26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

11 AĞUSTOS 2000. SAYI 753 masınınnedcnıfarklıolmasıydı Gündclik hayatın ıçınde sıradan yaşamları anlatmaktaoldukeaustaydı.Kadınlarıiyianlıyordu. Kadın özgürlüğünün ne kadardnemlı olduğunuilkkezdılegetırenlerdenbırısiydı.Bu nedenlekadınlardaonuanlıyorvesevıyorlardı. Hüseyın Rahmi'nin Hcybeliada'dayaşamının son 32 y ılını yaşadığı evı, şimdı müzehalincgeldı.Buevı, 1911 yılındayayımlanan 'Şıpsevdı' romanından kazandığı 700 altın lıra ıle yaptırmıştı. Her ne kadar Tevhidı Efkârgazetesi Hüseyin Rahmi'nin adada tek başına yaşadığını söy lcse dc o bu güzel vc zarif köşkte, sevgili dostu Mıralay Hulusi bey ıle birlikte yaşıyordu. Adalıların anlattığına göre evin alışverişıni de Hulusi bey yapıyordu. Hulusi bey, Hüseyin Rahmi'nin çocukluktan bu yana arkadaşıydı. 1933 yılında ölünceye kadar Hcybeliada'daki köşkte onunla birlikte yaşamıştı. Hulusi beyin ölümü, yazarı can evinden vurmuştu. Ölümünden sonra onun yanına gömülmeye vasiyet etmiş, bu vasıyetiyerinegctirilmişti. Heybeliada Abbas Ağa Mezarlığı'nda Hüseyin Rahmi ile sevgili dostu Miralay Hulusi Bey yanyana yatıyorlar. Köşkün öyküsü... Hüseyin Rahmi'nin yazarlığından kazandığı parayla 1911 yılında yaptırdığı köşk, uzun yıllann ihmalinin ardından, şimdi müzeye dönüştü. Onun Hulusi beyle birlikte yaşadığı Heybeliada ormaru içindeki ev, onun yaşadığı dönemin eşyalarıyla birlikte ziyarete açıldı. Bir yazann evinin uzun yıllar sonra üstelik el yazmalan dahıl eserleri korunarak müze haline getirilmesi kolay değildi. Kültür Bakanı Istemıhan Talay' ın ve Istanbul milletvekili Ahmet Tan'ın Adalar kaymakamlığına verdiği destekle Hüseyin Rahmi Köşkü ıki yıll ık bir çal ışmanın sonunda yazann yaşadığı yıllara yeniden döncbildi. Eşyaların onarılıp sergılenir halc getirilmesi içın Adalar'da öğretmenlcr, Hüseyin Rahmi 'yi sevenler çok özel bir çaba gös terdi lcr. B irçoğu ç ürümeye y üz tutmuş eşyalann onanlıp temızlenıp dü/cnc sokulması kolay iş deği Idı. Kıtapların bir kısmını kurtlaryemıştı. Perdcler, koltuk yüzlençürümüştü. Bazı demirbaşlar kayıp olmuştu. Köşkün, elden elc dolaşan, sahipsızlik nedenıy le ortada kalan vc sonunda bir cözüme ulaşan öyküsü oldukça uzundu. Bir noktadan başlamak gerekirsc 1964 yılını başlangıç alabılirız. Köşk, bu tarihte Hüseyin Rahmi'nin mirasçıları olan Gülçin ve Abdullah Tanrınınkulu tarafından tl Özel tdaresine 150 bın lırayla satıtdı. Köşklebirlikte yazara ait eşya ve kıtaplık da Özel tdarc'yesatılmıştı. Bu tarihten 1983 yılına kadar köşk, bir bekçınin emrine verildi. 1983 yılında ll Özel ldaresı, köşkü, ilgi alanı nedeniylc Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devretti. Bakanlık da köşkün bakım ve onarımını Türk Islam Eserleri Mih'esı Müdürlüğü'ne havale etti. 1987 y 1 ına kadar eşya dökümü 1 dışında bir değışiklik olmadı. 1987 yılında bckçi korumasındaki bına Adalar Beledıyesrninısteğıüzerıne kültür hızmetlerınde kullanılmakamacıyla Bakanlık tarafından bclcdıyeyetahsısedildi. Elden ele dolaşan ve bir türlü onarılıp kullanı lır hale getırılemeyen köşkün öyküsü, Mustafa Farsakoğlu'nun 30 Eylül 1996 yılında Adalar Kaymakamlığı'na alanmasına kadar böy le sürdü. Farsakoğlu, Ocak 1997 yılında, köşkün hıçbırbakıma ve korumaya tabı tutulmadıg ını tcspıi ettı ve harekete gectı. llatıce larsakoglu. Mahmul Ycılıkaya, Yascr Kayışoğlu, Arzu Erhan, l'unda Kurnaz, Can Sayıner, ve Fevzı Günay'dan oluşan bir grup öğretmenvekütüphanecııle çalışmaları başlattı. Kitapların ve kolilerın bulunduğu pakctleraçıldığında manzara üzüntü venciydi. Kitaplann bir kısmı kurtlar tarafından yenmış ve onanlamaz hale gelmışti. Porsclen ve cam eşyanın bir kısmı kırılmıştı. Yazarın kendi yaptığı yağlıboya tablolar, yakınlanna ait tablolar, yazar tarafından bir dikkatle düzene sokulmuş dönemin fotoğrafları perişan durumdaydı. Giysiler limc lime olmuş, yazann büyük birözenle ördüğü takkelcr, nakış işleri, örtülerin bir kısmı paramparça olmuş, bir kısmı iyice yıpranmıştı. Takım elbisclerini güveler yemiştı. Bu perişan tablo iki yıllık bir çabayla büyük ölçüde ortadan kaldınldı. Güvelerin yediği elbıseler örüldü, yazann eldivenleri, beresi, fötr şapkası, bastonu temızlenince Hüseyin Rahmi yeniden hayata döndü. Çürüyen, kınlan eşyalan, koltuklan, masalan elden geldiğince onarıldı ve yaşadığı dönemdeki gibi evin içine yeniden yerleştirildi. Şimdi artık Heybeliada'da hepimize onur verecek güzel bir müze var. Hüseyin Rahmi, bütünaykırılıGürpmar'ınyıllara direnebilen kitaplan... ğı,sevimliliğiyleoradayaşıyor. Evdeki en etkileyici görüntü yazann çahşmaodası. Masası, yazı hokkası biryanuğraşan, yazdıklanyla kıtlelerin, özellikle da, örgü şişleri, yumaklan, ördüğü güzelim kadınlann sevgilisi haline gelen bir yazar az danteller bir arada duruyor. Odada ıki sanşey mi! Üstelik bütün bunları Osmanlı tmdalyc yer alıyor. Birisi çalışma amacıyla kulparatorluğu dönemınde ve Cumhuriyet'in landığı, diğer ise örgü örmek için oturduğu kuruluş y ıllarında yapmıştı. uzun ve sallanır sandalyeler. Hüseyin Rahmi aykın biryazardı, aynı zamandaçağdaş düşüncelerin, laikliğin dc kaHeybclida'nın yaşlı kadınlan, Hüseyin rarlı bir savunucusuydu. Çağdaş düşünceleRahmi'yi nasıl hatırlarsınızsorusunaşucennı savunmak ve on bınlerce okuyucusu vabı veriyorlar. "Elınde örgüsü ve şişleriy le olan bir yazar haline gelmek kolay bir iş mi? yoldayürürvebıze lafatardı. 'Hey kadınlar, O, kitlelcrin sevgilisi haline gelen aykın ve çocuğunuzağlıyordıkkatedin'der, gülümmodcrnbiryazardı Popüierbiryazardı. Bu ser sonra da örgüsünü örerek yoluna devam nedenle herdönemde tutucu düşüncelerin ederdı." hedefi haline geldı.Bunedenle mahkemeleÖrgü ören, danteller ışleyen, zarif yatak re düştü, yargılandı. örtülcrıyapan,TBMM'yeseçılıpsıyasetle Her kıtabından sonra tartışmalar çıkardı. 'Cadı Çarpıyor' romanı 1913 yılında yayımlandığında yapılantartışmalarda,aralanndaCemal Nadir ve Alı Nacı Karacan'ın bulunduğu bir grup onun yazdıklarını namusa uzanan bir cl olarak görmüşlerdi. Ccmal Nadir, bueleştirileri şöy lc dile getırmıştı: "Ben kendi hesabıma Cadı Çapnyor'da hasta, mantıksız, şahsa, namusa uzanan kelimelerden başka bir şey görmedim. Eğer kendilerinc büyük roınancı süsü verenlenn tek meziyeti bu ise, her şeyden evvel bu memlekete o kadar acımak lazım kı..." Hüseyin Rahmi, karşılaştığı hoşgörüsüzlükten, tutuculuktan hiç yılmadı. 1924yıhndakibiryazısında bu konudaki duygulan ifade ederken şunlan söyledi: "Her ne denırse densin, düşünees i henüz olgunlaşmamış uzak bir diyarda yaşıyoruz. Bu memlekette herhangi bir eseri beğenıp yazannı ö vecek bir makam yoktur. Fakat cezalandırmak için bin dil, bin kalem ve o kadar makam hcmcn çalışmaya geçer. Burada fey lesofluk hakaret gören bir vasıftır. Eğitimcilersefildir. Öğretmenler açlıktan ölür. Fakat dört satırlık Türkçeyi doğru anlatmayı başaramayan bilgisiz eğitimciler, ceplcri kâğıt paralarla şişkin gezerler. Bizde en büyük marifet, esen rüzgânn yönüne uymayı bilmektir. Bizde içki yasaklanır. Buyasağın uygulanmasına memur olanlan zil zurna görürsünüz. .. .Bu çıbanlar hangi kötü kullanışın eseri dir? Bunu biliriz, lakin ortada tek kabahatli bulamazsınız. Gitgidc bu derde deva aramak, bu sorundan söz etmek suç sayılır. Abdülhamid zamanından beri, bu memlekette susmanın mükâfatı, söylemenin cezası vardır." Hüseyin Rahmi, Heybeliada'da kitaplan, örgülcn.dantellerivetablolanylasizıbeklı Gürpmar'ın Heybeliada'daki evininrfıjgöriinümü... (Fotoğraflar: SE.\E\f ÖZTÜRK)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear