Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
etkisiylc, ömerli Barajı çevresini betonlaştırdı; su havzasını kuşatma altına aldı. Hemen tüm yapıları kaçak olan; ve su havzasıyla birlikte, ömerli'yi yeraltı sulanyla besleyen ormanlık alanlan da çölleştirmeye başlayan Sultanbeyli, geçtiğimi/. yıllarda önce "ilçe" yapıldı; ardından da "belcdiye" oldu. llkokulundan dispanserine, belediye binasından "resmi yapılarına" dek tüm binalan "imarsız" olan, ayrıca zavallı nazım planda da hâlâ "yeşil alan ve orman" olarak görünen bu kaçak kentte, bugün 300 bini aşkın nüfus bulunuyor. Devlet bir yandan su havzalanndaki kaçak yapılaşmayı "yıkın" şeklinde emirler yağdınrken, öbür yandan bu yapılaşmanın yarattığı yerleşmcyc "idari kimlik" kazandınyor; kaymakam atıyor; yerel seçim yaptınyor. Bu çelişki, salt Doğan Kuban'ın yorumuna "gerçeklik" kazandırmakla kalmıyor, Istanbul'u kemiren yasadışı kentleşme süreci, "Sultanbeyli flçesi ve Belediyesi" ile de resmen "meşrulaşmış" oluyor. Hclc, lller Bankası'nın da bu yağma kentine "alt yapı" projeleri hazırlaması, kanun dışı imar düzeninin yine Istanbul üzcrinde ne denli güçlü bir egemenlik kurduğunu gösteriyor. ömerli Barajı çevresindeki bütün bu hukuk dışı gelişmelcr, bilindiği gibi bu havzadaki imara yasak arazilerin "devlet yardımıyla" satın alınmaya kalkışılması, "İLKSAN skandalım" yarattı. İLKSAN yöneticileri, aslında devletin kamulaştırması gereken göl kenanndaki arazilcre "yağlı müşteri" oldular. Ve ilginçtir, hemen herkes bu skandalda sadece "devletin para yardımı" üzerinde durdu. Sanki, bu yardım yapılmazsa, İLKSAN'ın tümüyle kendi parasına dayanarak, su havzasındaki koruma kuşağında inşaat yapmaya hakkı olabilinniş gibi... T I M otoyolunun Mmalı UzarliKten g«çm«al, a*l çavrashKMrt kaçak yapılafmayı özandlrdl (Ustta). BUyUkçekm*c« kanannda yasalara aykın olarak "kaçak" Inşa •dlton H«sarf*n Havaalanı binalarmm tok güv«nc«l«rl, özal Urafından hizmete açılmış olmaları (altta)... Büyükçekmece'de "prestijll" yağma İstanbul'un Asya yakasındaki Elmalı ve ömerli su havzalan kaçak yapılaşmaya teslim edilirken, Avrupa yakasının "çiçegi burnunda" su kaynağı olan Büyükçekınece Gölü ve çcvrcsi ise kcntin "prestij yatırımlarr1 için en çekici bölge halinc geldi. Küçükçekmece'nin "hı/la ölmcsi" üzerine devrcye sokulan Büyükçekmece Gölü, ilk büyük darbcyi yine TEM otoyolundan yedi. Kuzey kesiminde "gölün üzcrindcn" viyadükle geçirilen TEM'in savurduğu egz.o/ gazları, her gün artan bir yoğunlukla içmc suyuna çöküyor. Viyadükten göle, bir gün bir asit tankeri düşerse, bu kaynağın da hemen "devre dışı" bırakılması gerekiyor. "Uzmanlar", TEM'e karşı önlemler düşünürlerken, bu kez yine gölün koruma kuşağı içerisinde, Türkiye'nin ilk "özel" scrbest bölgc tesislerinin inşasına başlandı. Hem dc, su havzalanndaki yaCUMHURİYET DERSİ 17 E K İ M pılaşmaya ciddi bir genelgeyle dikkat çeken Süleyman Demirel'in "Başbakan" olarak katıldığı, 19 Temmuz 1992'deki görkemli bir temel atma töreniyle. Akbulut Hükümeti'nin 1990 ekimindeki bir karanyla kurulmaya başlanan scrbest bölge için, ldare Mahkemesi 18 Mayıs 1993'de yürütmeyi durdurma karan verdi. Serbest Bölge yetkilileri de, bu dava nedeniyle yaptıkları açıklamada, "mahkemeyi kaybedersek, biz de toplu konut inşa edcriz; çünkü arazi özel mülkiyette" dcdiler. (Cumhuriyet 7/9/ 1993) Su hav/asında inşaat hakkını "özel mülkiyetten" alan bir başka kuruluş isc, yine Büyükçekmece Gölü çevresini gözüne kestiren Alarko Holding. "Alkcnt2000" adıyla inşasına başlanan ve "prestij villaları" sloganıyla pazarlanan bu sakıncalı yapılaşmaya da "ilgili kunımlar" henü/. engel olabilmiş değiller. Alarko, na/ım planlarda ve yasalarda imar yasaklanan koruma bölgesi içinde milyarlık yatırımlar gerçekleştiriyor. Ve kendisine "dur" diyen ilgililere ise parmağıyla Hazarfen Havalanı'nı gÖsteriyor. Hezarfen Havalanı, tüm bu hukuka aykın ama "prestijli" yatınmlar içerisinde yasadışılık açısından en güçlü örnek. Gölün tam kıyısında yer alıyor. Hiçbir planı, ruhsatt, izin belgesi yok. Tek dayanağı, "Türkiye'nin Cumhurbaşkanı" tarafıııdan, Turgut özal tarafından hizmete açılmış olması. Ne tSKt, ne de Büyükşehir Belediyesi, bu "maneI I I vi dayanağuı" engellemesini aşamıyorlar; ve Hezarfen, kent yağmasınm gösterişli bir abidesi olarak, şimdi de "askeri uçuşlara" sığınmaya çalışıyor... Büyükçekmece Gölü su havzasındaki son büyük tehlikelerden biri ise, kurulma hazırlıklan süren özel Alman Üniversitesi. Sanki, koca metropolde başka uygun bir yer yokmuş gibi, Alman Üniversitesi için de seçilen yer, İstanbul'un içmc suyu havzasındaki "imara yasak" araziler. Çatalca Belediye Başkanı Gülay Atığ, bu projeyi ve yer seçimini ba kın nasıl savunuyor: "Avnıpa'da göl kenarlarında çok güzel üniversiteler var. Bu da onlardan biri olacak..." Avrupa gören Belediye Başkanfnın bu sözü, medyada manşet olurken, kimse ona şu soruyu sormuyor. "lyi ama, bu göl içme suyu kaynağı. Yani, siis gölü değil!.." istanbul'un Avrupa yakasındaki en önemli su kaynaklan olan Terkos ve Alibeyköy havzalannda da, Elmalı ve ömcrli'de olduğu gibi, "kaçak yapılaşma" almış başını gidiyor. Konut ve işyerlerinin yanı sıra, "ruhsatsız" sanayi tesislerinin de kirletmeleri altında bulunan bu iki büyük kaynak, toplam 55 milyon m3 su rezervine sahip. Ote yandan, yine her iki gölün çevresindeki alanlarda, yasa dışı inşaat salgını durdurulamadığı gibi, ortaya çıkan yerleşmelere belediyeler "altyapı" da götürerek, kent yağmasını ve hukuk dışılığı ödüllcndiriyorlar. Böylcce su hav/alan, yasalarda, planlarda ve "Başbakanlık genelgelerinde" koruma altına alınan, ama uygulamada su kaynağının değil, yağmacılığın korunduğu ve hatta "özendirildiği" SERBEST TAI.AN BÖLGELERI olarak "kensel gelisme" içinde yerlerini alıyorlar. Hiç kuşkıısuz, bunun adı gelişme değil, "çöküş"tür. Elmalı'nın devre dışı kalması ise, bu tarihsel çöküşün ilk büyük "çatırdaması"olsagerek. Artık, duyabilecek miyiz?.. < TtPkos>Alllwyköyv8"çökaşn 1993SAYI 15