26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

CUMHURİYET DERGİ UNESCO Milli Komitesi adı var kendisi yok birkurul görünümünde. Tarihsel mirasın sözde kalkınma projelerine karşı korunması çabalannda da ortalıkta görünmüyor. Kültürel ve tarihi özellikleriyle ünlü Hasankeyf i yok edecek Ilısu Santralı için îngiltere'nin vereceği kredi ise neredeyse gelmek üzere. Hasankeyf' e kimsahip çıkacak? sal iktidarlannAnadoluuygarlıktarihini gelecek kuşaklara "aktarmamak" yönündeki inatlan sürse bile, bu kültür yoksunu ve çağdışı inadı sorgulayan, durdurmaya çalışan ve önlemler almak için çırpınan duyarlı kişi, kurum ve kuruluş sayısı çığ gibi artıyor. Artık sadece yurdumuzda değil, yurtdışında bile sayısız girişimin gündeminde Hasankeyfvar. Dahası, bütün bu çabalan sürdürenler, aslmda yine devletin yapması gereken bir işi de yapıyorlar ve Ilısu Barajı'nın Hasankeyf i yutmadan nasıl yeniden tasarlanabileceği ya da hem elektriğin üretilip, hemdetarihinkorunabıleceğialternatifprojelerin neler olabileceği üstünde kafa yoruyorlar. Tıpkı, Cumhuriyet DERGl'nin elinizdeki bu sayısında Hasankeyf i kucaklayan Gülay Talash' run yazısından da öğrendiğimiz, haritamühendisiSelahattinElçi'ningeliştirdiği; "baraj gölü seviyesini tarihi kenti su basmayacakbirkottarutma"projesindeolduğu gibi... Gizemll komlte... Buna karşın "devleti" temsil edenler ve özellikle GAP idaresi ile DSt yönetimleri ise yaklaşık "25 yıl önce" tasarlanan tarih düşmanı ilkel bir projenin 2000'lerde yaşama geçirme hırslanndan hâlâ bir adım bile geri atabilmiş değiller. Hemen tüm konuşmalanna "dünya değişiyor" diye başlayarak, aslında dar çıkarcılık yerine toplumsal haklan ve değerlen savunan görüşleri "eskidi" diyerek işlevsiz kılmaya çalışan bu baylar, (bayanlara pek yakıştıramıyorum) aynı değişen dünyada 25 yıl öncesıne göre çok fazla değişen "çevre ve kültür bilinci" ile aynı bilince hizmet edebilecek teknoloj ik değişımlerden bile habersiz görünüyorlar. Çünkü çağdaş uygarlık bilinci ve yeni teknolojiler,köhnemiş IlısuBarajı projesini gözden geçirmeyeyetiyorve artıyor bile... tşte bütün bu süreçte, şimdiye dek hemen hiç sesi çıkmayan ve hatta sayısız kere kendilerine çağn çıkartıldığı halde hemen hiç oralı bile olmayan "sorumlu" bırkuruluşumuz var ki o da şu gizemli "UNESCO Milli Komıtemiz..." "Gizemli" diyorum, çünkü gerçekten adeta bir "sır" gibiler. Ne yaparlar, ne ederler belli olmadığı gibi, sözde kamuoyuna açık toplantılarını da aradan aylar, hatta yıllar geçtikten sonra eğer elinize bir doküman geçerse öğrenmiş olursunuz... "Sorumlu" demenin nedeni, bukomitenin temel görevinin.Türkiye'deUNESCO'nun gözükulağı olması ve ÜNESCO'nun uluslararası çabalanyla bağlantılı olması gereken konulan da yine UNESCO adına izleyerek "milli gelişmelerin ve taleplerin" bu dünya kuruluşuna iletilmesi... Ne var ki UNESCO Milli Komitemiz, sanki adı var kendisi yok bir kurul gibi, (oysa kendileri varlar ve sağda soldabizleri temsil edip, yurtdışı toplantılara da katılıyor, aynca ücret de alıyorlar) sadece Hasankeyf konusunda değil, buna benzer tarihsel mirasın sözde kalkınma projelerine karşı korunmasına yönelik diğer çaba ve kampanyalarda da ortalıkta görünmemeyi yeğliyor. Dahasını da söylemeliyim: ÜNESCO'nun kardeş kuruluşu olan Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Türkiye Milli Komitesi'nin UNESCO Milli Komitesi'ne geçen yıl yaptığı ve "Hasankeyf 'in Dünya Mirası listesinealınması için UNESCO merkezıne teklifgötürülmesi" talebini içeren kapsamlı bir başvuruyu da adeta"reddeden"bukomite, ICOMOS temsilcilerimize özetle şu yanıtı veriyor: "Bu konu siyasidir, bizi değil hükümeti ilgilendirir..." Peki, söylermisiniz sizi ne ilgilendiriyor? UNESCO'cular nerede? OKTAY EKtNCt D ünyanın hayranlığını üzerinde toplayan Hasankeyf inbaraj sularında elektrik uğruna boğulmaması için: însana ve insanı insan yapan tarihsel yaratıcılığına saygı duyan; Tarihi sadece siyasal bir süreç olarak algılamayıp, binlerce yılhk bir kültürel birikimi içeren en temel uygarlık kaynağı olduğubilincineerişebilmiş; Ülkesindeki evrensel değerlerikorumanın insanlığa karşı da bir çağdaş yurttaşlık ve insan olma görevi olduğunu derinden özümseyen; Geçmişin tanığı ve aynı geçmişi "tarih" yapan kültürel gelişmenin belgeseli olan böylesi eşsiz değerlen, bir daha asla elde edilemeyecek en büyük zenginlık ve en güçlü "bellek" nitehğiyle geçmiş kuşaklann bizlere eşi bulunmaz bir armağanı olduğunu görebilen; .... Ve işte ne elektrik, ne de başka bir şeyle ölçülebilecek böylesi bir paha biçilmez armağanı gelecek kuşaklara da aktarmanın en temel insanlık sorumluluğu olduğunu yüreğinde hissedebilen; kişilerin ve aynı duyarlı kişilerce oluşmuş kurumlann çabalan her geçen gün artıyor.. . Hasankeyf'e karşı bu büyük sevgi ve tarih bilinci yumağının giderek yoğunlaşması da 12 yıl öncesi ilk seslenişlerimizi yeni umutlarla buluşturuyor ve güçlendiriyor... Mimarlar Odası olarak ilk kez 1988 yılında Mardin'de geniş katılımlı bir sempozyum düzenleyip, "AnadoluKültür ve Kalkınma" temasını 3 gün tarhştıktan sonra; Hasankeyf gibi bir kültür hazinesinin kalkınma adına sular altında kalmasının kimlikli ve uzun soluklu bir gerçek kalkınma hedefine de en büyük darbeyi üıdirmiş olacağını, çünkü geleceğin Anadolu insanını uygarlık birikimlerinden yoksun ve belleksiz kılacağını... sonuç bildirgesine ilan ettiğimizde, şimdi aynı görüşleri savunan yığınlann karşısında bel ki bir avuç bile değildik... Sempozyuma katılanlardan Aziz Nesin, Mardin belediye düğün salonundaki "Japon fenerleriyle" bezenmiş süslemeleri toplantıyı izleyen halka göstererek; "siz öz kültürünüzyerinebunlan yeğlerseniz, Hasankeyf'i de elinizden alırlar ve tarihinizi boğan sulann üstünde ABD'den getirilen motorlarla jetski yanşmalan yaparlar, siz de tribünlerde coca cola içerek onlan seyredersiniz..." gibilerinden bir azarlama nutku çekmişti... Yine konuşmacılar arasındakı Arslan Başer Kafaoglu da Hasankeyf' ı daha birçok tarihsel yerleşmeyi (örneğin Birecik Barajı'nınbugünlerde yutmaya hazırlandığı Halfeti gıbi) gözden çıkartan bu santrallarla elde edilecek elektrik enerj isinin yitirilen değerler karşısında bir "hiç" olduğunu anlattıktan sonra şu uyanda bulunmuştu: "Hem geçmiş yok olacak, hem de gelecek yine aydınlanmayacak..." tşte o günlerdeki öncü seslenişlerden sonra bugün gelinen düzeye bakıldığında, siya
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear