Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 KADIN lerden önce okulu bırakıyorlar. Ekonomik nedenlerden dolayı parasal durumlan çok kısith olan aileler erkek çocuklann eğitim yapmasını tercih ediyorlar. Kız çocukları okulu bırakarak ev işlerinde annelerine yardım ediyorlar. Bazı ülkelerde de kız çocukları gelişim dönemine girdikleri andan itibaren okuldan alınıyor. Bazen de okul çok uzak olduğu için emniyet gerekçesiyle kızlarokula gönderilmiyor." Kız çocukları, eğitimlerinden yoksun kaldıklan gibi, 15 yaşına geldiklerinde evlendirilmeleri süreci başlıyor. Verilere göre, Asya'da kızlann yüzde 18'i, Afrika'da yüzde 16'sı, Latin Amerika'da yüzde 8'i 15 yaşından önce evleniyor. Kızlann erken yaşta evlenip anne olmalan yaşam beklentilerini azalttığı gibi, sağlık, beslenme, eğitim ve çalışma alanlarındaki olanaklarını olumsuz yönde etkiliyor. Nora Goldvvin, sözkonusu ülkelerde erkeklerin, kadınlan yalnızca "birmal" olarak gördüklerine işaret ederek, UNICEF'in bu "kördüğümü" yoketmeye çalıştığını söylüyor: "Bütün sorunlann çözümündeki anahtar, eğitim. Eğer kızlar iyi bir eğitim alabilirse, çevresindekilerin doğal karşıladığı bazı haksızlıklara karşı çıkar, erkcn yaşta evlenmez, kendileri çocukken, çocuk sahibi olmazlar. Çocuklarına daha iyi bakmayı öğrenirler. En önemlisi kızlann daerkeklergibi birinsanolduklannın bilincine varabilmeleri." Dünyada, her yıl yetersiz eğitim ve erken yaşta hamilelik nedeniyle yanm milyon kadın yaşamını yitiriyor. Bu sayı, SahraGüney Afrika ülkelerinde 140 bin, Asya'da 308 bin, Latin Amerika ve Karayipler'de 34 bin, sanayileşmiş ülkelerde 6 bin. 1419 yaşlarındaki kızlar, anne ölümleri içinde hemen hemen yüzde 24'e varan bir paya sahip. UNICEF,dünyanınçeşitliyerlerindeki temsilcilikleri ve milli komiteleri aracılığıyla, ülkelerin ekonomik, sosyal ve kültürel özelliklcrinc göre, kız çocukların eğitimine yönelik projeler hazırlıyor. Projelerinamacışöyle: # Kız çocuğun değerine ilişkin kamuoyuduyarlılığınınartırılması # Yaşamları ve gelişmeleri açısından gcrekli temel hizmetlerin kızçocuklanna ulaştınlması # Kız çocukların, çocuk geliştirme, sağlık, beslenme ve eğitim programlarına katılmalarının sağlanması # Evlilik yaşının yükseltilmesi # Kız çocukların üretken ve kendine güvenli genç kadınlara dönüşmelerine olanak tanıyacak olumlu bir ortamın yaratılması.^ menengiçe? Şu koşan çocuğa? Bir papazın ağzından çıktığı belli olan, karşı yamaca gidecekken, ortayerdeasılı kalan sese?.. Kime sorsalar? Bilsebilseyine suyun kehdisi bilir. Onun peşine takılıp yürümeye başladı CUMHURİYET DERGİ Ali Balkız'dan bir öykü Bu su ne zamandır akıyordu burada? Bu IHLARA G özpınarlanndan, burun yanaklanndan inen tcr damlaları dudaklanna vardığında tuza dönüşüyordu. Ihlara Vadisi önlerindeydi. Ne denli derinse, o denli dar. Taş atsalar bu geçeden, ulaşacak gibi öbür geçeye. Bu geçe kırmızı taş, öbür geçe boz toprak; kırmızı taş. lki yanda da keven, kenger, pıtrak, çorak. Eski masal kahramanlanndan biri gelmiş, bir kılıç darbesiyle koca araziyi ortadan ikiye bölmüş, bir parçası o yana düşmüş, öteki parçası buyanasanki. Ortası derin mi derin, yeşil mi yeşil... Selviler, kavaklar, akasyalar, menengiçler, fıstık ağaçlan, meşeler... Beton merdivenlerden seke seke indiler iki arkadaş. Koşa koşa, bükülebüküle indiler. Dibe ulaşıpbaşlannı yukanya kaldırdıklannda, göremediler gökyüzünü. Yapraklar kıpır kıpır oynaşıyor, dallar nazlı nazlı ırgalanıyordu. Serinliği, ferahlığı, sessizliği ve huzuru içlerinde'hissettiler. Bir su akıyordu dereyle çay arası. Pınl pırıl, şırıl şınl. Yapraklann arasından düşen güneş parçaları, çay taşları, kumlar, yosunlar arasında kaybolmuyor, aksine çoğalıyor ve suyla birlikte akıp gidiyordu. Yüzlerine avuç avuç su serptiler. Boyunlarını sildiler. Dinlendiler. Kalkıp aşağıya doğru yürümeye başladılar. Oturma birimleri, yürüyüş yolları, gövdelerine sevgililerin adları yazılmış selviler, yer yer küçük gölcükler, kuşlar, turistler, mağaralar, kaya kiliseleri, kent kalıntılan, kral mezarlan oralara gelenlere bir şeyler satmaya çahşan çocuklar arasından geçip, suyun peşine takılıp ıssız yerlere doğru yürüyüp gittiler. Bu su ne zamandır akıyordu burada? Bu koca vadiyi nasıl oydu, yarattı? Kime sorsalaracaba? Yaşlıbir Dinler ve yanıtlar. Yoruldular. Ayakkabılarını, çoraplannı çıkartıp, ayaklarını serin suya saldılar. Kir, koku, korkuakıpgitti. Ayakları serinleyince, ferahlayıp, dalların arasından güneşi bulup göz kırptılar ona. Güneş onları suyun içine attı. Ayaklarının altını küçük çakıl taşlan gıdıkladı. Ürküp kenara çekildiler. Üstüne bastıkları; ağaçlann kızıl saçıydı. Köylükızları saçlarını yele verirler, ağaçlar suya salarlar. Tel tel savru i • < lar. Su anlar onlan. "yarattl? Suyun başını bulacaklardı. Suyun başı;doğup geldiği pınarın gözü değildir, akıp gittiği en uç yerdir diye düşündüler. Kuşburnular, karamıhlar, kamışlar, iğde ağaçlan, alıçlar, yılgınlar, söğüt picekleri onlara izin verdiğince yürüdüler. Elele tutuşup bir yamaca tırmandılar. Kayaların içine oyulmuş bir kilise vardı karşılannda. Kaç bin yıllık taş balurken kıziar.nki, bılse y ı n e s u y u n samaklanbirkezde dalga dalga akar onlar sayâı. Papazın ağaçlarınki. Saçakhuzuruna çıktılar. ların arasından böOna sordular. O da bilemedi. "Bari cekler kaçıştı. Dulda durgun yerlebizi evlendir" dediler. Papaz onlare doğru kaçışan böcekler, önce yüra gülünce, korkup kaçtılar. Koca zeyden suyu cimdiklediler, sonra kayalardan atlaya atlaya, popolanyeniden saçaklann arasına dalıp nı yere koyup ellerinin üstüne kaya kayboldular. kaya suya indiler. Gölün kenanndan Keşke böceklere sorsalardı. karşı kıyıya geçip, sorularını birkez Bu su ne zamandır akıyor burade karşı yamaçtaki papaza sormaya niyetlendiler. Paçalarını sıvayıp, elele tutarak.sığbiryerden suya girALİ BALKIZ diler. Ama derinlik dışardan görüldüğügibideğildi.GittikçefazlalaşAli Balkız, 1945'te Sıvas'ın tı. Geriye dönmek de olmazdı. Bir Eğricik Köyü'nde doğdu. Malatya Ticaret Lisesi'ni ve adım daha attı lar. Paçaları ıslandı. Ankara Ticaret ve Turizm Bir adım daha. Bukezdizlerinedek Yüksek Okulu'nu bitirdi. Urfa, ıslandılar. Biradım sonrası belleriyAntakya, Adana, Giresun, di. Islanacak nereleri kaldı? ÇektiOrdu'da öğretmenlik yaptı. lerbirbirlerini bastılar suya. Boğuöykü kıtapları: Güller şa boğuşa, döğüşe döğüşe, çekişe Kitaplara(1987), Dolmuşta Bir Kadın(1990), Karadenız Dağ çekişe, gülüşe gülüşe karşı kıyıya Kartalı(1991), Karın Altı geçtiler. Saat, kolye, küpe, saç tokaKardelen(1993). Dört öykü sı, bel çantası, suyun kenarındakı kitabıyla üç ödül alan Ali koca kayanın bir ucuna, bir tek saBalkız geçen hafta da at de öbür ucuna konuldu. Kendile"Sıvas'tan Sidney'e Pir ri de orta ycre uzandı lar. ÇamaşırlaSultan" adlı kitabıyla Türk PEN'i Orhan Kemal öykü rından sularsızıyor, kayanın üzerinödülü'nü aldı. Ali Balkız, de kendine yol buluyor, "şırr" diye Madımak Oteli faciasından kıl gölc düşüyordu. Ellerini güneşe sipayı kurtulanlardandı. peretmişler.konuşuyorlardı.Susu sorsalar acaba? Yaşlı bir menengiçe? Şu koşan çocuğa? Bir papazın ağzından çıktığı belli olan, karşı yamaca gidecekken, orta yerde asılı kalan sese?.. Kime sorsalar? Bilse da? Bir turist grubu geçti yanlarından. Nece konuşuyorlardı? Suyun dilindcn daha iyi mi anlarlardı onlar? Ayakkabılan çorapları ellerinde, çalılann arasından. neredeyse ayak bileklerine dek gömüldükleri, artık toz haline gelmiş milin içinden geçerek, yeniden yürüdüler.