27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

S İ N E MA İ P E K Ç A L I Ş L A R ,0" \ 20. yüzyıh baştan sonayaşayan kadın: cutlarlene IDietrich "B enim adım Marlene Dietrich'tir işte, varsın tırnak içinde yaşamöykümü yazanlar bunun bir sahne adı olduğunu ileri sürsünler; okul arkadaşlanm kolayca tanıklık eder." Sinema kitaplan ise Marlene Dietrich'i anlatırkcn adının, Maric Magdalene olduğunu yazıyorlar. (Tarihin ünlii azize fahişesinin adı!) Sonradan ilk vc ikinci isminin (Mar ve lene) heceleri birleştirilerek ünlü Marlene adı yaratılmış. Marlene, hakkında yazılmış kitaplan 'budalaca' buluyor. Kendi kaleme aldığı anıları ise Ekin Yayıncvi tarafından geçen hafla "Benden Sonra Tufan" adıyla yay ımlandı. "Adımı kullanarak para kazanmak amacındaki kişılcr, hakkımda pek çok budalaca söz söyledi. Onları nasıl durdurabilirdim? Tasanlarından, kitaplannın basılmasından hep çok geç haberim oldu; şunu bclirtmek gerekir ki: Sözüm ona yaşamöykümü yazanlann hiçbiri gelip bana danışma inceligini göstermedi, böylclikle ne mal olduklan ortaya çıktı." Hakkında ya/.ılanları yıllarca görmezlıkten gelmış Marlene Dietrich. Kızı Maria'nın annesinianlatankitabi hakkında ne düşündüğünü hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Çünkü kitap Marlene Dietrich'in ölümünden sonra yayımlandı. Ancak ünlü yıldız, kızından söz ederken hep şu fikri vurgulamış: "Bcni ondan daha iyi anlayan yoktur." Sansasyonel bir içeriği olan bu kitap da sanki para kazanmak için ortaya serilcn bir yaşamın çok özel öyküsü olma özelliğini taşıyor. Marlene'nin Rudolph Siebcr ile evliliğinden doğan tek çocuğu olan Maria "Annem Marlene" adlı kitabı için "Bcn anncmi sevmezdim ki kıskanayım" diyor. Anneniz bu kitabı okusaydı ne derdi sorusunu da büyük bir rahatlık içinde yanıtlıyor: "Hiç.gülergeçerdi. lçinden yalnız onun hoşuna giden bölümleri seçer, ötekileri yoksayardı." Sinema, siyaset, aşklarla örülü yılların öyküsü "Benden Sonra Tufan " adıyla yayımlandı. BerHn'dedoğdu Marlene yada Maria 1901 yılındaBerlin'in banliyösü Schoneberg'de dünyaya geldi. Babası, Prusya Kraliyet Polis Kuvvetleri'nin bir görevlisi, annesi ise önde gelen mücevher tüccarlanndan birinin kızıydı. Bebekken babasını kaybeden Marlene'nin üvey babası da 1. Dünya Savaşı'nda öldü. Kendi çok zengin bir aileye mensup olduğunu söylese de üst orta tabakadan geliyordu. Marlene, çocukluğunu ve genç kızlığını savaşın içinde yaşadı. Savaşın uykulan alıp götürdüğü yıllardı. Her gün ölümü bekliyorlardı. "Kadınlardan kurulu bir dünyada yaşıyorduk; nadiren gördüğümüz erkeklerse, pek de erkek sayılamayacak yaşlılar ya da hastalar oluyordu; gerçek erkekler cephede savaşıyorlardı; düştükleri güne kadar. Ve savaştan sonra yeniden erkeklcrin ortaya çıkabilmesi için yıllann geçmesi gerekecekti" diyor. Marlene, anılannda kendi kızının aksine annesinden büyük bir hayranhkla söz ediyor. Eğitiminin kusursuz olmasını o sağlıyor. Piyano ve kemana yönelmesini yine o istiyor. Kolundaki bir mafsal rahatsızlığı sonunda ^ büyük bir keman ustası olma planlan suya düşüyor. Kendini deliler gibi edebiyata veriyor. "Genç NVerther'in acılannı okuyor, çok gözyaşı döküyorduk" diye anlatıyor Gocthe ile tanıştığı okul yıllarını. Ve ekliyor: "Gocthe, Tanrı gıbiydi benimiçin." Yatılı okul yılları geliyor. Annesinin, kızına düşkünlüğü sürüyor: "Annem üç haflada bir ziyaretime gelir, elbette kusursuz biçimde derli toplu olan odamı yeniden düzenleyip saçlanmı yıkardı. Duş olmadığı için, köpükleri durulamak için ardı ardına birçok kez suzgeçli ibrikle, saçlanmı yıkardı. Su bütünüyle durulaşana dek. Bir annenin yalnızca kızının saçlannı yıkamak için evinden ayrılması sıradışı görülebilir. Ama, annem saçlarımla gurur duyardı. Güzel kalsınlar isterdi. Bu konuda bana güvenmiyordu. Saçlanm hep muhtcşem kaldı ve bunu annemin ellcrine borçlu olduğumdan eminim. Bir havluyla kurular, sonra beni salondaki bir sandalye üstüne oturturdu. Yıkarken ovalandığı için kızaran yüzüm, birbirinc girmiş ıslak saçlanmla ona hoşçakal derken gözyaşlanm seller gibi akardı." Günde sekiz saat keman çalışmaları sırasında eli sakatlanınca, kemanını bütünüyle bıraktı. Artık tiyatrocu olmaya kararvermişti. "Berlin'de MaxReinhardt adında bir tiyatro okulu hâlâ varlığını sürdürüyordu. Dinlemeleri için oraya gittim. Bana saatlerce gelen bu süre içinde, bir yığın insan inceledi bizi. Sonra Faust'tan bir parça okumamızı istediler. Bana sıra gelince diz çökmern istendi. Bu salonda diz çökme düşüncesi beni rahatsız etmişti, duraksadım. Bir öğretmen, ayaklanmın dibine bir yastık atıncaya kadar bekledim. Nedenini anlamadım, ona baktım ve sordum. 'Banabuyastığınedenattınız?' 'Üstünde diz çökmcnız için' diye yanıtladı. Bu beni daha darahatsızetti, çünkü o sahne için yastık kullanmayı gülünç buluyordum. Buna karşın dizeleri okudum, ertesi gün yeniden gelmemi söylediler." Marlene, Max Reeinhardt'ın o kuluna ilk başvurusunda geri çevriliyor, ama ısrar ediyor ve ikinci kez başvuruyor. Bu kez kabul ediliyor. Bu anısı, ikinci kez başvurusuna ilişkin olmalı. Onu keşfedenin Reinhardt olmadığını söylüyor ve ekliyor: "Ne yazık ki bu doğnı değil. Hiçbir özel yeteneğim yoktu ve bunu biliyordum. Herkes biliyordu bunu." Marlene Dietrich uzun bir süre fıgüran olarak tiyatroda, sonra da sinemada oynuyor. Ama bunlar o kadar küçük roller ki kendi tanımıyla "arkasından" görüyor ancak onu izleyici. Sonra yönetmen Rudolf Sieber'le tanışıyor. Sieber yakışıklı, uzun boylu, parlak bir genç. Aralanndaki aşk hiç bitmeyecek bir evlilikle noktalanıyor. Tek kızına hamile kalıyor Marlene. Çocuksuz bir evin ev olmadığını düşünen sanatçı, kamında "mucize" taşı 12 C U M H U R İ Y E T DERGİ 10 T E M M U Z 1 9 9 4 S A Y I 433
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear