Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1 AĞUSTOS 1999. SAYI 701 9 ;ifti iki katlı ahşap evleri çökerken iki aylık Jenol'akoştular. Şükran Okyer ıslanmışçaiınndabcbeğini sallarken "Benimkorkum jocuğumu bulamamaktı" diyor. Marmara Böl gesi' nde caddeler ve sokakar çadırlarla, çadırların önü yıkıntılardan «ırtanlmış eşyalarla dolu; y ırtık kanepe, vazo, kırık tabak ve ansiklopedilcr... Kayıplar 3yle büyük ki hayatta kalanlar bunu bir mucize olarak değerlendiriyor. Hanife Yaslı depremi fark edincc çocuğuna koşmuş, mutfakta sıkıştp kalmış küçük oğlu Coşkun'u balkondan atarak kurtarmıij, "Bu birmucize" diyor. "Çokşükürdiyclim.birkaybımız olmadan kurtulduk". Herkes onlar kadar şanslı değil Adapazarı'nda. Bir baba iki katlı evinden kurtuluş olmadığını hissedince dokuz yaşındaki oğlunu balkondan atmış. Küçük oğlunu da attıktan sonra kolon üzcrine devrilmiş ve orada sıkışıp kalmış. Büyük oğlunaseslenmiş"Kardeşin sana emanet". Çocuk kardeşini saplandığı kumdan elleriyle kazarak çıkarmış. lsmi bilinmeyen babanın hikâyesi Adapazarı'nda anlatılıyor. BAŞKENT GUNLERI Yeni bir milat MİJŞERREF HEKİMOĞLU adir Nadi ve Yunus Nadi iyi ki bugünleri görmediler, diyor Berin Nadi. Sağlığı çok iyi değil ama anıt gibi dikiliyor mezar başında. Itici gücü Cumhuriyet'ten kaynaklanıyor, hiçbir görevden geri kalmıyor. Mezar başındaki konuşması da o görev doğrultusunda. Birkaç sözcük ama sitemi de var, dikeni de. Sorgulama da, yargılama da. Ashnda ortak bir tepkiyi yansrtıyor bu sözler. Sevdiklerimizi belli olaylardan esirgemek istiyoruz, kişiliklerine, ilkelerine, yaşam biçimlerine ters düşen gelişmeleh görmemelerini yeğliyoruz. Klmi dostlarım için ben de seviniyorum çoğu kez. Dünyamızdan erken ayrıldılar, şarkıları yarım kaldı, özlemleri dinmedi, ama yozlaşmayı yaşamadılar. Onlardan biri de Dr. Nusret Fişek. Sağlık dalında sosyalleşmeyi amaçlayan, bu amaç için emek ve yürek veren bir doktor. Girişimleri gerçekleşseydi bugün başka koşullarda olurdu ülkemiz. Sağlık sorunları çözüme varmış olurdu, deprem nedeniyle ekranlarda yer alan görüntüler de böylesine tepki yaratmazdı belki. 27 Mayısçı dostlanmı da çok düşünüyorum songünlerde. 1961 Anayasası'nda öngörülen haklar ve özgürlükler yaşama geçseydi gerekli eğitim ve donatımla güçlü bir toplum olarak yaşardık bu depremleri. 27 Mayıs'a dönük çağnşımlann özel bir nedeni de var. Dr. Babür Küçük. 27 . Mayısçılardan Albay Sami Küçük'ün oğlu. 1960'h yıllarda güzel bir çocuk, 1990'larda kulakboğazburun Berin Nadi: Sorgulaması da var, yargılaması da... dalında iyi bir uzman. Yöneticiliği ağır basıyor, Japonya'da O ölülerin uyansı var hepimize. Ülkemizde geçen yılların gözlem ve birikimlerini de hiçbir şey deprem öncesine dönemez değerlendirerek Ibni Sina'nın yönetimine artık. Halkımızın tepkisi, özverisi, tüm katkıda bulunuyor. Genç asistanlar örgütsüzlüğe karşı deprem bölgesine "Babür Abi" diyor ona, o da "ağabey" koşarak olağanüstü çabalar sergileyen diye sesleniyor kimi hocalarına. Sevgi, gençler, toplumdaki değişim istegini açık saygı dolu bir ıletışimle sağlam bir doku seçik dışa vuruyor. oluşturan birliktelik bu. Klinikte kaldığım Depremden önceki koşulları depremden günlerde nerdeyse havada kokladım bu sonra yaşamayacağız! sıcak dokuyu. Konuşmaya vakit yok ama Yeni bir milat oluşuyor tarihimizde. bir bakış, bir gülüş, birkaç sözcük de belli gerçekleri dışa vuruyor. ören'deki dostlarım bılge dostum Ida'dan Bilim dalında hoca ve asistan ilişkisi beni mektup yollamış bana. O da böyle çok etkiler. Kımi kişiler profesör oluyor da söylüyor. Tahtakuşlar'dan seslenenler de hoca olamıyor nedense! Hocaların hocası Sarı Kız'ın selamlarını söylüyor. da Rıdvan Ege tıp dalında. 87'nci kitabını Bir selam da Can Yücel'den. Sıcak yazıyor son günlerde. 1960'lardan bu dizeleri içimı ısıtıyor. Mezarı Datça'da ama yana sürüyor dostluğumuz. Sakatların Can Yücel ölebilir mi? Ölümsüz ozanlann Rehabilıtasyonu Demeği'nde birlikte yanında sonsuza yol alıyor Akdeniz'in çalıştık yıllarca. llker Çetin genç bir sularında.^ asistan o zaman. Şimdi hocasının gözlerini parlatan bir cerrah. llginç rastlantı dost çevremde cerrahların ağırlığı var. Ibrahim Ceylan da onlardan biri, şimdi emeklı. Sonra öğrendim ameliyatıma da girmiş, usta bir ressam gibi çizdi resmini. Elbet çok duygulandım. Bu ameliyatım nedeniyle yeni güzellikler yaşadım yatağımda. Dostlanmı daha yakından tanıdım, dahası dostluğun da ötesine yol aldım. Yaşama sevincimiz, itici gücümüz sevgi ve dostluktan kaynaklanıyor her zaman. Yalnızlığı aşıyor, uzakyakın tüm sevdiklerinle kucaklaşıyorsun. Yalnızlığa gömülenlerin mutsuzluğunu da daha içten anlıyorsun elbet. Göçük altında saatlerce kurtarıcı bir el bekleyenlerin neler yaşadığinı da hissediyorsun yüreğinde. O el yetişemezse yaşam soluyor, nitekim soldu, binlerce kişi öldü değil mi? Depremin iuydlarca silinmeyecek... ettiği trafiği açmak için ellerinde sopalarla yollara döküldüler, önündeki aracı sollayarak ambulans ve iş makinelerinin geçmcsini engellcyen araç şoförlerine bağırdılar, çağırdılar. Depremin ilk günleri geçtikçe, yıkıntılardan sağ olarak çıkarma umudu azaldıkça, enkazdan ses duyduklannı söyleyenler çoğaldı. Kurtarmackiplerine sesduyduklarını söyley ip arama yapmalarını sağlamaya çalıştılar, hatta bazen sırfyakınlarının cesetleri çıkarılsın diye sahte ihbarlarbile yaptılar. Kurtarma ekiplerinin çalışma sırasındaki sessizlik uyansınabüyükbirdikkatle uydular. Köpekleri umutlaizlediler, hatta köpek hareketleri konusunda uzmanlaşarak "Görmüyormusunuz canlı var" diye seslenenler bileoldu. 23 Ağustos'tabaşlayan yağmur, insan oğlunun dayanma gücünü sınargibiydi. Deprem bölgelerine yığılan yardım malzemelerinin dağıtımında yaşanan aksamalardan sonra şimdi de aralıksız yağan yağmurun şiddeti altındaydılar. Perişan oldular. Pembe Hanım sınlsıklam ve depremin ardından gelcn yağmurdan çılgına dönmüş görünüyordu. Pembe tişörtlü Pembe Hanım iki elini yanlaraaçıphaykınyor. "Şarkılarla.türkülerle oy topluyorlar. Hiçbir partiye oy vermiyeceğiz. Kars'tan, Van'dan, Bingöl'ün Genç ilçesinden yardım getirdiler, dcvlet bir çadır bile vermedi. Bcn nasıl evlatlanmı çadırın altına alıyorsam, devlet de yurttaşlarını öyle almalı".K.omşulannın böyle konuşmaması için uyardıkları Pembe Hanım iy ice sinirleniyor: "Beni susturmayın, devlet mevlet yok. Vatandaş vatandaşa yardım edi yor". 16 Ağustos'u 17 Ağustos'a bağlayan gece 03.02'de büyük karanlıkla gelen ölümdü, yoksulluktu, sonsuza dek ayrılıktı. O karanİık geleceğini çok öncedcn haber vermişti. Görülmedi.Sonuç.kırkbindenfazlainsanın öldüğü cinayetti... ^ Sırayağmurdaydı... Nezaket Genç, yüzü gözü mosrnor, bir caddenin kenannda çadırbekliyor. Üç saat göçükte kalmiij. Anlatması zor o saatleri... "Nasıl anlatayım ki birden geldi. Beyim 'gittik biz' dedi. Koltuk üstümüze geldi. Tavan çöktü. Beyim bağınyordu 'Kurtarın bizi komşular'diye.Sonraoğullanm geldi tavanı kesip bizi çıkardılar. Galiba bayıldık..." "Beşinci kattaydık, çıldırtan bir şey. Sonra 'bomba atıldı' dedim, tavan patladı ve kum gibi döküldü. Vura vura salladı. Gökyüzünde kcndime yer aradım, kapılar kapandı çıkamadık. Çckyatın üstünden çatıyaçıktık çatı yerdeymiş." Böyle anlatıyor depremi Goodycar işçisi Yaşar Kırcan. Adapazarı'na yağmur yağıyor. Kırcan çadınnda, 56ya!jlarındakioğullan Barış ve Can' ınyanında duruyor. Eşi ıslanmışeşyalarıycniçadırataşıyor. Öfkeyle yaklaşıyorkocasınınyanına:"Çokgeldiler, çok konuştuk, boş ver, biz işimize bakalım". Deprem öldürerek, yıkarak, kırarak geçti, ekonominin kalbi kentlerden. Rant hırsı, yanlış yerlcsjim binlerce kişinin canınamal oldu. Faili olmadıklan bir suçun bedelini canlarıylaödediler, yaralandılar, yakınlannı kaybettiler,evsizkaldılar. Depremin ilkşokunu atlattıkça acı ları öfkeye dönüştü. Gölcük'te yıkıntıların dışında yakınlarının cesetlerini kendi kendilerineçıkarmayaçalışan insanlargiderek hırçınlaştı. Iş makinesi bekliyorlardı, devletten yardım bekliyorlardı, ölülerinibiranöncegömmekistiyorlardı... Çevre illcrden Gölcük'e akın edenlerin felç Lzmaıılara göre, depremi yaşayun t,oı ııktar mutlaku terapigörmeli...