Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14TEMMUZ 19%. SAYI 5.18 dü. Gelin, onların değerleri önünde, hem acıları, hem parlak anılurı önünde şefkatebaşımızıeğelim." Ölümler... Siirgünlerden Ahmatova'nın payına"mezarlık kuşu""y<ttaklık şair"gibi nitelemelerdüştü.Gumilyovöldürülmüştü. Oiscgitmcyihic, düşünmedi. Orada oinsanlarlaolmahydı... Şair, bu yıllarda, Sovyet dcvrimi tcorisycnlerindenTroçki'nin clci>tirılcrinin dc hedefi oldu. Troçki, Türkçe'dc Kabalcı Yayınları'ndançıkan"Edebiyat ve Devrim"de Ahmatova'nın lirik dünyasının çokdarçok sınırlı olduğunu belirtip Devritn öncesi sanatı eleştiriyor "...güngörmü!jusannıış Avrupalı'ya veherşeyisatınalan Aıııerikalı'yaeski fcodal Rusya'nın kiraz bahçelcrinin nc kadar güzel, tiyatrolarının da nasıl ince, nasıl yumuşak olduğunu gösteriyorlar. Cançckişcn güzel vesoylubirtopluluğunsüstiyatrosu! Çokyetenekli Ahmatova daburayadahil değil mi?"diyesoruyordu. Ancak Stalinli yıllarda Troçki'nin kendisi de bu totaliter zihniyetin kurbanı olacaktı. ... Ve birgün geldi. Ouğursuz gündcgelipkapısmıçaldılar. Biricik oğlunu da alıp götürdüler. Henüz yirmi yaşındagencecikbirşairdi "Gündoğumundagötürdülerseni. Bir ölü kaldırılıyormuşcasına izledim seLoş odada çocuklar ağlaşıyordu tkonaların önünde mumlareriyipakmıştı Dudaklarında bir ma dalyasoğukluğu Alnındaölüm teri. Unutulmasın Gidcceğim ben de. Ç'arın kurşunadizdirdiğicrkeklerin kadınlarıgibi Kremlin'in kuleleri dibinde bağırmaya, avazımçıktığınea." Avazı çıktığınca bağırmadı Anna. Diğer kadınlarlabirlikteLeningradhapishanelerininkapılarındasessizeebekledi.Tamonyedi ay boyunca... O kadınlar ki onun adını bile bilmiyorlardı. Bir güniçlerinden biri tanırgibioldu. Bununiistünearkasıralardanbirkadın "Ahmatova" adını hiç duymayan bu kadınkulağınacğilipsordu:"Pckibunuanlatabilirmisiniz'.'Yanıtladı Anna: "Evet". Kadınınacılıyüzündebellibelirsizbirgülümsemeyansıdı. Anna Ahmatova yazdı...Sessizcebirkarşı duruştu onunkisi. Ada Yay ınları 'ndan çıkan, Giincş Acarçevirisi "Yaban Balı özgürlük K.okar"adlıkitabındakişıirindeydihaykırışı: "Onyedi aydırbağırıyorum Seni eve çağırıyorum Celladınayaklarıaltınaattımkendimi Yavrum, oğlum dayanılmazacım! Her şey kannan çorman artık. Şimdi şu an ayıramıyorum Hayvankim.insan nerde Ne kadar zanıanbekleyeceğimidamım?" Kapkara geçen onyedi ay boyunca Anna Ahmatova oğlunu kurtarabilmek bclkidcsadcccgörcbilmck içinbekledi. Yüksekduvarların arkasından ise korkunç bir kararcıktı. Oğluidamedilecekti. Ahmatovaacısınıdizeleredöküyordu. Her acıdansonraşöylediyecekti: "Haberinİ7olsunsonkezyazıyorum". Ama her defasında umutla ayağa kalkacaktı... BASKENT GUNLERI Diplomatik trafik MİJŞERREF HEKİMOĞLU 01»"*}, iplomatık trafık hızlanıyoı * gıderek. Dış göreve gıden Türk diplomatları ya da ulkemızden ayrılan yabancı diplomatlar onuruna kokteyller, yemekler nedeniyle her akşam başka bir yerde buluşuyor başkentliler. Kimi akşam da ıtfaiyecilere benziyor, bir partiden ötekine koşuyorlar. Çankaya tepesinde bir bahçe ya da terastan Bılkent tepesinde bir bahçeye. ABD'nin ulusal bayramı iki gün önce kutlandı bu yıl, ABD'den gelen konuklar nedeniyle, Dışişleri Müsteşarı Peter Tamoff ve Savunma Bakanlığı Birinci Müsteşar Yardımcısı Jan Lodal da katıldı toplantıya. Refah Partisi Başkanı Erbakan da siyasal sözlüğünde yeni bir sayfa açtı o akşam. ABD Büyükelçisi Grossman çok şaşırmadı ama kimi konuklar kulaklarına ınanamadı. Sayın Erbakan her zaman çok sert eleştirdığı Batı kulübünün içten bir destekçısıymiş meğer! Daha neler duyacağız bakalım, neler yaşanıyor şu başkentımızde! Kimi büyükelçiler gelişmeleri göremeyeceği için üzülüyor nerdeyse. ömeğin Fransız Büyükelçisi Dopffer. TürkFransız ilişkilerinin Moskova'ya gidiyor. Büyükelçi Takehiro Togo da Moskova yolcusu yakında. Ankara'ya da bir kadın büyükelçi geliyor güneşın ülkesinden. AnkaraTokyo trafiğinde başka yolcular da var. Tokyb Büyükelçımiz merkeze donüyor sonbaharda. Tokyo'ya da Büyükelçi Oktay Aksoy gidiyor. Protokol Genel Müdürlüğü'ne kimin geleceğı bilinmiyor henüz. Kım geiırse, kolay gelsın! Büyükelçi Aksoy uluslararası trafiğın çok yoğun döneminde, başkentler, ülkeler arasında mekik dokuyarak, yabancı devlet başkanlarının birini uğurlayıp ötekını karşılayarak şaşılası bir rekor kırdı gerçekten. Kutlamaya değer bir rekor, ama Tokyo önemli bir merkez, bir büyükelçi için de ödül sayılan bir görev bence. Vaktiyle Dışişleri'nin genel sekreterleri, Büyükelçi Melih Esenbel, Şükrü Elekdağ, Turgut Aytuğ, Deniz Kuvvetlerı Komutanlığı'ndan emekli Oramiral Celal Eyiceoğlu da görev yaptı Tokyo'da. Son yıllarda da Umut Arık ve Necati Utkan. Hepsinın güzel anıları var. Çocukları da orada okudu, değişik kültürlerin zengınlığiyle döndüler ülkemize. Gidecek mi, kalacak mı, kararname değişir mi, başka bir yere atanır rm, soruları hayli uzun Rahibe, fuhuş ve aşk... U/unyıllaı kendi ülkesindesürgüngibiyaşadı. Umutsuz ilişkilere tutunmaya çalıştı. Gumilyov'dansonrabirdahaevlendi.Sonuç hüsrandı... Kitapları yakıldı. Şiirlerinin yayımlanması yasaklandı. Aşk şiirleriydi çünkü.Sesikısıldı.Sadecekulaklarafısıldıyordu: "Veaynada okumak gerek beni." Düzene aykırı olan her şey in yerle bir edildiğiogünlerde. Stalin'inPolitbüroüyesi sanat kuramcısı Jdanov, Ahmatova'nın şiiri için şunları söyleyecekti: "Ahmatova'nın şiirinin malzemesi baştan sona bireycidir. Kilise mihrabıyla yatak odası arasında gidip gelen bir kadının ijiirleridir bunlar... Bir yarısı rahibe öbüryarısı fahişe, daha duğrusu, hem rahibe hem fahışc olanbirinin.f'uhu^laduanın karışımı şiirlerdir bunlar..." Şairin bu suçlamalara karşı verdiği yanıt sessizlik veyazdığı şiirlerdi. O sadece yaşıyor ve yazıyordu. Oğlunun öliimünün ardından sjunlardöküldüyüreğinden: "Magdelenaçırpınıyorveaglıyordu. Veensevdiğiçömezitaşlaşmıştı. Amaaraya, Ana'nınsessizdurduğuyana, Kimse eesaret edemiyordu bakmaya" Ahmatova dizelerinin unutulacağından hiçbirzamanüzüntüduymadı.Birtekdileği vardı.Eğergününbirindebiranıtdikilecekse bu, diğcr kadınlarlabirlikteaylarcakışsoğuğunda vc temmuzun kızgın sıcağmda ayakta beklcdikleri hapishanc kapılarının önünde olmalıydı. Derinbirsessizliktiyaşanan... Yıl 1965. Oxford Üniversitesi Ahmatova'yacdebiyatdoktorluğu unvanını verdi. Şiirlerinin unutulmadığının kanıtıydı bu unvan. Şairşiirdebirbiçimustasısayılıyordu. 1966'da Moskova'da öldüğündeyse Rus edebiyatının en büyük kadın şairiydi. Sessizlikbozulmuştu...Şiirleriçağlıyordu... Şair Anna Ahmatova'nın yaşamında, Sovyet devriminin izlediği sürecindamgası vardi.Obirkadındı,eş,annevcsevgili...Şiirlerindc kadın duyarlılığınınizleri vardı.Dizelerindeaşk veacıdoluyaşamısaklıydı...^ Paris yolunda. Fransız Büyükelçisi Dopffer ve esi (solda) elçilikte bir resmi kabulde. Ortada Murat Karayalçın ve esi sağda Müşerref Hekimoğlu. En üstte Hasan Esat Işık. gelişmesı, ülkemizin gümrük birliğine girmesi için olumlu çabaları var ama, sonuçlarını Ankara'da değil Paris'te görecek. Yakında ayrılıyor ülkemizden. Geride güzel sesler bırakarak. özellikle Bayan Dopffer sosyal konulara içten ilgi ve katkılarıyla yalnız dostlarının değil, kimsesiz çocukların, özürlülerin kalbinde de güzel rüzgârlar estiren bir sefire olarak anımsanacak. Ankara'dan ayrılan Avrupalı diplomatlardan biri de Hollanda Büyükelçisi Jan Horak. Emekli oluyor, Paris'e yerleşiyor. Güzel eşinin ülkesine. Emekli bir diplomat için Paris çok güzel bir yerleşim merkezi değil mi? Çok ışıklı, renkli bir başkent. Kanada Büyükelçisi Hancock da ülkesine dönüyor önümüzdeki günlerde. Filipinler'in kadın elçisi Bayan Falcon da Havai'ye gidiyor. Ankara'da büyükelçi olmasına karşın Havai'de başkonsolos. Ama Havai çok önemli Filipinler için. Başkan Marcos'un zenginliği de orada saklanıyor! Büyükelçi Falcon yeni görevine seviniyor, ama Ankara'dan erken ayrılırsa Cumhurbaşkanı Demirel ve eşinin Filipinler yolculuğuna eşlik edemeyecek. O yolculuk eylül başında. Oysa Filipinler Büyükelçisi ağustosta ayrılabilir ülkemizden. Eşlik görevini de yeni elçı üstlenir. Diplomatlık mesleğinde böyle olaylar da yaşanır kimi zaman, biri eker, ötekı biçer, önceki büyükelçinin oluşturduğu altyapıda rahatça yapar görevini. Kimi zaman da tersıne. Alman diplomatlar için Ankara'dan sonra Moskova yolu açılırdı vaktiyle. Bir NATO ülkesinden Varşova Paktı ülkesine giderlerdi. Şimdi de Japon diplomatları Ankara'dan yanıtsız kaldı ama sanırım koridor dalgası bunlar. Tansu Çiller'in Dışişleri Bakanlığı nedeniyle üretilen varsayımlar. Murat Ersavcı Brezilya Büyükelçılıği'ne çoktan başladı denebilir. HABITATII toplantılarına katılan Brezilyalılarla itimatname öncesi diyalog oluşmuş bulunuyor. Eşi Zeynep Ersavcı da Brezilya ile ilgili bir kitap yazacak nerdeyse. Tarihini, coğrafyasını, sanatını öğrenmek için bilgisayar uzmanlığını da değerlendirerek ciltlerce kitap okudu. Söylentiler tırmanabilir ama bir diplomat nerde başlayacağını, nerde duracağını iyi bılmelı bence. Elbet her meslek için geçerli bu. Bir doruğa doğal tırmanmalı, itici gücünü de doğasından almalı insan. Dışişleri'nden kaç bakan geçti son yıllarda. Hikmet Çetin, Mümtaz Soysal, Murat Karayalçın, Coşkun Kırca, Deniz Baykal ve Emre Gönensay. Öncesi de var, kımlerle çalıştı Dışişleri bürokratları... Kimiyle uyum içinde, kimiyle terslikleri, çelişkileri derinden hissederek, büyük özveriyle, kimi zaman da ödünler vererek. 0 ödünlerin acı faturalarla ödeneceğini de bilerek. Bu yazım yayımlanıncaya kadar olaylar hangi boyutlara varacak bilmem. Ancak Dışişleri bürokratlan için güç bir dönem başlıyor bence. Kolay gelsin! ölümünün 7. yılında Hasan Esat Işık'ı andık özlemle. Her kuşaktan diplomatlar için güzel bir örnek, sönmeyen bir ışık Hasan Bey. Türü, sayısı giderek azalan bir devlet adamı. Hüznümüz o nedenle derin, o nedenle giderek büyüyor özlemimiz. ^ "Ihanet etmedi iblis bana. Başardım herseyi/Gücümün belirgin isarelleri bunlar iste..."