26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

T A D İ Y A T R0 N A N T 0 N E L Perde acılınca yasama baslar oyuncu yunculuğu meslek edindiyscni/. bunun okulu vardır. Ülkcmizde birçok ünivcrsitcnin tiyutro bölümlcri, özel tiyatroların da kurslurı oyuncu adaylarını mesleğe kazandırmakiçin Tiyatro Sanat dalları açmışlardır... Ve buralarda oyuncu adayları dans edcrler, şarkı söylerler, oyun oynarlar, boş /amanlarında okulun kantininde, bahçesinde birbirlerine laf yetiştirirler, birbirlcrini çekiştirirler ve zamanı öldürmeyi öğrenirler belki de tiyatro için gerekli olan kulis yapmayı ? Sürü psikolojisiyle bir düşüncenin peşine körsağır takılır yönelirler. kendilerini çeken her şeye. Çünkü kendilerini bekleyen hayat ya da toplum buna müsaittir, daha ilerisi bunu beklemektedir. Sokaktaki insanı tanımazlar. Tüm bildikleri kapitalizmin uzantısı konuşma şekilleri, duruşlar, bakışlar, hareketler ve tepki biçimleridir (tstisnalar o kadar azdır ki.) O Kendilcri olmaktan çok, birileri olmak için çabalarlar. Korkaktırlar, karşı çıkamazlar çünkü altyapılan ve bilgi düzeyi, içi tanclenmemiş bezelye gibidir, kolay kınlırlar, alıngandırlar, kendilerini hâlâ kundaktaki bebek olarak görürler (yıllar sonra bile). Akıl tutulmasına yakalanmışjardır, zavallı duygusallıklan vardır. Oysa yaratıcı, tartışmacı, öncü olmak bu mesleğin özünü oluşturmaktadır ki bunun farkına varamazlar, taklit ederek birbirlerine benzeşirler, hepsi birbirlerinin kötü birer kopyasıdır. Örnek alabilecekleri oyuncu az olduğundan onu bulmakta güçlük çekerler... Tam böyle bir dencmc yazıyordum ki odamda kırmızı telefon çaldı.. BirTılmde oyunculuk için sizinle görüşmek istiyoruz, dedi telefonun ucundaki ses. Randevu günü ve saati kararlaştınlır, bir büroda film hakkında kısa bilgi verilir, ücret konuşulur, senaryo verilir, oku bunu, karannı ver bizi ara, kostüm provalarına başjayalım falan filan... Bir tiyatrocu olarak kapalı dünyanıza ipini sarkıtan uçan balon göz kırpmaktadır oyunculuğunuza. Çekim günleri saptanır. Gün gelir, saut gelir ancak çekim yapılamaz. Hava yağmurludur, ışık yetersizdir, güneşjn bulutun arkasından çıkması beklenir... Filmde görüntü devamlılığını not alan asistanlar size sık sık son pozisyonunuzu hatırlatarak sinir krizleri geçirmeniC U M H U R İ Y E T DERGİ 18 T E M M U Z zc neden olurlar. Performansınız düşer, sıkılırsınız. Sizi birkaç kişi yönetiyor gibi... Ekose gömleğinizin koluna yanlış,lıkla boya dökülmüştür, dcvamlılıği olan bir gömlektir ve kuru temizlenıede lekc çıkmamıs.tır. Ertesi gün yine o gömlekle çekim yapılması gerekmekte dir. Çaresiz dökiilen o boyayi kamııfle ederek oynayacaksınızdır, ama nasıl? Yani kamcranın görmemesi için yengeç gibi yan yan yürüyerek... (Dikkatli bir seyirci bu sahnede bu oyuncu niye böylc yürüdü diyc merak eder.) Oyuncu her gün yeni bir motjvasyonla çekimlere hazırlanir. Her gün yeni bir sürpriz, dış şartlar, yönetmenin yönetme taktikleri devamlı değişebilir olduğundan subjektif coijkunuz da buna koşut seyredecektir. Tiyatroda böyle şeyler yoktur. Bu biçimci anlatımlar clbctle sinema için estetik görselliğin düzeyini tutturmak için yapılan otouyarmalardır. Tiyatroda kostümünüz sizi gardropta bckler, oyun günü gelince gardrobun kapağını açar ve kostümünüzü giyersiniz. Sinemada ise önce kostüm sizc giydirilir.. Kostüm büyük müdür, küçük müdür, bol mudur, bunlar hiç düijünülmez. Tiyatroda ise terzi ölçünüzü alir, provalar yapılır ve tam üstünüzc görc olduğu zaman o kostümü giyersiniz. Tiyatro kişisi prova döncminde hep içinizdedir, sinema kişisi bir makineye kaydedildiği için sizi bırakıp gider. Sizin içinizde değildir artık, oysa liyatroda onu kilitleyebileceğiniz bir makinc ne yazık ki yoktur. Ne yazık ki bcyninıizden ve duygularımızdan başka sahiplenccek odacıklar yoktur. Sinemada, bir banka kasasına kilitler gibi çekip gittiğiniz kişiniz, ertesi gün gclip kasayı açmanıza dek sizi bekler. Tiyatroda kişinizi çantanı/a, cebiııizc, arka cebini/e doldurmak zorundasınızdır. Onunla yatar onunla kalkarsını/. Tiyatroda daha içe dönüksünüzdür, sinemada ise dışa dönük. Tiyatroda oyuiK'iıltığunuza yeni bir ck yapabilirsini/, ancak sinemada anlık reaksiyonunuz kaydedilir ve dor.durulur. Tiyatroda kokunuz yayılır, sinemada bu kokuyu kimse lıissetmez. Sinema ilc çok daha geni> kitlelere ulaşabilirsini/, tiyatroda daha a/ ama verimli scyirciniz vardır. Tiyatro seyircisi kulaktan kulağa artar ve lllmdeki oyunculuğunuz küçük de olsa konuşulur. Sinema az da olsa para kazandırır ama tiyatro (sulu işlcr yapmıyorsanız) kazandırmaz... Oyuncu, sinemada; bir tualdeki fırça darbesi, tiyatroda fırçayı hareket cttiren kişidir. Tiyatroda fırça devamlı sallanır. rcsim her gün yeniden boyanır. Sinemada cser duvardadır, cansızdır bitincc perdcde gölgeniz bilc kalmaz. Sonuçta; tiyatroda provalar sonrasında yaijanan seyirci oyuncu ilclişimini sinemada çekimler esnasında y*aşarsınız. O anda yönetmen, kameraman, set ekibi ve mekânı paylaşan bireyler tiyatronıın seyircisi gibidirler. Oyuncu sinemada çekimler esnasında yaşar, tiyatroda provalar sonunda oyun çıkınca yaşamaya başlar... Ve bu iki başjı dev yani oyuncu, ya motor denmesini bekleyecek ve oyunculuğunu bir makineye yükleyecek, ya da perde denince yaşamaya başlayacak bir yalnızlığın Türkiye'de hangi mazgallardan gcçerek ycryüzüne sızdığmı hissettirecektir. Bizi hayata bağlayan değerler aklımız, duygumuz, en yakınımız, ailemiz, işimiz, okulumuz, çevremiz, ulusumuz ve dünyada aynı soluğu hissettiğimiz insan kümeleridir. Onları ararız, konuşuruz, okuruz, seyrcderiz, dinleriz, ziyaret ederiz, anarız, dcğcr veririz.. Bizi hayata bağlayan bu değerleri yok ettiğimiz an, yeni değerler aradığımız bu kuru toprakta yalnızlaşırız... Işte o an oyunculuğun rölativitesi bizi yeni bir yaratma sürecine üfleyiverir....^ 1 9 9 3 SAYI 3 8 2 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear