Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET DERGİ Geçen günlerde bir erkek şair, kadın orgazmını betimleyen bir dizi şiiriyle T. S. Eliott Ödülü'nü aldı. Lucretia Stewart, bir erkeğin kadınlara özgü duygulan gerçekten yazıp yazamayacağını sorguluyor. Karşı cinsi anlamak I eden kadın erkek gibi olamıyor" türü bir yakınma, "My Fair Lady" de Eliza Doolittle kendisini neşcli bir dansa kaldırdığı sırada Profesör Higgins tarafından dile getiriliyordu. Zaman nasıl da değiştı. Şimdi erkekler kadınlara benzemeye, üstüne üstlük kimi zaman kadın olmaya can atıyorlar. Bunu beceremeyince de, görünüşe bakıhrsa, "Bir erkek kadın gibı düşünebilir, onunla aynı duygulan paylaşır ve bir kadın gibi yazabilir mi" sorusu gündeme geliyor. Geçen günlerde şair Hugo Williams "Billy's Rain" adlı yeni toplu şürleriyle 'T. S. Eliot Ödülü'ne hakkazandı. Kitapta, şiirlerin çoğunda "ben" olarak geçen yazann sevgilisine, "direkleri yıkılan bir dehlizde tek başına yol aldığında" diyerek betimlediği cinsel doyumun doruğuna ulaştığında onun neler hissettiğı y önündekı görüşlerini soran bir şiir yer alıyor. Bir (erkek) eleştirmen Williams' ın kadının cinsel doyuma ulaştığı anı bir erkeğin betimleyebıleceği en güzel bıçımde dile getirdığine inanıyor. Böylesi bir yorum da, ister ıstemez. "Bir erkek bir kadının yaşadığı duygulan, ya da bir kadın, erkeğin duygulannı gerçekten bılebilir mı" sorusunu sormamıza neden oluyor. Bir süre önce bir Ingüız radyo programında tartışma konusu olarak yazın alanındaki erkekler ele ahnıyordu. Bu programda Martin Amis ve Amerikalı femınist eleştinnen Cora Kaplan 20. yüzyıl yazınında erkek karakterlerin nasıl yansıtıldıklannı ve feminist eylem sonucunda söz konusu erkek imgesinde nasıl bir değişiklik mey dana geldiğini tartıştılar. Amis'in 1997 yılında yayımlanan "Night TrainGece Treni" adlı romanı Mike Hoolihan adında Amerikalı bir kadın polisin bakış açısından aktanlmaktaydı. Burada kadın polisin adındaki erkeksiliğe ve kitabın ilk satırlannı oluşturan, "Ben bir polisim. Ama bizler kendimizi asla ben bir erkek polisim, ya da kadın polisim biçiminde tanıtmayız " tümcelerine dikkat edin. Yazarlann olaylara yalnızca başka sosyal ve ekonomik kesimlerden kişilenn bakış açılanndan bakmakla kalmayıp, kendilerini zaman zaman karşı cinsin yerine koymaya çalışmalannınbir nedeni, yazann o cinsi yansıtmakta ne denli başanlı olduğunugörmek istemesidir. Yazar, Rose Tremain' in "The Towers OfTrebizond", Virginia Woolf'un "Orlando" ve Jeanette Winterson'un "Written On The Body" başlıklı yapıtlannda olduğu gibi, kimi zaman öyküyü anlatan kişinin cinsiyetini belirtmekten kaçınarak okurla dalga geçmekten hoşlanır. Winterson yarattığı bu gizemli hava ile ilgili olarak, "Öyküyü anlatanın cinsiyeti önemli değil, en azından benim için önemli değil. Bana kalırsa kitap boyunca her iki cinsiyetin de izlerine rastlanıyor. Kimi zaman eril, kimi zaman dişil etkilerin obnası bence son derece doğal bir şey," yorumunu yapıyor. Yazar erkeklik ve kadınlıkla ilgili konulan, yani cinselliği ırdelemıyorsa, o zaman daha derin konulara odaklanmakta özgür değil mıdir? Tüm bunlar kuramsal bağlamda bir sorun olmaz, ancak uygulamada yazar kendisini cinsiyetten soyutladığında okur sürekli ipuçlan aramaya çalışır ve bu da dikkatinin dağılmasına neden olur. Yaratıcı yazıda yalnızca eşcinsellerin eşcinsellikle, lezbıyenlerin lezbiyenlikle ilgili romanlar y azmalanna ızın veren kurallann geçerlı olması gerektiğini savunmaya çalışmıyorum. Çünkü böylesi bir tutum düş gücünü kısıtlar. Öyle olsaydı ne bilimkurgu, ne de cinayet romanları yazılamazdı. Yazarlar yalnızca kendi deneyimleriniaktarmadurumundabırakılsalardı yazın dünyası salt kuru ve sıkıcı toplumsal gerçeklıklerden oluşurdu. Gelgelelim, Anna Karenina gibi harika bir kadnı karakteri yaratan Tolstoy ile kadmmış gibi yazmaya çalışan bir yazar arasında dağlar kadar fark vardır. Tıpkı ameliyatla cinsiyet değiştiren biri gibi, kendisini bir kadının yerine koymaya çalışan erkek yazann pek de ınandıncı olduğu söy lenemez. Fransızlann sadomazo türü romanı "O'nun Hikâyesi" ilk yayımlandığında Pauline R6age adıyla yayımlandı. Ne var ki, uzun bir süre bu romanın bir erkeğin kalemmden çıktığına inanıldı. Içeriği bir kadının kaleminden çıkamayacak denli aşın cinsellikle yüklüydü. Kitabın yayımlanmasından ve yazann da ölümünden yıllar sonra yapıtın Dominique Aury tarafından yazıldığı açıklandı. Aury kitabı sevgilisi Jcan Paulhan'ınilgisiniyenidençekmekamacıylakalemealmışh. Viktorya döneminin pornografik romanlan erkek okurlarda kızların her şeye hazır ve istekli oldukları duygusunu uyandırmak amacıy la genellikle bir genç kızın dilinden kalemealınmışlardı. tyi bir yazar, hangi bakış açısından yazmayı seçerse seçsin, hemen hemen her zaman okurun ilgisini çekmeyi başanr. Ölüm, yitirme, sürgün, açlık ve baş ağnsı gibi kimi deneyimler evrenseldir. Baş ağrılannm kökeni dışil olabilir, ama baş ağnsı erkekte ne ise kadında da odur. Gelgelelim, okur bir yanılgıya düşüp de erkeğin, salt okuyup duyduklanndan doğum sancısının nasıl bir şey olduğunu çok iyi bildiği duygusuna kapılmamalıdır. Aynı biçimde, bir erkek cinsel doyuma ulaştığı anda bir kadının ne gibi duygular içinde olduğunu nasıl bilemez ve anlatamazsa, bir kadnı da erkeğin cinsel doyuma ulaştığı anki duygulannı bilemez ve her gün sakal tıraşı olmanın sıkıntılannı dile getiremez. Yedi kuşakyaşayan Thebaili Tiresias bu süre içinde önce erkek, daha sonra kadın, ardından da yine erkek olarak yaşamını sürdürmek gibi ilginç bir deneyime sahipti. Zeus ile Herakadının mı, yoksa erkeğin mi cınsellikten daha büyük haz aldığı konusunda ateşlı bu tartışmaya girince bu konuda deney im sahibi olan Tiresias' m görüşüne başvuruldu. Olayı iki yönüy le de yaşayan Tiresias' a göre, cinsellik kadın için erkeğe kıyasla dokuz kat daha keyıf venci bir şeydi. Doğrusu, böylesi bir görüşe sahıp olmak her şeye değerdi.^