26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

v. 12ŞUBAT1995. SAYI464 Her rcnkte, yeşilde çağımızda her gün biraz daha yitirilen, özlemi çekilcn doğanın, dağlardan, meralardan kovulan yeşilin, kiiçücük saksılara çekildiği, özgürcc kanat çırpan kuşlann kafeslerc kapatıldığı ortamlara baş kaldınr gibi. Çiçek yağmurundan farksız kilimin ortasında, güneşlc yağmurun tadını almış, büyiimüş kocaman gül göbeğinde, hiç yaşamadığı, yalnızca düşünü kurduğu tutkulann derin özlcmleri var. Kimi bölümlerin renk aralarına anlık dalgınlıklar sinmiş iyıce. Çiçckler bazcn yclken bezi gibi soğuk, bazen rcnk sınırlarının uçlanna doğru yükselerek, en kızgın ateşlerde dokunmuşçasına büyülü. Gül göbcğinin çevrcsini orman gibi saran çiçeklcrin çokluğuna, topraktan geçme tanrısal bolluklar sinmiş. Bu rcnkler yazgısının içine gömülenler, kocaman dolgun çiçekler, iri memeli, bol sütlü göçebe kadınlarının çok çocuklu oluşlarının habercileri mi, yoksa çocuksuz olan, çocuğa hasret kalan analık özlemlerinin çiçek ağızlarında çoğaltılması mı? Belki de zamansız ölümlerin, çözülmelerin, renkler yoluyla bir tiir açıklanmasıydı onlara; ya da sararmış, eskimiş dönemlerin, sınırlan belirsiz uçurumların, ürkek dcğişik gölgcli görüntülcrin, silik anımsamaların adıydı, bilinemez. Ara bölümleri dolduran incecik zayıf dallı bitkilersc susuzlukla kuruluğun boy attığı bozkır yüzlcri sanki. Onların devamında, azıcik toprak ve nemle yetinen küçücük pcmbe beyaz gel gel çiçeklerinin bir özlemi çağrıştırdıkları o denli belirgin ki. Gel gel çiçeklerinin iki yanında yer alan, hafif ışığa alıştırılmış desenlere ise batmaya hazırlanan güneşlerin yorgun rcnklcri giydirilmiş ustaca. Kadınımız o gün kilime oturduğunda içinden nasıl gelmişse, yüreği o gün scvdiği crkeğe azıcık kaymışsa, bu aynen girmiş kilimin içine. Içindeki yoğun tortuyu, birikimi, yalnızca görmeyc dayanarak değil, yüreğindeki düş gücünü büyük bir sabırla resmederek gerçek yaşamından kilimin içine kaçarak, renklerle, nakış ağırlıklarıyla bezeyip doyurarak, güçlü, değişik renk sesleriyle ışıklandırmış kilimini. Belki de yüreğindeki doluluklann, kendinden geçişlerin yoğunlaşmasıydı onlar; sayısız doğumlara tomurcuklanan rahminin güvenilir sıcaklığıydı, ya da, hiç konuşmayan, görmeyi bile yeterince bilmeyen, dünyayı yalnızca kendi iç coşkulanyla algılamaya çalışan, parmaktan parmağa, gözden göze devredilen bir gelenekler kanının imbiklenerek yoğunlaşması, yorulmuş çağların ayağa kalkması, içindc bulunduğu yavan dünyadan kaçarak, kendini o desenler, nakışlar aracılığıyla açıklamaya çahşmamn çabasıydı onlar. Artık herkes kilimin içindedir şimdi; kilimi dokuyan kadınımızın yerindedir. Herkes jimdi kilimin içinde bir geziye çıkabilir, şiir jkumak istcyenler o kilime bakabilir, kelarlarına dizilmiş sarı güneş çiçeklerini toklayabilir, o nakıs tarlasından çiçek dercyebilir, çayını yudumlayabilir, bakışlanya bulutların hatırını sorabilir. Artık her şey, ıem uzak, hem yakın, hem de biraz anıdır jimdi orada... ^ Göztepeİst. 27121994 KISA ÖYKÜ 23 PAZARIN PENCERESINDEN Vaclaphone ile dinlenme SELÇUKEREZ Û£A upferschmicd gasse'nin köşcsinde fltfL bir, Marco d'aviano'nun köşesinde • m iki, Anıbassador Otcli'yle Gestenberger arasında üç, bir de Backhausen'in karşısında olmak üzere tam dört dilcnci vardı. tlkı sessiz sedasız dilenmesine karşılık en çok ilgi çekendi: Yere çömelmişti, elinde bir balık oltası tutuyordu. Oltanın ucu, yağmur sularının akıp jgittiği mazgallardan birine sarkıtılmıştı. Önündeki şapka, gelip geçenlerin attikları ufak paralarla yarı yarıya dolmuştu. Marco d'aviano'nun ordaki saksofon çalıyordu. Beresine, bıyıklanna, giysisine bakan Italyan olduğunu düşünebilirdi. Amerikalı çocuklardan oluşan bir grup gelip önünde durdular. Bıri, şapkasına para attı, "Gidip birkaç ders alsın diye verdim!"dedi. Başkabir çocuk, "Sakın gündüz yaptığın işi bırakma; Dördüncü müzisyen dilencinın clindeki çalgı çaldığı havalardan daha çok dikkat çekıyordu. Pans'teki Pompidou Kiiltiir Merkczi'nin duvarlarında ınen, çıkan, birbirıni çaprazlayan rengârenk boruları andıran ve üfleyerek çalınan bu enstrümanın değişik yönlere bakan dört adet huni şekilli ucu vardı. Üflediğinde havayı istediği sayıda huniden çıkartmasını sağlayan bir mekanizma sayesinde birkaç nefesli enstriimanı beraberce çaldığı izlenımini verebiliyordu. Geçenlerden biri sordu: Bu aletin adı ne? Vaclaphone! Tam iki adet saksofonu, bir klarneti ve bir de susofonu parçalayıp birbirine monte edip kaynaklayarak yarattım bunu; babamın adını verdim! Vaclaphone'un yaratıcısı o akşam iyi para kazandı ama gece yansina doğru başlayan yağmur müşterısını azalttı. Saat 12.30'da Cankurtaran sesi gibi bir ses yaklaştı, yaklaştı vaclaphone'u bastırdı. Döndü baktı: Bir polis arabası. tki memur indi; biri yanına geldi. Ruhsatınızi gösterir misiniz? Almamıştı. Neden? Çünkü rııhsat almak için dolduımam gereken forma, çalgı adı ve türü hanelerine ne yazacağımı bilemedim! öyle ise merkeze gideceğiz! *•• sağlayıp vergi kaçırmak nedeniyle ağır para cczasına çarptınldı. "Ben 400.000 şınkeli nasıl öderim?" dcyince hâkim, "On beş günde ödemezsen hapse girersin!" dedi. Avukatı karan temyiz etti. • ** Temyiz, karan bozdu. Avukatın müdaafası kabul edilmiş, bir uzman heyetınin çalgıyı değcrlendirmesi ve cezanın ona görc tcspit edilmesi istenmişti. *•* Mahkemenin yeniden görüldüğü gün, hakim, ona konservatuvardan iki, Belediye Bandosu'ndan iki kişinin oluşturduğu uzman heyetinin huzurunda çalmasını söyledi: O da iyi bildiği birkaç parçayı çaldı. • »• Ertesi gün avukatına, "Hâkim uzman raporunu bile beklemeden cezamı nasıl böyle OSMANŞAHİN 1938 yılında Mersin'in Aslanköy'ünde doğdu. llköğrenimıni köyünde, orta öğreniminı Dıyarbakır Dıcle öğretmen Okulu'nda tamamladı. Siverek'e bağlı Fırat yöresi köylerinde ilkokul öğretmenliğinden sonra AnkaraGazi Eğitim Enstitüsü, Beden Eğitimi Bölümü'ne girdi ve bitirdi. (19581961) Malatya, Izmit, Istanbul liselerinde yıllarca beden eğitimi öğretmenliğı yaptıktan sonra emekli edildi. (1982) Bugüne kadar (8) öykü, (1) roman, (2) senaryo, (1) incelemearaştırmaröportaj olmak üzere (12) kitabı yayımlandı. öyküleri 'Kırmızı Yel' 1970 TRT öykü Büyük ödülü'nü, 'Aöız İçinde Dil Gibi" 1980 Nevzat Üstün öykü ödülü'nü, 'Selam Ateşleri' 1992 ömer Seyfettin Öykü ödülü'nü ve yine 'Selam Ateşleri' adlı öykü kitabı 1993 yılı Sait Faik Abasıyanık Hikâye ödülü'nü kazandı. llk kitabı Kırmızı Yel, 1984 yılında "Den Röde VVİnden' adıyla Isveç'çeye, bazı öyküleri de Polonya, Macar, Alman ve Fransızca dillerine çevrilerek yayımlandı. 'Yaşar Kemal bir Çukurovadır'adlı röportajı ABD'de, Alı Akay ile Mehmet Şehmuz Güzel'in Paris'te ortaklaşa hazırladıkları 'Yaşar Kemal ve Osman Şahin'in 'Yapıtlarında ölüm Imgeleri ve Düşler' adlı inceleme yazısı da Fransa'da yayımlandı. Kitaplan: Kırmızı Yel, Acenta Mirza, Kıraleli, Ağız İçinde Dil Gibi, Acı Duman, Kolları Bağlı Doğan, Ay Bazen Mavidir, Selam Ateşleri, Kan (senaryo), Ayna (senaryo), Başakiar Gece Doğar (roman), Son Yörük (inceleme, araştırma, röportaj) Bugüne kadar (21) hikâyesi filme alındı. Bunların bazılarının senaryolarını yazdı. Bu filmler yurtdışı ve yurtiçi film şenliklerınde toplam yirmibeş ödül kazandı.Çekim yıllarına göre bu filmler şunlardır: Kızgın Toprak, Fıratın Cinleri, Kibar Feyzo, Adak, Tomruk, Derman, Firar, Kurbagalar, Ayna, Kan, Gülüşan, Keriz, Su, Ipekçe, Züğürt Ağa, Gömlek, Zincir, Dönüş, Aşkın Kesişme Noktası, Kurşun Adres Sormaz, Zlller. azalttı?" diye sorduğunda avukat, "Çaldığın ikinci parça yani Polovec Dansları hâkimin dogduğu yerin şarkısıydı!" dedi, "Dinlerken gözlennin niçin dolduğunu ben de sonradan öğrendim! Neyse ruhsat almakta geciktiğinden sadece 400 şinkel ödeyeceksin, bu iş kapanacak!" ••* Merkezde ifadesıni alan komiser, "Ruhsatsız çalgı çalmak ve vergi kaçakçılığından yann sabah nöbetçi mahkemeye çıkacaksınız!" dedi. • •• Ertesi sabah, ruhsatsız çalgıçalmak ve başlangıcı belırsiz bir tarihten bu yana kazanç İki gece sonra hava çok soğuktu. Böyle havalarda sokağa çıkan az olurdu. Ambassador Oteli'nin önünde saatlerce çaldığı halde üç beş şinkelden fazla toplayamadı. Vaclaphone'unu alıp gidecekken birinin kendine doğru yürüdüğünü gördü. Çalmaya devam etti. Kendine doğru yüriiyen adam, şapkasına para attı. Uzaklaşırkcn tanıdı: Hâkimdi. Hâkimin şapkasına tam 400 şinkel attığinı neden sonra farkettı. ^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear