27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

28 MAYIS 2000. SAYI 740 11 nat tarihi bıze birtakım değerleri miras olarak bırakmıştır ki bunlanntümünün kadınlann yarattığı eserleri değerlendirmek için uygun olduğu söylenemez. Feministsanatı layıkıyla değerlendirebilmek için biçimselliği içeriğe göre ön planda tutmayan yeni standartlar geliştirmekgerekir.Aynı şekilde, önemli sayılan sanat erkeklerin beğendiği sanattır. Ben şitndi birdenbire kadınlar açı sından önemli olan bir sanat yapıyorum. Kadınlar önemli mıdir? Erkek eleştırmenlerin ziyaretçilerin tepkisini önemsememelerinin arkasmda bu düşünce vardır. Veya kadmlardan beklenen, erkeklere özgü eserlerle ilgilenmek ve onlann takdirini kabul etmek midir? B izim kendimize özgü bir sanata sahip olmamıza izin verilemez mi? Ziyaretçilerle eleştirmenlerin eserimle ilgili tepkileri arasındaki uçurumun nedeni olan sorunlann bazılan bunlardır. Eserlerinde feminist akıma yer veren erkek sanatçılar hakkında neler düşfinuyorsunuz? Bu cidden ilginç bir soru. Benzer bir diğer soruna değin' mek dışında nasıl cevap vereceğimi tam olarak bilemıyorum. 1970'li yıllann başında, "Mensturasyon Odası" adlı Batı Sanatf nın en eski zamanlannda kadınlann aybaşı olayını tasvir eden bir taşbasması resim ve bir düzenleme yaptım. Yirmibeşyıl sonra buOda'yı birsergide tekrar düzenlemem istendı. Bunu hazırlarken, kadınlann mensturasyon olayının sanattaki yeri hakkında bir belgesel hazırlamakta olan Kanadalı birekıp benimlebirröportaj yaptı. Onlar bana bu konuda çalışan bazı erkek sanatçılar olduğunu ve bunun hakkında ne düşündüğümü sordular. Ozamanlarnedüşündüğümü gerçekten bilmiyordum. Bir taraftan, eğer kadınlann yaşadığı buolaya insanoğlunun evrensel bir deneyimi olarak bakılacaksa o zaman, pek tabii, bu hem erkekler ve hem de kadınlar için bir tema oluşturabilmeliydi. Elbette, ilk defa erkeklerin canlandırdığı konularla kadınlar dailgilenmişlerdır. Diğer taraftan, feminizmle ilgili konularda kadınlar dışlanıyor, erkekler ödüllendiriliyorsa, o zaman bu bir tür yamyamlıkür, kadınlarla ilgili bir konuyu erkeklerin kendi yararlanna kullanmalan bu yanlıştır. Joseph Beuys ile ilgili bir hikâye dinlemiştim. New York'ta iken ünlü kadın sanatçılarla tanışmak ister. Bir araya geldiklerinde, Beuys onlara destek olduğunu belırtmek için nasıl yardımcı olabileceğini sorar. Faith Ringgold, bir an bile tereddüt etmeden,"Arkamızageçip itin" diye cevap verir. Faith'in bu sözünü ben de desteklerim; erkeklerin feminist akıma arka çıkmalan onlann kadmlan ilgilendiren konulara kendi çıkarlan için el atmalan demek değil, aksine, sanatta kadınlaraeşitliksağlamakta yardımcı olmaları anlamına gelir. Bazı postmodernistler feminizmi sorunlu görmekte ve hatta bazılan bunu artık geçmişe mal etmektedir. Sizce feminizm amacına ulaşmış mıdır? 21. yüzyılda bir kadın olmak nasıl olacaktır? Bir ınsanın dünyası evrenın küçük birparçası olarak kabul edilirse zannederim feminizm amacına ulaşmıştır. Yine de, 20. yüzyılın başında çok az kadına oy hakkı tanınmışh, fakat şimdi, 21. yüzyılın başında birçok kadının oy kullanma hakkı vardır. Ancak, dünyada cahi 1 olan insanlann üçte ikisi kadındır ve kadınlar işlerin yansından fazlasını yapmalanna rağmen dünya değerlerinin yansına sahiptir. Bu durum değişinceye kadar herhangi bir kimsenin feminizmi nasıl geçmişe mal edebileceğini anlayamıyorum. Aslında, insanlann önündeki en büyük sorun, erkeklerin egemen olduğu bir ortamdan kurtulup, insanoğlunun eşit hak ve olanaklara sahip olduğu bir dünya yaratabilmektir. Kanımca,enateşli bir postmodernistbile bunun gerçekleşmiş olduğunu iddia edemez. Bu arada, sanat, kadın ve erkeklerin evrendeki yerini anlamak ve bu konuda daha bilinçli olmak için kullanabileceğimiz güçlü bir silah olabilir. Sanat yoluy la birbirimizin ruhuna nüfuz edebiliriz.^ fcıcek @ indiana.edu şe ses veren sanatçılara ve kadın ların kadın olarak edindiklerideneyimlere(heryönüyle)değervermeyebaşlamalıdır. Bir sanatçı olmanın yanı sıra, yazmış olduğunuz sekiz eseriniz var, bu faaliyetinizi sanatçı yönünüzle nasıl bağdaştınyorsunuz? Benim gençliğimde sanatçılann entelektüel biruyuşukluk içinde görünmeleri moda idi. O günlerde sanatçının fikirlerinin duyulması değil, eserlerinin ne gösterdiği önemliydi. Ben de buna uymaya çalıştım. Fakat, 1970'lerin başında, bana hem kadın hem de sanatçı olamayacağımı söylemek isteyen bir sanat dünyasının bende yarattığı karmaşayı ifade etmek zorunluluğunu hissettim. O sıralarda yazar Anais Nin'le tanıştım ve o beni yazmaya zorladı. 1975'te Through the Flower; My Struggle as a Woman Artist (Çiçek Içinden; Kadın Bir Sanatkâr Olarak Verdiğim Uğraş) yayımlandı. Bu ilk özgeçmişim dunyanın birçokyerinde basıldı. Birçok kadın yazardan esinlenmiştim. Ben de başkalan yararlanırümidiyle deneyimlerimi yazıya dökmek istedim. Bu kadar çok şey yazacağım önceden hiç aklıma gelmemışti; ama yazmış olmaktan çok memnunum. Ençok 'The Dinner Party' (Akşam Yemeği Ziyafeti) adlı eserinizle tanınıyorsunuz Ceçmişteki kadınlarla ilgili tarihi bir eser üzerinde altı yıl çalışmaya nasıl karar verdiniz? Kolejde öğrenci iken. The Intellectual History of Europe (Avrupa' nın Entelektüel Tarihi), konulu bir ders aldım. Saygın birtarihçi olan profesörbize en son derste kadınlannbu konudaki katkılannı anlatacağına dair söz verdi. Bütün bir dönem bunun içın bekledim ve nihayet son ders geldi. Profesör derse geldi ve "Kadınların katkısı mı? Hiç" dedi. Bu olumsuzdeğerlendirme beni gerçekten kahretti. Zira ben sanat tarihine katkıda bulunmak isteyen genç bir kadın idealisttim. Benden önce bunu yapan kadınlar olmamışsa ben nasıl bir ilk olacağımı farzedebilirdim? On yıllık bir uğraş sürecinden sonra, ciddi bir sanatçı olduğumu kanıtlamak amacıyla tarihi incelemeye ve profesörün sözlerini araştırmaya karar verdim. Sanat alanında kadınlann faaliyetleri ile ilgili çeşitli belgeleri bulup çıkarmam uzun sürmedi ve kadınlann insanoğlunun tüm ilgi alanlarında rol oynamış olduklannıgördüm. Daha fazlasını buldukça, hem kendimin hem de profesörün sözlerini sorgulamamış olan arkadaşlanmın yıllarca böyle bir yalana inandınlmış olmasına giderek daha çok kızmaya başladım. Bu nedenle, kadınlann başanlannı ön plana çıkarmaya karar verdim. Sonuçta değişik malzemelerin ve tekniklerinkullanıldığı,anıtsalbireserolan, 1 milyonkişınin gördüğü "The Dinner Party" ortaya çıktı. Birçok kimse bana "The Dinner Party "den sonra yaşamlannın değiştiğini belirtti. Özellikle 1980'de Brooklyn Müzesi 'nde sergilenmesinden sonra The Dinner Party etrafında geliştirilen tartışmalaratamamen hazırlıksızdım. Başlangıçtan itibaren, yapılan eleştiriler ile ziyaretçilerin tepkisi arasında çarpıcı bir aynlıkvardı. Carol Duncan, Modern Sanatlar Müzesi: Bir Erkek Dünyası adlı eserinde şöyle diyor: Modern sanat tarihi çok açık ve ustaca, erkeklere ayncalık tanıyacak biçimde inşa edilmiş biryapıdır... Kadınlann sanat tarihinden dışlanmasınaneden olan sadece önyargılı müze idarecileri (ki bunlar diğer kimselerden daha fazla önyargılı olmaz) değildir. Kadınlann, kadın olarak sanat ortamında bir yere sahip olabilmek için böylesine güçlü otoriter bir geleneğe karşı koymalan kolay bir iş değildir... Tüm sanat dünyası, sanat okullanyla, eleştirmenleriyle, sancılanyla erkek sanatçılar dışında (birkaç "istisna" ile) her şeyin varhğını yok sayacak bir şekilde yapılanmıştır. Bugün çağdaş sanatta çoğunlukla sanatçı ile kitle arasında bir uçurum var. Fakat sizin eserlerinizde seyirciyi etkileyen bir 'unsur' bulunuyor. Şimdiye kadar çok önemli erkek sanat eleştirmenlerinden bazıları gösterilen tepkileri önemsemediler. Bunu nasıl yorumluyorsunuz? Bu ilkönce, geniş bir kitlenin estetik yargı verebilecek nitelikte olmadığı gerekçesiyle eleştirmenlertarafmdan küçümsendiğini göstermektedir. Hayır, bu böyle olmamalı, zeyk sahibi olarak ortaya çıkan eleştirmenler onlara neyin giîzel olduğunu "söylemelidir." Fakat sorun şu: f yi sanatın ne olduğuna ve hangi kriterlere göre öyle olduğuna kim karar verir? Asırlar boyunca sanatın uygulanması, eleştirisi ve yaratımı erkeklerin elinde olmuştur. Ancak yakın zamanlarda, yeterli sayıda kadın sanatçı, hemen hemen tümü erkek sanatçılann hegemonyasında olan sanata meydan okumaya başlamışhr. Buna rağmen, sa Feminist sanatın yaratıcılanndan Judy Chicago'nun "Yemek Ziyafeti" isimli eseri bin yılın en çok tartışılan on eseri arasında yer aldı. Chicago'ya göre, feminist sanatı layıkıyla değerlendirebilmek için biçimselliği içeriğe göre ön planda tutmayan standartlar gerekiyor. Ona göre insanlığın önündeki en büyük sorun, insanoğlunun eşit haklara sahip olduğu bir dünya yaratabilmek...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear