26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

23 NİSAN 2000. SAYI 735 kültür birimi de ügilenirken, özellikle La Raza durağının aktarma bölümünde kurulmuş olan, kendine ait idari yapıya sahip olan Bilım Tüneli Müzesi dikkati çekıyor. Bu aktarma bölümü, yaklaşık 800 metrelik bir koridor ve bu koridorda tam olarak on bir ayn bilimsel sergi var. örneğin tünelin karartılmış bir kesiminde gökyüzü, yıldız sistemlerinin açıklamalan ile tavana yansıtılmış. Fraktallar, astronomik fotoğrafçılık, deniz hayvanlan ve yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan hayvanlan gösteren bir fotoğraf sergisi, hologramlann ne olduğunu, nasıl yapıldıklanru örnekleri ile sergileyen bir salon, Bilim Tüneli Müzesi'nden örnekler. Burada aktarma yapan herkes müzenin koridorundan geçiyor, yani sergiler ulaşım sisteminin yanında değil, içinde bir bölüm. Bilim Tüneli Müzesi 1988'dekurulmuş, başlıca hedefı halkın arasında bilime merak uyandırmak, insanlan ve özellikle gençleri onlan çevreleyen dünyaya karşı daha duyarlı kılmak. Müzenin yöneticisi Veronica GarciaChargoy'undeyişiile, insanlarmüzeye gitmiyorlarsa, müze onlara gitmeli. Çeşitli konferanslar ve vrorkshoplar da tünelin etkinlikleri arasında. Garcia'nın verdiği bilgilere göre ekim ayında düzenlenen ve üç gün süren bu toplantılara 1500 ile on bin arasında izleyici katıhyor. Bilim Tüneli Müzesi'nin etkinlikleri sayesinde Metro Kurumu 1997 yılında UNESCO'nun Latin Amerika'daBilimveTeknolojiyiYaygınlaştırma örgütü'nc üye kabul edilmiş. Etkinliklerin doruk noktası ise ekim aylan. Metronun kültürel ve bilimsel aktiviteleri, bireksikliğin ve dilcğin göstergesi. Eksiklik, halkın bu konulara gösterdiği ilgisizlik, bir diğer açıdan bakıldığmda onun sanat hayatına katılmasını engelleyen, yaşadığı maddi ve zamanı yetersizlik. Dilek ise, sanatın halk için üretilmesini öneren, bilimin halka yayılmasını isteyen gelenekten geliyor. 60 yıl önce Diego Rivera, resimlerinin galerilerde halktan gizlenmesini reddedip, alınıp satılamayan, ama herkes tarafından görülebilen devasa duvar resimlerini bu anlayışla yapmış. Ve kendini örneğin bütün yerüstü kamu, müze, sergi ve galerilerinin pazar günleri bedava olmasında gösteren bu felsefe, insanlar kentin altına inmeye başlayınca onlara eşlik etmiş. Bugün metronun halojenle aydınlatılmış uzun koridorları, bütün soğuk, kişiliksiz mimari temele karşın halkçılık kokuyor. Bu felsefe, her gelen metro vagonundan iniyor, her gelene biniyor, her köşenin arkasında, yeraltında, güneşten uzak ama insanlara yakın, sizleri bekliyor.^ yunussoner@hotmail .com 15 PAZARIN PENCERESINDEN Birkaç yıl boyunca geçici bir süre için kurulan fuar, bugün daımi hale gelmiş: Yayınevlerinin satış yaptıklan küçük cambölmeleri var. Ancak günümüzde yeraltındaki pasaj ın uzunluğuartıkyayınevi sayısınayeterli değil ve otoriteler yeni yayınevlerine yer açmak içinyol anyorlar. 1984 'te metro idaresi içinde kültürel aktivitelerle ilgilenecekbir birimkuruluyor. Birim vitrinler düzenliyor, ülkenin tanınmış ressamlannı metro için resitn yapmaya ve istasyonlarda sergilemeye davet ediyor. Sonradaçeşitli sanatgösterileri düzenliyor, yine yer altında. Bunlann arasında müzik dinletileri, dans gösterileri, tiyatro ve balolar da var. Ve hepsi metro istasyonlannın koridor ve alanlannda gerçekleşiyor. Ilk zamanlar özellikle Halk Kultür Müzesi ile yoğun bir ortak çahşmaya giriyorlar, hazırladıklan cam vitrinlerinin içeriğini kültür biriminin kendisi düzenliyor. Güncel konular üzerine de etkinlikler gerçekleştiriliyor. örneğin AIDS'tenkorunma içerikli birkampanya nedeniyle metro yolculanna bedava prezervatif dağıtılıyor. Meksika'nın koyu Katolik bir ülke olduğu ve bu dinin her türlü doğum kontrolünü yasakladığı göz önüne alımrsa oldukça kışkırtıcı bir etkinlik. Kültür Birimi çalışam Laura Romero Gonzalez' in anlattığına göre bugün sergilerin örgütlenmesi daha dışa açık. Metronun çeşitli istasyonlannda, özellikle aktarma duraklannda bulunan toplam 32 cam vitrinden oluşan sergi alanının çoğunluğunu metro dışı örgütler kullanıyor. Prosedür, kuruluşun metroya başvurusunu, kabul edildikten sonra vitrini düzenlemesini öngörüyor. Metro idaresi serginin ıçeriğine kanşmıyor. Düzenleyen kuruluş için sınırsız özgürlük var. Yalnız vitrin güvenliği metronun sorumluluğunda. Sergi düzenleyen örgütlerin başında devletin kültür kuruluşu Conaculta geliyor, ama üniversite, Sağlık Sigortaları Kurumu, çeşitli sivil toplumkuruluşlan da bualandaaktifler. Sergilerde herhangi bir sınırlama olmasa da Romero Gonzales'e göregenel eğilim, Meksika kültürünü öne çıkarmak. Bunun yanındahalkı bilinçlendirme hedefi, kendini aile içi şiddet ve AIDS gibi konularda gösteriyor. Diğer yandan sergiler ve duvar resimleri için uluslar ve metrolararası işbirliğine de gidiliyor. Böyle bir anlaşma çerçevesinde bir Fransız ressamı, San Lazaro durağına Meksika' yı nasıl gördüğünü anlatan bir duvar resmi yapmış. Karşılığında aynı şeyi Meksikalı bir ressam Paris Metrosu içinhazırlamış. Ancak, yeraltı yalnız kültürel etkinliklere mahsus değil. Bilimle de karşılaşıyor yolcu metroda. Arkeoloji ve tarih gibi konularla Sülükçü SELÇUK EREZ 17.20 randevulu hasta, hem gecikmiş, hem de doktor derdini iyice anlayıp kesin bir tanıya varsın diye uzun ve bitmez tükenmez tarifler ve tanımlamalar yapıp tam kırk dakika konuşmuştu: Geçen salı günü sabah saat yediydi galiba... Yok hayır, tam yedibuçuktu... Çünkü CNN haberleri vermeye başlamıştı.... Ki böğrümün sol alt köşesinde şöyle hafif bir böcek ısınğı gibi bir şey hissettim.. Beş ya da altı dakika sonra.... Hasta çıkıp gidince doktor derin bir "of' çekti. Fatoş Hemşire'ye, "Allahını seversen hemen başka bir hasta alma; bırak bir iki dakika nefes alayım!" dedi. "Peki," dedi Fatoş, "öyleyse hiç olmazsa bir eşantiyoncu gelmiş, ilaç bırakıp gidecek.. Onu görüverin!.. Doktor o kadar yorgundu ki ilaç fırmasının ilaç tanıtıcısını bile atlatmaya kalktı. Ancak eşantiyoncu, üstünde bir ilaç ismi ya da diş macunu resmi bulunan tükenmez kalemler, sigara tablalan verip gönlünü kazanmış olacak ki hemşire, "Bu ikinci gelişi.. Hem zavallıyı çok beklettik; görmelisiniz!" diye dayatınca adam odaya alındı. Doktor bey, size firmamızın yepyeni bir "preparatf nı sunmaya geldim... Siz âdet öncesi şişliklerden şikâyet eden hastalannıza ne uygularsınız? Birkaç ilaç vardı; onlan saydı. Bakın bu, hepsinden iyi sonuç veriyor. Nasıl? Bunu hastanın en şiş, en ödemli yerine yerleştiriyorsunuz.. Birkaç saatte şişler yok oluyor. Hasta size minnertar. Bu bir pomad mı? Hayır. Ya ne? Sülük! "Hirudo medicinalis" olarak anmak daha doğrudur. Eski Mısırlılar da kullanırlarmış. Biliyorum: Küçüklüğümde Çemberlitaş'ta satılırdı bunlar... Tansiyon düşürsün diye kullanılır... Ama artık bin çeşit yeni ilaç var. Hepsinin istenmeyen yan etkisi var... Bugün yeniden doğaya dönme akımı güçleniyor; her şeyde olduğu gibi tıpta da bu başgösterdi... Eşantiyoncunun doktorun masasına bıraktığı kavanozda çok sayıda kan emici sülük yüzüyordu. Kaç tane var burada? Azaltılmış doktor numunesi olduğundan sadece otuz tane var; ama eczanelere verdikierimizde elli sülük yüzer. Sadece âdet öncesi şişlere değil başka şeylere de iyi gelir: Dölyolu akıntılanna, mayasıla, gebelikte tansiyon yükselmelerine. Vaila, benim bunlann hiçbirinde kullanasım gelmiyor. Sarkan sülüklerle dolaşan hastalar düşünemiyorum. Sokağa nasıl çıkarlar. Şu pomadı sürersen hemen bırakıyortar. Tentürdiyot da olur, ama bu madde sülükleri öldürüyor. Hayvan haklan savaşçılan ile başın derde girer. Yıne de bilimin ürettığı bunca ilaç yerine bu kocakan ilacını kullanmak ters geliyor. Doktor Bey, Con Hongan adlı biri "Bilimin Sonu" adlı bir kitap yazmış: Bilim, bulup bulacağını buldu, bilimin sınınna geldi tosladı.. diyormuş. Şu halde doğaya dönup onun ürettiklerine başvurmalıyız. Doktor buruktu; inanmamışa benziyordu; ama eşantiyoncu öyle kolay pes edenlerden değildi: "Size on sülüklü bir kavanoz bırakıyorum.. Bir deneyin de Azteklerden bu yana yazının tarihini anlatan bir sergi var şu sırada Meksiko Metrosu 'nda. sonra konuşalım!" deyip gitti. Fatoş Hemşire yeniden bir hasta aldı. Hastanın biri gidip biri geldi. Sonuncusu gidince doktor hemşireye "Ne saçma! Bu devirde doktora sülük getiriyorlar!" dedi. Niye saçma olsun, bizim köyde kullanır ve sonuç alırlar... Hemşire gidince doktor biraz uzanıp dinlenmek istedi. Uzandı; beş dakika sonra tuhaf bir dürtü ile kalktı, kavanozdaki sülüklerden üçünü bir baldınna, üçünü de diğer baldınna yerleştirip uzandı. Yarım saat sonra telefon çalıp uyandığında kendini "güçlü" hissediyordu. Sülükleri unutmuştu. "İyi ki biraz uyudum!" dedi. Çoraplannı sülüklerin üstüne giyip otoparka yöneldi. Ertesi gün sıra çamaşır yıkamaya geldiğinde çoraplarında tam altı sülük bulacak karısının pek görkemli tepkisini de pek tabiı ki kaçıracaktı...^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear