Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20NİSAN 1997. SAYI 578 Fenmen'in çalı$mularından: Form, 1990 Fenmen imzalı, Dr. Jiilide Alun PortresL Şımaracaklarından korkarlardı. Seniye'nin kendi kız arkadaş larıy la kız ya da erkek aynmı olmaksızın gezmesine, danslara gitmesinc karşı çıkılmazdı. Bir dediği de ikiletilmezdi. "Tenis oynamak istiyorum" derdi Seniye, hemen ertesi gün raketleri, giysisi, topu alınırdı. Hale, Boğaziçi Lisesi'ndeenyakınarkadaşıydı Seniye'nin. Veofarkındabileolmadan kararını vermişti Hale, "Seniye'yi ağabeyime alacağım". Samsun'un belli başlı toptancı tüccarlarındandı Taylanlar. Yazları Büyükada'dageçirirlerdi. Mezun olduklan o yaz, Seniye'yi yazlıklannadavetettiler. Gitti. Onu, ağabeyiyle, Tarık Taylan'la tanıştırdı Hale. Belkidedört erkek kardeşininetkisiyle erkeklerle arkadaşlık etmeyi sevcn, ama o giine kadar iki cins arasındaki elcktriklenmeyeboyun eğmeyen Seniye'yi etkiledi Tank. Durup duygulanna, nc hissettiğine, ne beklediğine baktı. Mimar olma düşünü biryana bırakıp "Aşığım" dedi, "Onunla evleneceğim"... Ne anne ve babası, ne de kardeşleri karşı çıktı bu isteğine. Onlar da Tarık Taylan' ı tanımışlar, bu evliliğe onay vermişlerdi. Onu mimarolma isteğini anımsatmadılar, yaşının evlilik için erken olduğunu da. Daha sonraları "Kardeşlerimin hepsi yurtdışında eğitim görüyorlardı" diyecekti Seniye, "Benim de evlenmemgerekjyordu"... Düğünleri Dağcılık Kulübü'nde yapıldı. Nercdeyse biitün Istanbul aristokrasisi oradaydı... Samsun 'a giden eşyaları arasında piyanosu da vardı Seniye'nin. Rumlar'dan kalmış geniş konağın bir odasını müzik için ayırdı ve piyanosunu oraya yerleştirdi. Kayınvalidesi ve görümcelerıyle iyi anlaşıyordu. Ahbaplanonlannyakınlanydı.Canınısıkanevden hiç eksilmeyen konuklardı ya dabirilerini ziyaret etmek zorunda kalmak... Samsun'un adetinde, sabah birilerine, öğleden sonrabaşkabirilerine, akşam da dahabaşka birilerine gidilirdi... Tek sığınağımü/ikodasıydı. Yalnızkalabildiği zamanlardakendini bu sığınağa kapatıyor, ya okuyor ya da saatlerce Bach çaîıyordu. Tarık Taylan, Seniye'ye karışmıyor ama ne oturup onun çaldığı müziği dinliyor ne de kitap okuyordu. Seniye de sesini çıkarmıyor, neden diye sormuyordu. Kabullenmişti kocasının kişiliğini, yaşamabakışını... llişkılerındepcksorunçıkmıyordu. Seniye bunuhcp altlan almaMnabağlıyordu. Itiraz edebileceği konular olduğunda bile "Doğrusu bu, ben böyle olmasını istiyorum" diyemiyordu. Üstclik üç de çocuğu olmuştu. llk çocuğu Ferhan'ıevlendiktenbiryılsonra almıştı kucağına. Onu iki yaş farkla Orhan, Orhan'ı du bir yaş farkla Faruk izlemışti. İyi anne olmak ıstiyordu. Çocukların bakımı, eğitimi her şeydcn daha önemliydi. Piyano çalmak da yetmiyordu artık. Müziğini Samsun'da daha fazla geliijtiremeyeceğini farkedınce, yeniden resimyapmaya başladı. Lisedeki öğretmenleri de resim konusunda yeteneğini görüp uyarmışlar, "Vazgeçme" demişlerdi,"Rcsimdenkoparmakendini". Ama resim dc kendiliginden, sezgilerle yapilamazdı. BuyüzdenFransavelsviçre'dcki akadcmilerden mektupla resim dersi almaya başladı. Belki onlar datatminedicideğildi amabirbaşlangıçtı. Üstelik, mektupla ders vermeyiöğrenmcsinisağlamıştı,yıllarsonra kendisi de bu yolla Anadolu'daki birkaç öğrenciye ders vermişti... Yeniden İstanbul ve Akademi... Çocuklarortaokulabaşlamayaşınagcldiğinde Seniye yeniden Istanbul'adöndü. Bebek'tebirevtutuldu^ocuklarAmerikanKolejı'ne gönderildi. Yaşamı Samsun'la İstanbul arasında gidip gelmek üzerine kuruluydu artık. Akademi'yegitmeyidebugünlerde düşünmeye başladı. Kararını vcrdiğinde kimseye söylemeden gidip sınavlara girdi. Kazandı da. Sıra bunu Tank Tay lan'a söylemekteydi.Sınavahabersiz.girmesinedeniyle itiraz edeceğıni biliyordu. Seniye ne söy Seniye Fenmen 'in seramiklerinden... lese "Ne lüzumu var" diyordıı l'aruk da dıger kardeşleriyle birliktc Amerikan Koleji'ne çünkü .. Buna da karşı çıkagirmiş, ancak hastalığı artınca cak, Seniye de ısrar edince bırakmak zorunda kalmıştı. "Inadına yapıyor" diye düşüŞimdi o da evdeydi. necekti. Duyduğunda şaşırdı Tarık Taylan. Tepkisi bekleMezun olduğunda birarkanendi, "Ne lüzumu vardı?" daşıyla birlikte seramik atölSeniye, "Tramvaydan paso alyesi kurmayı düşündükleıinde Tarık Taylan, bir fabrika dınV'diycyanıtladıbusoruyu. gİtlflCyCn kurmaönerisiyle çıktı karşılaTaylan'ın karşılığı yine şaşırtnna. Kabul ettiler. Ortaköy'de madı,"Iyiozaman." ÜÇ ÇOCUK Ve Taylan Seramik Fabrikası kuAkademiye başladığında rulduğundayıl 1958'di.Tarık otuzbeş yaşındaydı Seniye. ZdlîMHÎSlZ Taylan'ın düşüncesi karısını Zeki Faik in öğrencisi oldu. . . hoşnut etmek, onun yaratıcılıSabahları resim, öğleden sonyOFgUnlUfCtCltl ğını gelişlirebileceği biralan ralarıdahcykelatölyesinegi. , . yaratmak değil, iyi birticaret dıyordu. Sabah çocukları oku SOnm Sentl DIV yapmaktı. Biitün dı/aynlar lagönderiyor, onlar evdençı . . . kendisinc ait olmasına rağkar çıkınaz akademiye koşuHi'lunul mcn Seniye fabrıkanın biroryor, dersler birtiğinde alışvcritağı,kârpaylaşanı değil, çalışanıydı. Birsüşini yapıyor, çocııklargelmedendcevdeolure sonra bu yü/den sorunlar cıkmay a başlayordu. Biryardımcısı vardı ama yine deyodı. Faruk da hastalığına rağnıen fabrikaya ruluyor, zamanı en değerli kavram olarak tanımlıyordu. F.n yakın arkadaşlan Cevdet Al gcliyor, seramik çalışıyordu. Yetenekli ve tuğ, Mübeccel ve Iren'di. 1 ler kahve mola başarılıydı. Ancak on sekızincı yaşında, bedeni böbreklerıne daha fazla dayanamadı. sında bir araya geliyorlardı. Ama ilişkileri Orhan Taylan'ın onun ardından söylediği bununlakısıtlıydı.Neakademininohareketsözlerkaldı Seniye'nin kulağında,"O her şeli çevresine katılabiliyordu ne de gençlerin yi bizden çok daha iyi yapardı..." coşkusuna. Çünkü evli ve çocuklu tek öğrencioydu... Yorgunluğunu arttıran hatta acı veren bir Bir terclh ve boşanma derdi vardı Seniye'nin. Küçük oğlu FaSeniye, tıpkı akademiye gırmesi gibı boruk'un hastalığıydı bu. Faruk'u yedi sekiz şanma kararını da bir başına aldı .Artık Faruk yaşlarındayken çektiği boğazağrılarından yoktu. Babasına düşkündü Faruk ve Seniye dolayı doktora götürmüşlerdi. Doktor yanlış buyüzdenayrılmayıgözealamatnıştı. Ama ilaç vermiş.builaçlardaçocuğunböbrekleartık ona hiçbir şey verıneyen evliliği sürdürrini harapetmışti.Onyıl, ülkeninbütüniyi menin bir anlamı da yoktu. Evlenirken çok doktorları bırçözümbulamamıştı. Birsüre şeybeklememiş,ummamıştı.Evleneceği«"