27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 CUMHURIYET DERGİ Guatemala'da Kızılderili tanrısına merhaba demek GÖNÜL DÖNMEZ COLİN S ınıra giden otobüs tıklım tıklımdı. Sabahın erken saallcrindc çıkmıştık yola San Cristobal'dan. Comitan Koyu'nu geçince durdurdular otobüsü. Herkes indi. Erkekler sırtını otobüse dayadı. Kadınlar bir kerıarda beklcdi. Silahlı bir asker kimliklerimize baktıktan sonra tüm erkeklerin üstünü aradı. Sonra bir jandarma otobüse atlayıp cantalan elden geçirdi. tte kaka bindık yine otobüse. Meşin ceketlı şoför bana buzluğun üstünde yer gösterdi. Yakışıklı bir gençti. Üstelik de dindardı. Her durup kalktığımızda haç çıkanyordu. Son durak Meksika sınır kapısıydı. Burada önce valizlerimizi, sonra, bizi ufak bir kam yonun arkasına attılar. Soğan patates çuvallarının üstüne sanki evinde koltuğuna gömülmüşçesine yerleşmiş pınl pırıl giysili bir Maya kadın, ben ve Kanadalı bir çift tek laf etmeden tırmanmaya başladık yokuşu. Kanadalıların yeşıl pasaportları vardı. Ne adamlara rastlıyor ınsan şu sınır kamyonlannda! Henüz gün doğmadığından gızemli bir sis sarmıştı dağların doruklannı. Guatemala'ya vardığımızda gümrük memurları hedıye olarak bircr Guatemala haritası ve National Geographıc dergisi verdiler. Derginın tarıhi 1975'tı. Guatemala özel sayısı, Tıkal kalınlılarını konu almıştı. Neredeyse yırmı yıl sonra bu dergi de başlı başınabir'kalıntıydı'. Dcrkcn bir otobüs bclirdi tozu dumana katarak. 1960'larda Kadıköy tarafında çalışan halk otobüslerini anımsatıyordu. Bununla birkaç dağ asacaktık. Gerçekte gitmek ıstediğimiz kasabaya da gitmiyordu. Bugün başka otobüs olmadığından çaresiz kalmıştık. Çocuklar öksüz, kadınlar dul... ben de solumdaki Romalı gencın üstüne düşüyordum. Sonunda adam tüm ttalyan kibarlıgıyla yer dcğiştirmemizi önerdi... Quezaltenango'ya vardığımızda ortalık zifırı karanlıktı Sicim gibi de bir yağmur yağıyordu. llk karşımıza çıkari otcle kapağı attık yorgun argın. Gün doğduğunda karşımızda sanki bambaşka bir kent vardı. Deniz yüzeyinden 2335 metre yükseklikteydık. Sierra Madre Dağlan'nın ortasında hareketli, modern bir kentteydik. Dört yanımızı yanardağlar sarmıştı: Bunlardan biri 1902'de kenti yerle bir etmişti. Panayır nedeniyle köylerden inen yerliler kaldınma scrmişlcrdi mallarını. Kibar, güler yüzlü gcnç kızlar sanki göstermekten gurur duyuyorlardı dokumalarını, el işlerinı, almazsan kı/mıyorlar, arkandan küfürü basmıyorlardı. Hoşgörü içındeydiler. Herkes kendi yolundaydı bu kentte. Kimsenin kimseyle pek ılgilendiği yoktu. Sevimli bir lokantada 'Seviçcgr, yedik. (Bu yemegin özü olan karidcs ya da balık, bol limon, domates, sogan ve sirke ile salamurayayatırılır.) Dün gcce bu kent bomboştu. Ispanyol stili birkaç binanın çcvrelediği meydan sürekli yağmurdan göle dönmüştü. Sokaklarda in cin top oynuyordu. Oysa bu sabah her yan cıvıl cıvıl veyaşamdolu. Bir gelişmc daha. Meydanın bir ucunda meşin ceketli bir dclıkanlı grubu motosiklcllerine yaslanıp caka atıyorlar Hepsi de HarleyDavıdson tişört giymiş. Bir an kendımi Kanada'nın, ya da ABD'nin büyük kcntlerinden birinde sanıyorum. Otobüs tcrminalinin önünde çalımlı kız çocukları orkide satıyor. Terminal ise bir başka Gerllla tokleylşl Guatemala 'da her taman heryerde vazgeçilmez bir aksesuvar kullanılıyor: SİLAH. On adım ötede durdurdular bu otobüsü de. Erkekler indi, kimlik gösterdi. Kadınlar içeride bekledi. Bu adamlann kimisi silahlıydı, kimisi kamış kesmekte kullanılan palalardan taşıyordu. Çoğu 1415 yaşlanndaydı. Boğaz tokluguna hükümete hafıyelik yapan fakir köylülerdi bunlar. Politika, ekonomi gibi başlarından büyük birtakım dalgalann kurbanıydılar. Karanlıktan korkan çocuğun öcü beklediğı gibi gerilla bekliyorlardı. Yol bloklan Huehuetenango'ya dek süregeldi. Sonunda alıştık buna da. Erkekler kimliklerini ceplerine koymaya vakit bulamıyorlardı bile. Kadınlar leblebj çekırdekle oyalanıyorlardı. öylesine görkemliydi ki And Dagları. Arada bir ırmaklar, çağlayanlar beliriyordu. Otobüsün tüm pencereleri açıktı. Yüzümüze vurup geçen rüzgar sanki başka evrenlere taşıyordu bizi. Doğanın bu en cömert köşelerinden birinde ansızın havaya uçurulmuş bir köprünün kalıntılan çıkıveriyordu karşınıza. Ve bizim köhne otobüs dermc çatma bir tahta köprünün üzerinden yaylandıra yaylandıra geçiyordu. Sonunda vardık Huehuetenango'ya. Aç kedı ve köpeklerin dolaştığı pis bir pazar yerindc Quezaltenango otobüsü müşteri bekliyordu. Ve düştük yine yollara. Hava kararınca ortalığı koyu bir sis bastırmıştı. Otobüsün burnunun ucundan ötesini seçebilmek olanaksızdı. Iki kişilık kanepelere üçer üçer sıkışmıştık. Neyse ki zembiller ve tavuklar yukarı bağlanmıştı. Her dönemeçte sağımdaki ağzı alkol kokan yerli üstümc yıkıldıkça
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear