26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 ŞUBAT 1998. SAYI 620 anladım. Japonya'da insanlar sanki bakışarak anlaşıyor. Sakin, mütevazı insanlar. Biziminsanımızdadavardırbu. Son yemekte belediye başkanıyla hoş bir konuşmamız oldu. Bana Japonya'da cenneti yaşattınız dcdim. Gerçekten ben, cenneti yaşadım Japonya'da. Kent çok temiz, bakımlı, yaşam seviyesi yüksek. Dolayisıylaherbirey sanatınherdalıyla ilgili. Yeryüzündecennet ancak böy le yaratılabilir. Kavvashima Tekstil'deki izlenİmleriniz? Kawashima Tekstil Şirketi, dağ eteklerinde.doğanıniçindekurulmuş.Birbahçesinde dokumaokulu var. Genç sanatçılargeleneksel vc çağdaş üretim yapıyor. Müzesi de var. Türkiye'de tekstil sanayii gelişti. Bizde de bir tekstil müzesi oluşmasının zamanıdır. Ka\vashima Tekstil, dünyanın her tarafındansiparişalıyor. Picasso'nunünlüGuernicatablosunundokumasınınyapıldığınıduymuştum. Türkiye tekstil geleneği çok eski bir ülke. Neden bizde dünyanın her tarafından sipariş almayalım. Niye kamu ve özel sektör yapılarında kendimize has güzel dokuma duvar panolarımız olmasın. Japonlar bunu gerçekleştirmiş ve yaşama sokmuşlar. Kavvashima Tekstil'deki bekleme salonunda pcnccrcdcn baktığımda Japon Bayrağf nın yanınaTürk Bayrağıasılmıştı. Bubirgelenekmiş. Birtek davetli dahi gelse ülkesinin bayrağını asıyorlarmış. Sizcc Japonlarla Türkler arasında benzerliklervarmı? Batılı dostlarımla iyi deneyimlerim var amaolumsuzluklardayaşadım. Batılıarkadaşlarımın zaman zaman misyoner, bencil tavırlanni gördüm.Tabiihepsi içinsözkonusudeğil.Batılılar'ınDoğu'yutanıyan,onlara değer veren tipleri çok iyi, ama bir de Avrupalı misyoner tipleri var ki üçüncü dünya ülkelerini, halta Japonlar'ı, Çinliler'i küçümseyebiliyorlar.Onun için Japonlarla ara sırabunuesprilibirşekildekonuştuk. Onlarla"DoğuluDuyarlılık"anlayışımi7oldukça benziyor. Türkiye'de başkanlığını yaptığınız tekstil bölümünün dokuma sanatdalının etkinliklerinden söz edebilir misiniz? Tekstil bölümünda üç dal var. Giyim, baskı, dokuma. tstanbul Tekstil Konfeksiyon lhracatçıları Birliği (iTKlB), Merter tijadamları Derneği veTÜBİTAK'lakurumsal ilişkilerkuruldu. Özgiin dokuma denilince ne anlıyorsunuz? Bu konuda sorunlar var mı? Banagöreözgünlük, şimdiye kadar yapılanlardanbiradımileridebirşeylerüretmek, kendine has bir üslup oluşturmak demek. Yenilik tasanmda, sanatçının malzemeyi kullanış biçiminde, yorumunda oluyor. Dokumanın tekniği temelde değişmiyor ama sanatçının üretimindeki yarattığı dünya değişmiş oluyor. Neden tekstil bölümünü seçtiniz? Resimden hay atımı kazanamam diye akademide tekstil bölümünegirdim. Akadcmiden 1966 yılında mezun olunca Vakko'da desinatörolarakikiyılayakınçalıştım. Kanada'ya göçmen olarak gittim, iki yıl kaldım. lngilizcemigeliştirdim. Grafikatölyesinde işçi gibi çalıştım. SonrabirHollandabursu kazandım. Konum tekstil olduğuiçin tekstil dokumasınıöğrendim.Akademideykenresimatölyesinckaçardım.Oradaöğrendiğim resimsel çalışmaları dokumalanma uyguladım. Bunedenleçokmutluyum. Benceseramik, grafik sanatçısı, mimar hatta sinema yönetmeninin resimsel çalışmalan olduğunda sanatı güçlü oluyor. Hollanda dönüşünde Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu'na asistan olarak girdim. Göksu Keten Kenevir Fabrikası'nda danışman olarak çalıştım. Orada bir dokuma atölyesi kurduk ve birkaç işçikızımızaelişiişleriöğrettim. Dokunıalarınızda en çok hangi malzemeleri kullanıyorsunuz? Ben doğal malzemeyi seviyorum ve kullanıyorum. Ama malzemem sizal denilen tropikal birkaktüsbitki lifi. Pamuk, kendir ve yünmalzemedekullanıyorum. Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir? ŞimdikiözlemimAnadolu'daycreldokumaların yanı sıra, çağdaş sanatsal dokuma üretı'mleriyapanatölyelerinoluşması.Müzelerimizde Mezopotamya, Mısır, Hski Yunan,Bizans,Osmanlıuygarlıklarındanorijinal örnekler var. Öğrencilerimlc her sene müzelerebirtııryapıyorı.z. Motifçiziyoruz. Motifleribinanıniçindedeyaşıyoruz,ayrmtıya iniyoruz. Anadolu Uygarlıklan'ndan seri yapmayı düşünüyorum ve müzclere has serilerçıkarmakistiyorum.Habitatsırasında Ayasofya'dan başladım. Yavas. yavaş bir ekip oluşturmaya çalışıyorum. Sibel Arık adlı baskı dalındaki öğretim üyesi genç bir meslektas.imlauygarhklardizisinikalipba.skı y öntemiyle seri hal i ne getirmeye çalışıyo 19 PAZARIN PENCERESİNDEN Örümceklerle iletişim SELÇUK EREZ eçenlerde, Anadolu'nun bir kasabasında belediye başkanının, başıboş köpekleri tüfekle öldürttüğünü yansıttı televizyon kanallarından biri. Köylerimizde başıboş gezen köpeklerden bir bölümü sakattır, yürürken koşarken aksarlar.. Neden? Çoluk çocuk taşlarlar da ondan.. Onlara Kuran'ın Arapçası ezberletilir de hayvanlara eziyetin günah olduğu anlatılmaz. Bu çocuklar büyüyüp de belediye başkanı olunca da böyle davranırlar! Oysa, köpek gibi kedi gibi binlerce yıl bize arkadaşlık etmiş hayvanlar bir yana, tüm hayvanlar iyi tanınırsa, doğadaki rolü, yararı kavranırsa şefkatımıza layıktırlar.. Hangisi mı? Mesela örümcekler! Colette'ın öykülerınden birinde yazar, yaşadığı kentten köyüne, anasını yoklamak için döndüğünde ona ilk sorduğu, "örümceğinin nasıl olduğudur": Yazarın annesinin gerçekten bir örümceği vardır ve bu örümcek her gece bellı bir saatte tavandaki ağından ınip kadının yemek masasına bıraktığı reçelden yer.. Oysa örümcek birçoğumuz ıçın "kıllı, zehırlı, iğrenç ve pıs bir bocektir!" ve ilk görüldüğü yerde ya bükülmüş bir gazete parçası ya da elektrikli süpürgenin uzantı borusu kullanılarak yokedılmelıdır! örümcekler aslında "böcek" değillerdir. Bildiğıniz gibi böceklerin altışar, oysa orümceklerin sekizer bacağı vardır ve bu yaratıklar, akrepler ve kenelerle beraber başka bir gruptandırlar. Bu yaratıktan korkanların sayısı o kadar çoktur ki Steven Spielberg, Hitchcock'un "Kuşlar"ına nazire olacak bir korku filmi senaryosu tasarlamaya kalkınca aklına , önce "Arachnophobia" yani "örümcek Korkusu" adı gelmiştir. Çağdaş psikanalizin babası olan Freud, bazı kımselerin sık sık örümcek rüyaları gördüklerını ve onları korkutan bu rüyaların aslında annelerınden irkilmeyi yansıttığını söylemiştir. Bu yaratıktan korkmanın kökeninde eski çağlardan kalan izlenimler yer alır: Yunan Mıtolojisinde Zeus'un karısı Athena, Arachne'yi cezalandırmak için örümceğe dönüştürür: Arachne iyi bir kilim dokuyucudur.. Athena ile bu alanda yarışmaya kalkar. Yarışma sırasında dokudukları gerçekten bu alandaki yeteneklerini yansıtır; ancak dokumalarında canlandırdığı konular, Athena'yı çılgına çevirir: Kilimlerden birinde Leda ile aslında Zeus'un şekil değiştirmişi olan kuğunun sevişmesini, ikincisinde Zeus'un altın damlalarından oluşan bir sağanağa dönüşerek gebe bıraktığı Danae'yi, üçüncüsünde ise yine Zeus'un beyaz bir boğaya dönüşerek kaçırdığı Avrupa'yı resmetmiştir. Athena, bu dokumaları parçalar ve Arachne'yi "ömrünün sonuna kadar dokumayı sürdürmesı için" bıldiğimiz, çoğumuzu ürküten kıllı yaratığa çevirir. Türkçemizde, bu hayvana verilen adın, ördüğü "ağ"dan, yani yarattığı üründen esinlenerek üretilmiş olması dikkati çeker: Oysa, Asya'dan, Bering Boğazı'nı geçerek Amerika kıtasına vardıklarına inanılan Kızılderililerden Navajo kavminin yaratılış efsanesınde o kavmin kadınlarına dokumayı öğrettiğine inanılan bir "Ulu örümcek Kadın" vardır. Bu kavmin yaratılış efsanesınde ve diğer söylencelerinde örümcek, korkulan kaçınılan bir yaratık değildir. Kuran'da "Ankebut" yani "örümcek" suresi vardır: Bu surenin bir yerinde şöyle denir: "allah yerine puta tapanlar bir örümceğe benzerler.." Hangi açıdan benzerler? "örümcek kendine bir mesken kurar ama örümceğin meskenı bütün meskenlerin en zayıfıdır. Bunu anlayabilseydiniz!" örümceğin, meskeninin bu niteliklerine rağmen Hazreti Muhammed'i Hicret esnasında, Hazreti ömer'le beraber sığındığı bir mağaranın kapısını ağlarla örüp düşmanlarından sakındığına da ınanılır. örümcek aslında öyle korkulacak bir yaratık değildir: Ağlarına düşen sinekler ve bizler için zararlı birçok haşaratı vb. az miktarda zehirleyerek hareketsizleştirir ve öldürür ama zehirleri genellikle ınsanları etkilemez. Zehiri çocukları fazla, erışkinlerı ise rahatsız edecek boyutta etkileyecek örümcekler vardır ama bunların sayıları azdır ve "Kara dul", "Su örümceği" olarak anılan bu örümceklere doğada az rastlanır ve bunlar da evlerde yaşamazlar. Ipekböceğının kozasındaki liflerden yararlanmasını bılmış olan insanlar acaba niçin henüz örümceğin ağından bir şekilde yararlanmamışlar? Anadolunun bazı köylerinde örümcek ağının yaralara da bastırıldığı doğrudur ama bu güne dek bu yaratığın ağının antiseptik ya da yara onarıcı etkisinın bilimsel yöntemlerle değerlendırilmemiş olduğunu sanıyorum. örümceğin ağının ipliklerinin fiziksel ve kimyasal nitelikleri ise son yıllarda bilimsel olarak ıncelenmeye başlanmış: bunun aslında çelikle karşılaştırılabılecek kadar güçlü olduğu kavranmış. Bir kurşunkalem kalınlığına eşdeğer çapta kesıt oluşturacak kadarının, bir Boeing 747 uçağını uçmaktan alıkoyabilecek kadar güçlü olduğuna inanılmaktadır Bu ipliğin yüzde ellisinden fazlasının "fibroine" denen polımerıze bir proteinden oluştuğu, molekül ağırlığının da 200.000300.000 olduğu anlaşılmıştır. Bu malzeme elastik olup ancak uzunluğunun 24 misli uzunluğuna çekildiğinde kopabilmektedir. DuPont şirketi, halen örümcek ağlarının biopolymer yapılarını inceletmekte ve rekombinant DNA teknolojisini kullanarak bazı maya ve bakterilerde bu ipliğin benzerlerinı üretmeye çalışmaktadır; üretilecek örümcek ıpeklerinin dokumacılıkta ve yapı sanayıinde değışık uygulamalarda yararlı olabileceği söylenmektedir. Görüldüğü gibi doğanın en korkunç görünen, korkulu ruyalara sık giren, onları kâbusa çevıren yaratıklarından korkumuz, aslında onları yeterince tanımamamızdan kaynaklanmaktadır: Bu yaratıkların doğadaki rollerini, ürünlerinden faydalanabileceğimizi kavradıkça korkularımız yerini beğenmeye, belkı de dostluklara bırakabilir: Ünlü Fransız yazarı Colette'in annesı gıbı bu alanda öncü olan, bu yaratıklarla ıletişimı başarmış olanlar bu konuda bize esin kaynağı olmakla kalmamakta sadece köpekler, papağanlar ve yunuslar değil yeterince ilgi ve sabırla, yeryüzünün yaratıklarının çoğuyla dostluk edebileceğimizi de bize hatırlatmaktadırlar. Kardeşim Dr. Reyhan Erez'in bir su kaplumbağası ile nasıl "kuşak çekişme oyunu" oynadığını gördüğümde önce şaşırmış sonra da yine bunu düşünmüştüm. Yvette A. SchoekerShorb ile Terril L.Shorb "The Spiders and Spirits of Petunıa Manor" (Native West Press, 1996) adlı kitapta örümcekle iletışimın başka örneklerini okuyunca bu konudaki inancım pekiştı: "Bir ülkenin büyüklüğü o ülkenin insanlarının, hayvanlara nasıl muamele ettlkleriyle ölçülür." diyen Mohandas Gandhi'nin yerden göğe kadar hakkı var! ^ Ayla Salman Görüney, Japonya 'da Iıer ya^tan izleyicilerle buluyıı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear