27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Fotoğrallar. GÜLAY KUTAL Tarlaların rengi zeytin ağaçlarını anımsatıyor. ı vr WIPB Sıcak suyla yupılan özlenmiş, duşun ardındun sokağa fırladık. llk durak Broom fırınıydı elbette. Tarçınlı çörck ve ayçöreği şcklindeki ekmeklerimizi çantaya atıp bi/i AustAgder'in diğer yakasında ge/direcck gemiye yollandık. Gemi diye umduğuınu/ şey yinc irice bır takaydı. l() yıllardır ayni hatta çalışan bu geminin adı Sognc idi. Bi/den başka sadccc 4 yolcusu olan Sognc IIyordlardu irili ufaklı adalara ıığrayarak ilerlemcye başladı. Yolcu gemisi olmaktan başku, kıyıda üç beş hanclik adalara gazctc, posta ve ısmarlanmış başka ıvır/ıvır götürmek de Sognc'nin görevlcri arasındaydı. Çarşamba günleriyse gÇmi çocuklara korsan gemisi oluyordıı. Öğrcndik ki bu kıyılar geçtnis,te gerçek korsan öykülerine şahil olmuştu. Adada lurlarken buradan Kristiansand'a nasıl gideceğimi/ sorununu da Lyngor'da tesadüfen halletmiştik. "Güney Kruis"ü adlı gemi ertesi gün, Tvedstrand'a uğramasa da bi/i Tvedestrand yakınlarındaki bir adadan, Boroy'den alacağına sö/ vernıişti.."Aman unulınayın bi/i lıa!" dedik, ama unutup unutmayacaklannı ertesi gün göreeektik. O ge'.eyi, yoleuluğumu/un son noktası Kristiansand'a ha/ırlanarak, çantalarımı/dan buralara Sandefjord kumsallarından beri taşıdığımı/ kum böceklerinden hâlâ geride kalanlarını ayıklayarak geçirdik. Kristiansand Kristiansand şchir merke/ine sadece 3 km. u/aklıktaki "Hu/ur Kumping"dc yer bıılduk! Uzun deniz yolculuğunda dalgaların ve siirat botunun uğultusundan sersemlenıİ!} kulaklarımı/ yenidcn kara seslerine kavuşmaklan mcmnundu: Meşe yapraklarının hışırlısı, ağaçlara ve çadıra çarparak yavaşlayan rüzgârın sakin sesi... Bıındun ü/yü/ elli yıl önee, çapkınlığıyla ün salmı^ kral IV. Kristian'm bastonuyla işarel cdip "Işte ^uracıkta kurulacak!" diye buyurduğu vc tam oracıkta, bu kayalık doğanın içinde denizin kenarmda tatlı bir ijaka gibi yayılan bu geniş dü/lük ara/idc kurulan Kristiansand'ı keşfe başladık ertesi gün. llk durak meşjuır hayvanat bahçesiydi. Hayvanal bahçcsinde önce untiloplar, sonra miskin miskin uyuklayan sarkık hörgüçlü develer ve sonra /üraiular vardı. Tavuskuşları, horozlar ve tavuklar parkırı ortasındu, insanlunn arasında salınurak ge/iniyorlardı. Parkın baş kahramanı, meşhur maymun Julius, "hamamda bayılan kudınlan" taklit eden Türkiyeli ayılan taklit edercesine bir kö^ede yere serilmi^ horulduyordu. Hayal kırıklığına uğrayan çocuklar, bu Julius'tansa tişörtlerinın ü/erine basılı sevimli, eanlı Julius imajına dönmeyi uygun gördüler. F'are büyüklüğünde maymunlar, iskelede halka halka toparlanmış halatlar gibi duran zehirli yılanlar, testere dişlerini gösteren timsahlar; ceylanlar, basjlarının boynu/.lannın arasında kalan kısımlarını ağaç dallarına sürterek kaşıyan geyikler; popoları Arap atlannınki gibi dü/.gün ve biçimli, ancak bellerinden yukarısi yaşlı, çirkin bir şeyleri^luyuran dev bi/onlar; ıslak, yağlı gövdclcrini serin taşlara yaymıs, su samurlurı... . Sonra gö/üme kapkara bir kuğu yarptı. Kapkara bir kuğu! Hiç böyle bir şey duyulmıi) mu? Ama iş,te orada, beyaz soydaşlarından ayrı, en a/ onlar kadar alımlı, göl üzerinde sü/ülüp duruyordu. Hayvanat bahçesinin lâbirenti andıran yollarından birinden gittik, gittik... Yolumuz Kakule Kenti'ne çıktı. Torbjorn Fgner'in aynı adlı ı;oeuk masalından yola çıkılarak ha/ırlanmış bu oyuncak şehir çocuklar içın olağanüstü bir şey olmulı. Kitabın iki boyutlu resimlerindcn üç boyutlu bu şehre geçnıek, şehrın mınyatür meteoroloji kulesine bi/zat tırmanmak, meteorolog Tobias'ın nıinik yatağını ellemek, Kakule Kenti'nin fmnından kakulcli v<'rck almak, şehrin tek tramvayı olan I numaralı Iramvayu binerek bu oyuncak şehirde dolanmak, Sofıc Teyze'ye kendi, gcpgerçek kollanyla sarılmak, kentin tek kanunu olan "başkalannı rahatsı/ etmek yasak olan lek şeydir. Bundan kelli herkes her istediğıni yapabilir!" kanununun koruyucusu polis sefi Bastian'ın tatlisert gö/leriyle karşılaşmak, •jehrin üç hırsızı Kaspcr, Jesper ve Jonathan'ı şehrin. sokaklarmda ellerinde koca bir anahtar demetiyle dolaşırken i/lemek... Hani, çocukken Nasrcttîn Hoca'nın evini ge/.mek, Keloğlan'ın kulubesindc anasının yaplığı çorbadan içnıek nasıl bir ş,ey ohırduysa bi/im için . Oslo'ya dönüş KristiaıiKand'daki ikinci ve son güniimii/ü, bırbırini son derece dii/gün bir ş.ekilde, cetvelle kesilmis gibi kesen caddelerde ge/.erek geçirdik. Tiim büyük şehirleri birbirine ben/ctcn süpennarketler, dükkân /inciıierinin Kristiansand şubelerinin arasına sıkiijmış özgün birkaç şeyi gö/lennıi/.le hıılup çıkarmaya çalıştık. Vigcland'ın '"6üilı yılların gençliği" adlı heykelini caddeye çıkanlmış ucu/luktaki giysilerin arasindan: kentin beya/. ahs,ap evlerini dükkânların arasından seçebilmek miimkün oldu böylece. Kilise, bclcdiye binası, kale, şehir limanı... gibi bır Norveç sahil kentinde bulunması gcıekenleri de gördükten sonra görevlerini tamamlamış, bu arada hoşça vakit geçirmiş, insanların huzuruyla 04.55 Oslo treninc atladık. Mafta sonu i/nine çıkmıij askerlerle dolu trende, karşımdaki kulağı küpeli, saçlan Trovolta gibi kesili deni/ erinin "ne yazıp duruyor bu böyle?" diye soran gö/.lcri altında Güney Yolculuğu'nıın bu son satırlarını tamamladım. Yine Oslo'dayız. < vıktan hâlâ yot> Güney sahlllndaki adaların üzorln» küçük, sad* «vlar kurulmuf. L C U M H U R İ Y E T D E R O İ 1 3 A R A L I K 1 9 9 2 S A Y I 3 5 1 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear