Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
25 HAZİRAN 2000. SAYI 744 17 sulann buluşma noktası burası. Hidrologlarca yapılan ölçümlerde dakikada 3000 litre su akıtan verimi ile Türkiye'nin bir numarah yöresi. Busuyun özelliği rodon gazının fazlaoluşu. Bugazlarçevreyeyayıhp, solunum yoluyladokularaulaşıyor. Radon gereklibir gaz. Kaphcalardaki tesislerfizik tedavi merkezi, masaj salonlan ile dikkati çekiyor. Oylat banyolannda erkek ve kadınlann yıkandığı ayn yerler var. Zemin katlarda özel aile banyolan bulunuyor. Asansörlerle iniliyor. Havuzlan büyük olup 3 aslan ağzından havuza akan şifah sular gerçekten güçlü. Sulann özellikleri ve içinde bulunan yoğun mineraller doktorlarca kımi hastalıkların tedavisi için öneriliyor. Oylat bitki florası bakımından çok zengin. Alp si lsilesinin bir uzantısı olan Uludağ' ın eteklerine dek yayılmış bitkilerbölgeyi meyve cennetme çevirmiş. Türkiye'nin çilekgereksinimini karşılayan bölgeyi aynca kestane, ceviz, şeftali, armut, ayva ağaçlan kaplıyor. Bitki örtüsünüzenginleştiren ahududu (dağ çileği), kuşburnu, böğürtlen, çamsakızı, biberiye, laden, öksürük otu, ballıbaba gibi doğal ilaç bitkileri dikkati çekiyor... Otellerde hizmet kaliteli ve oldukça hesaph... Oylat'ın bir de efsanesi var: Söylenceye göre, Bizans tekfurunun biricik kızı amansız bir hastahğa tutulur. Hastahk kronik bir durum alır. Tekfur, tüm hekimleri kızının ağn ve acılannm dindirilmesi için seferbereder. Nekiçeşitli tedavi yöntemlerinden bir yarnt ahnamaz. Hekimler hastanın bir ılıcada tedavi edilmesini önerirler. Kızın artık son gunlerini yaşadığına inanan hekimler "01yat" deyip onu ıhcaya bırakırlar. Kız sıcak sulann ve doğanm nimetlerinden yararlanır. Günden güne sağlığı düzelir. Bir süre sonra babasınınsarayınadöner. "ölyat"diyebıraktıklan yöreyi anlatır. Bu deyiş de sonralan "Oylat" a dönüşür halk ağzında... ^ Bursa yakınlanndaki Oylat, ormanlarla kuşatılmış bir kaplıca. Doğal bir tedavi merkezi. Uludağ'da vadilerle çevrili bir yamaç üzerine kurulmuş. Yeşili ve suyu sevenlere... Vahşi doğaya yolculu k VURAL AHI Ç evre kirliliği denizlerimizin önetnli bir bö lümünü yüzülemez hale getirdi. Derin yeraltı katmanlanndan gelen doğal sular ise henüz bu kirlilikten uzakta. Oylat, doğanm bize sunduğu saklanmışbutürbircennet. Bursa'nın înegöl ilçesine 27 km. uzaklıkta, ormanlarla kaplı, denizden 840 metre yükseklikte bir yöre... Uludağ'ın eteklerinde kurulu Hamamlı, Gündüzlü ve Hilmiye köylerinden sonra Oy lat'a vanyorsunuz. Modern tesis ve otellerin yeraldığı Oylat'a ilkgirdiğinizde sizi yogun su sesleri karşılıyor. Oylat 40 derecelik şifalı sıcak su kaplıcaları ve buz gibi sulan ile dikkati çckiyor. Güneşin dik geldiği öğle saatlerinde bile derin vadilerle yanlmış yamaçlarda sanki akşam saatlerinin koyu gölgeliğindesiniz. Dartoprak yoldan ilerlerken, köpüklü, güldür güldür akıp giden uçurumlar vadisindeki derenin görüntüsü ve sesinin urperticiliği özellikle büyük kentlerden gelenlerin vahşi doğa özlemini gideriyor... Yeşil kuşatmada dikkatli adımlar atarken, yer yer yolunuz debisi yüksek su kaynaklan kesiyor. Eğilip, yeryüzünün en temiz kalmış sulanndaniçmekistiyorsunuz. Üçüncüyudumunuzu içmek için ara vermek zorunda kalıyorsunuz, çünkü su öylesine soğuk ki, bir bardak suyun tamamını bir kerede içmek olanaksız. Su gürültüsünün sesi ileride bir şelalenin varhğını haber veriyor. 80 metre yükseklikten akan ender şelalelerden biri Oylat. Şifah sulannagelince: Biryandan40 derecelik sıcak sulann diğer yandan buz gibi PAZARIN PENCERESINDEN Çerkes satrancı... SELÇUK EREZ , üyükdere'de oturmak pek hoş. . Sürekli esen kuzey rüzgârı ' havayı hep serin tutuyor. Burada ısı, Berlin'dekinden biraz daha sıcak oluyor; diğer yandan hava daima açık, gök hep masmavi." Helmuth von Moltke, 183539 yılları arasında Osmanlı ordusunda öğretmen ve tahklmat uzmanı olarak çalışırken oturduğu Büyükdere'yi böyle anlatır. O akşam Moltke'nin evinde olağanüstü bir devinim göze çarpıyordu. Sadrazam Mehmet Hüsrev Paşa, Bebek kasrından dönerken uğrayacağını bildirmişti. Alman Paşanın Ermeni hizmetkârları, büyük tandın çekip oturma odasından sofaya götürdükten sonra alafranga iskemleleri ve koltukları buraya yerleştirdiler. Alçak iki masanın üstüne küçük tabaklar içinde istiridye, midye, ıstakoz, havyar, soğan dizildi. Sadrazamın gelişi, muhafızlarının evin içinde ve çevresinde nöbete durmaları biraz zaman aldı. Helmuth von Moltke, Paşa'ya "domino mu, tavla mı?" diye sordu. "Hayır" dedi, "Çerkes satrancı I" Hizmetkârlar koşup üst kattan, katlandığı eklem yerinden açıldığında bir masanın üstünü tamamen kaplayacak boyutta, üstü kökboyalı süslerle dolu, yatay, dikey ve ââ m Sadrazam, satranç tahtasındaki çifte atlı arabalanyla iki cengâverini ileri sürdü. Moltke, "Bu kadar çok oynadık; hâlâ işin esasını anlamamış: En çok dört adım sonra yenilir!" diye düşündü. Peki sonra ne yaptı? Ibrahim Paşa'nın ordusunun büyük bir bölümü Kersun Köprüsü'ne vardığında bana, "Sultan'ın davası haklıdır; Tanrı nasılsa onun ordusuna yardım eder!" deyip mollalan ve hocalan ordugâha topladı. Hafız verevine çizgilerie bölünmüş bir oyun Paşa'ya askeriikten anlamayan mollalara ne tahtası, bir de içinde manda boynuzundan yapacağımızı sormaması gerektiğini yontulmuş ejderha, fil ve cengâver fıgüıieri söyledim. bulunan savatlı bir gümüş kutu getirdiler. Ne yaptı? Sadrazam, sunulan şerbeti içerken von Kabul etmedi; ben de istifa ettim.. Moltke, cengâverleri ve hayvanlan oyun Moltke, bunlan anlatırken dört cengâveriyle, tahtasına dizdi. sadrazamın atlarının önünü kesip Oyuna başlayalım, sen de bana Nizip arabalanndan üçünü safdışı etmişti. Nizip'i rezaletinin nedenlerini anlat bakalım! Hani anlatmayı sürdürdü: her gün en az kırk kişi bize sığınıyordu? Paşa, bana gitmemem içinricadabulundu. Hatta subaylan bile silahlarıyla gelmiyorlar Ata bindim mevzilerimizden bin adım ileri mıydı? gittim. Ibrahim Paşa'nın, önceki bütün Evet ama, karşı tarafta tek komutan savaşlarda yaptığını tekrar edip bizi bulunurken, bizim tarafta dört soldan çevirmeye kalkışacağını komutan vardı; bunlar birbirine anladım. Yine bocalandı... ayak uydurmak şöyle dursun Bundan sonraki devrede bazen gecikerek, bazen ortalık kanştı; kılıcını eline birbirleriyle çelişerek alıp sağ kanada koştu: Ama düşmanın ekmeğine yağ tabur, ardından gelmedi! sürdüler.. Sadrazam, hem Sadrazam, satranç anlatılanlara sinitienmiş ve tahtasındaki dört cengâveri hem de kendisinin satrancı birden ileri sürdü: kaybedeceğini kavramış Çapraz kestim! olduğundan gergindl. Hafız Moltke, bir filini ileri sürüp i Paşa'yı komutanlıktan cengâverierin önünü aldı. / azletmiş ve Sıvas'a 22 Haziran'da Ibrahim Paşa sürdürmüşlerdi. Nizip Köprüsü'ne geldiğinde Hafız Paşa'yı adam sanırdık... geri çekilmeliydik. Paşa, geri Cezaların en ağırını hak etmiş çekilmenin ayıp olduğunu, meğer! kendisine yakışmayacağını soyledı. Helmut von Moltke Moltke, konunun salt Hafız Paşa'nın yetersizliğlne bağlanmaması gerektiğine inanıyordu; bir de idamın doğru bir şey olmadığına inanıyordu. önce, yüzde yüz kazanacağı Çerkes satrancında bilerek iki yanlış hareket yaptı. Sadrazam, yüzde yüz kaybedeceğini sandığı oyunda şansı dönünce sevindi, Moltke'ye büyük birzevkle, "Yenilmek üzeresin Paşa!" dedi. "Bu oyunda da üstat oldunuz!" Sonra, oturdu, siniıieri düzelmlş olan Sadrazama, Seraskerin ordunun tek bir komutanın güdümüne vermemesinin, mevcut seksen bin askerin yerine sadece kırk bininin harbe sokulmasının bu sonuca yol açtığını, bu asal nedenlerde de Hafız Paşa'nın hiçbir kusuru olmadığını anlattı. "Paşa," dedi, "Kendisinden bir kubbe yapılması istenen bir sanatkâra benziyordu.. Ancak eline sert taşlar yerine, sadece yumuşak balçık verildi; Bu koşullarda parçalar ne kadar doğru yerieştirilirse yerleştlrilsin, kubbe ilk sarsıntıda yerle bir olurl" Sonra ekledi: "Hafız Paşa, başkalan gibi Mehmet AN Paşa'ya da kaçabilirdi.. Üstün bir düşmana karşı ylğitçe direndi; başaramadığında da idamı bile göze alıp emrinizden çıkmadıl" Sadrazam, "Belki de haklısın!" dedi. Sadrazam aynldığında rüzgâr çıktı, akıntı bumuna yaklaşan yelkenlilerden biri en uçtaki yalının çıkmasına büyük bir gürültüyle çarptı. Moltke, kıyıdan gelen gürültülere, patırdılara rağmen rahat uyudu, doğruyu savunmuş, pek sevmese bile bir meslektaşının katledilmemesi için gözaltı edilen birçok gerçeklerı sergileyerekdirenmişti. On gün sonra Hafız Paşa'nın affedilerek Erzurum'a atandığını duyunca dünyalar onun oldu. 4