Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
28OCAK2001.SAYI775 kez açılmış ve zamanla Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağlanmış. 1998'de Gaziantep'tekiaraştırmayabaşlamış."Araştırma bulgulannı Gaziantep halkı ile paylaştık. Bu projenin bir kuruluşa (Lions) ait olmasını dcğil, kentin bütün kesimlerinin buna sahip çıkmasını istiyorduk nitekim öyle oldu" diyor. "örneğin, bu yıl, Sumer Holding'in, Lions Kulüp'ün ve BüyülcşehirBelediyesi'nin katkıları ile bin çocuğa okul giysisi alındı." Belediye Başkanı Celal Doğan projeye ilk sahip çıkanlardan. Doğan, sokakta çalışan çocuklann şaşırtıcı artışını Gaziantep'e Doğu'dan göçün yoğunluğu ile açıklıyor. "Gaziantep'innüftısuyirmiyıldaüçkatarttı" diyor. "Hepsi de ya ekonomik nedenlerle ya da terör nedeni ile göç etmiş yoksul insanlar. Yoksulluk çocuklan perişan ediyor. Buna karşı önlem almak bizim için bir öncelikoldu." Gaziantep Belediyesi'nin "Bizim Çocuklar Projesi"nin iki programı var. Bunlardanbiri, İlk Adım"Evi. tkincisi, sokakta yaş<ıyan ve önemli sorunlan olan çocuklann bannma, yeme, korunma ihtiyaçlannı karşılamak, çocuklan sokaktaki risklerden uzaklaştınp, birrehabilitasyon süresinden sonra ailelerine dönebilmclerini sağlamak için, 1998'de açılmışolan 20 yataklıGüven Evi. • r . * * * , s ' , • • Çocuklar, pide arasında çeşitli sebzelerden ibaret yemeklerini alıp, kara boya lekeli incecik parmaklannı yalaya yalaya keyifle yiyorlar. Mıstık bana işinin inceliklerini anlatıyor: "Şimdi abla, adamın biri bir yere çağınrsa gitmeyeceksin. Bir pislik yapar da başın derde girer. Adamlar para vermezse, ya da az verirse hakkını arayacaksın. Bir keresinde ben koca bir adamla kavga etrim. Yüz bin demiştim, elli bin verdi. Aldım attım. Sonunda verdi yüz binimi. Bir de işi temiz yapacaksın ki adam gene gelsin. Işte o kadar." Yemekleri bitince, birer birer boya kutulannı omuzlanna atıyorlar, müşterilere giydirecekleri plastik terlikleri ellerine alıyorlar ve birer işadamı edasıyla bana veda ediyorlar. "Ben işe gidiyorum abla. Allahaısmarladık." El sıkışıyoruz. "Unutmayın ha, yüz binden aşağıya boyamak yok." özlem hatırlatıyor. "îkiyüz, ikiyüz elli isteyeceksiniz." "Welcome to Hasankeyf." . Bunu söyleyen, cılız, maviş bir oğlan. Rıdvan. BenTürkçecevap verincebirazbozuluyor ama çabuk toparlanıyor. "Hasankeyf kalesi yekpare taştan yapılmıştır. Size yukardaki cami ve saray kalıntılannı gösterebilirim." lç burkan güzelliği ile kaya mağaralannm eteğinde, Dicle kıyılannda ölümü bekleyen Hasankeyf te İlk Adım Evi falan yok. Burada ailelerini gcçindirmek için çalışmak zorunda olan çocuklann çoğu tarihten önceki çağlarda yapılmış görkemli kaleye çıkan merdivenlerin yanında bekliyor rurist rehberliği yapmak için. Turist az. Çocuklan ısrarl ı ve yapışkanca olduklan için tersleyenlerseçok. Rıdvan küçücük görünüyor ama 12 yaşında. Kitap gibi konuşuyor. "Hasankeyf biliyorsunuz Ilısu Barajı'nın suları altında kalacak. Bu bizi çok üzüyor. Bu kültür hazınemizi kurtarmanın bir yolu olsaydı keşke diye düşünüyoruz." "Umut var mı?" diye soruyorum. "Hayır. Umut yok. Su dokuz metre yükselecek, şuminarenin hoparlörlerine kadar her şey yok olacak." "Peki siz nereye gideceksiniz?" Rıdvan uzaklara, Dicle'ye doğru bakıyor. Cevapvermiyor. Annesi o bebekken ölmüş. Babası başka birkadınlakaçmış. Babaannesi Rıdvan'm kazandığı, günde beşyüzbin ile birmilyon lira arasında değişen para ile geçıniyormuş. "Ben eve bir milyon götürünce babaannem bana peynir ekmek verir, yüz ya da iki yüz bin lira da cep harçlığı..." Ben Rıdvan'la konuşurken, etrafımıza hemen bir grup çoc uk toplanıyor. Hepsi aynı işin peşinde. Hepsi rehber. Hepsi de okula gidiyor. E vlcrinde Kürtçe konuşuyorlarmış. 13 yaşındaki Şehmuz, Hasankeyf'te babasınmyıllardırişbulamadığını,şofbrlük yapmak için başka kentlere girmek zorunda olduğunu anlatıyor. 10 yaşındaki Bedrisöze kanşıyor: "Zaten kimseye iş yok ki. Buradan herkesin gitmesini istiyorlar ki kimse su basınca şikâyet etmesin." "Size çalışın diye evden baskı yapıyorlar mı" diye soruyorum. Şehmuz hemen cevap veriyor, "Baskı degil abla. Başka çare yok ki.. . " ^ BASKENTGUNLERI Politikanın coğrafyası değişmiyor! ; MÜŞERREF HEKİMOĞLU nılar, olaylar, olayları yaşayanlar, yaratanlar birbirine kanşıyor Başkent söyleşilerinde. Dünyamızdan aynlan eski dostlar, bir dönemı acı faturalarta ödeyenler, şehit diplomatlar, görev başında yaşamını yitirenlere karşın gözünü kırpmadan görevden geri kalmayanlar, ölüme gidenler. Neler yaşıyor, nelere direniyor insan, ancak ders almıyor hiç! Paris Büyükelçimiz Hasan Işık'ın uçağa atlayıp Ankara'ya gelişini anımsıyor başkentliler. Haberi alınca aradım, Bulvar Palas'ta buldum onu. Marsilya'da bir Ermeni anrtının açtlmasını TürkFransız dostluğuyla bağdaştıramıyor, Fransız yöneticilere gerekli uyarıda bulunuyor ama anıt açılıyor, dahası iki bakan da katılıyor törene. Büyükelçimiz de davranışını belirtiyor, görevını bırakarak Ankara'ya geliyor. Paris'e dönmedi, emekli oldu, bir süre sonra da CHP'nin Savunma Bakanı olarak General De Gaulle'ün cenaze törenine gitti. O günlerde iiginç toplantılar olurdu evimizde, diplomat dostlar ve kimi polrtikacılaria hayli sıcak tartışmalar, umuda yolculuklar. A İlk Adım Merkezi'nin sokakta çalışan çocuklara sağladıklan bir destek deyemek... Paris Elçiliği'ne Ismail Erez atandı ama uzun kalmadı, terorıst kurşunlar onu da şehit etti çok geçmeden. Paris de bir ölüm kenti oldu Türk görevlilere. Vurulanlar, yaralananlar birbirini izledi. Politikanın coğrafyası değişmiyor galiba. Dünyanın her yerinde benzer çelişik çizgiler var. Tarihi tarihçiler yazmaJı, diyenler de söylemlerine ters eylemlerle yol alıyor siyasal yaşamda. Oran'daki evde Büyükelçi Kâmuran Gürün ile konuştuklanmız çınlıyor kulağımda, gerçekleri aydınlatmak için büyük çaba gösterdi, girişimler yaptı, Ermeni Meselesi adlı kitabıyla geniş ilgi topladı ama belli önerileri, tasanlan gerçekleşmeden aynldı genel sekreterlikten. Başkent söyleşilerinde ağıriık kazanan bir görüş var, belli olayların kapalı kaldığı, bilimin ışığıyla, arşivler, belgelerie yeteri kadar açıklığa kavuşmadığı, tanıtma dalında hayli yavaş kaldığımız vurgulanıyor. Üniversitelerde belli kürsülerde tartışma açılması, belli dallarda araştırma yapılması, burslar verilmesi öneriliyor. Kuşkusuz geç kalmış bir olay ama başlamak gerekiyor. Yalnız ülkemizin değil, dünyamızın yüzü de ışığa çıkar, çarpık politikalann doğruttusu da açık seçik anlaşılır o zaman. Bu konuyu bir espri ile kapamak istiyorum. Kimi dostlanm dışişlerine aşın hoşgörüyle baktığımı söyler, eleştirir beni. Ama aldırmam, o dostluklar kolay oluşmadı çünkü, belli koşullarda, belli sınavlarda, darboğazlara kanşan tepelere tırmandı. Gökkuşağı türü yer aldı yaşamımda. Her şeyi yazmak kolay değil ama olayların öncesini ya da sonrasını yaşayınca acı eleştıriler geriliyor ister istemez. Dış politikadaki tüm pürüzleri dışişlerine yüklemek eğiliminde olan bir dostum benden özür diledi dün sabah. Hasan Esat Işık, Marsilya 'da bir Ermeni anıtı açılması nedeniyle İepkisini gösterdi, Ankara'ya döndü. Emekliye aynldı, Bursa Milletvekili ve CHP'nin Savunma Bakanı oldu sonra... Yedi kocalı Hürmüz olmak kolay değil, dedi. Bir başkası da Hürmüz'ü beğenmedi, dış politikada çok Primadonna var. Ama şarkıcı kim belli değil, diye attını çizdi. Oysa şarkıyı güzel söylemek ve duyurmak gerekiyor değil mi? Acaba gördünüz mü, Kütahyalı çini ustası mavi karattalar yapıyor son günlerde. Mavi mektuplar gibi ulaşıyor dostlanna. Kuşlan, kedileri de öyle değil mi? Bir dosttan ötekine derken dünyanın dört ucuna. Ben de kaç kuş uçurdum kim bilir. Sıtkı Usta'nın son kuşlannda Fenerbahçe'nin renkleri var. Sanlacivert kuşlar. ömer Koç'un masasında duruyor, sanlacivert şarkılar söylüyorlarmış. Tüylerinde güzel anılar parlıyor. Oyküler, masallar, yanadaşlanna coşku veren, unutulmaz maçlar, çarpıcı goller. Penceremde de uçuyor, ötüyor o kuşlar. Sanlacivert kuşlardan birini Lefter'e benzettim ben. Fenerbahçe'nin masal yazan oyuncusu, genç oyunculara selam yolluyor. Kimler geldi, kimler geçti, ama Lefter'in yeri değişmiyor belleğimde. Belki de gençlik yıllarımdan çağnşımlarla anımsadığım için.^