24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

A Y L H A N ok /aıriiin geçmedi; televi/yonda Sayın Ncjat Eczaeıbaşı konusuyor, yaşamöyküsünden kesitlcr 5 vcriyordu. Bir ara Beylerbeyi'ndc. Rauf Yckta Bey'in cvinın karşısındu oturmu^lar; böylece onlura gidip gelen ünlü kişilcri tanımak fırsatını clde ctmişler. Dinlerken u/un yıllar ötesinc Uüjindım. Bıı ev üstiine bildiklcrimi ya/mayı tasarladım. O. saçakları, balkonları nakıs gibi işlenmış, beyaz boyalı, dört katlı, gönül açan ahşap evde yıllarca kimbilir kaç kez konuk oldum; tadıııa doyıılma/ günler, gccclcr geçirdim. (,'ünkii, Rauf Yekta Bey'in sevgili kı/ı Talia (İstanbul Kı/. Liscsi'nin tanınmış ve oradan cmekli olmuş, rahmctli Matematik öğrctnıcni Talia Tanın), bcnim okul arkadaşım, can kardeşim, pek azi/ dostumdu. Beylerbcyi iskclcsindc, daha vapurdan çıkarken, yüreğimi tatlı bir heyecan kaplardı. Sola kıvrılır; Çamlıca Caddesi'ne doğrulur ve bir hayli yüriidüm. Köşke u/unca bir tas. merdivenle çıkılırdı. Merdivenlcre kullanmak zor gelme/di, burası Rauf Yekta Bey'in eviydi... Oturmu odalan, Rauf Yckta Bey'in ünlü, ama talihsi/ kütüphanesi ikinci, üçüncü kallardaydı. Tavanarası dediğimı/, bence en gü/el katta. Talia ile kardeşi Ahmet'in yatak odası bulunuyordu (karyolalar görülmcye değerdi). Ben oradayken, Küçük Ahmet baska yere taşjnır, yatağını bana bırakırdı. Bulkona çıkınca. insanı ^askma çcvıren Boğa/ göriınümünü ayaklannı/ın altında bulurdunuz. Talia ile F.renköy K\/ Liscsi'ndc doku/ımcu sınıfta kar^ılaştık. Çabucak dost olnıuş, birbirimi/i sevmiştik. Talia geometri problemı çö/nıekte cşsi/.dı; !>ekıllere şöyle bir bakması yeterliydi. Aile bireyleri sii/me bal gibi, inıbiklen gec,nıii} gibi, inee kişilerdi. Fskılerin mektebi edcp dedikleri, görgü, bilgi yuvasiydı orası. Evde sessi/lik, daha doğrusu saygı uyandıran bir dinginlik egeıncndi. Talia'nın annesi Mün'ime Hanim kocasına âşık, mutluluk i^inde tanı bir İstanbul hanınıefendısiydi. O konuşurken, müzik dinliyor gibi olur, gerçek İstanbul şivesinin tadına doyamazdım. Rauf Yekta Bey'in hali tavn, yüz ifadesi çok, ama çok zarifti (bu sözcüğü çok kapsamlı ve boyutlu kullanmak zorunda olduğumu bclirtmeliyim). Ne var ki C U M H U R İ Y E T DERGİ 1 1 N İ S A N RAUF YEKTA BEY'İ AĞLATAN COCUK C o Ü!<tün dü/eyiyle çcvresini e/me/dı, alvakgönüllüydü. Evden ve sofradan. hele lıafta tatillerınde, konuk eksık olma/dı hem de ne konuklar! (Ali Rıfat, Suphi Ziya, Nurettin Artam hcmen aklıma gelenler) Yemekler nefıs olurdu. Kıi!>ba;>ı et, /eytinyağlı lasıılye, pilav. karnıyarık (onlar yağda cayır cayır kı/^ırtma/lardı patlıcanları) sık sık pi^irilırdi. Rauf Yekta Bey'i konuklanyla baş ba$a bırakıp çevredeki gü/el yerlerde kırbayır dola^ırken bir gün Mün'ime Hanım bana, uğlunun bekâr îıturmasından yakınan bir ahbabından sö/ ederken "tabii kı/ım, tavşan bile yavrusuna, vedi giinü vitirdim/ bıyığını bitirdim/ sen bir dağa, bcn bir dağa... dermiş" dediydi; Buna pck gülmüştüm. Liseyi bitirmek ü/ereyken Talia hastalandı. Zayıflıyordu, sınavlara giremedi. Bi/ me/un olduk. o bir yıl sonra aldı diplomasını. Aile ve ben çok ü/gündük. ö/enlc bakilıyordu. Ya/ın, değişiklik olsun diye Müftükuyusu'nda bir ev tutuldu. Düzayak, geniş bir yerdi; alabildiğinc kır, çimen, çiçek ortasında... Fırsat buldukça gıdiyordum onlara, sevgili kardesjmin çabuk toparlandığım görmek scvindiriciydı. Bir pa/ar o evde çok ilginç konuklarla karsıla^lım: Hafız Kemal. küçük oğlıı ve sevimli, tonton eşi. Yemekte, Rauf Yekta Bey, Hafı/ Kemal'ın bir yakınından sö/ ederken, cmin değilim ^ımdi, sakıncalı bir sö/ mü etmış.ti ncydı, Mün'ime Hanım onıı işaretlerle uyarmaya çalışmi'jtı. Yemek sonunda sofraya karpu/ geldi. Rauf Yckta Bey beğenmedi, söylendi biraz. Ne var ki, karpu/u konukların gctirdiği ortaya çıkınca, o /arif gülüjjüyle "Hanım, asıl şimdi bcni dürtnu'liydin" deyıverdı! Hafı/ Kemal ılc esi, "Krciim" dedikleri çocuklarının ü/erine titriyorlardı. Koyu gö/lü, u/un kirpikli. solgun yüzlü bir çocuktu. Daha sokak kapısmdan girerken, elindeki çalgı dikkatimi çekmışti. Ercüm, küçük, henü/ okul çağında bile değildi, sanınm. Çalgısı kcndisine göreydi, ama yinc de kucağında /orla tuttuğu bu tamburuyla yemckten sonra herkesı şaşırtan bir konser verdı. O çalarkcn, bir de baktım Rauf Yekla Bey'in o sevgi dolu gö/lerinden yaşlar süzülüyordu. lliklerime kadar ürpermiştim; havada ne dolaşıyordu öyle?... Bu çocuk, geleceğin Rrcüment Batanay'ıidi... ^ 1993 S A Y I 368 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear