Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 NİSAN 2001. SAYI 787 sff. 11 dersine tanıklık edeceğiz. Bir kafeterya, duvarlarında Atatürk resmi asılı, masalarında en az on çeşit sazın bulunduğu bir okul. Fakat çevredekiler hariç kimse bilmiyor burada ritm dersi verildiğini. öğretmen Adnan Kantugluer, kendini meslekten emekli etmiş. "Başıboş gezeceklerine okula geliyormuş gibi olsunlaristedim" diyor. lngilizce de öğretiyor, çünkü ileride turnelere çıkıldığı zaman sorun oluyor yabancı dil. Bizim yaşadıklarımızıyaşamasınlarıstiyoruzdiyoryorgun sesiyle. Ama içlerınde bir tanesi var ki, Kantugluer çok umutlu ondan. Darbukabeş yaşındaki Muhammed Çan'ın eline sığmıyor. Neredeyse boyuyla yeksan bu aleti nasıl çaldığı ise sır. Hocasının övdüğü kadar var, "Bunu iki sene sonra kimse tutamaz darbukada" diyor. öğretmen Adnan Kantugluer... "tsim vermiyorum, fosilleşmiş isimler var Türkiye'de. Gençler varortada, radyoyagiremiyorlar. Emekli olmuş adam, bir ay çift yevmiye alıyorbir ay tek yevmiye. Dört yüz elli milyon, çift olduğu zaman dokuz yüz milyon eder. Bu adamlardan, yaşı aşmış olduklan için vergi de kesilmıyor. Artık benim gibi yaşını almışlann yer açması lazım, gençlerin önü açılmalı. Allah için çok güzcl çocuklar var müzisyen olan. Ama barlarda gidipyirmi milyona, yirmi bcş milyonaçalışıyorlar, değerlerinin çok altında." Şimdi küçük Roman müzisyenlerin bir Eğitime dair Türker Dinletir' in de söyleyecekleri var. Ney, zurna üflüyor. Içinde bulunduğu kültürü konservatuvar eğitimi ile harmanlamış. Şuaralartezhazırlıyor. Konservatuvarda on bir sene eğitim almış. "Eğitim elbette ctkili. Benim en büyük avantajım Roman olmak. Bence yetenekli insanların, özellikle Roman çocuklann küçük yaşlardan itibaren eğitilmesi gerek. Onlan bu yola yönlendirerek işsiz ve sigortasız insanların ortayaçıkması engellenebilır." Kabiliyetleeğitiminkesişimi nasıl? Bazen yetenekli olmak, kendindenkabiliyetli olmak sorun çıkarabiliyor. Çünkü özellikle bu tür insanlan şekillendirmek zor oluyor. Çünkü zaten onda bazı şeyler ha hoca o notayı alır ikiye böler, ondan sonra tekrar böler. Yani çocuğu bell i kı vama getirir, ben bunu yapamam... Sizin için çok büyük bir cksiklik olmasa gerek... Kabiliyet bazı şeyleri tamamlıyor ama sırf kabiliyetdeolmaz.Sanacn küçük bir örnek, keman çeşitli gruplarda çok kullanılan bir saz olduğu için bizim aramızda da keman çalanların sayısı arttı, mahallcdc sadece üç yüzkişivar. Bu,bilinçsizliktenkaynaklamyorişte... Kadınlarmüziklenekadarilgilidiyesorduğumuzda bir iki isim söylüyorlar. Falancamn kızı, biri solistmiş, bir diğeri kemençe çalıyormuş. Mahallenin müzisyenlerini genelde erkekler oluşturuyor. Dinletirler de mahallenin bilinen müzisyenleri arasında. Baba Ilkin Dinletir' in Türkiye'de ilk Türk bongosunu yapan kişi olduğunu söylüyorlar. AlpayDinletirailelerininbeşkuşakmüzisyen olduğunu söylüyor: "Evimiz insanla dolup taşardı. O solist seninbusolistbenim kapıştıklannı hatırlanm." Eğitim... Benim eğitimim boya kutulan... Ayakkabıcıda çalıştığım zamanlar ayakkabı tamir edilirken duyduğum sesler, mahalle düğünleri... Meğer ben farkında olmadan ritm egzersizi yapıyormuşum. On dört yaşında başladıın çalışmaya. Beyoğlu'nda çalışmadığımyerkalmadı.BugünTürkiyc'dedeğerli solistlerleçalışıyorum. Müzik,özellikleritmsazlaryorucumu? Beyni ve bedeni çok yıpratıyor. Roman diyorlar sıze... Kesinlikle rahatsız olmuyorum. Aslinı inkar cden haramzadedir. Şimdi benim nc yaptığım önemli. Ben Düsseldorf 'a gittim ikincilik aldım. Bunu söylemezler. Düsseldorf tacazfestivalinde Rembctiko'yu Roman havası biçiminde çaldık. Dünyanın en ünlü cazcıları oradaydı. Bizi kucakladılar yerlerinden kalkıp. Çiçekler attılar. Sonra burada? Adımız Roman.. .Sizin anlayacağınızkurugürültüyapmakistemiyoruz. Böyle anlaşılmakdaistemiyoruz.ÇingenelerZamanı'nı da çalarız, Beşinci Senfoni'yi de, Rembetiko'yuda... Halit Serçek "Sızi dınliyorum şuradan, birkaç söz de ben söy lemck istiyorum müsaade ederseniz " diye giriyor söze: "Ben özel bir bankadan cmekli oldum. Gençliğimde, içimde müziğe karşı hep bir ukde taşınm. Kırk yaşından sonra saz çalınır mı derler ama... Yeniden ders almaya başladım". Nerelisiniz? Nereli olduğum o kadar önemli değil ama maalesef Roman değilim. Şanssızlık işte benim şanssızlığım. Yoksa çok küçük yaşlarda geliştirebilirdim ritmi. Halit Serçek'in Balık Ayhan'ın grubunda olduğunu söylüyorlar. Bukadarhızlı ilerlemenasıloldu? Makam şoförüydüm, müziğe ayıracak vaktim yoktu. On iki sene böyle yoğun bir çalışmadan sonra, dedim ki artık kendimi müziğe verebilme imkânına sahibim. Insan isteyince oluyor herhalde... Neler hisscdiyorsunuz çalarken? Biz beraber çahşırken belki inanmayacaksınız ama bırbirimize küscriz. Sahnede benı görürler ama ben iki masa ötcdekini göremem. Sahnede gözümuz körleşiyor, kulaklanmız açılıyor. Kulaklanmız gözlerimizin vazifesini görüyor. Ben, Roman arkadaşlarımla olmaktan her zaman mutluyum, kırk bir yaşındayım, şimdiye kadar görmediğim alakayı gördümbuinsanlardan... İki müzisyen, biri Edirne'den, diğeri Kıbns'tan. "Sanatçı ismim Gomba. Anlamı dost canlısı, arkadaş grubu demek" diyor Kıbrıslı, "Bana üç yaşından beri böyle hitap ederler. Dostlukdostlukoldumubakidir her za man. Burada bir başka, iki kere baki". Edirneliekliyor: "Romanhk kalitedir. Çocuğuyla, kadınıyla,erkeğiyle, ruh yapısıyla... Roman müzısyenler de öyledir. lnsana bakış açısı, diyalogİan çok ürkek. Ürkck olmanın altında tabii ki maddi manevi eziklik yatıyor." Dansöz okulu açılsın... Kasımpaşa... Dinletirler'in evindeyiz. Mehmet Zambak da bizimle birlikte. Kısa bir fasıldan sonra konuşma başlıyor ve yine eğitimde düğümleniyor: Beyoğlu Belediye Başkanı KadirTopbaş Kasımpaşa'da konservatuvar açacağına söz vermiştir. Artık demokrasi mi denir, bürokrasimi.buaçılacak. Madem ki eğitim, Sulukule 'de de bir dansöz okulu açı lsın mesela... Ama bunun çabasını biz yapamayız. Yukandakilerin tatbik etmesilazım. Mehmet Zambak' ın en çok üzüldüğü şeylerden birisi de, şu anda askerlik yapan oğlunun dört kez konservatuvar imtihanına girip başanlı olmasınarağmcnokulaalınmaması. Kasımpaşa'dan da söz açarak soruyor: "Burasıkozmopolitbiryer,Konyah,Adanah, tnegöllü, Sıvaslı, Bigalı... Hermemlekettcn insana rastlarsınız. Mahallcmde bir çocuk var Inegöllü, kanun çahyor. Aklını yerindenalıradamın.E.notadabiliyor.Buçocuk niçin okula gidemiyor, niyc bu işin okulundaeğitilmiyor?" Ya iş, örneğin, TRT, televizyon, radyo... Yine Zambak yanıthyor: Ahmet keman derslen alıyor... Muhammed Çan, darbuka çahyor... Bigalı Şükrü düğün için Çanakkale 'den gelenlerden ve klarnet çahyor...