mi? AKP'nin Yasemin Kumral'ı hangi AKP'li erkekten eksik? Kendisi kadın olan DYP Başkanı neden sadece üç kadını seçilebilirliğe layık görmüş? Kocasının en yakın yardımcısı olan kadının DSP'sinde nasıl olur da sadece iki kadın adayın şansı olabilir? Tutturmuşlar, "onca tecrübeli erkek aday varken, eşitlik adına, laf olstın diye deneyimsiz kadınları milletvekili yapmanın mantığı yok" diye. Peki, siyasette deneyiınlcri olmayan Yaşar Nuri Öztürk ya da Ahmet Mete Işıkara gibi uzmanlıklarında çok başarılı isimlerin bircr kadın örneği yok mu? KADER Başkanı Ayşe Bilge Dicleli, "bizi unutanı biz de unutacağız" diyor. Yani kadınları, kadına önem vermeyen partilere oy vermemeye çağırıyor. Peki ama bunu yapmak, yalnızca, kadını eve kapatmak eğiliminde olan partilerin işine yaraınaz mı? Yani karşı çıknıak için oy kullanmamak yine bizim aleyhimize olmaz mı? Yani şimdi, partiler barajı aşıp, liste başındakiler meclise girebilirse en fazla 22 milletvekili kadın olabilecek. 1935 yılındaki meclisten üç fazla!... Ben oyumu atacağım. Ama istiyorum ki partinin prograınmı okuyayım. Eğitime, ekonomiye, insan haklanna, ve en önemlisi kadınerkek eşitliğine nasıl baktığını bileyim. Hatta kimleri bakan yapmayı düşündüğiinü de önceden öğreneyim. Bilinçli insan oyıınu böyle verir. Aslında bu çıkar savaşında yani ilkel bilek gücii arenasında, erkek adaylar, 'erkekçe' salya sümük, padişah tavırlı genel başkanlarına yalvarırken kim takar akhselim sahibi kadınları? ^ KISA DALGA ÇILGINLARI K KENDİN KENDİNİ CAL... lzmir giderek bir Avrupa kentine benzemiş. Güzelleşmiş. Kordon sahili fotoğraf sergileriyle bambaşka bir yer olnııış. lzmir Belediyesi kent estetiğine de, kültüre de önem veriyor. Istanbul'dan bcter olan trafiği dışında beni rahatsız eden hiçbir şey göremedim. lzmir Fuarı da bu yıl bana bambaşka geldi. Şimdiye dek fuar deyince aklımıza birkaç "sanatçı"nın gazino kavgaları geliyordu. Bu kez halk konserleri var. Isterseniz Leman Cafe'de yastıkların üzerine uzanıyor, isterseniz konsere gidiyorsunuz. l'uar içinde bir de fcstival var. Hayır, lzmir'in inciri türünden bir festival değil bu... Gelişim Platfonnu "kişisel gelişim testivali" organize etmiş. Kişisel gelişim konusunda workshoplar, seminerler, sohbetler... Kabul etmenin özgürlüğü, hayata dair motivasyon, kuantum düşünce tekniği, başannın yeni teknolojisi NLP, ideal bene yolculuk gibi konıılar... Izmirliler bir hoş... Onca eğlenee varken, hem de para ödeyip bu etkinliklere katılıyorlar... Fuar bu yıl böyle olnıuş işte... insanın gidesi geliyor... Bu seminerler sayesinde "Kendin Kendini Çal"a katıldım ve îzmirliler kültüre de eğlenee kadar önem verdiler. kendimi çalmayı öğrendim. Beden Perküsyon Üstadı Ttagay Başar, bir salon Kendi bedeninize dokunun, pat pat vurun dolusu insanla miizik yaptı... Ayağa oranıza buranıza, eğilip bükülün... (,'ok hoş kalktık, kendi bedenimizi çaldık ve öyle oluyor. Rahatlıyorsunuz. Eğer bir yerlerde güzel sesler çıklı ki... Size de öneriyorum, Tugay Başar'ı bulursanız, gidiverin şöyle ille de bir yöntem olması gerekmiyor... bir... Kendi kendinizi çalın siz de. ^ ısa Dalga sınır tanımayan yayınmış... Ve bunun müthiş meraklıları varmış. Genellikle kültür seviyesi yüksek insanlardan oluşuyormuş ve değişik kültürleri öğrenmek isteyen bu klşiler her gün hiç durmaksızın radyo dinliyorlarmış. Bir hobi imiş bu... Bu kadarını bilmıyordum doğrusu. Ama ne zaman ki, bu arkadaşların arasına katıldım, kendimi bambaşka bir dünya içinde buldum. Yabancı Dil Yayınları Mudürü Rafet Eşit benı arayıp, Türkiye'nin Sesi Radyosu'nun 25 dilde yayını olduğunu, her yıl yurt dışındaki dinleyiciler arasında bir kompozisyon yarışması yaparak, kazananları Türkiye'ye davet ettiklerini söylüyor. Bu yılın konusu, Türkiye'den tanıdığınız bir kişiyi yazın'mış. . Bir Yunanlı benim Yunanca basılan kitaplarımdan birini okumuş ve beni yazarak yarışmayı kazanan beş kişiden birisi olmuş, Istanbul'da birlikte bir yemek yer miymişiz... Beylerbeyi'nde Villa Bosphorus'da buluşuyoruz... Ev sahipleri olsun, konuklar olsun, inanılmaz bir ekip. Hepsi bir başka hoş, bir başka çılgın. Ben Yunanlı okurumu genç bir kadın beklerken, genç bir erkek karşıma çıkıyor... Bir çiftçı; Antonis Alonaris... Isveç'lı Ullmar Qvick Orhan Pamuk'u, Fransız Jean Barbat Ümit Davala'yı, Ispanyol Maria Eugenia Sevgi Özdamar'ı, Ürdün'lü Ziyad Salim Yunus Emre hakkında yazmışlar. O gece onlarla birlikte Boğaz'daydık. Rafet Eşit ve ekibi, Fransız masasından Necati Engez, Ingilizce masasından Olcayto Berdl, Almanca masasından Engin Asena, Arapça masasından Turgut Avcı, Rumca masasından Aynur Tuzlacı hep birlikteydik. Masamızda bir sürü farklı dil havada uçuşuyor, çarpışıyor, sevgiyle kucaklaşıyordu. Yunanlı Antonis kompozisyonunda benim için; "kız ve erkeklerin derin arzuları, yoğun sevinç anları ve gençlik çağı kıpırdamaları, kahramanların hayalleri ve aşkları 'isimsiz kadın' adlı eserin yazılmasına neden olmuştur" diyor. Isveç'li Ullmar Orhan Pamuk için, "Pamuk'un labirentleri hem doğduğu şehir Istanbul'un dar sokaklarıdır hem de Türkiye'nin çağdaş dünyadaki ortak kalkınmaya katkıda bulunmasını sağlayacak labirentlerdir" diyor. Fransız Jean Ümit Davala için; "sağ kanattaki uzun koşuları olduğu kadar rap müziğini de seviyor. Yapımcılar kendisine albüm yapmasını öneriyor" diyor. Ispanyol Maria Almanya'da yaşayan Sevgi özdamar için; "ruhun özlemini ve bağımlılığını arayan bir antropologdur" diyor. O hepsi birbirinden ilginç yabancı konuklarla çok eğlendim. Ama TRT Radyosu'nun 'kısa dalgacı'larıyla tanıştığım için ayrıca çok mutluyum. ^ İstanbul dans olacak... P Pina Bausch 'un Lizbon 'undan bir görüntü.... ina Bausch... Ünlü Alman koreograf kadın... tstanbul Kültür ve Sanat Vakfı sayesinde izlediğimiz dans gösterilerinin tadı hâlâ damağımızda. Aynen bir yazar gibi gördüklerini, yorumlannı dansla anlatıyor. Hong Kong ve Lizbon'u da dansla anlatmıştı. Hong Kong'u anlatan oyunun adı 'Cam Temizleyicisi'ydi. Çünkü bu kent ile ilgili ilk izlenimi, 'bu koca binaların camlan nasıl temizleniyor' olmuştu. Şimdi ekibiyle birlikte tstanbul'da. Çünkü o, İstanbul izlenimlerini anlatacak danslanyla. Nilgün Mirze'nin Heybeliada'daki evinin bahçesinde Pina'nın yanına oturduğumda sigara içtiğini görünce kendimi tutamıyor 'aaa sigara içiyorsunuz' diyorum. (Bizim dansçıların sigara içmesi de beni hep şaşırtmıştır) Gülüyor, 'her zaman böyle içmem ama bu şehirde sigara içmek için öyle çok ftrsat var ki' diyor. Kadınca bir sohbet başlıyor aramızda, ilk eşinin kanserden öldüğünü öğreniyorum. Şimdi yine cvli ve Almanya'da küçük bir kentte yaşıyor. Dönüşte eskilerin 'dilenci vapuru' dediği bir gemiyle oraya buraya uğrayarak Burgaz senin, Kadıköy benim yol alıyoruz. Pina çayını alıp ayağa kalkıyor ve Istanbul'u izliyor. Kanş kanş gezdiği Istanbul'a bir de denizden bakıyor... Uzun bir süre sonra Sirkeci'ye vardığımızda Pina ve dansçılanyla sanki eski bir dostmuşuz gibi kucaklaşıp vedalaşıyoruz. O kadar merak edıyorum ki dans tiyatrosunda bu kenti nasıl anlatacağını.^ Antonis Alonaris ve Aynur Tuzlacı...