27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Müzeyyen Senar, Sevim Tuna, Behiye Aksoy, Şükran Ay ve Dursun Salkım... Altmış yıllık sesler yine sahnede. Pop, arabesk yetmiyor artık... Şimdidarmekânlardaeskişarkılarsöyleniyor... ŞUKRAN AY Altmış yıl önce, Üsküdar'da manav Hasan Çekinmez'in ev kadını Nimet Çekinmez'den olan kızı tanımıyla geçtı nüfus kayıtlarına. Yirmiikınci ve yirmiüçüncü Taşmekteplerde okudu. Sesi de bu yıllarda keşfedildi. öğretmenleri sınavlarda şarkı söyletirdi Şükran Ay'a. llk müzik derslerini Necati Başaner'den aldı. Eminönu Halk Eöitim Merkezı'nde Sadi Yener Ataman'ın kurduğu koroya katılıp, radyo sınavlarına girdi ve kazandı. Ancak, Başaner'in karşı çıkması üzerine yeniden Üsküdar Musiki Cemiyetı'ne döndü. Babası ve hafız olan halası müzikle ilgilenmesıne karşı çıktı ama, annesinin desteğıyle çalışmalarını sürdürdü. Iki yıllık eğitiminden sonra, sahneye çıkmaya başladı. llk kez Kazablanca'da uvertür olarak tanıtıldı. Kısa sürede tanındı, turnelere çıktı. Babasının kendisıne eşlik ettiği bu turneler sırasında illüzyonist Turan Turanh'yla tanıştı. Kısa sürede ilişki evlilığe dönüştü ve bir yıl içinde de bır oğlu oldu. Ay'ın arkasındaki güç artık kocası Turanh'ydı. Kıskanç bir erkekti, radyo sınavlarını kazanmasına karşın gitmesine ızin vermemişti ama ünlenmesinde etkili olan isimdi. llışkılerinin başında, "Ben kendi mesleğimi feeda edeceğim ama" demişti, "Sen de benim herdediğimi yapacaksın". Şükran Ay da bu isteğe uydu. Bütün angajmanları yapan Turanh'ydı, Ay'a sahneye çıkmak kalıyordu. Kocası, şarkılarını söylerken tiyatrocu gibi davranmasını istiyordu. Plak doldururken stüdyoyu mum ışıklarıyla aydınlatıyor, Ay'ın okuduğu şarkıyı hissetmesini sağlıyordu. Plak plyasasına arabesk şarkıyla girdi Ay. Kısa sürede ismi duyuldu. Bugün kaç plak doldurduğunu anımsamıyor ama, "Allah razı olsun minibüs şoförlerınden" diyor, "Kırkbeşliklerimi aldılar, çaldılar ve beni ün sahibi yaptılar". Onu tanıtan şarkı, "Senin en güzel yerin, kahverengi gözlerin"dı. Izmir Göl Gazınosu, Akasyalar, Kazablanca gazinoları, Minareci, Türkola, Star plak şirketleri ve kasetler... Yetmişli yılların ortalarına kadar ününü sürdürdü Ay. Hicaz, hüzzam, fasıl ve eskî yüzler... I. savfadaıı dcvam Gazetelerin eğlence yerlcri ilanlanna ayrılan sayfalara da yansıyor bu duyuru. Müzikhol, gazino, gccc kulübü ya da tavcma ilanlannda, bin dokuz yüz altmışlı yılların görüntüleri sızıyor. Isimler, en azından otuzlu yaşlannı ortalamış olanlara yabancı değıl; Şükran Ay, Yıldız Tezcan, Dursun Salkım, Baki Duyarlar, Bcyza Başar... Bu ilanlarda isimlcr kadar fotoğraflar da dikkat çekiyor. Yirmi beş yıl önccsinde verilmış pozlar süslüyor ilanları. Bu isimlcr, onca yıldan sonra neon ışıklarında, hem de en üstte nasıl ycr bulabildi kendine? Tek şarkıyla meşhur olanın kutsandığı, hcr gün nercdcysc bci) kişinin ünlüler listcsine katıldığı, bir şarkıcının, bır kliplc bütün televizyon kanallannın gözbebeğı olduğu bır ortamda kimler vc ncdcn onlara kulak bağladı? Bu soruların yanıtını bulabilmek ıçin önce altmışlı yıllara dönmek gcrckiyor. O yıllara dönmeli veonlann nasıl ve neden meşhur olduklannabakmalı... Her göç, müziğini yaratır Marshall yardımının, okullanmıza süt tozu ve tercyag olarak girdiği günlcrdc, Istanbul da yeniden yaratıldı. Bu belki de "imaj"ın günlük yaşamımıza ilk girişi ve ilk yanılgısıydı ama bu eski kente, "Taşı, toprağı altın" damgası vuruldu. O güne kadar da sadece Nişantaşı'nda, Şişli'de bir apartmanın kapıcılığına göz dıkenlcr kentin ycni sahibi olmayasoyundular. Gelenler kısa sürede anladılar nasıl bir imaj oyununa düştüklerini. Kentin eski sahipleri onları istemiyor ve küçümsüyordu. Toprak, sadece işjni bilene, gecekondusunu bır on yıl sonra değcr kazanacak alana yapana altındı. Taş ise, bildiğımiz taştı iştc, müccvhcr dcğil... Ustelik kent tuzaklarla doluydu içinde yaşamasını bilmeyene. O yılların cn büyük dedikodusuydu, gazozuna ilaç konulup uyutulan, sonra da tccavüz cdilcn kızların öyküsü. Ayıldıklarında ya geneleve satılıyorlardı ya agabeyleri, babaları tarafından öldürülüyorlardı. Kısacası zordu kcntte yaşamak. Ama, yılmadılar. Direndiler ve sonunda başardılar. Işportasıyla, yemeğiyle, diliyle, diniylc kent onlanndı artık. Bir tck cksiklcri vardı, o da müzik. Zeki Müren, Hamiyet İlanlarda, yirmi yıl öncesininfotof Yüceses, Müzeyyen Scnar iyiydı ho^tu ama onların yaşadıklarını anlatmaktan uzaktı. "Bakmıyor çeşmi sıyah"lar, "Ada sahillcrinde bekliyorum"lar, "Bu akşam bütün meyhanelenni dolaştım"lar, "Hıcran olacaksa bu a^kın sonu"lar başka hayatların şarkılarıydı. Sonunda bu eksikliklerini de giderip, kendi müzıklerini yarattılar. Dursun Salkım, şehir hatlan vapurunda gazcte satan küçük bır çocuktan esınlenip sözlerini yazdığı, biraz Ümmü Gülsüm, biraz da Abdülhalim Hafız etkisiylc bcstclediği şarkısıyla onlardan yanaydı. "Kimscsiz Gazeteci"ydi şarkının ismi, "Gurbet cldc yaralanmış garip bir kuşum" diyordu, "Sokaklann çarcsiz bir berduşuyum"... Belki de aynı yıl, bu kcz Şükran Ay ismi duyuldu. Ay, kentin aşklanna, terk edilmclere tahammül cdemeyip kendini alkole vuranlara sesleniyordu: "Hanisöz vermiştin, içmeyecektin Yine başın dumanlı, kirpiklerin ıslak Gözlerin kanlı ktınlı, uh delikanlt Ağlamayacaktın, sızlamayacaktın O kadının adını unmavacaktın..." Tas plaktan plastik plaga donülen yıllardı. Kasct clıyc bır şcyın ismi yeni ycnı duyuluyordu ama, Avrupa'da. Televizyon yoktu, radyo ısc bu yenı tür mü/ığc biraz so "Senin en güzel yerin, kahverenjfi gözlerin "... Araheskin ilk örneklerinden bu şurhıyla uniendi Şükran Ay.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear