26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

25 ŞUBAT 2001. SAY1 779 cvct "bu o"! O kırmızı çiçekli elbiseli kız. O mahzun, hüzünlü güzel yüz. Ve sırtında aynı elbise. Görmemi istedikleri kız da onun ta kendisi. Hemen "evet" diyorum. Kısa sürede nişanlanıyoruz. Kısa süre içinde ikimizdc birbirimize deli gibi âşık oluyoruz. Sonra, en güzel yıllarınızı elinizden alanoolay... Nurettin: Bir gün kayınbabamla beraber ava gidiyoruz. Yanımızda küçük kaynım var. Bir ara kaynım yanımagelerek"Enişte" dedi "mezarlıkta beş altı kişi bir kızı çınlçıplak soymuşlar". Hemen oraya gittim. Gerçekten de en fazla on üç yaşlanndaki kız çınlçıplak bir şekilde mezarlann dibinde yatıyor. Yaşlan on dokuz yirmi yaşlannda altı genç de etrafında toplanmış aralannda konuşuyorlar. Duruma müdahale ettim, kızı giydirip evine gönderdim. Gençlerin her birine de birkaç tokat atıp bıraktım. Sırtımda av tüfeğim olduğu için karşı çıkmadan dağıldılar. Olayın üzerinden birkaç gün geçmişti, eve giderken yolumu kestiler. Altı kişi ellerindcki zincirlerle üzerime saldırdılar. Beni linç cdiyorlardı ve etrafta kurtaracak hiç kimse yoktu. Kasaba dalıp clime bir bıçak geçirdim. Bilinçsizce rastgele savururken üçünü yaralamışım. Biri karnından, biri sırtından, biri elinden yara almış. önce ikisinin öldüğü haberi gcldiği için kaçtım. Sonradan ölmediklerini anladığımda gidip teslim oldum. Beni, adam öldürmcye teşebbüsten tutuklayıp eski Antakya Cezaevi'ne koydular. Kendimi, nasılsa suçsuzum, yakındaburadan çıkacağım diye teselli ediyordum. Amayanılmışım; biryıl sürenmahkeme sonucunda, bana tam on üç yıl, altı ay ağır hapis cezası verildi. Bir kâbusun ortasında can çekişiyordum. Artık ne adalete, ne hukuka, ne insanlığa güvenim kalmıştı! Cezaevinin kendine özgü koşullannı el yordamıyla öğrenmeye çahşıyordum. Bir gün, bir gazetenin verdiği Yılmaz Güney posterini yatağımın başucuna astım. Cezaevinde küçücük bir değişiklikbile birmahkum için çok önemlidir. Yılmaz Güney 'i bir posterden de olsa kendime sırarkadaşı olarak seçmeme, gözümü, gönlümü ncşelendirmeme on beş dakika dayanabildiler. Gardiyanlar gelip posteri yırttıktan sonra, beni alıp götürdüler. Kıyasıya dayak yedikten sonra, bir ay hücre cczasına çarptırıldım. Tabii ki birçok çeşit hücre var. Sulu hücre, fareli hücre, prangalı hücre, sinekli ve sulu hücre... Beni, sinekli ve suluhücreyekapattılar. Yalnızlığın, insansızlığın, insafsızlığın ve insahın insana zulmünün ne demek olduğunu o hücrede öğrendim! Hücre? Nurettin: Hücre çok farklı bir şey. Korkunç bir sessizlik. öyle ki sessizliğin sesini duyabiliyorsunuz. Beton çıtırdayarak duvarlar konuşuyor sanki. Bir kuyuya atılıp, bir mezara kapatılmışsmız gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Bir ay boyunca ne uyuyabiliyorsunuz ne yemek yiyebiliyorsunuz. En kötüsü de kopkoyu insan yalnızlığı. öyle bir halegeliyorsunuzki.işkenceedenlerinelini,yüzünü, sesini özlüyorsunuz... Sevdiğim kadının hayali ve ona bir gün kavuşma düşü olmasa dayanmak mümkün dcğildi. Bcnimle birlikte bir arkadaşı daha, Yılmaz Güney posteri astığı için hücre cezasına çarptırmışlardı.AdıSalimAvcfydı.Oarkadaş hücrede üşüttü, bir süre sonra da öldü! Yılmaz Güney' in posterini asmak hayatına mal olmuştu. H ücreden çıktıktan birkaç ay sonra, cezaevinde isyan çıktı. lsyanın nedeni cezaevinde yapılan işkenceler ve haksız uygulamalardı. Birçok insan sürgünedildi. Ben ne olduğunu anlamadan kendimi prangalı olarak hücrede buldum. Bir ay boyunca, iki ayağım vesağelimdenduvarlaraprangalı olarak yaşadım. Bir ay boyunca kuru ckmek dışında hiçbir yiyecek vermediler. Hiç kaçmayı düşünmedin mi? Nurettin: Düşünmez olur muyum, sonunda dört arkadaşla birlikte kaçış planı yaptık. Tek tip elbiselerimizin içine sivil kıyafetler giymiştik. Tam üç ay böyle dolaştık. Görülür korkusuyla, üç ay boyunca ne yıkandık ne de soyunduk. Fenahaldebitlenmiştim. Bir gün gccc yansından sonra, şiddetli kar yağışı ve tipi altında, çarşaflan birbirine bağlayarak camlardan aşağı kendimizi bırakıp, tel örgüleri aşarak kaçmaya başladık. Nereye gittiğimizi bilmeden tipiye karşı yürüyorduk. Antakya'ya birkaç kilometrc kala inip yürüyerek dogru nişanlımın evine gittim. Saat sabaha karşı dörttü ve yollardapanzerlerdolaşıyordu. Kapıyı kayınbabam açtı. Arkasında kayınvalidem duruyordu. Beni karşılannda görünce çok şaşırdılar. Bende çok şaşırmıştım, çünkü beni gördüklerine hiç memnun olmamışlardı. Bir hafta orda burda saklandıktan sonra tekrar onlara gitmeye karar ver Sayısız cezaevinde, sayısız ranzada geçti oncayıL.. dim. Kapıyı bana Sabah açtı. Beni karşısında görünce yere yığıldı. Kalbim göğsüyerine getireyim" dedim. "O zaman sen git mü parçalayıp dışarı çıkmak istıyordu sanSuriye'de yaşa ve orada evlen, artık Saki. tlk şoku atlattıktan sonra, Sabah bana elibah 'tansanayar olmaz. Sabah'ısanavermeni uzatıp "Hoş geldin" dedi. Onun eline doyeceğiz" dediler! Dünyamın yıkıldığını hiskunmam.banayenidenhayat vermişti. Aisettim. Sabah'sızyaşamam mümkün değillesine durumu anlattım. Bana nişanhmı vedi, ona bir an önce kavuşmak için cezaevinrin, af çıkana kadar Suriye'de yaşanz, sonra den firar ctmiştim. Teslim olmamı istcdiler, buraya döneriz, dcdim. "Olmaz" dediler! olmaz dedim. lnfazım yanmıştı, karşılaştı"Sabah' ı almak istiyorsan düğün yapacakğım bu durum karşısında, artık cezaevinde sın. Resmi nikâh kıyacaksın!.." yaşayamazdım. Son sözleri "Kızımızı parça parça yapıp, köpeklere ycdiririz, yine de saBu isteklerini yerine getirmem mümkün na vermeyiz" olmuştu! dcğildi. Bunu onlar da biliyordu. Onlara Kendimi dağa taşa vurmuştum. Mecnun "Suriye'den döndükten sonra isteklerinizi 13 gibi orda burda dolaşıyor, sürekli düşünüyordum. Bir gün bana Sabah'ı beşik kertmesi olan amcasmın oğluyla evlendirdikleri haberi geldı. Yıkılmıştım. Araştırmaya başladım. Evlcndiği yalandı, ama Sabah'ı bir akrabasıyla birlikte Almanya'yagöndermişlerdi. Kaç yıl böyle yaşadınız? Nurettin: Dört yıl firarda kaldım. Dört yıl boyunca, Sabah'ın bütün akrabalarını dolaşarak ağladım, yalvardım. Onunadresini istiyordum. Ama vermediler. Adresi bulabilseydim, Lübnan üzerinden Almanya'yagidecektim. Yine firar etmeyi düşünüyordum. Sabah 'tanhaberalamamak beni yıkıyordu. Tam beş yıl olmuştu, ondan habcr alamamıştım. Sürekli adresini araştınyordum. Böyle umutsuz bir günümde, beş yıl sonra mektup dağıtılırken adım okundu. Görevli, elinde sarı birzarftutuyordu. Hayırlı birhaber olduğunu düşünmüyordum. Çünkü resmi bir evraka benziyordu. Zarfi elime alınca, kalbim birkısrak gibi tepinmeye başladı. Çünkü yazı Sabah ' ın yazısıydı. Duvann dibine sürünerek çöktüm. Şimdi içimi başka bir korku kaplamıştı. Ya içinde kötü bir haber varsa! Zarfi açıp "Çanım" sözcüğünü okuduğum an, yeniden doğmuştum. Öteki dünyadan hızla, bu dünyaya dönüp nefes almaya başlamıştım. Bütün koğuşa çay söyleyip, günlerce ezberleyene kadar okumuştum. Beni hâlâ seviyordu. Ve artık Türkiye'deydi! Firar fikrinden vazgeçmiştim. Ne kadar işkence yaparlarsa yapsınlar umurumda dcğildi. Bu cezayı bitirip sevdiğim kadına kavuşacaktım. Saçlarını bcyazlatmaya kaç yü yetti? Nurettin: 1986 yılında infaz yasası çıktığında çok umutlandım. Sevdiğime tclg •* SABAH'IN DEFTERINDEN... Sabah bu süreyi nasıl yaşadığını anlatmıyor, yazıyor... Uzattığı defterde özetle şunlar yazıyor: "Bin dokuz yüz altmış doğumluyum. On kardeşin en büyükleri benim. On beş yaşındaydım nişanlandığım zaman. Kısa süre içinde nişanhmı çok sevdim ve binlerce defa âşık oldum. Başımıza bu felaket geldiğinde aylarca kendime gelemedim. Mahkeme sonuçlanıp on üç yıl altı ay ceza alınca yıkıldım. Onu cezaevinde görmeye gittim. Kendisine; bir ömür boyu onu bekleyeceğimi söyledim. Ikimiz de kötü kaderimize ağlamaya başladık. Ona dedim ki, 'Senden başka dünyanın bütün erkekleri kardeşimdir.' O da bana dedi ki 'Senden başka dünyanın bütün kadınlan anam bacımdır' Yapayalnızdım. Nurettin'i başka cezaevlerine gönderdikleri için artık görüşemiyorduk. Tek tesellim ondan gelen mektuplardı. Mektuplarını yüzlerce defa okuyup koynumda saklıyordum. On beş yıl boyunca koynumdan mektup hiç eksik olmadı. Ne zaman dayanamayacak duruma düştümse elimi koynumdaki mektubun üzerıne bastırarak direnç buldum ve öyle yaşayabildim. Başkalanyla evlendirmeye kalktılar. Çok dayak yedim. Görmediğim eziyet kalmadı. En çok da Almanya'da sıkıntı yaşadım. Hakaret edip çok dövdüler beni. Tabii bu yaşadıklanm sağlığımdan çok şey götürdü. Depresyon geçirdim, hastalandım ama başardım. Şimdi mutluyum." ^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear