Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
19ŞUBAT1995. SAYI465 mıştı. Ayaklan üzerinde duramıyordu. Ve şimdiki işi evvelkinden çok daha az yorucuydu. Stirner buradan çıkmayı kafasına koymuştu. Yavaş yavaş oradaki gözlemcilcrle arkadaşl ığını ilerletmeye çalıştı. Bu arkadaşlığın karşılığında ona günde bir ya da iki sigara vermeye başlamışlardı. Sigaranuı aylardırhasretini çekiyordu. Bu ona korkunç moral veriyordu. Zamanlaonların gazctclcrini okuyabilecek kadar ilerletti dostluğunu. Akşamları gazeteyi pantolonunun içine saklıyor,gecedışandan vuran ışıktaonu okumaya çalışıyordu. Sonrakorkmayabaşladı. Hitlerpolitikalannın aslında akıl almaz bir ideoloji olduğunu ve gazetelerde bunun propagandasınin nasıl yapıldığını görmek onu korkutmuştu. Ari ırk safsatasını kitlclcre inandırmanın sonucunda gelinennoktayıgözleriylegörüyorveacısıikiye katlanıyordu. Buzaman içinde ayaklan daha da kötüleşmişti. Sonunda doktora çıkmasına izinverildi.KampdoktoruAlfred'ebirçiftkullanılmışayakkabıverdi. Yaralanndanayakkagınıbaşgösterdi. Sanlık olanlar gaz odalanna gönderildiler. Morallerçökmüştü. Alfred'inbütün arkadaşları birer birer sanlık oluyorlardı. Bir gün Birkenau kampmda gaz odalarında çalışmış olan biri geldi. Kadınlar ve çocuklar hakkında bilgi alınabilecek biri... Ama adam açıkça "Kadınlar ve çocuklar yok artık" dedi. O yaz gelmek bilmedi. Artık ölümler iyice artmıştı. Ingilizlerdcn intihar cdenlerin oranı çok yüksekti. Kamp içinde dua edebilecekleri biryeryapmalannaizinverilmişti.amainançda umut için yeterl i değildi. Durum giderek kötüleşiyordu. 7 temmuz günü genç bir delikanlı koşarak gelip 'kurtuluyoruz' diyebağırdı. Soluksoluğaydı.Şaşkındı. Inanmadılar. Yinebirsöylentidir deyipgeçtiler. Ama delikanlı ısrarlıydı. Akşam BBC haberlerini beklediler.O akşam tüm mahkumlar sarhoş gibiydi. Barakalarda dans edip, şarkı söylüyorlardı. BBC Normandiya Çıkarması'nı dogruluyordu. Almanlardenizedökülmiiştü. Kampta gözyaşlarıbirbirinekarışıyordu. Sonra birdcn akılları karıştı. Savaşı kaybeden Almanlarbuson günlerde hepsini öldüreceklerdi. Sevinç kaygıya, heyecan korkuya dönüştü...Çığlıklarsustu...ölüm karanlığı üzerlerine çökmüştü... Almanlaronlan sagsalim dışarı bırakmazlardı. Sonraki günlerde gerginlik artnkça arttı... Kimse ne olacağını bılmiyor, her dakika bir asır gibi geçiyordu. 20 ağustos sabahı başlayan hava saldırısı onlara en büy ük müjde oldu. Tepe'erine yağan bombalar, oradan oraya kaçışan insanlar,yıkılanfabrika... Yinede mutluydular... Bitmişti... Kabus sona ermişti. Saldınlar bir duruyor sonra birdcn tekrar başlıyordu. Eylül ayı böylegeçti. Havasaldınlannda yıkılan her şey tutuklularayenidcn inşacttiriliyordu. Gazodalanndaki faaliyct dc arttırılmış, odalara sığmayanlar açık alandadiri diri yakılıyordu. Rüzgânn savurduğuküller.tıpkıbirzamanlarfabrikanınçimento tozu gibi üzerlerine yapışıyordu. lnsan etinin ağır kokusu ise Auschvvitz üzerine zaten uzun yıllarsürecekdamgasını vurmuştu. Kampta yine moral çöküntü yaşanıyordu. Günler haftalar geçiyor, hava saldırılanna kış kanşıyor, yaşam hiç çekilmezbir hal alıyordu. Noel vakti, korkunç bir hava saldırısı daha yaşandı. Herşey yerlebirolmuştu. Artık Almanlardayıkılanlarıyenideninşaetmeyeuğraşmıyorlardı. I3ocakta Ruslarınyaklaştığıduyuldu. Hava saldtnlan sürüyordu. Beşgün sonra beklenen haber geldi. Kamp boşaltılıyordu.Stirner, yavaş yavaş giyindi.Vc binlerce kişi.kamptaki tüm SS subaylan da batıya doğru yola koyuldular. Havasıfırınaltında 18 dereceydi. Ama kimse düşüpölmedi. Yol kesintisiz36saatsürdü. Tutukluluk, Berlin'dedebiranlamdasürdü. Bir fabrikada çalıştmldılar, ama artık her şey yolundaydı.21 nisandaRuslarBerlin'edayandı. Tutuklular batıya doğru tekrar yolaçıktılar. Bu yolculuk sırasında Stirner ve birkaç arkadaşı bir gece kaçtılar. Ormandançıktıklanndane zamandan ne de mckândan haberleri vardı. Perişan durumdaydılar. Biraz yürüdükten sonra karşılaştıkları ilk Amerikan birliğine teslim oldular. Amerikalı onlara sadece "VVelcome" demişti.^ BAŞKENTGUNLERİ Hepsine selam olsun MÜŞERREF HEKİMOĞLU S Der Spiegel'den... bıy ı giymekte zorlanıyordu, ama doktor başka çaresi olmadığını söylemişti. Ayaklanndan vazgeçmck zorunda kalmamak adına bu ızsdırabakatlanacaktı. Ağustos 1943'teanlayamadıklarıbirşeyoldu. Auschvvitz'e lngiliz savaştutuklulan getirilmeye başlandı. Kamp bir Yahudi imha yeri olmaktançıkıyordugaliba...Bututuklular başka barakalara yerleştiriliyorlardı ancak onlar da fabrikadaçalışacaklardı. SuçlarıHitler'ekarşı savaşmaktı. Almanlara öfkc doluydular. Yeni gelen turuklular başka bir amaca da hizmet ettiler. Askerolmalan, sabahlan çakı gibi alana diziliplngilizcemarşlarokumalanveaslaboyunlarını bükmemeleri Almanlann sinirini bozuyordu. Aylardırsindikçesincn,korktukçakorkan ve ölümle yaşamın arasındaki o ince çizgide seyreden binlerce Yahudiden sonra, Almanlar Ingilizlcrlc nc yapacaklarını bilemezhaldeydiler. Havalaryinesogumayabaşlamıştı.Trenlervagonvagoninsangetiriyordu.Sıcakbölgelerden toplanan Yahudiler, Polonya'nın nemli soğuğuna bir ay bi le dayanamadan öldüler. Ölemcyenler ise gaz odalanna göndcriliyorlardı. Gaz odaları, kampta tutuklulararasında konuşulmayantekkonuidi. Akıllarınabilegetirmiyorlardı. Stirner, kampınen 'eskilerinden' biri olmuştu. Dayanmayadevamedecckti. Artık yaşamla ölüm arasında birorta yoktu. Ve o yaşayacaktı... 1944yılının ilk aylannda kampta sanlık sal on günlerde başkentte çok üşüdük galiba. Ara Oüler gelince hava ısınıverdi. Kimi dostluklar noktalanmaz değıl mi, aradan yıllar geçer ama bıraktıgın yerde buluşursun. Aynı şarkıyı söyleyerek kucaklaşırsın. Suna ve Ara Oüler ile sıcacık saatler yaşadık iki gün. Bir öğle yemeği akşama kadar uzadı Çankaya'da. Suna Kan'ın sofrasında bir akşam da sabaha kadar uzayabilirdı, ama trene yetişeceklerdi. Yıllarca önce Ara Güler söz verdi bana. Anı kitabıma koyacağım resmı o çekecek. Sözünü tuttu bu kez. Elinde makinesi, oda oda dolaştırdı beni. Nerde çalışıyorsun, nerde duruyorsun, şöyle dur, bana bak, yere bak, bu duvardakı tablolar çok güzel, ağabey bu Abıdın ne adam, şu tablolann da çok hoş, dıye sevgisini, coşkusunu belirterek makıneye basıyor. Ne derse yapıyorum.önüme, yana, Ara'ya bakıyorum, bir gün anılarımı okursanız, Ara'nın bana bakışını da göreceksiniz. Suna Güler, sevgili hocam Tezer Taşkıran'ın kızı, Ankara Lisesi'ne, Sezer Hanım'ın mılletvekıli olduğu yıllara uzandım onunla konuşurken. Sonra Süreyya Ağaoğlu'na... Konuşacak ne çok şey oluyor kimi zaman. Suna Kan'daki akşamda Suna Güler'e güzel bir sürpriz var. Otuz yıldır görmediği bir arkadaşıyla karştlaştı. O arkadaş Imer Saracoğlu, kış tatifini geçirmeye Ankara'ya geldi, dost söyleşileriyle geçti günleri. Onunla Konzertgebau'daki yirmi beş yılın başarısını kutladık. Hollanda'nın dünyaca ünlü orkestrasının güzel geleneğini bu Türk viyolacı da yaşadı. Fuayedeki mermere altın harflerle yazıldı adı. Yirmi beş yıl, aynı orkestrada, güzel birdüzeyde, Konzertgebau'nun dünya turlarında çalışıyor Imer Saracoğlu. Biz yaz aylarında birlikteyiz ama kimi dostlarını yıllardan beri ilk kez gördü Ankara'da. O konuşmaktan, dostları dınlemekten yorulmadan geçti günler. Körfez kıyılarında, Ida eteklerinde de dolaştık biraz. Suna Kan'ın sofrasında guzel otlar yedık. Perihan ve Evln Ertür, Altınoluk pazarından alıp yola çıkmışlar. Kazdağı'nın kokusunu duyuran yeşıllıkler. Biraz limon ve sızma zeytinyağı ile tadı hâlâ damağımda. Yüregimi de Ara Güler tatlandırdı doğrusu. "Bir Devir Böyle Geçti, Kalanlara Selam Olsun" kıtabının sayfalarında dolaşıyorum kaç gecedır. Orhan Veli'yı, Sait Faik'ı, Aliye Berger'ı, Balıkçı yı, Bedros Reis'i, Sabanattin Eyüboğlu'nu, Aşık Veysel'ı, Kemal Tahir'i, Cemal ReşH Rey'i seyredıyorum. Hepsi Ara ile ne güzel buluşmuşlar. Ben de çok mutluyum, hepsini yakından tanıdırn, güzel anılarla boyutlandı yaşamım. Hepsine selam olsun. Ufukta yeni kitaplar da var bence. Duvarımdaki Dino'lara bakarken ne sıcak seslendi Ara Güler. Orhan Peker'in kedılerine nasıl sevgiyle baktı! Selim Turan'ı ne içten bir sevgiyle selamladı. Yalnız birkaç sözcük ama özünü, hüznünü güzel ıçeriyor. Enda'daki sergide Fatma Artunkal'ı da tanıdım. üzbon'da İki Şehir, İki Şaır sergısini gerçekleştıren genç kadın. O sergiyi görmek isterdim. Istanbul'a sevdalı ozanımız Yahya Kemal ile üzbon'a sevdalı Portekizli ozan Femando Pessoa'nın buluşması. Lizbonlular Ara'nın fotoğraflarında tanıyor Istanbul'u. Fatma Artunkal'ı dinlerken Lizbon'u görmeyi düşledim. Ama önümdeki yıllar azalıyor giderek, istediklerımı görmeye vakit kaîacak mı bilmem? Keşke kanatlarım olsaydı! Havalanıp Kopenhag'a uçardım bugün. "Ben Bir Başkasıdır" sergısini gezerdım. Başkentimiz çağdışı olaylara, örneğin bir bakirlik tartışmasına sahne oladursun, SANART çağdaş bir selam veriyor Batı dünyasına. Arthur Rimbaud'dan bir dizenin adını taşıyan sergi mesaj da veriyor. Avrupa merkezh sanat duşüncesının başka sanatları değerlendirmesındeki yanlışlığı, ayrımcı, dışlayıcı görüşleri eleştiriyor. Galeri Nev'in yönetıcısı Ali Artun'un düzenledığı sergi Charlottenburg Sarayı'nda açılıyor bugün. Vaktiyle kral ailesinin yaşadığı güzel bir saray, sonra sanat merkezine dönüşüyor. Erol Akyavaş, Mehmet Güleryüz, Alaattin Aksoy, Ergin Inan, Ömer Uluç, Adnan Çoker, Alev Ebiizziya, Mithat Şen, Kemal önsoy, Canan Tolon ve Erdağ Aksel'in yapıtlarından oluşan sergi Danimarka ve Türkiye Kültür bakanlıkları ve Başbakanlık Tanıtma Fonu'nun katkılarıyla gerçekleşiyor. Başta Emin Mahir Balcıoğlu, SANART yöneticileri çok mutlu sanırım, gümrük duvarlannı aşmak yolunda sanatın öncülüğünü sergiliyorlar. Biraz önce kapı çaldı, kocaman bir zarf, içinde Ara'nın çektiği resimler. Gözlerim parladı, özümü daha iyi gördüm Ara'nın gözleriyle. Zarfta 195O'lı yıllardan da birkaç fotoğraf var. Fenerbahçeli Burhan ve güzel nişanlısıyla birlikteyiz. Ben Göztepeli'yim, çevremde, ailemde Galatasaraylılar da çok, ama sarı lacivert renklere büyük tutkum var. Lefter'in şutlannı unutamam, Burhan'ı da iyi bir Fenerli olarak anımsarım. O fotoğrafta bir maçın başansını kutluyoruz galiba, belki de Galatasaray'ı yenmişiz! Sonra Istinye Kibrit Fabrikası'nda bir fotoğraf. Bir kıbritin öyküsünü yazmıştım Hayat Dergısi'nde. Belleğimde de kibritler çakıyor bu fotoğraflarla, mesleğimde kırk beş yılın anıları parlıyor. En güzel fotoğraf son çekilen bence. Dost bahçesinde güzel bir beşgen. O mutluluğu yakalamak istedik. Güzel çizgileri hiç silinmedi. Olünceye dek silinmemesini diliyorum. ^ Dost bahçesinde bir dörtgen. Soldan sağa: M. Hekimoğlu, Ara Güler, Suna Kan, Suna Güler.