Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
hallelerinin" simgesiydı... Toplu konut siteleri, uydu (aslında "uyku") kentler, "yeni" yerleşmeler... yani, adına şu "modern" denilen semtler, gecekondularla birlikte kentlerimize damgalarını vuruncaya dek İstanbul "İstanbul"du, İ/mirde"İzmir"di... Aynı şckıklc Kdirne, Sıvas, Trabzon, Adana ve Kütahya... ve öbür tüm tarihi kentlerimiz de "adlarına yakışır" bir ayrı kimlik, birayrı"kişilik"içindeydilcr... Bugün ise neredeyse lümü birbirlcrine benziyor. Tümünün fotoğraflarından, birkaç anıtsal binayı, diyelim ki bazı camileri ya da apartmanlar arasında sıkışmış, kalmış eskı yapıları silip, çıkartsanız, geriye kalan sanki "aynı kentin değişiksemtleri"gıbigörünecektir. Oy sa Prag? Ya da Roma ve diğerleri? Son fotoğrafları daha geçenlerde Cumhuriyet'i süsledı. Geçen yüzyılda çizilen gravürlerindenhiçfarkı varmıydı?. Neden bizde de böyle olmadı? Bırakın Avrupa Mlmarl Mlrasını Koruma Sözlaamaal'na I n u ı atan Türklya'dan manzaralar: Blr zamanlar Izmlr'da danizl* Içlça olan Karataf •vl*rl (an U»tt«), bugün önlarlni kapatan 'modarn' yapı duvarının arkasında. Antalya'da (solda), kant kültürünU koruyan blr kttaa. Adana'da (Uatta), «skl va "yanl" yan yana... Yanl, acaba "n*ranln" mlmaıisl olmaktaT... tşte Marmaris, işte Bodrum, işte Kuşadası, işte Alanya ve diğerleri... Gerek tarihi zenginlik, gerekse de eski uygarlıklar bakımından Avrupa'daki "yaşıtlarından" hiç de geri olmayan eski kentlerimi/in kültürel kimliklcri neredeyse tümüyle ve hızla yok edildi, gitti. Yerini alan "yeni" ve modern yapılaşmalar, sanki, yıkılanlardan daha "üstün" ınimari değerler mi taşıyorlar? O da değil... C U M H U R İ Y E T O E R O İ 8 E Y L Ü L Tarih boyunca uygarlıklar, birbirlerini izlerken, "yıktıklarından" çok daha görkemlisini yaratmışlar. Çünkü, kendiferinden önce yaratılan kültür zenginliklerini bir "kaynak" olarak değerlendirmişler, geliştirmişler... Günümüzde sanki, binlerceyıllıkbu"gelenek"deyıkılıyor... Kentlerimizin kültürel kimliğı ortadan kalktıkça, geleceğin daha yaşanılır kentlerini yaratmak için gerekli olan "kültürel kaynaklar" da kuruyor, kurutuluyor. tlhan Selçuk, son yıllardaki hü/ünlü yazılarınınbirindeşöyleyakınmıştı: "Artık, sokaklarımı/ da kalmadı..." Sokak elbette bir simgeydi. Geçmişin, hatta yakın geçmişin bile o "insancıl ma2 8 7 gecen yüzyılı, kentlerimiz on yıl önceki fotoğraflarına bile yabancılaştılar? Çünkü, gerçekten, kentlerimizde artık "sokak da kalmadı." Sokak kalmayınca da önce komşuluk; yani dostluk, dahası "hemşerilik" unutuldu. Ardından, birbırlerıne "dostça, yaslanarak ayakta duran" ve ancak "birliktc olduklarında" kentsel bir mekânı, kentsel bir kültürü kucaklayan o alçakgönüllü, ama "kültürlü" yapılar gözden çıkartıldı. Derken, aynı sokağın çocukları, gençleri, yaşlıları ve "dedikoducu dulları" da dagıldılar, gittiler, ya da yüksek ve birbirinden uzak blokların bilmem kaç no.lu dairesinde "yalnızlığa" çekildiler. Bclkı de en kötüsü "burası bi/.im sokak" diyen, dolayısıyla "bi/im mahalle", "bizim şehrimiz" diyebilen pek kimse de artık kalmadı. Oysa sokaklar, kentlerin aynı anda "imzalarıydılar." Süleymaniye ya da Zeyrek'teki sokak tstanbul'un, Tarlabaşı'ndaki sokak Pcra'nın, Karataş'taki sokak tzmir'in, Tahtakalc'deki sokak Bursa'nın... ayrı, ayrı imzalarıydılar. Hem de öylesine kişilikli imzalardı kı bunlar, aslında tümü sokaktı, ama yine tümü "farklıydı." Taklit edilmelerı olanaksızdı; ait oldukları yörenin ö/gün çızgilerinı taşırlardı; haklı bir "kibirlt..." Kentlerimizde, sanki o "kibir" de kalmadı. Kımileri, bütün bu yok oluşu ve "kültürsüzleşmeyi", neredeyse tek bir nedene bağlıyorlar; "Kalkınıyoruz!..." "Türkiye, hızla kalkınıvor; ileri teknoloji ve çağdaş yapı teknikleri geleneksel yöntemlerin yerini alıyor; inşaat sektörü modern sistcmlere yöncliynr... kısaca, kentlerimizdeki ve yapılarımı/daki bu yeni mimari, tıpkı öbür çevre sorunlarındaki gibi aslında kalkınmanın bir bedeli. Kskiyi koruyarak, nasıl gelisebiliriz ki," deniyor. Kimilerine "mantıklı" gibi gelebilen bu gerekçe, yine uygar ülkelere bakıldığında, pek de öyle "bilimsel" ya da "gerçekçi" görünmüyor. Yani, "mertlik" salt "tiifek icat olduğu için" bozulmuyor... Hiç düşünülüyor mu? Italyanlar Roma'nın ya da Floransa'nın göbeğine neden gökdelen dikmiyorlar? Venedik'teki trafiği "kazıklı yollarla" neden çözmüyorlar? Acaba, teknolojıleri bızden daha mı geride? Kalkınmak, para ka/anmak istemiyorlar mı? Londra'nın belki de yarısını kaplayan iki üç katlı sıra cvler neden yıkılıp, yerlerine şöyle on beş yirmi katlı "süpcrlüks daireler"yapılmıyor'?Acaba, çağdaş yapı malzemeleri mı yok? Yüksek binadan korkuyorlar mı? Ya da Fransızlar Marsilya'nın, Nis'in, Kan'ın o daracık sokaklarından hiç mi sıkılmıyorlar? İki kenardakı eski binaları bizim Tarlabaşı'ndaki gibi dümdüz edip, geniş yollar açmaya ve böylece trafiği de rahatlatmaya güçleri mi yok?.. Yokşa, sanıldığı gibi "modern" değiller mi? Örnekler çoğaldıkça, ortaya çıkan "çarpıcı gerçek" şu oluyor: Uygar ülkeler, bizden kat kat ileri düzeyde olan teknolojik olanaklannı, "uygarlıklarının köklerini kazımak için" değil, tam tersine, kültürlerini yaşatmak ve böylece "daha güçlü uygarlıklara" ulaşabilmek için kullanıyorlar. Eski kent dokulannı ve bu dokuyu yüzlerce yılda örüp, yaratan mimari miraslarını "gelişmiş yapı sistemlerini" kullanarak vc "modern yapı elemanlarıyla donatarak"koruyorlar. betonarme bina yapmak yerine, o kentin kimliğine "en saygılı" mimaridc "betonarmeyi" kullanmakla övünebileceğiz? Yurtdışından "gökdelen mimarlarım" değil, "tarihi çevreyle uyumlu yapılaşmanıır' uzmanlarını ne zaman getıreccğiz? Ya da belediyelere modası geçmiş otobüsleri pazarlamak yerine, tüm "kişilikli" dünya kentlerinın ağırbaşlı ulaşım aracı olan tramvayı üretmeye ve kullanmayanezaman başlayacağız?.. < 23 Bakalım, bizler ne zaman "en yüksek" 1 9 9 1 S A Y I