15 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

PAZARIN PEIMCERESİNDE ra'ca muhtaç olduğumu soruyorum. Biri çıkıyor bana bu seyahatin ancak bir uçankale ile yapılabilcceğini anlatıyor. Aynı gün bir başkası, "Bu kadar masrafa ne lüzunt var? Size bir bisiklct gerekir!" deyip sattığı bisikletlerin yararlarını sıralamaya başlıyor. Tabii, ne uçankalenin ne de bisikletin uygun olmadığını, size aslında gerekenin küçük bir otomobil olduğunu zamanla kavrıduası, ölmüş olanlarına rahmet okumak borcumdur. İnceleyip bir liste çıkardım. Fikrin doğuşu çok eski: "Pamuk prcnses ve yedi cüceler" öyküsündc aynalara habire "Güzellerin güzeli kimdir?" diye soru sorup kâh kendini sevindiren kâh küplere bindiren cevaplar alan canavar ruhlu üvey anne, aslında kompütere soru soran çağdaşlarının öncüsüdür. Bugünkü bilgisayarları Çin'dc binlerce yıl önce icad edilmiş abacusların gelişmişi sayanlar var. 1600'lerde John Napier adlı bir İskoçyalı'nın Iogaritmayı icadı ikinci önemli adımı oluşturmuş. 1642'deBlaise Pascal adlı bir genç vergi tahsildarı olan babasına yardım etmek için bir hesapmakinesi gelişlirmiş. Sonra Wilhelm Leibnitz (16461716) ve Clive Sinclaire'in hesap makineleri gelişmenin bir kolunu oluşturmuşlar. Diğer bir kol da Charlcs Babbage'in (17921871) buharlı kompüteri ile başlayıp Alan Turing'in Manchester Üniversitesi'nde geliştirdiğine kadar uzanıyor. 19. yy. başında demokrasiyle yönctilen ülkelerin sayısı artınca ciddi bir sorunla karşılaşılmış: Oyların tasnifinin çok uzun sürmesi ve sonucun ancak bir sonraki scçim zamanı alınması, bazen halkın desteğini çoktan yilirmiş olanların mesela %20 oy oranıyla uzunca bir sürc daha iktidarda kalmasına yol açarmış. ABDMi Hollcrith (18601929) bilgiyi delikli kartlara işleyip bu işlemi kısaltmış ve böylece çağdaş bilgisayarlara doğru bir adım daha atılmış. Listenin bundan ibaret olmadığı, mesela 1921'de bir oynunda ilk defa "robot" kelimesini kullanan (Rosso'nun Üniversi Robotları) Karel Çapek'in de yapay zekalı bilgisayar düşüncesinin öncüsü olduğu kabul edilebileccği söylenebilir. Minnet borcum olan bilgisayarcıların listesinin ancak zamanla bütünlenebileceğine inanmaktayım. Hemen şu anda açıklamakta bir sakınca görmemekteyım: Bundan böyle yeterli sayıda bilgisayar kullanarak, nüfus dairelerine yapılan başvuruları değerlendirerek, bizleri artık "nüfus sayımı" yapıyoruz diye uygar hiçbir ülkcde görülmeycn bir şekilde evlerimize kapatıp koyun sayar gibi saymaktan vazgeçecek başbakana, ben bu listede çok ayrıcalıkh bir yer vereceğim! ^ Bilgisayan tutkusu Bilgisayar tutkusu aslında bir çocuk hastalığıdır ve tıpkı kızamıkçık gibi, kabakulak gibi, çocukluklarında bu hastalıklara yakalanmamış büyüklere, çocuklarından geçer. ir ülkenin gelişmişliği artık kişi başına düşen bilgisayar sayısıyla ölçülüyormuş. Bu orantıyı belirleyen sayılar aylarca, yıllarca önce satın alınmış olduğu halde kullanılmadan eskitilen bilgisayarların gerçek oranlarını yansıtmadığına göre Türkiye'nin yakın bir gelecekte en gelişmiş üç beş ülke arasında yer alacağı kesindir. Muayenehaneme aldığım bilgisayar hakkında ne zaman bir şey sormaya kalksam ilgili kimsenin Çatalca'ya ya da Keşan'a satış için gittiğini öğreniyorum; demek ki kapış kapış gidiyor bilgisayarlar. Tanıdıklarım arasında çeşitli bilgisayarlar edinip evine taşıyanlar çoğaldı. Bizim sokağın başında oturan Dr. Mahmut Tolon'un karısı geçenlerde eşinin kompüterine (Toshiba 1200 laptop) kendinden çok zaman ayırdığını iddia ediyordu. Dr. Tolon'a göre bunu anlayışla karşılamak gerekir; zira Tcilhard des Chardin'in hakkı vardır; "ruh sadece canlılarda değil, eşyada bulunur" ve zamanla insanla kompüteri arasında tuhaf, açıklanması güç bir iletişim, giderek bir bağ oluşabilir. Şaşılacak tek şey bu tür bir aşkın çocukluğunda Atari oynamamış bir kimse için geçerli olmasıdır. Yoksa güzel havalarda bile evlerindc kalıp Atari veya Amiga'larının başından ayrılamayan kuşak için atalarımızın "At ayratpusat" diye tanımladıkları üç kutsal nesnenin "At(ari) Cad Amstrad" olacağı kesindir. Bu tatil Uludağ'a giden bir komşumuzun çocuğuna "Nasıl gcçti?" diye sorduğumda "bilgisayarınıı özledim!" diyecevap verdi. Bir görüşe göre bilgisayar tutkusu aslında bir çocuk hastalığıdır ve tıpkı kızamıkçık gibi, kabakulak gibi, çocukluklarında bu hastalıklara yakalanmamış büyüklere, çocuklarından geçer; iş dönüşü çocuklarınm bilgisayar oyuncaklarıyla oynamaya başlayan bazı erişkinlerin zamanla bu hastalığa yakalanıp işyerlerindeki bilgisayarlarda da "arkanoidlerin dünyayı işgallerini önlcmeye", "Klun Arohzoidlerle savaşmaya" ya da "çeşitli labirentlerden çıkmaya" çalıştıklannı duyuyoruz. Dahası B N Bllglsayarla büyUyen çocuklar 2O00'll yıllann karmaçık dünyasına hazırlıklı glrlyorlar. da var: Patronlardan birinin oyunun en heyecanlı anında odaya girmesi şıkkmda bir düğmeye basıp ekrana hemen normal bir sayfanın gelmesi sağlanıyormuş. Bu hastalığın teşhisi güçtür. Uzmanlar, konuşurken sağ elin başparmağının habire bir şeye basar gibi titremesinin yararlı bir ipucu olabileccğini söylüyorlar. İlletin işgücü kaybı açısından en az grip, sarılık vc tifo salgınları kadar zararlı olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle aihbarı zorunlu hastalıklar sınıfına sokulmasının, bbu kötü alışkanlıkla savaş derneklerinin kurulmasının gerekli olduğuna inananlar vardır. Benim bilgisayar tutkum başka bir yol, başka bir seyir izledi: Alfabedeki harflerin sırasını bir türlü öğrenemeyen sekreterlerim sayesinde hastalanmın kartlarıyla başedemez olunca üstelik arada sırada bu kartları yitirmeye başlayınca bilgisayarı seçmek zorunda kaldım. Ne almam, nasıl almam gerektiğini saptamak için tam bir yıl çok sayıda satıcı ile konuşup görüşmem gerekti. Bu aşamadaki sıkıntılanmı şöyle özetleyebilirim: tstanbul'dan Ankara'ya gitmek istiyorum ve ilgililere nasıl bir a yorsunuz. Sıkıntılarım bu saptama ile bitmedi. Bilgisayar monte edildikten sonra montörler bana pek ıyi anlamadığım, ama anlamadığımı itiraf etmekten sıkılıp çekindiğim bazı açıklamalar yapıp gittiler. Giderken üstünde "The Software Manual" yazılı beş ciltlik bir seri kitap bırakıp "Herhangi bir güçliiklc karşıiaşırsanız bunlar da herşcy yazılıdır!" dediler. Ilk güçlükle karşılaşmam pek uzun sürmedi! Dört dakikanın geçmcsi yetti. Japonca'dan bu dili pek bilmeyen biri ya da İngilizceye yetcrince vakıf olmayan bir Japon tarafından çevrilmiş olan bu elkitabını okumak fazla bir şey sağlamadı. Zamanla şunu öğrendim: Bu gibi durumlarda yapılması gereken önce programla oynayıp dencme yanılma yoluyla meseleyi çözümlemek, ardından el kitabını okuyup aslında ne yapmış olduğumu anlamaya çalışmaktır. Bilgisayar kullanmak hastalarım hakkında gerekli bilgiye hızla ulaşabilmemi sağlamaktadır. Bu nedenle bu aleti ilk icad edendcn bugüne kadar geliştirenlerin hayatta olanlarına hayır 10 C U M H U R İ Y E T DERGI 1 2 O C A K 1 9 9 2 SAYI 3 0 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear