26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

CUMHURİYET DERGİ ş» dıbirifadebiçimiolarakkullanmasının, hatta bizzat kendi ürettiği kâğıtlarla çalışmasının kişisel birnedeni de vardı: Kardeşi Erol'un 'tiril tiril' keten takımı ("Bu keten takımı sevdiğim içindir ki daha sonralan el yapımı keten kâğıtları da sevdim ve kâğıt heykeller yaptım"). Kardeşl Erol'u arıyordu... Bilge Friedlander'in yaşanunı son iki yıldır Türkiye'de yeniden kurmasının temel nedenlerinden biri de kardeşi Erol 'du. Onu birkaç yıl önce yitirmişti, ama Türkiye'ye onu aramaya gelmişti sanki. "Hatırlamayı Hatırla" sergisinin, aslmda kardeşi Erol ile yeniden anılarda da olsa bir araya gelme umudunu duyuran, katartik bir y anı da bulunmaktaydı. Bilge'ninçocukluğununresminden geriye, bir tek Bilge kalmıştı: "Yaşlı bir ağacın yanında çekilen Civelekoğlu aileportresini izlerken, fotoğrafcanlanmaya ve nefes almaya başhyor. Artık o yalnızca le yüzleşmenin, köklerini yeniden kuvvetle hissetmeninbiryansımasıydı. Bilge Friedlander, Yoğurtçu Parkı'ndaki 'aile evine' dönmüştü; zamanın ve anılann sindiği eşyalann, fotoğraflann arasma. O evi ilk gördüğümde, evin tam karşısındaki parkta ağaçlan da ailesi gibi beniınsediğiru, bu nedenle hissetmiş olabileceği yalnızhğın hafifleyeceğini düşünmüştüm. Friedlander, kendini doğadan ayn görmüyordu; varoluşunudakimliğini de doğanın birparçası olarak yaşıyordu. Günumüzde doğa, çoğu insan gibi yazık ki salt bir dekor güzel bir manzara, açıkhavadabirpiknik, evdebeslenen havyan, vazoda çiçek, gazetelerde ilan edilen 'gerçek hayattan çahnmış birkaç gün'. Böyle yaşar olmuş insanlar arasında, nadir bulunan türlerden biriydi Friedlander. Bu açıdan bakıldığında, neden sanat yaptığını çok iyi bilen bir sanatçıydı: Giderek kirlenenbirdünyada, doğayı olduğukadar, insan doğasının unutulmuş değerlerini yeniden anımsatmayı istiyordu; dünyayı 'iyileştirmek' yolundabirbilinçuyandırmak için ç abalamıştı, tüketim ütopyalanndan.teknolojiçılgınlığındanve iletişimsizliktenannmışbirdünyadüşlüyordu. Bunlar, onun çığırtkanhğını yapmadığı, sessizce savunduğu misyonun bir parçasıydı; yaratüğı her yapıtta, yaşam tarzında, sözlerinde ve yetiştirdiği iki çocukta bu düşüncelerin izlerini bulmak mümkündü. Türkiye'deki sanat ortamı, Bilge Friedlander' i çok yakından tanıyamadı denilebilir. Buradagerçekleştirdiği ilksergi, 1989 yılında, 2. Uluslararası fstanbul Bienali kapsamında Galeri Nev ve Galeri BM'de yer alan "Gılgamış"tı: Zamanımızda insana ve dünyanın gidişatına dair söylenmiş, metaforlarla örülü bir başyapıttı "Gılgamış" belki de sanatçıyadairipuçlannı enbütünlüklübiçimde yansıtan çalışmasıydı. ölümsüzlük ve güç peşindeki Gı lgamış' ın kestiği sedir ormanını kendi yaptığı kâğıtlarla simgesel olarak yeniden yaratan Bilge Friedlander, insan yaratıcıhğının, doğal varhğımn anlamının gerçekten kavranmış kadınsı gücün sınlrsızlığını sessizce gözler önüne sermişti sanki. Sonra 1994 yıhnda, Galeri Nev'de "Rumi'nin Ay Bahçesi"ni sergiledi; burada temel esin kaynağı bazı Doğu mitleriydi, ayın gelişim evrelerini siyah ve beyaz mermerle simgeleyen bu işinde baharat gibi doğal malzemeler de kullanmış, tarihe ve yine doğaya göndermelerde bulunmuştu.AncaksanıyorumFriedlander'i bize en yakından tanıtan sergiler, yazının başından beri söz ettiğim "Altın Kural" ve "Hatırlamayı Haürla" sergileriydi sanatçı birinde sanatınayön veren 'altın kurallan' gözler önüne sermiş, diğerinde geçmi şine bir pencere açmıştı. Onu tanıdığımda hem insan, hem sanatçı olarak adı gibi bir kadın olmak için kendi çizdiği yolda sessizce ilerlediğini ve buyürüyüşün çok anlamlı oldugunu düşünmüştüm. Yaşını ele veren bembeyaz saçlan vardı; bir de hep kararlı, inatçı, kendini bilen yüz ifadesi. Ama kendini güçsüz hissettiği anlarda da bunu itiraf edebildiğini duymuştum. Sanatında ve kullandığı malzemelerdeki o narinlik, kırılganlık ve derin anlam, kişiliğinde de okunuyordu. Sağlığına böylesi dikkat eden bir insan da tanımamıştım daha: Doğal beslenen, doğal yaşayan bir kadındı; kanser, sürprizbirteşhisti. Bilge Friedlander'i birbaharmevsiminde uğurlarken. T.S. Eliot'u anıyorum, nisan, ayların en zalimi gerçekten de. Bilge'nin doğanın uyandığı bir sırada gitmış olması ne tuhafbir rastlantı . ^ BAŞKENT GUNLERİ Buluşma MÜŞERREF HEKtMOĞLU ££ M k ünyaya Açılan Pencere"de , buiuştuk geçen akşam. Kavaklıdere Tenis Kulübü'nde kocaman bir masa çevresinde Cumhuriyet ailesinden bir grup, kaç kuşak bir arada. MahmutTali Öngören'in kulaklan ne güzel çınladı kim bılir! Esin Tali Öngören güzel seslendi kocasına. Yıllan, olaylan yeniden yaşadık anılar ve öykülerle. Kimi çok acı ama Mahmut Tali öngören'in yaşamında bir bahar yağmuru gibi! Güzel direniyor, umudunu yitirmiyor hiç, haksızlıklan onuıiu tepkileıie yanıtlıyor her zaman. Çarpıcı davranışlardan, pariak sözlerden hiç hoşlanmaz. Dünyaya bakışını, kültür birikimini çok sade çizgileıie yansıtır her şeye. Yaşam biçimi bu. Kimi kişiler böyle, ölüme karşın çizgilerini güzel koruyor. Esin öngören de güzel vurguluyor o sadeliği. Yemek boyunca Rodrigo'nun gitar konçertosu da çınladı kulağımızda. Kimi okuıianmız anımsar belki, Dünyaya Açılan Pencere'nin programı o müzikle başlardı. Sevgili Adem Yavuz da soframızdaydı o akşam. 12 Mart döneminde TRT'den uzaklaştınlan, büyük özlemine karşın dönüşü gerçekleşmeyen arkadaşımız. ANKA'da görevliyken Kıbns'a gitti ve ilk şehidimiz oldu. Bahar gibi bir çizgisi doğru yönde gelişiyor. Yrtik dostlara rahat uykular diler gibi. Değerli sanatçımız piyanist Verda Erman'ın konserini Polonyalı Graca yönetti geçen hafta. Suna Kan ıle birlikte izledik, gözlerimiz bir başka Polonyalıyı, diplomat dostumuz M. Palasz'ı aradı CSO salonunda. Yaşasaydı dinleyiciler arasında yeralırdı kuskusuz. ölümü acı bir olay. Onunla güzel bir dostluğumuz var. Metin And'ın deyimiyle gençlik arkadaşlanmızdan biri Miroslav, ötekiler de Timoty Daunt ve Dr. Ekkchard Eichhoff. Polonya, Ingiltere ve Almanya elçiliklerinin genç diplomatlan. Üçü de iyi biliyor dilimizi, sekreter, basın ataşesi olarak aynı dönemde görev yapıyor, yıllar sonra da büyükelçi olarak geliyor Ankara'ya. Arada bir buluşuyor, gençlik anılanndan sözediyorlar. Elbet çok ilginç anılar var. Ancak Büyükelçi Palasz'ın son görevi trajik biçimde sona erdi. Polonya Cumhurbaşkanı Aleksander Kwasniewski'yi selamlayamadan o uğurlandı Ankara'dan. Oysa olayın başmiman. TürkPolonya ilişkilerini geliştirmek için büyük çabası var. O çabalar unutulmayacak. Başkanı karşılayamadı ama güzel selamladı. Polonya sokağı da ona bir selam bence. Verda Erman'ın konserinde de onu teşekkürle anımsadı müzikseverier. TürkiyePolonya arasında kurulan müzik köprüsünde de büyük emeği var. Kimi U konserde yönetici, kimi konserde solist gelir, yoğun bir trafik olur iki ülke arasında. "Chopin'i Sevenler Derneği"nin kuruluşunda da büyük emeği var. Polonya'nın en seçkin Chopin yorumculan da elçilik salonlannda dinlenir her zaman. Cumhuriyetimizin kuruluş yıllannda yabancı elçilikler arasında Pembe Köşk yenitiklerle salonlartnt açtu tsmet Pa$a ve Polonya'nın özelliği var. Mevhibe Hanımefendi'nin giysileri ve eşyaları birlikte Büyük bir bahçe sergileniyor. özden Toker ve damadı Sinan özden... ortasında güzel bir bina, müzik ve briç partileri veriliyor, başkentin güzelliği, şıklığı delikanlı. özlemlni yrtirmeden yaşamını dalgalanıyor salonlannda. Polonya elçileri yitirdi. arasında beni en çok etkileyen biri Dr. Başka dostlar da yitirdik son günlerde. Gebert Ünlü plancı Oscar Lange'nin Gazeteyi açmaya, ajans dinlemeye yakın arkadaşı, ABD'de yaşıyor uzun yıllar. korkuyorum artık. Kimi günler yan yana Polonya'ya dönünce bir gazetede çalışıyor, duyurular. örneğin Şevki Aysan ve dış görev önerilince Ankara'yı seçiyor. Mücahrt Beşer. 1961 Anayasası'nı Elçiliğin özel bölümünde Berin ve Nadlr hazıriayan Kurucu Meclis'in en genç üyesi Nadi ile öğle yemeğinde buiuştuk bir gün, Şevki Aysan. Yaşama sevinciyle dolu bir küçük bir masada uzun bir söyleşi, kişi. Candan bir dost, sevecen, gülecen bir Polonya sefiresi güzel konuşuyor dilimizi. insan, ama kansere yenik düştü, gülüşü ömer Seyfettin'den çevirileri var. solmadan yaşamı soldu. Hasta yatağında Palasz'dan sözederken onu da görmediğim için belleğimdeki çizgilerie anımsadım, sevgili Nadir Bey'i de saygıyla düşünüyorum onu. Neşeli kahkahası selamladım. çınlıyor kulağımda. Mücahit Beşer de sağlığına kavuşamadı, Oiplomatik yaşam da böyle, kimi geliyor ve hastalığa yenik düştü sonunda. Meslek gidiyor, hiçbir iz bırakmıyor geride, kimi de dalımızda çok sevilen, sayılan bir "ağabey" ilginç izlemler bırakıyor. Palasz da onlardan o. TGS ve TGC'nin duyurulannı okurken biri, Chopin'in müziğiyle ölüm şarkısını neler canlanıyor gözümde. Büyük emeği, birliMe çağnştınyor. kocaman yüreğiyle yol alan bir kişi. Güç Verda Erman Beethoven'in 5. koşullara karşın özşarkısını güzel söyledi.. Konçertosunu çaldı bu kez. Sonra da bir sevgisini, coşkusunu yıtirmedi hiç. Belki de Chopin ile ödüliendirdi izleyenleri, coşkulu daha rahat uyuyor şimdi. Bence meslek alkışlara güzel bir yanıt. 5. Konçertonun dalımızdaki yeşermeyi, çiçeklenmeyi de yorumu da çok etkiledı beni. Usta kutluyor mezannda. paımaklarla sonsuz bir yolculuk tuşlarda. Ruhsal da denebilir, içine dönüyor insan, Biz de öyle değil miyiz? Neler yaşıyoruz, öz dokusuna ulaşıyor. Inanılmaz titreşimler nelere tanık oluyor, kimlerle, nasıl yaşıyor. yabancılaşıyoruz.. ama mesleğimizde bahar da boyvenyor. Yozlaşmaya karşın Ne güzel çalgıcılanmız var. Onlardan biri de doğrultusunu güzel saptıyor gençler, Verda Erman.•< Soma'ya okulgezisi, 1954.., Bilge Friedlander, 1998... bizim fotoğrafımız değil, o aynı zamanda birlikte sürdürmüş olduğumuz yaşamımızm tüm enginliği. Ağacın ve babamın gövdeleri iki kunt sütun gibi üçümüzü, annemi, kardeşimi vebenibirçemberealmış. Herbirimiz en güzel giysileri içinde güvenli bir yolculuğa çıkar gibiyiz... Babam Talat'ın paltosu sanki ağacın kabuğunu yansıtıyor, zarif, iyi bir terzinin elinden çıkmış. Tüm yaşamı boyuncataktığı siyahçerçeveli yuvarlak gözlükleri, yumuşak bir bakışı çerçeveliyor. Annem, babama doğru yaslanmış, sanki hepimiz üzerinde hak iddia ediyor. Çemberin dışını o tutuyor, bana doğru eğilerek Erol 'u sanyor, kardeşim ise ağacla babam arasında emin bir köşeye yerleşmiş. Üçü de kamcranın büyusüne kapılmış. Bcn önde, bütünüyle kendi dünyamın içine gömülmüş, hem orada hem de değil." Dolayısıyla, Türkiye 'ye döndüğünde aslmda bir hesaplaşmaiçindeydi.Odönemde yaptığı sergiler, o hesaplaşmanın, geçmişiy
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear